Diğer Yazılar

Kürtler Nereye?

Sanılmasın ki hedeflenenler sadece Selim Çürükkaya, Botan, Zeki ya da Süleyman dır. Örgüt içinde de aynı durum, hem de herkese karşı işletilmektedir.

Kani Yilmaz / Kürt sorununda çözüm sürece yayılıp uzadıkça ve çözüm iddiasındaki siyasal hareketler çözümün öznesi olmaktan uzaklaştıkça içe büzülme, içe yönelme, iç-dış düşman arayışlarına girme, aşırı eleştiricilik, suçlu arayışı ve giderek komplo teorileriyle gelişme ve sorunları izaha çalışmak gelişiyor.
Bu bir ideolojik-siyasal paranoya halidir.

Paranoya çoğu zaman komplo teorisini üretenden çok, o teoriye dört elle sarılma eğilimindeki bedel ödemiş ve özgürlük özlemi içindeki taraftar kitleyi etkisi altına alır. Artık komplo teorisinin hangi konuda üretildiğine bağlı olarak; teorik, ideolojik, siyasal veya şiddet içeren saldırganlık önü alınamaz bir şekilde gelişir. Gündem saptırılır. Geçici rahatlamalara ulaşılır. Düşmanlıklar keskinleşir. Komplo teorisi üretilerek gerçekleşen yönelimler, yönelimi geçekleştireni zorladığı kadar, yönelimle karşı karşıya kalanı da zorlar.

Sonuçta bu karşılıklı zorlanmalardan ulus, onun davası ve amaçları zarar görür. Ulusun karşıtları kazançlı çıkar. Eğer komplo teorisini üretenler açısından düşman algılaması, egemen sistem ve onun baskı güçlerini değil de ulusun diğer temsilcilerini içeriyorsa, bu sefer ulusun diğer temsilcilerine amaçlanan yönelim gerçekleştirilmiş, ama yine de ulus ve daha ağır ölçüde zarar görmüş olur.

Komplo teorileriyle sonuç almak tabi ki mümkün değildir. Sonuçsuz kalan her teorinin olumsuz sonuçları -eğer sağ duyuda yitirilmişse- daha riskli teorilerle giderilmeye çalışılır. O kadar ki en kutsal sayılması gerekenler dahi, bu konuda ideolojik-siyasal malzeme haline getirilir. Bu kısır döngü, ulusun dört elle sarıldığı değerleri alabildiğine aşındırır. Ortada moral değer diye bir şey kalmaz. Nefret ve öç alma duygusu bu değerlerin yerini alır. Değer haline getirilir. Komplo teorileriyle siyaset yürütmeyi de ayrıştırmak gerekir.

Siyaseti bu şekilde yürütmeyi bir tarz haline getirenler ve bilinçli olarak komplo teorileri üretip kendi rantları için ve yönlendirme amaçlı yapanlar.

Örneklendirmek gerekirse; Kongra Gel yönetiminin bileşim ve özellikleri bu şekilde siyaset yapmaya uygundur. En son örnek Musul’da katledilen beş arkadaşımıza yaklaşımlarıdır. Bu karmaşa ve çatışmalar içinde o arkadaşların hareketlenmesine izin verenler bu katliamdan kendilerini sorumlu göreceklerine ve ahlaken hemen istifa edeceklerine, akıl almaz bir sorumsuzlukla, kendilerinden ayrılan bir kesimi de hedef gösteren bir senaryo ürettiler. Mahmurdan başlayarak kitleleri bu şekilde galeyana getirdiler. Ve basını da kullanarak en çirkininden kendi arkadaşlarının kanını komplo siyasetinin malzemesi olarak kullandılar.

Siyasetten düşen bu mantık, doğal olarak sürekli bir kuşatılmışlık psikolojisi içindedir. Dost edinme, dost çoğaltma yerine düşman çoğaltır. Hatta dost olmaya yatkın olanları dahi kendinden uzaklaştırır. Bu mantık örgüt eriten, çözen, umutları bitiren ve sonuçta en kötü şekilde yenilgiye götüren bir mantıktır.

Sayın Cemil Bayık’ın (eğer gerçekten yapacaksa) Selim, Botan, Sait, Zeki vb leri için dosya hazırlama işini üstlenmesi bu türden bir sonuçtur.

Niye suçlama dosyaları?

Gerçekten bir suç olduğu için mi? Hayır. Örgütten ayrıldıkları için. Eğer örgüt içindeysen pratiğin kahramanlık, yok eğer ayrılırsan aynı pratiğin suç. Sayın Bayık bugün dosya hazırlar, yarın birileri sayın Bayık için dosya hazırlar, ötesi gün başkaları sayın Bayık için dosya hazırlayanlar için dosya hazırlar. Ve bu böyle sürüp gider. Yani ağır gelmesin ama tam bir siyasal kepazelik. Sürdürelim: Kuzey Kürdistan tarihinin en büyük hareketinin istisnasız bütün yönetim kadroları zaman içerisinde ve tutumlarına bağlı olarak en ağır ithamlarla karşı karşıya kaldılar. Ağır suçlamalara muhatap olmayan tek bir yönetici kalmadı. Bu nasıl harekettir ki, bütün yöneticileri cani, katil, ajan, hain, alçak, düşkün vb olarak adlandırılıyor. İşte bu siyasal paranoyanın ve o paranoya mantığının ürettiği komplo teorilerinin bizi getirdiği! noktadır. Birde değerlerden söz ediyoruz.Gerçektende büyük değerler vardır. Peki bütün bu değerleri, bu sıfatlara layık görülenler mi yarattı? Eğer onlar yaratmışsa bu sıfatlar ne oluyor? Komplo teorileriyle yatıp kalkanların paradoksu bu işte…

Komplo teorilerini bilinçli üreten ikinci kesime örnek ise, içimize ve kurumlarımıza sızmış ilkel solculardır. Bunlara dikkat edin en saldırgan ve kontrolsüz yönelim ve eleştiriler bunlardan gelir. Uluslar arası düzeyde Kürtlere en fazla bunlar düşman üretmiştir. Kürtlere Kürtleri hedef gösteren, çatıştıran ve çatışmanın yarattığı boşluklardan beslenen bu kesim, hiçbir ideolojik ahlaki değere bağlı değildir. Kürtlere Felluceyi benimsetmeye çalışır. Kürtlerin iç sorunlarında taraf olur ve kışkırtır. İlkel milliyetçilik safsatası onların ve Kongra Gel yönetimindeki 30 yıl Kürtçe öğrenmemiş, yada öğrenmek istememiş komplo teorisi üretmekte usta yöneticilerinin ortak dilidir. Kürt federasyonu onlara göre ikinci İsrail’dir. Legal de Kürt ismiyle kurulacak parti ise, siyaset rantlarında iflasa yol açacağı için, gericilik ve milliyetçiliktir.

Komplo teorileri eğer yürütücülerinin elinde kitleyi etkileme araç ve olanakları varsa çok tahripkar olabiliyor. Buna en yakın örnek PKK-Kongra Gel’den ayrılan ve PWD’yi geliştiren guruba yakıştırılanlardır. ABD ile ilişkilerden tutun, çuvalla dolar almaya kadar akla gelen gelmeyen her türden iftira yakıştırıldı. PWD’nin beş parası olmadığı, gelişmek için maddi destek aradığı bilindiği halde bütün bunlar geliştirildi. Ve bu araçlar sayesinde halkın bir bölümü buna inandırıldı. İlginci Kongra Gel örneğinde olduğu gibi bu teorileri geliştirenler, bunu gerçekten inanarak yapıyorlar. İşte tahribatın büyük olması, bireyleri ve örgütleri aşarak bütün ulusa ve onun özgürlük mücadelesine zarar vermesi de buradan kaynaklanıyor.

Musul da beş arkadaşın alçakça katledilmesi ve katliamın ardından Kongra Gel’in yaptığı açıklamalar komplo mantığının yeniden tartışılmasına yol açtı. Bu konu tüm Kürtlerin gündemine girdi. Bizde bu yazıyı bu atmosferde yazma ihtiyacı duyduk. Ancak hepimiz biliyoruz ki, siyaseti bu tarzda yürütmek yeni değildir. Yapılan eleştiri ve uyarılarla terk edileceği de görünmüyor. Bu durum insanı “sonuç hep böyle olacaksa neden siyaset yapayım” noktasına götürmektedir.

Kürt halkının ödediği bedeller ağır. Özgürlük ve çözüm umudu çok diri. Bu nedenle kafası karıştığı ve söylenenlere inancı kalmadığı halde sözünü ettiğimiz değerler nedeniyle erkenden tavır almıyor. Bir anlamda bile bile sabrediyor. Bizlerin de durumu siyaset yapıp yapmama noktasında halkın yaşadığı psikolojiye benziyor. Yine de komplo teorileriyle siyaset yürüten bu mantığı ve uygulamalarını deşifre etmek ve tartışmak gerekiyor. Üstelik bu işin önemli bir boyutunu oluşturuyor. Fakat anlaşıldı ki artık esas görev, Kürt halkı adına siyaseti bu mantığın elinden çekip almaktır. Çözüm için ulusal birlik platformu başta olmak üzere, çözümün ulusal birleşik yürütme gücünü ortaya çıkarmaktır. Çünkü sadece deşifrasyon ve onun yarattığı tartışmanın psikolojisi, haklı tarafı da, giderek olumsuz ve bu siyaset erbabını kemikleştiren bir üslup kullanmak zorunda bırakabiliyor. Buda ustalaşmış, akıl ve mantıktan yoksun komplo teorisyenlerine yeni komplo teorileri üretme imkanı veriyor. Sonuçta öyle bir kısır döngü gelişiyor ki içinden çıkmak ve haklıyı haksızı ayırt edebilmek gerçekten zorlaşıyor.

Siyasete müdahale ederek aşmak şu zorunluluktan kaynaklanıyor.İşi komplo teorileriyle götürmek,karşıtlarını komplo teorileriyle aşmak örgütte yada örgüt dışında sadece bireylerle sınırlı değil.Öyle olsa hem tahribatı sınırlı olurdu ve hem de aşılması kolay olurdu.Fakat iş kişilerde siyasal karakter özelliğine,örgütte ise işleyişe dönüşmüşse gerçektende kolay olmuyor.

Sanılmasın ki hedeflenenler sadece Selim Çürükkaya, Botan, Zeki ya da Süleyman dır. Örgüt içinde de aynı durum, hem de herkese karşı işletilmektedir. Aynı dili kullanmamak için açmaya gerek yok, ama Uluslar arası komplo sürecinde ve sonrasında hem yetkili ve hem de akıl almaz ithamlarla karşı karşıya kalanlar az değildi. Şu anda da durum farklı değil. Üç kişinin bilgisiyle sınırlı Avrupa da bir tarafa ayrılan 40 milyon dolardan, Suriyeli Şahin’in ailesine 92 de bırakılan paraya kadar, dış ilişkilerde çalışanların hangisinin hangi devletin adamı olduğuna kadar öyle şeyler tartışılıyor ki, şaşar kalırsınız. Komplo teorisinin bir amacı da zaten örgütü yönetirken töhmet altında tutup etkisizleştirmektir. İş böyle olunca dışa ve muarızlarına yönelik uydurulan komplo senaryoları daha ağır ve daha pervasız oluyor. Hele bir de sesini duyurma olanağın yoksa, o ithamlar kişinin sırtında etiket olup kalıyor.

O nedenle ve bence zaman yitirmeden, siyaseti bu mantıktan, onun siyasetteki etkisinden çekip almak, kurtarmak komplo teorileriyle yatıp kalkanlara, ulusun işlerini bu şekilde yürütenlere verilebilecek en doğru yanıt olacaktır. Eğer uygun bulunursa sağduyu ile ve kendi gerçekliğimizin mütevaziliği içinde bunu yoğun olarak tartışalım, hepimiz özveri gösterelim ve artık elle tutulur sonuçlar alalım.

2004-12-05

Kani Yilmaz

 

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu