Genel

Adaletsizliğin Başına Namlu Dayatmak!

Selim Çürükkaya / İstanbul Adalet Sarayına giren, biri silahlı iki kişi, savcı M. Selim Kiraz ı rehin aldı. Savcının kaldığı odanın kapısını kapattılar. Savcıyı bir koltuğa bantla bağladılar, DHKP C işaretli maskeleri yüzlerine taktılar. Tabancayı savcının kafasına dayayarak fotoğraflar çektiler ve bu fotoğrafları hemen basına servis ettiler. Fotoğrafları servis edince, neden savcıyı rehin aldıklarını da kamuoyuna bildirdiler. Eylemi yapanlar, Türkiye de adaletin olmadığını söylüyorlardı, Örnek olarak Gezi olaylarında öldürülen çocuk Berkin Elvan‘ ın katillerinin bulunmamasını ve yargılanmamasını gösteriyorlard

Savcının rehin alınması olayı günlerce Türk medyasında tartışıldı, hala tartışılmaya devam ediyor.

Hükümet yanlısı basın, eylemi yapanların teröristler olduğunu, bunların dış güçlere bağlı olduklarını, istikrarsizlık ve kaos yaratmak için savcının rehin alındığını söylüyordu.

Ülkenin cumhurbaşkanı, savcı ve eylemi yapanların katledilmesini bir başarı olarak değerlendiriyordu!
İktidara Muhalif olan kesimler, polis baskınını eleştiriyordu.
Bazı kesimler de DHKP C nin geçmişini ve özellikle Özdemir sabancı olayını göz önünde bulundurarak, karanlık ellerin bu işin içinde olduğunu söylüyor, hatta Savci M.Selim Kiraz ın önemli soruşturmalar yaptığını ve bu soruşturmaların derinlemesine yapılmasını istemeyen güçler tarafından öldürüldüğünü söylüyordu

 Özdemir Sabancı olayını burda kısaca anlatmakta fayda vardır. DHKP C militanı olan Fahriye Erdal, Sabancı Center e işçi olarak alınmıştı, Erdal ın güvenlik soruşturmasını yapan Abdullah  Çatli ile ilişkisi olan emniyetçi Hüseyin Kocadağ dı.  Fahriye Erdal, Sabancı Centerde çalışırken, Özdemir Sabancı ve yanında çalışanları öldürecek iki DHKP C militanını korunaklı Centere sokmuştu ve içerdekileri öldüren iki militan, sağ salim yurt dışına çıkarak, PKK örgütüne katılmıştı. Bu militanlardan biri, PKK (Abdoş çetesi) tarafından sorgusuz sualsiz dağda  öldürüldü. Diğeri Şam da öldürüleceğini anlayınca, Türkiye ye getirilip hapishaneye konuldu. Burada Kontr Genaral Veli Küçük e bağlı olan (Nuroş kardeşler çetesi)  tarafından ortadan kaldırıldı. Böylece Sabancı dosyası da kapanmış oldu.

Savcı M. Selim Kiraz ın olayını buna benzetenler var. Burada Nuroş kardeşler ile Abdoş çetesinin  üstlendiği işi, polis üstlendi, militanları öldürerek davayı kapattı diyenler de vardır.

Ben olayın başka boyutu üzerinde durmak istiyorum: Savcıyı rehin alan iki militan, adalet istiyorlardı. 
Hatta Türkiye de adalet yerine getirilmediği için adaleti temsil eden savcıyı bantla koltuğa bağlamışlar, ağzınıda kapatıp kafasına tabanca dayatmışlardı. 
Kendilerine göre bu görüntü ile adaletsizliği, canlarını ortaya koyup topluma göstermiş oldular! 
Adaletin başındaki adamın başına silah dayayarak adalet arıyoruz demek ve orada savcı ile birlikte can vermek istemişlerdi!

Gerçekten Türkiye de adalet yok mu?
Evet gerçekten yoktur!

Bir kaç örnekle bunu kanıtlarsam;  Ergenekon davasını veya Balyoz davasını düşünün!
Meşru hükümete karşı darbe yapmak isteyenler generaller ve subaylar, darbe ortamının olşması için yapabilecekleri her şeyi yaptılar.
İktidar partisi darbecilerle resmen savaştı ve iktidarı bırakıp kaçmadı, onlarca operasyonla yüzlerce genaral ve subay göz altına alındı, Ülkenin savcıları mahkemeleri yani adaleti  harekete geçti. Darbecileri tutukladı, onbinlerce sahifeden oluşmuş iddinameler hazırlandı, darbecilerin bütün yaptıkları kamuoyuna iddinamelerle açıklandı ve yargılamalar neticesinde darbeci subaylar Türkiye tarihinde hiç görülmemiş bir şekilde ağır cezalara çarptılıdılar. Bu cezalar verilirken ülkenin onbinlerce hakimi savcısı görev başındaydı, davaları takip ediyordu. 
Kimseden çıt çıkmadı.
Hiç bir hakim ve savcı bu darbecilerin suçsuz olduğunu söylemedi, alt mahkemeler, üst mahkemler verilen cezaları onayladı.

Ne zaman ki iktidar ile cemaat arasında ayrılık çıktı ve ne zamanki iktidarın hırsızlığı gündeme geldi.
Ömür boyu ceza alan darbeciler, hiç bir şey yapmamışlar gibi, peyder pey serbest kaldılar ve aynı mahkemeler tarafından (katliam suçu sabit olanlar dahil, Daniştay katliamı) bereat  ettiler!

Böyle bir adalet dünyanın neresinde var?
Veya böylesi adaletsizlik?
Bu mahkemlere mahkeme denilebilir mi?
Vatandaş canını malını namusunu böylesi mahkemeler teslim edebilir mi?

İkinci örneğim faili meçhul olarak adlandırılan cinayetler ile ilgilidir!
On yedi bin faili meçhul cinayetin 1990 lardan sonra işlendiği söylenir.
Cumartesi anları olarak bilinen kadınlar, 15 20 yıla yakındır istanbul da bir meydanda toplanıyorlar ve kayıp edilmiş çocuklarını aradıklarını haykırıyorlar!

O ülkenin  hukuku, adaleti, savcısı, hakimi bir gün olsun bu kadınlara kulak astı mı?

Kayıp edilen o insanların hemen hemen tümü silahsız insanlardı, iktidarlardan farklı düşünüyorlardı, bu insanların neden kayıp edildiği konusunda adalet harekete geçti mi?

Hayır!

En bariz ve açık örnek, benim baldızım Ayten Öztürk olayıdır. Ayten siyasetten uzak 27 yaşında bir genç kızdı. 
Dersim de bir un fabrikasında sekreter olarak çalışıyordu. Tunceli Alay komutanı, Tunceli Valisi nin bilgisi dahilinde Ayten Yeşil ve ekibi tarafından kaçırılıyor, Diyarbakır da jitem lojmanlarına götürülüyor üç gün burada tutulduktan sonra Elazığ a götürülüyor, burada korkunç bir biçimde öldürülerek jandarma bölgesinde bir araziye yarı gömülüyor. Kaçırıldıktan 11 gün sonra cesedi bulunuyor, vatandaşın can ve mal güvenliğinden sorumlu savcı, otopsi raporu tutuyor, cesedin kesilmiş burnuna, çıkarılmış gözlerine, soyulmuş derisine bakıyor, buna işkence demiyor 2 veya iki buçuk ay toprak altında kaldığı için organlar çürümüş diyor!
Ve bu güne kadar bu bu cinayet ile hiç kimse tutuklanmadı. 

İşte Türkiye de adalet (adaletsizlik) budur!

Berkin elvan 16 yaşında bir çocuk!
Ekmek almak için soğa çıkıyor, Gezi olaylarına karışıyor ve polis kurşunu ile öldürülüyor!

Ama katiller yakalanmıyor!
 Bunun gibi türkiyede milyonlarca adaletsizlik vardır!
Mahkemelerin amacı veya varlık neenleri vatandaşı korumak değil, devleti vatandaşa karşı korumaktır.

Böyle olan bir memlekette adaletin olmadığını nasıl kime anlatacaksın?

Adaletin baş sorumlusu bir savcıyı bantla sandalyeye bağlamak, kafasına Tabancayı dayamak ve savcı ile beraber ölmek!
Adaletsizliği ancak böyle anlattılar!

Gençleri birileri mi kullandı?
DHKP C nin merkezinde MİT mi var dı?
Dış güçler mi  bu örgütü kullandı?
Bu konuların hepsi tartışılabilir, ama eğer Türkiye de adalet olmuş olsaydı, ne dış güçler, ne Mit ne de örgüt, o gençleri kullanamazdı. 
ve bizde bu resmi görmeyecektik!
Adaletin olmadığı bir yerde, elinde silah olan herkes savcı ve hakim kesilir!
Önemli olan bu gerçeği görmektir.

Bu gerçeği görmek istemeyenler, bu eylemi yapanlara illahi terörist dememizi isterler. 
Bende onlara adaletsizlik, terörizmden daha tehlikeli ve korkunçtur derim!
Birinin olmadığı yerde, diğeri olur!
İkisi zor bir arada bulunur!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu