Dizi Yazılar

Susmak Ölmektir 28

Müthişti! Siz baş edemezdiniz, zavallısınız, sevgilini bile elinden aldı, kala kala tek başına meydan da kaldın. Bir şeye çözüm olmadığınızı gördünüz. Büyük bir ihtimalle böyle konuşmuştur

Selim  Çürükkaya / Dağdaki Sakine’ den, Hamili Yıldırım’ ın cezaevinden çıktığını, Şam’a ulaştığını, Güney Kürdistan’a gelmek için hazırlıklar yaptığını duyduk.

Bundan dolayı öncelikle Şam’daki Hamili’ye odaklanacağım. Ne yazık ki; bu bölüm hakkında elimde belge bulunmamaktadır. Sakine’nin yazdığı kitabın 3. Cildinde; ‘önderlik Saha’sındaki Nisan 1995 diyaloglarından bahsetmektedir.

Buradan da anlıyoruz ki; Hamili cezaevinden tahliye olup Şam’ a gidince, Öcalan, Hamili Yıldırım Mehmet Şener, Hamili Yıldırım, Sakine sorunu üzerine konuşmuş, bu konuşmalar kayda geçmiş, ardından 1995 Nisan çözümlemeleri adı altında bir kitap olarak basılmıştır.

Bu kitaba ulaşma imkanım olmadığından, ancak başkalarından duyduklarıma dayanarak bu bölümü yazmak zorundayım. Hamili Şam’a giderken odaklandığı birinci proplem şudur veya kendisini şöyle inandırmıştır, “cezaevinde iken, ta 1987 tarihinde Mehmet Şener’e karşı tavır koymuşum, haklı düşünceler savunmuşum, neticede yalınız kalmışım, cezaevi örgütü beni desteklememiş, hatta tecrit etmiştir, buna rağmen örgüte bağlılığımı sürdürmüşüm, Şener tahliye olunca, uzun bir süre Öcalan’ı da yanıltmış, ama ben hala Şener’e karşı olan eleştirilerime sahip çıkmış, Sakine’nin ihanetine rağmen ayakta kalmış, Mehmet Şener’in ‘partiye karşı’ çıkmasıyla, haklılığım yavaş yavaş anlaşılmıştır. O halde Şam’a gidip bu durumu izah etmeliyim”

Abdullah Öcalan ise Hamili Yıldırım’ı düşürmek için zaten tuzağını hazırlamıştır. Öcalan’ın cephesinden olaya baktığımız zaman ise; Öcalan Hamili’ye şöyle diyecektir: “Tabi sen haklısın, ilk Şener’i tespit eden, karşı çıkan sensin. Cezaevi yönetimini tesir altına aldı, politikada senden daha kurnaz ve güçlüydü. İkna etmen gerekenleri, o ikna etti, sen bir stratejiye sahip değildin, kızmak, küsmek, intihara başvurmak güçlü insanların işi değildir. Sen dürüstsün, partiye bağlısın, ama gördün ki bunlar yeterli değildir. Ayıp değil, burada beni de kandırdı, ama ben tez fark ettim, sizin gibi değildim, tedbirlerimi aldım, yöntemlerimi devreye soktum, cezaevindeki o yönetimlerin hepsini görevden aldım, ne yaptığımı gördün değil mi?

Müthişti! Siz baş edemezdiniz, zavallısınız, sevgilini bile elinden aldı, kala kala tek başına meydan da kaldın. Bir şeye çözüm olmadığınızı gördünüz”.

Büyük bir ihtimalle böyle konuşmuştur Öcalan, Hamili ile. Dar düşünen, resmin tümünü göremeyen Hamili de:“Evet, Başkanım, aslında Diyarbakır cezaevinde direnen ben değildim, benim içimdeki Apoculuktu”demiştir.

Ve Öcalan Hamili’nin daha henüz hiçbir şey anlamadığını fark edince, kahkahayla gülmüştür.“Tabi siz zavallısınız, benden olmazsa” ile başlamış, Hamili ile olan eski anılarından bir kaçını anlatmıştır. Sözü Sakine’ ye getirmiştir:

“Sevgiye, yüce duygulara nasıl ulaşılacağının, aşkın kanunlarını koymuşum, tekrar görüşün, benim için aşk kutsaldır,” demiş, adata Sakine’yi oltanın ucuna takılan bir yem olarak ona sunmaya çalışmıştır. Bilirim ki Öcalan, Ayten Yıldırım konusunu Hamili ile tartışmamış, gündem yapıp, konuyu açmamıştır.

Eğer Hamili bu konuyu tek olarak ona açmışsa bile, Öcalan: Olayı, ya Kesire Yıldırım,(101) ya da tasfiye edilmiş başka bir katilin üzerine atarak kapatmıştır. Çünkü aynı şeyi bana da yapmıştı. 1991 de Cezaevinden çıkıp Şam’a gittiğimde, arkadaşım Abdullah Ekinci’nin neden katledildiğini sormuş, şu cevabı almıştım:

“Bize çok bağlı bir arkadaştı, o Alçak Kesire yaptı” demişti.

Abdullah Öcalan’ın Mehmet Şener olayı konusunda Hamili Yıldırım’ı yukarıda anlattığım gibi yanılttığına inanıyorum. Çünkü aynı oyunu daha önce Şükrü Gülmüş ve Fuat Çavgun’a da oynamış, ama başarılı olamamıştı.

Fuat Çavgun Hilvan’lıydı. Kürdistan devrimcileri grubu aşamasında PKK’ye katılmıştı. Ankara, Antep, Urfa ve kasabalarında Kürdistan devrimcileri grubunun taban bulmasında büyük emekleri olmuştu. 1980 Askeri darbesinden önce tutuklanmış. Diyarbakır cezaevine 1982 de nakledilmiş, burada işkencelere maruz, kalmış, mahkemelerde, cezaevlerinde direnmiş, 14 Temmuz 1982 Günü başlayan ölüm orucu eylemine girmiş, Ölüm orucu eyleminin ellinci gününde komalık olmuştu. Beyinciği küçüldüğü için sakat kalmıştı. Fuat Çavgun, 1984 yılında Mehmet Şener’in de içinde bulunduğu Cezaevi yönetiminin yaptığı değerlendirmeye karşı çıkmış ve yönetim tarafından örgütten tecrit edilmişti.

1991 tarihinde Mehmet Şener Güney Kürdistan’da 4. Kongrede görüşlerini ileri sürüp Öcalanın kurduğu diktatör yapıya karşı çıkınca, Öcalan doğru dürüst yürüyemeyen Fuat Çavgun’u Bekaa vadisine getirtmişti. Hamili Yıldırım’a söylediği sözlerin aynısını ona söylemişti. Ama Fuat Bekaa vadisinde büyük fotoğrafı görmüştü, örgütün örgüt olmaktan çıktığını, içinde adaletin, insanlığın, arkadaşlığın, kalmadığını, Kürt davasına kara leke çalındığını anlamıştı ve Mehmet Şener aleyhinde tek bir söz olsun sarf etmemişti.

Fuat’ın büyük resmi kavradığını anlayan Öcalan, onu acımasızca tasfiye etmişti. Şükrü Gülmüş de kendi bölgesi Batman’ da Kürdistan devrimcilerinin ilk kadrolarındandı. Öğretmenken örgüt çalışmalarına başlamıştı. 1979 da tutuklanmıştı, cezaevinde mahkemelerde zulme karşı direnmişti. Kürdistan davasını sıkıyönetim mahkemelerinde savunmuştu. Cezaevinde sorumluklar üstlenmiş, direnişler de yer almıştı.

1984 te cezaevi değerlendirmesinden sonra onunda hem cezaevi örgüt yönetimine hem de Mehmet Şener’e karşı eleştirileri olmuştu. Bu durumundan dolayı örgütten tecrit edilmişti. Abdullah Öcalan Şükrü Gülmüş’ü de Bekaa vadisine davet etmişti. Şükrü’nün deyimi ile, “ben le Mehmet Şener’i tokuşturmaya çalıştı.”

Fuat Çavgun,  Gözlüklü, Şükrü Gülmüş

Bu konuda da başarılı olamamış, Şükrü Gülmüş’te Mehmet Şener’in PKK içinde gördüklerini görmüş ve zaman içinde uymadığı için tasfiye edilmişti. Yaşaması, görmesi gerekiyordu, görmeyen yalınız o değildi, on binler vardı deryada yaşayan, ama deryayı bilmeyen. Abdullah Öcalan’ın Hamili Yıldırım için:

“Sende bizim Hamlet’imiz ol” dediğini duydum. Bu sözü okuduğum gün, çok düşündüm. Acaba Öcalan İngilizlerin büyük yazarı WILLIAM SHAKESPEARE’nin ünlü eseri “Hamlet”i okumuş muydu? Dedim.

Ya “Sende bizim Hamlet’imiz ol”sözünü dinleyen Hamili Yıldırım? Eğer Öcalan o kitabı okumuş ve buna rağmen Hamili Yıldırım’a:“Sende bizim Hamletimiz ol” demişse, Hamili hapı yutmuştur! Eğer Hamili Yıldırım kitabı okumuşsa ve Öcalan’ın o sözüne karşı sessiz kalmışsa, „ihaneti” onaylamıştır, demektir. Ama ben inanıyorum ki; ne Öcalan, ne de Hamili Yıldırım”Hamlet”adlı tiyatro kitabını okumamışlardır.

Öcalan “Hamlet” adını duymuş, Hamili adı ile “Hamlet“adı arasında benzerlik olduğu için bu bağlantıyı kurmuştur. Kitabı okumadıkları için; Ne Öcalan ne de Hamili Yıldırım , “Hamlet” ile “Hamili”nin kaderlerinin birbirlerinin benzeri olduğunu bilemezlerdi. Bu konuyu bilselerdi, ne Öcalan Hamili’ye: “Sen de bizim “Hamlet” imiz ol!” derdi, ne de Hamili sessiz kalıp bu sözü onaylardı.

İsterseniz size kısada olsa “Hamlet”in kim olduğunu ve ve başına nelerin geldiğinin öyküsüyle anlatayım:

(101)Kesire Öcalan, Abdullah Öcalan ile evliydi, 1986 yılına kadar PKK içinde görevliydi. Sonra Öcalan ile aralarındaki ilişkiler bozuldu, Öcalan onun babasının MİT olduğunu, Kesire’nin de Türk istihbarat teşkilatına hizmet ettiğini açıkladı. Kesire, 1988 yılından beri kayıptır. Kimse yerini bilmemektedir.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu