Röportaj

Ergenekonun Turova Atı

Ben Ergenekon konusunu ararştırırken, bir arkeolog gibi davrandım. Türkiyede vukuu bulmuş her olaya ve yine Türkiyede derin devlet üzerine kaleme alınmış her esere, bir gömüt gibi baktım.

“Apo Ergenekon’ un Turova atı ” Zaman gazetesinin Pazar ekinde yayınlanan ve büyük bir yankı yaratan selim Çürükkaya Röportajının tam metni ilk olarak bu sitede yayınlanıyor. http://pazar.zaman.com.tr/?hn=2690 Zaman Gazetesinden Emine Dolmacı:  – Sırlar Çözülürken, Mart 2007’de yayınlandığında siz Ergenekon ismini telaffuz ediyordunuz..  Ama Ergenekon dosyası bu isimle Haziran 2007’de açıldı. Önceden bir bilginiz var mıydı?

Yazar Selim Çürükkaya : Sırlar çözülürken adlı romanı 2003 yıllarında kafamda tasarlamaya başladım. Ve bu tarihlerde  Türkiyede derin devlet olarak tabir edilen örgütün adının  Ergenekon olduğunu biliyordum. Aslında Türkiye de derin devlet ile ilgili yayınlanmış çok sayıda eser ve makale dikkatli bir göz tarafından okunduğunda, hasas bir beynin  süzgecinden geçirildiğinde Ergenekon adlı yapı kolaylıkla görülür. Yine Türkiye’de  derin devlet ile ilgili kaleme alınan eserlerin büyük bir çoğunluğu Ergenekonu açığa çıkarmak için değil, adeta onu gizlemek için yazıldığı da bir gerçektir.

Ben Ergenekon konusunu ararştırırken, bir arkeolog gibi davrandım. Türkiyede vukuu bulmuş her olaya ve yine Türkiyede derin devlet üzerine kaleme alınmış her esere, bir gömüt gibi baktım.

Bir arkeolog, gömüt kazılınca bulduğu parçaları nasıl bir araya getirip nesneleri buluyorsa, bende ayrı ayrı sayfalardaki cümleleri, ayrı ayrı olaylardaki ipuçlarını bir araya getirerek resimler oluşturdum. Bu resimleri de yan yana koyduğumda, Ergenekon’ un gördüm. Sırlar çözülürken’ in kapağı  Puzzle taşlarından oluşmaktadır.

Ve bu taşlar yan yana getirildiğinde Türkiyede herkesin tanıdığı bazı kişilerin fotoğrafları çıkmaktadır. Turgut Özal, Olof  Palme, Abdullah Çatlı, Abdullah Öcalan, M.Ali Ağca, Abdi  İpekçi, Uğur Mumcu, Haki Karer  gibi.

Ergenekon örgütü kırk yıl boyunca  Türkiyede binlerce karanlık eylem ve olay yaratmıştır. Kürt cephesinde ise otuz  kırk yıl boyunca buna benzer binlerce karanlık olaylar mevcuttur. Hiç kimse Ergenekon örgütünün yaptığı olaylar ile Kürt cephesinde işlenen esrarengiz olaylar arasında bağ kurup bir sonuca varmıyordu. Ben yıllarca Ergenekonun bir ceheneminde, ( Diyarbakır zindanı) yaşadım, zaman içinde Ergenekonun  yöntemlerini ve mantalitesini iyice kavradım.

Oradan kurtulunca, Kürt cephesine katıldım. Burada  Diyarbakır cehenneminin baş zebanisi Esat Oktay Yıldıran’ ı, Serok Alan’ın gövdesinde saklı olduğunu gördüm. Bütün bu trajeddik olay ve eylemler, doğru bir biçimde yanyana  dizildiğinde, eldeki ipuçları dikkatlice birbirine bağlandığında, Ergenekon örgütünün ismi ve resmi  net olarak ortaya çıkıyordu.

Ben Ergenekon savcısından çok önceleri bu örgütün derin bir resmini kitabımla çizdim. Savcı belki benim indiğim derinliği görmüştür, ama oraya inememiştir. Müsaade edilen bölümünün üzerine gitmiş, hükümete dokunan bölümüne dokunmuştur.

-Sizin bir parça kurgu ama içerisinde pek çok gerçekliğin bulunduğu bu çalışmanız örgütün neredeyse 40 yıl öncesine dayandığı ipucunu veriyor. Size göre Ergenekon’un geçmişi nedir? Yani sanıldığı gibi 10-15 yılın örgütlenmesi değil mi?

– : Sırlar çözülürken romanım’ı kurgu olarak da kabul etmek mümkündür, tümü gerçek olarakda kabuledilebilir. Bu kitap nedir diye bana sorarsanız, size kurgulanmış  gerçeklerdir cevabını vereceğim. Ergenekon örgütünün kaç yıllık olduğu sorunuza gelince, bana göre en azından kırk yıl önce kurulmuştur ve kırk yıldan beri Türkiye’deki bütün esrarengiz işleri bu örgüt kurgulamıştır.

Bilindiği gibi Özel Harp Dairesi, Gladio, Kontrgerilla olarak isimlendirilen yapı, 1952 yılında Nato tarafından Türkiye ve pek çok Nato ülkesinde oluşturuldu. Amaç komünizme karşı gayri nizami harp yürütmekti. 1970 ler öncesinde, Türkiye bu örgütü Kıbrıs’ ta Rumlara karşı harekete geçirdiği için Amerika ile Türk askeri yetkililer arasında sorunlar çıktı. Amerika bu yapı için ödediği paraları kesti. Bu aşamada Türkiyedeki askeri yetkililer bir arayış içine girdi, özel harp dairesini deşifre ettiler. Yenisini ve daha komplike olanını geçmişin deney ve tecrübesini göz önünde tutarak  gizliden kurdular.

Ve yine bilindiği gibi Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında imparatorluğu ayakta tutmak için teşkilati mahsusa adlı bir teşkilat kuruldu. 1960 lardan sonra Türkiyedeki kemalizm tıpkı osmanlı imparatorluğu gibi  ömrünü doldurmuştu. Gelişmenin önündeki  yegane ayak bağı teşkil ediyordu. Bu yapı kendisini ayakta tutmak için Ergenekon örgütünü oluşturdu ve zaman süresi içinde  güç kazandı, kendisini yasal devletin sahibi gördü, Türkiyeye giren kara parayı ve mafyayı denetim altına aldı, savaş ortamını körükleyerek bütün karanlık örgütlerin ve legal yapıların orkestra şefliğine soyundu. Darbe ortamları hazırlayarak askeri darbeler yaptı. Sivil hükümetleri şantaj ve tehditlerle işlevsiz hale getirdi. Siyasi partileri iktidarsız yaptı. Yaşayabilmenin yegane ortamı olan kaosu daima derinleştirdi.

-İsmi Ergenekon olmasa da geçmişini yurt içi veya yurtdışı örgütlenmelerinden nereye bağlayabiliriz?

– Ergenekon örgütü devletin bir istihbarat örgütü değildir. Yasal bir örgüt de değildir. Yani İsarail’ in Mosad’ ı Amerika’nın CİA sı gibi yasalarla sınırları ve yetkileri çizilmiş oluşum da değildir. Askerlerin bilgisi ve ilgisi dahilinde kurulmuştur. Ama  Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu ve Orta Asya sorunlarının yarattığı korkudan dolayı bu yapı devleti iğfal ederek, kendisini onun üstünde bir yere koymuştur. Çalışmaları yalınız ülke sınırlarının içi değildir. Yur içinde ve yurt dışında bir çok yapıyı o yönlendirmektedir.

-Herkes Ergenekon’daki bir numarayı merak etti. Bunun üzerine fikir yürütenler oldu. Sizin isim listenizin başında da Koray Yaver ismi var. Kimdir bu, Ergenekon’un bir numarası mıdır?

 

– Ergenekon Örgütünde bir numara var mı? Kırk yıldan beri faaliyette olan, ama bu güne kadar gizli kalabilen bir örgütün, örgütlenme biçimi şimdiye kadar bildiğimiz örgütlerden çok farklı bir yapıya sahip olabilir. Belkide Ergenekon’un bir numara yerine çok sayıda bir numarası vardır. Türkiyedeki basını yönlendiren Ergenekon vardır. Bu basındaki yapının bir numarası vardır. Yargıyı yönlendiren Ergenekon yapısı vardır. Bu bölümün bir numarası olabilir. Mafyayı yönlendiren Ergenekon vardır. Bununda bir numarasının olduğunu düşünmek mümkündür. Jitemi yönlendiren Ergenekon vardı, onun bir numarası mevcuttur. Sivil Toplum Örgütlerini, Üniversiteleri, Orduyu, Miti, devlet muhalifi örgütleri yönlendiren yapılar vardır. Bunlarında birer bir numaraları vardır. Bir numaralarında bir numarası var mı diye soracak olursanız evet diyemem. Büyük bir ihtimalle bir kaç birden oluşmuş  dar bir konsey vardır. Ama bütün komiteler hem birbirlerinden tecrittirler, hemde bir biçimde aralarında bir  bağ mevcut olabilir diye düşünüyorum..

Koray Yaver’ in kim olduğu sorunuza gelince, 1970lerde Özel harp dairesinin yöneticilerinden  biri, Diyarbakır ceheneminin mimarı, Turgut Özalın danışmanlığını yapmış kudretli biridir.

sir– Bu hiyerarşik yapı içinde Serok Alan ismiyle, Abdullah Öcalan’ın ismi de geçiyor. Öcalan Ergenekon’un bir üyesi mi ve üst düzey yöneticisi mi?

– Evet Kitabım Sırlar Çözülürken’ e göre Serok Alan Ergenekon’un bir üyesidir. Kırk yıllık pratiğini iyi okuyabilen aklı başında herkes onun, Ergenekon’un  başarılı bir  yöneticisi olduğunun sonucuna varır. Ve bana göre Türkiye 1970 lerden sonra tekrar bir Kürt sorunuyla karşı karşıya geldiğini kavramaya başlayınca, bu sorunu demokratik ve barışçıl yollardan çözmeyi düşünmediğinden, normal yollardan da sorunun üstünü kapatamayacağını anladığından, 1970 lerin ortalarında tehlike arz etmeye başlayan Kürt hareketini dağıtmanın imkansızlığını da kavradığından, yönlendirmeye karar vermiştir.

Bunun bir sonucu olarak  Serok  Alan henüz yeni doğmakta olan Kürt mücadeleci hareketinin başına Doğu Perinçek’in öncülük ettiği bir basın operasyonuyla geçirilerek yönledirmenin düğmesine basılmıştır.

İsveç Başbakanı Olof Palme’nin öldürülmesi sizin anlatımınıza göre bu örgütün işi. PKK ve Öcalan da zaten zanlılar arasında sorgulanmıştı. Palme’yi Ergenekon mu öldürdü?

– 6  Evet kitapta anlattığım gibi, İsveç başbakanı Olof  Palme’ nin öldürülmesi ve  Papa Johanes Paul’ ün yaralanması olayları Ergenekon’ un işidir. Zira Palme’ nin katili ile Papa’ nın tetikçisi M. Ali Ağca 12 Eylül öncesi Ankara’da arkadaş ve aynı teşkilatın militanıdırlar. İpekçi olayına adı karışan, Sen Pietro meydanında Ağca ile birlikte bulunan  Bey Öz ile Olof Palmenin tetikçisi amca çocuklarıdır. Kitabıma göre Cihan kod adı kullanan Ergenekoncu PKK nın içine sokulmuş, Serok Alanın bilgisi dahilinde Palme olayında bir tetikçi olarak kullanılmıştır, Serok Alan’ı burada taşaron olarak kullanan  Ergenekon örgütünün, kimlere veya hangi güce taşaronluk yaptığı henüz açıklığa kavuşmuş  değildir.

Aynı dönemde Öcalan’ın eski eşi Kesire Öcalan da İsveç’te bulunuyordu. Onun babasının ise Pilot Necati olduğunu biliyoruz. Bu bağlantı bizi nereye götürür?

kesire– Kesire Öcalan Şubat 1986 yılında isveçte değildir. Bu tarihlerde Güney Kürdistanda  Lolan kampında örgütün sıkı denetimi altında kalıyordu. Pilot Necati Kaya Kesire’ nin babası değil, Öcalan’ın  Ergenekoncu arkadaşıdır. Öcalan ile Kesire’ nin bağlantısı bizi bir yere götürmez ama, Pilot Necati ile Öcalan bağlantısı bizi Ergenekon’ un kapısına kadar götürür.

Bu olaydan hareketle PKK başka hangi uluslararası eylemde veya eylemlerde taşeron olarak kullanıldı, kullanılmış olabilir?

– Sırlar çözülürken adlı romanım bu sorun üzerine eğilmemiş, ama Ergenekon 1980 lerin ortalarında başlamak üzere PKK yi  siyasi bir örgüt olmaktan çıkararak Öcalan’ a bağlı bir tarikat haline getirmiş ve bu tarikatı da en çok Kürtlere karşı kullanmıştır. Dikkat edin bu günkü Ergenekon’ un söylemleri ile Öcalan’ın söyelmleri birbirleriyle tam olarak uyuşuyor. Dostları ve düşmanlarıda aynıdır. Eylemlerine gelince, vukuu bulan eylemlerin hangisi Ergenekonun, hangisi Öcalan tarikatının?  Belli değildir! En açık örnek Dağlıca karakolu basıkınıdır. Öcalan tarikatının baskını mı? Ergenekon adlı yapılanmanın baskını mı? İkisinin ortaklaşa operasyonu mu? Henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Çarşılarda kitlelerin içinde patlatılan  bombaların canlı bölümleri Öcalan tarikatına ait olsa bile, teknik bölümleri Ergenekon’ aittir. Ve eylemlerin yarattığı sonuçlar, Ergenekon’un istediği sonuçlardır.

-Eşref Bitlis, Cem Ersever ve Turgut Özal, özellikle Kürt sorununun çözümü konusuna yaklaşımlarıyla aynı ekolün insanlarıydı. Onları aynı güç mü öldürdü? Siz bu teze katılıyor musunuz?

 

– Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal öldürülmeden önce, ( sırlar çözülürken adlı romanımda onun nasıl öldürüldüğünü anlattım) Kürt sorununun çözümü konusunda bazı adımları atma hazırlıkları içindeydi. Hatta federasyon konusu bile tartışılabilir demişti. Eşref  Bitlis Güney Kürtleri ile ilşki halindeydi. ABD nin Irak ile olan ilişkilerini, yine Güney Kürtleri ile ABD ilişkilerini iyi izlemişti. Türkiyenin politikalarının çağın gerçekleri ve bölgenin gerçekleriyle örtüşmediğini görüyor ve söylüyordu. Binbaşı Cem Ersever, Öcalan’ın  özel konumunu deşifre etme çabaları içine girmişti. Bu üçlünün ortadan kaldırılmasından sonra Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Doğan Güreş  devri ile Kürt halkına karşı kirli bir savaş başlamış, binlerce sivil sillahsız Kürt faili meçhul olarak adlandırılan cinayetlerle ortadan kaldırılmış. Binlerle ifade edilebilecek Kürt köyü yıkılarak veya yakılarak boşaltılmış, Kürtler batıya sürülmüş, şiddetle ve vahşetle Kürt sorununun çözülebileceğine inananlar işbaşına gelmiş, taş üzerine taş bırakmamış ama sorunu daha karmaşık hale getirmişlerdir.

turgut_zalBu üçlüyü tavsiye eden güç kim, Gladio mu, Ergenekon mu, ulusal bir güç mü, yoksa uluslararası bağlantıları olan bir güç mü. Uluslar arası destekçileri kimlerdir?

– Bu üçlüyü tasfiye eden güç Ergenekondur. Öcalan’ ı  uzun süreden beri kullanan  Ergenekon, Öcalan aracılığıyla son Kürt ayaklanmasını yeneceğine inanmıştı, kendilerinin kapsamlı bir planı vardı, Özal ve ekibinin söylemleri bu planlarla çelişiyordu, bundan dolayı tasfiye edildiler. Zira Öcalan’ ın kendiside Ergenekon planları ile çelişen Kürtleri tasfiyede meşhurdu.

Türk aydınlarının bir hastalığı var, her şeyin altında yabancı parmağı ararlar. Gözleri önündeki parmakları görmek istemediklerinden kaynaklanıyordu  bu hastalıkları.

-Çözümde bunların karşısında olanlar nasıl bir tez savunuyorlar peki, anlaşmazlık nerede çıktı?

 

– Türkiyede bunların karşısında olan güçler vardır, ama bu güçlerin silahları tankları topları  ve entrikaları yoktur. Kürt sorununun adil, barışçıl ve demokratik bir yöntemle çözülmesini istiyorlar. Egenekon adlı yapılanmanın halklar arasında düşmanlık yarattığını biliyorlar, kan şiddet ve hunharlıkla insanlığa yakışır bir yerlere varılmayacağını düşünüyorlar. Ama bir türlü bir araya gelemiyorlar, Ergenekonu kökleriyle birlikte söküp atamıyorlar. Modern bir anasyasa hazırlayıp yürürlüğe sokamıyorlar. Birincilerin kararlılığı ve ikincilerin kararsızlığı Ergenekonu cesaretlendiriyor ve saldırgan hale getiriyor.

-Abdullah Öcalan’ı, PKK’nın içindeki güçleri artık devlet adına birilerinin kullandığı biliniyor. JİTEM’in kurucularından Emekli Albay Arif Doğan’ın yakalanması, Cem Ersever’in ölümü ile ilgili verdiği bilgiler, Abdulkadir Aygan’ın itirafları JİTEM ve PKK arasında ciddi bir bağlantının olduğunu gösteriyor. Bu bağlantının boyutları nedir, resmini çizebilir misiniz?

–  Abdullah Öcalan’ın  Ergenekon adlı yapının Kürt hareketi içindeki Turova  atı olduğu  gerçeği  artık inkar edilmez bir hal olarak orta yerde duruyor. Ergenekon idianamesinde Savcının ortaya koyduğu belgeler, Sekiz yıldan beri İmralı’dan dışarı yollanan avukat görüşmeleri adını taşıyan  dökümentler, Mevcut AKP hükümetine karşı savaş açan Ergenekon ve Öcalan ortaklığı, Ergenekon ile Öcalan’ın kemalizmi yeniden diriltme çabaları, Ergenekonun silahlarla Türk halkını ve hükümetini terörize ederek susturmaya çalışması aynı uygulamaların Öcalan tarikatı aracılığıyla kürt halkına karşı yapılması gibi gerçekler bize Ergenekon ile Öcalan ortaklığının  net resmini göstermeye yetiyor.

-Bundan sonraki süreç ne olacak. Artık her şey deşifre oldu veya olmaya başladı. PKK nasıl bir yol izleyecek, ona muhalif olanlar nasıl bir yol  izleyecek?

– Bundan sonraki süreç AKP hükümetinin Ergenekonun derinliğine inip inmemesine bağlı olarak gelişecek. Bu soruşturma Susurluk gibi, Şemdinli gibi belirli bir noktada durursa, ileride daha korkunç biçimde olaylar patlak verecek ve bunun ilk kurbanı AKP hükümeti olacaktır.

Bir ülkede ya iktidarsınız yada değilsinizdir.Modern Türkiyenin geleceği için ya bütün karanlık yapıları aydınlığa çıkarır, silahsız Kürtlere karşı işlenmiş binlerce cinayetin faillerini yargının karşısına çıkarır hesap sorar, Ergenekon örgütünü ve ona bağlı yapıları yeniden yasal hale getirir Kürt sorununa makul bir çözüm bulursunuz . Ardından Türkiye’yi dünyaya entegre edecek yeni bir anayasaya kavuştururusunuz, Ordunun siayaseteki rolüne kesin olarak son verirsiniz, yada çağı geçmiş kemalist bürokratik rejimi ayakta tutmak için kendi halkınız ve dünya ile çatışırsınız.

Kürt cephesi Ergenekon davasında kesinlikle taraf olmalıdır. Bunun içi Demokratik Toplum Partisine, Katılımcı Demokrasi Partisine, Hak ve özgürlükler Partisine ve bütün Kürt aydınlarına çağrıda bulunuyorum. Bu karanlık yapının ortaya çıkması için savcıya ve hükümete yardımcı olmanın ötesinde onları zorlayın diyorum. Ergenekon ile Öcalan tarikatının ortaklaşa organize ettiği çatışmalara karşı çıkın. Sorunun demaokratik ve barışçıl yollardan çözümü için kendinizi yeniden reorganize edin.

-Ergenekon soruşturması bundan bir süre önce başladı ve açılan davayla birlikte devam ediyor. Bugün geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz, ciddi sonuçlara ulaşılabilecek mi?

– AKP Hükümeti ve Savcının Ergenekon adlı gizli, yasa dışı ve terörist yapının üzerine gitmesi elbette çok önemlidir. Fakat savcının sadece hükümete dokunan bölümün üzerine gitmesi yetersizdir. Örneğin genaral Veli Küçük sadece hükümete karşı darbe ortamını hazırlamak suçundan soruşturuluyor. Ama aynı Genaral Küçük, Ergenekon’ a bağlı Jitem askeri örgütünün başındayken binlerce sivil kürdün öldürülmesinden sorumludur. Bu Kürtler öldürülmeden bir saat önce bir mahemenin karşısına çıkarılsalardı berat edecekleri kesinken  onun emriyle kurşuna dizildiler. Savcı bu bölümü soruşturmuyor. Bana göre asıl soruşturulması gereken burasıdır. Zaten burası soruşturulmadığı için Veli Küçük ve Ergenekon Hükümete kafa tuttu ve onu devirmek için ortam hazırlamaya başladı. Çünkü başkalarının hakları çiğnenirken sessiz kalanların, kendileride  haksızlıklara maruz kalmaya mahkumdurlar.

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu