Makalelerim

Dert Bir Değil

Bundan 32 yıl önce daha 18 yaşında genç iken ve Türkiye de sol bir örgütün sempatizanıyken, polis onu göz altına almış, döve döve bir ayağını ezerek kırmış, tedavi olmasına da müsaade etmediği için ayak sakat kalmış, özel yapılmış bir ayakkabıyla gezebiliyor.

Selim Çürükkaya / Alman vatandaşı olduktan, cebime Alman pasaportu koyduktan sonra, geçen yıl  yazın Ailem ile birlikte Tunus’a gitmeye karar vermiştik. Gecenin geç saatlerinde Tunus’un Elfida havalanında indiğimizde, pasaport kontrol noktasında durdurulmuş, üç saatlik bir beklemenin ardından Tunus a girmemizin yasak olduğunu anlamış, Türkiye’ nin  2008 yılında verdiği kara  bir listede adımız olduğunu çok sonra öğrenmiş ve bir uçakla Berlin’e geri gönderilmiştik.
Bu yılki tatilimizi  Yunanistan’ın  Rodos adasında geçirmeye karar verdik.
Neden Rodos?

Eşim 27 Yıldan beri kız kardeşini görememişti, ayrıca İzmir de oturan annesi ve babası ile de görüşmek istiyordu. Biz Almanya’dan Rodos’a, eşimin ailesi de İzmir’den oraya gelecekti. Danimarka da oturan arkadaşım Zeynel’ e Rodos’ a gitme fikrimi açıklayınca, kendisi de gelmek istediğini bildirdi.

Toplam dokuz kişi idik.  Almanya’ dan gidecek olanlar için 14, İzmir’den gelecek olanlar için 7 gün otelde yer rezerve ettik. 20 Haziran günü Hamburg hava alanında uçağa bindik, aynı günün akşamı Rodos a vardık, beş gün sonra Eşimin ailesi Marmaris’ ten kalkan bir gemiye binerek adaya ulaştılar.

Eşim ile kız kardeşinin karşılaşması bir film sahnesi gibiydi.
1986 Yılında D.Bakır cezaevinden tahliye olan eşim, tekrar gözaltına alınıp 15 gün sonra serbest bırakılınca, dağa çıkmış, artık bacısını görememişti. O zaman henüz genç bir kız olan bacısı, sarışın ince, narin uzun boylu  ve zayıftı. Yirmi yedi yıl sonra 18 Yaşındaki Oğlu, on dört yaşındaki kızı ile birlikte karşısına çıktığında gelenin bacısı olduğunu bilmeseydi tanımayacaktı.
Düşüne biliyor musunuz, genç bir kızken bırakıyorsunuz bacınızı ve tekrar onunla nine olacak yaşta karşılaşıyorsunuz. Ve bacınıza bakıp düşmanlarınıza lanet okuyorsunuz.

Tabi biz Rodos’ta karşılaşan her birimizin hazin bir öyküsü vardı,  yetmiş altı yaşındaki kayın babam ve ondan birkaç yaş küçük  kayın anam  Dersim mıntıkasında  doğmuşlardı, 1938 Dersim katliamı döneminde küçük çocuktular. Kayın babam: “Ben çocukken, asker köyümüze gelince, annem biz çocukları toplar, götürür kayalıkların arasında saklardı” diyor. Kayın babam yaşlı bir insan olduğunda Dersim’de savaş daha sürüyordu, 29 yaşındaki kızı 1992 Yılının Temmuz ayında Jitem tarafından kaçırıldı ve hunharca katledildi.

Danimarka da oturan arkadaşım Zeynel de Dersim’de doğmuş, yakın akrabaları Dersim katliamında öldürülmüşlerdi.

Ben ise Şeyx Sait başkaldırısının olduğu mıntıkada doğmuştum.

Anlatıldığına göre bizim atalarımız birinci dünya savaşında Türkler’le “ittifak!” yapmış, “yedi düvelle”  savaşmış, ardından “kahpe Yunan’ a karşı!” kurtuluş savaşı vermiş ve Türkiye cumhuriyetini birlikte kurmuşlardı!. Lozan antlaşmasından hemen sonra benim atalarım, Palu’da, Hani ve Darê yeni’de katl edilmiş, Diyarbakır ve Elazığ’da darağaçlarına gönderilmişti. Eşimin ve arkadaşım Zeynel’in ataları ise 1938 yılında Dersim’de soykırıma uğramışlardı.
50 yıl sonra ben eşim ve arkadaşım Zeynel, Cumhuriyetin  sömürgeci karekterine itiraz etmiş, kendi ülkemize gidemeyecek kadar “kaçak” olmuştuk. Yani ülkemizi ele geçiren, kimliğimizi dilimizi yasaklayan Türk devleti, birde kendi köyümüze, şehirlerimize gitmemizi de yasaklamıştı.
Bu devlet benim iki kardeşimi ve eşimin bir kız kardeşini hunharca katl etmişti. Biz zulüme boyun eğmedik ve terk ettik, yirmi iki yıldır kendi ülkemize gidemiyoruz, annem ve babam köyümde  vefat ettiler, cenaze törenlerine katılamadım, mezarlarının başına gidip bir dua okuyamadım, mezar taşlarını öpemedim. Eşim 27 yıldır ülkesine gidemedi, arkadaşım Zeynel 32 yıldan beri ülkesine uğrayamadı, ne annesine ne babasına, ne de ölen akrabalarının hiç birisine allah rahmet eylesin diyemedi.
Güya birinci dünya savaşında, Ege’de Çanakkale’de, Maraş’ta, Antep’te Urfa’da Sarıkamış’ta birlikte savaşan atalarımız ortak bir cumhuriyet kurmuştu. Yetmiş yıl sonra biz o cumhuriyetin işgal altında tuttuğu ülkemize gidemediğimiz gibi, kendi yaşlı akrabalarımızla ancak “Kahpe Yunanın” kontrolü altındaki adada bir araya gelip hasret giderebiliyorduk.
Ben en azından Yunanlılara yapıştırılan bu “kahpe” yaftasını  söküp Türkiye devletine yapıştırıyorum. Ve hiç kimseden çekinmeden yazıyorum ki; Türkiye devletinin bize yaptığının adı, tek kelime ile “kahpeliktir.” Aha isterse savcılar bu yazımdan dolayı hakkımda dava açsınlar ve bana da mahkemeler karşısında bizlere yapılan bu muamelenin nasıl bir kahpelik olduğunun savunma hakkı doğsun.
Rodos ‘ta tatil yaparken birden ülkeme olan hasretim şaha kalktı, doğduğum köyüm gözlerimin önünde canlandı, çocukluk arkadaşlarımın sesleri yankılandı kulaklarımda, kuzularımızın meleyişi, Gole morin’de kız erkek  karışık yüzmelerimizi, çocukluk oyunlarımızı, kavgalarımızı, meyve ağaçlarına tırmanışlarımızı anımsadım….. Ve kafeste beslediğim kekliğimin ötüşünü.. Toprak damın üzerinde yazın yatarken parlak yıldızların ve dolun ayın altında mırıldadığım “hawa yön havay umnuni, cey ma ber lewe buni”  şarkısını……
Kendi ülkeme dönememek, ölmekten daha kötüydü.
Ölsem, öldüğüme değil, ülkemi ve çocukluk arkadaşlarımı, anılarımızın olduğu yerleri göremediğim için üzüleceğim.
Ve dönmek istedim.
Ne olursa olsun döneyim dedim.
Tutuklanırsam mahkemelerin karşısında haykırayım, halkımın bütün acılarını ve halkıma yapılan bütün kahpelikleri ve kaleşlikleri bir bir anlatayım istedim..
Hatta tanıdığım bazı dostlarımdan Türkiye’ye giriş bilgisayarlarında adımın olup olmadığını öğrenmeye çalıştım. Bir avukat arkadaşım  kişisel olarak adalet bakanlığına yazılı olarak baş vur dedi. Aşağıdaki dilekçeyi adalet bakanlığının e mailine yolladım.
Yanıt alamadım.
                                                                                                                                                      18.07.2013
                                                                                                                                                       Almanya
ADALET BAKANLIĞINA
BEN SELİM VE TAYİBE OĞLU 1954 BİNGÖL DOĞUMLU VE  14206739282  TC NOLU MEHMET SELİM ÇÜKÜRKAYA YIM. HAKKIMDA  DEVAM EDEN BİR DAVA, SORUŞTURMA YADA ARAMAMIN OLUP OLMADIĞININ BİLGİ KANUNUN 10. MADDESİ GEREĞİNCE AŞAĞIDAKİ ADREZSİME BİLDİRİMLMESİNİ ARZ VE TALEP EDERİM.
selimcurukkaya@hotmail.de” style=”margin:0px;padding:0px;color:rgb(100, 94, 79)”>selimcurukkaya@hotmail.de
MEHMET SELİM ÇÜRÜKKAYA
İMZA
 Duygularım, hasretim mantığımın önüne geçmişti…

 Ardından kendi kendime gafil olma, senin ülken o halde olduğu müddetçe gitme dedim.
12 Eylül Karanlığında Diyarbakır şafağı adlı kitabım da yazdıklarım yaprak yaprak açıldı hafızamda ve  gitmekten vaz geçtim!

Arkadaşım Zeynel: “Hiçbir şey olmaz gel gemiye binip Marmaris ‘e gidelim, gezer geri döneriz” diyordu.

Onun öyküsü başka bir trajediydi.
Bundan 32 yıl önce daha 18 yaşında genç iken ve Türkiye de sol bir örgütün sempatizanıyken, polis onu göz altına almış, döve döve bir ayağını ezerek kırmış, tedavi olmasına da müsaade etmediği için ayak sakat kalmış, özel yapılmış bir ayakkabıyla gezebiliyor.
Zeynel Türkiye de askerliğini yapmadığı için Türk vatandaşlığından atılmış. Düşüne biliyor musunuz, 32 yıl önce mahkeme tarafından suçsuz bulunup serbest bırakılan Zeynel, gözaltında iken suçlu bulunuyor ve polis tarafından ayağı ezilip kırılarak cezalandırılıyor. Aynı  Zeynel yüzde yetmiş beş sakat raporu ve ayağı ile Danimarka da yaşarken, askerlik şubesi  tarafından askere çağrılıyor, tabi Zeynel’in bu çağrıdan hiç haberi olmuyor ve askerin isteği üzerine vatandaşlıktan atlıyor. Polis ayağını kırıyor, asker vatandaşlıktan attırıyor. Zeynel üzerindeki vatansız damgalı pasaportun dan   dolayı Türkiye ye gidemiyor.

Hani dert bir değil elvan elvan derler ya, aynen öyle!
Bazı kalemleri okurum derlerki; bu Kürtler neden hep isyan ederler?
Gel de  isyan etme!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu