Makalelerim

Kelepçe ve özgürlük

Bu minval üzeri tanıştık. Geçenlerde "Diyarbakır'a gidiyorum" dedi.Kendisiyle yazıştık . Bu gün tekrar okudum, hoşuma gittiği için siz değerli okuyucularımla paylaşmaya karar verdim:

Selim Çürükkaya / Facebook ta gezinirken çok eski tanıdıklarınıza rastlarsınız.
Bir gün biri “merhaba” dedi bana, karşılık verdim, kimsin dedim.
Senin küçük kelepçe arkadaşın yanıtını verdi.
Nasıl kelepçe arkadaşım diye sorunca, 1981 tarihinde Diyarbakır cezaevinde tutuklu kaldığını bir gün ikimizin yalınız mahkemeye çıkarıldığını ve onun elinin benimkiyle kelepçelendiğini söyledi.
Ben böylece  onun kelepçesi o benim özgürlüğüm oldu.
Bu minval üzeri tanıştık. Geçenlerde “Diyarbakır’a gidiyorum” dedi.
Kendisiyle yazıştık . Bu gün tekrar okudum, hoşuma gittiği için siz değerli okuyucularımla paylaşmaya karar verdim:

– Günaydın kelepçe arkadaşım

– Günaydın özgürlüğüm

– Nasılsınız?

– Vala bu kelepçeleme olayı bayağı beni etkiledi, bir makale yazarım belki.

– Sağol, ben bayrama Diyarbakıra gidecemde

– Selam söyle diyarbakır’a

– Olur. 12 Eylül karanlığında Diyarbakır şafağı senin kitabının adı değil miydi?
– Evet,Tutsaklığımın simgesi, demek ki gidiyorsun? Diyarbakır benim şehrim.

– Bundan daha güzeli var mı?

– Sana bazı şeyler desem yapar mısın?
– Elbette
– Zamanın olduysa, yalınız başına Mardin kapıdan çık. Yürü, sağ tarafta mezarlık var, oraya ulaş…

– Evet, zaten gidecem babam orada..

– Mezarlıkta sakin bir yerde otur ve benim için akan ama akmıyor gibi görünen Dicleyi ve on gözlü köprüyü seyret, ben sıkıldığımda, daraldığımda hep tek başıma gider ve orada düşünürdüm…

– Vay be!

-Birde bağlar semtine diyarbakır cezaevine yakın git, gençliğimizi yiyen o binayı içinden lanetle! Zamanın olursa ben u sen mahalesine git oradan akan haram suya bak, hala orda akıyor mu, haram mı hala? Ve  o haram suda bile kutsallık arayan halk var mı? Ben ile Delil doğan O mahallede otururduk, ikinci katta iki oda, bir mutfak evimiz vardı. Alt katta da bir ev sahibi, birde bir kiracı otururdu. Ev sahibi bekar dı, kiracının ise, karısı çapkındı. Kiracı çalışmak için evden çıkınca, kadın ev sahibinin odasından çıkmazdı. Söylemesi ayıp, ben ile Delil Doğan o zamanlar da çok yakışıklıydık. Kadın bizi de kafaya takmıştı. Öyle bizi tek düşürmeye çalışıyordu.

Bir gece ev sahibi bize misafirliğe geldi. Dedi ki: “Gençler, size bir önerim var, beni yanlış anlamayın. Biliyorsunuz aşağıda kiracım bir kadın var. Kocası işe gider bende zaman zaman burada değilim, sizde bekarsınız, kadın sizi istemiyor.Kendinize yeni bir ev bulun”

Delil Doğan güldü “dayı” dedi, “kadının kocası işe gidince sen kadını yanına alıyorsun, işin iş vala. Deme ki, kadın istemiyor, de ki kardeşim ben işimi bulmuşum. Kadının kocası gündüzleri yok bende kadını ayarlamışım fakat işimi bozan sizsiniz desen, amenna deriz, yoksa kadına kalsa bak ikimizde senden yakışıklı ve genciz, kadın sana hiç selam bile vermez, üstelik bizim için bunlardan daha iyi kimseler yoktur der”.

Delil böyle deyince adam bir kahkaha attı: “Kurban olduğum vallahi doğru dedin, ben işimi bulmuşum, taş koymayın ne olur bu evden çıkın” dedi. Bizde bir hafta sonra çıktık. Haram su çapkını genç kadın ve yaşı biraz geçmiş ev sahibinin vuslatı…

-Çok ilginç. Senin için Diyarbakırda başka ne yapayım?

– Başka, birde Balıkçılar başı var, eski belediyenin orası, karnın acıktıysa orada bir lokantaya git, vali yemeği iste

– Eeee, ciğer kebap

– Onu üzerine birde peynirli kadayıf
– Söz hepsini yapacam!
– Birde evli bedene git…

– Eeee, orada ne yapacağım?
– Duvara işlenmiş iki kalp var, merdivenlerle çıkılır kalplere..
– Evet.
– Orada resim çektirt, ardından evli bedene çık ve biraz ağla. Biliyorsan, birde o türküyü mırıldan.
– Senin yerine..?
– Benim yerime ağlayabilir misin, bilmem?
– Denerim
– 1 mayıs 1980 de esir düştüm ben o kentte, gece sabah üçtü, kaldığım evin demir kapısı balyozla kırıldı……

– Anıların tazelendi…
– Pardon annem öldü…. Artık yazamam.. Şimdi bir telefon geldi “annen öldü” dediler

– Anlamadım: “aaaa””

– Gözlerimden yaşlar akıyor..

– Başın sağolsun, aman…
– Komadaydı iki yıldan beri, biraz önce öldü….

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu