Dizi Yazılar

Susmak Ölmektir 32

Sakine’nin samimi olduğu iki kişiden biri Av. Ferda Çetin’dir, diğeri Diyarbakır’ın şimdiki Belediye Başkanı Gültan Kışınak’tır. Birisi şu anda PKK basını sorumlusudur, diğer Diyarbakır Belediye başkanıdır. Biraz da Çemil Bayık iyidir.

Selim Çürükkaya/ Hamili Sakine’ye yüz vermez. Sakine ağlayarak Hamili’den uzaklaşır, bunun ardından genişletilmiş bir merkez komite toplantısı yapılır. Öcalan bu toplantıya telsizle katılır, Diyarbakır cezaevi çıkışlı birinin kaçtığını söyler, Sakine  kaçış olayından da töhmet altında bırakılır, bu toplantıdan sonra Ali Haydar Kaytan Sakine’yi gerillalardan soyutlar, eline kalem, kağıt verir ve “kendini yaz” der.

Dizi yazımın başında da anlatmaya çalışmıştım, Sakine’nin kitap yazma serüveni böyle başlar… Tabi Sakine’nin yazdığı kitap, daha başka açılardan da incelenebilir. Bu kitaba Sakine’nin anılarıdır demek mümkündür. Ama Sakine bu kitabı özgür bir insan olarak yazmamıştır. Ruhundan iliklerine kadar resmi ideolojiye ve onun gardiyanlarına teslim olarak yazmıştır.

Ruhen teslim olan bir kalem, bütün olayların anlatımında kendisini belli eder. Sakine uzun yıllar birlikte kaldığı örgüt arkadaşlarını anlatırken, eğer kitabı yazdığı anda onların örgüt ile ilişkileri yoksa, o kişiler, baştan beri negatif insanlardır.

Eğer hala örgüt ile ilişkileri varsa, onlar ise baştan beri pozitif insanlardır. Sakine’nin en yakın arkadaşları, Aysel Çürükkaya, Gönül Atay, Fatma Çelik ve Cahide Şener’dir. Çünkü O, bu arkadaşları ile Diyarbakır cezaevinde direnmiştir, bu arkadaşlarıyla ölüm oruçlarına, açlık grevlerine girmiştir, bu arkadaşlarıyla dik durabilmiştir. Ama gel gör ki; Sakine kitap yazmak için talimat alırken, Sakine’nin bu arkadaşlarının örgüt ile ilişkileri kalmamıştır. Sakine bunları nasıl yazacak ki?

Elbette olumsuz yazacaktır.

Sakine’nin anlatımlarına bakılırsa, arkadaşı Aysel Çürükkaya sürekli ‚ah vah’ eden, işe yaramaz bir kadındır. Arkadaşı Fatma Çelik; ‘her zaman bunalımın kaynağı, kimsenin sevmediği biridir.’ Gönül Atay zaten ‘1980 öncesinden beri yaramazın tekidir, soruşturmada polislere, cezaevinde askerlere cilve yapan birisidir.’

Cahide Şener Tüccar mantıklıdır, babası dahi tehlikelidir, her an devlete göz kırpmaya hazırdır.

Ama kadınlar koğuşunda bir müddet kalmış, hiç bir zaman adını yukarda saydığım kadınların seviyesine çıkarmamış, cezaevinde de sesi soluğu olmayan, hiç bir büyük eyleme katılmayan, vasat Gültan Kışınak ise; Sakine’nin bir nolu kahramanıdır, yani kitabı okuyan, Diyarbakır cezaevini bilmeyen der ki; bu cezaevinin kadın koğuşunda birinci direnişçi, cesareteli kadın Sakine, ikincisi ise Gültan Kışınak’tır.

Neden Sakine böyle yazmıştır? Gerçek böyle olduğu için mi? Hayır! Sakine için gerçeğin hiç bir önemi yoktur.

Eski arkadaşları örgütten ayrıldıkları için resmi ideoloji arkadaşlarını negatif görüyor ve Sakine kendisini resmi ideolojiye kabul ettirmek için arkadaşlarının geçmişini karalamak zorundadır.

Ama Gültan Kışınak, örgüt ile birliktedir ve o günlerde legal alanda belki de popüler bir konumdadır. Ve geçmişi olmayan Gültan’ı geçmiş sahibi yapmaya çalışır, onu direnişçi, fedakar biri olarak gösterir. Asıl direnişçileri ise  tu kaka eder, onların geçmişlerini çekinmeden karalar, hiç bir direnişte yer almamış Gültan ise direnişçi olur Sakine’nin kaleminde.

Bu tavrını yalnız kadın arkadaşlarına karşı değil, erkek arkadaşlarına karşı da sürdürür. Mesala Avukat Hüseyin Yıldırım’a, “daha 1979 Tarihlerinde Elazığ cezaevinde ilk gördüğümde‚ kuşkulanmıştım, tehlikeli biriydi, ben biliyordum“ gibi terimlerle saldırır ve kitapta ilerledikçe onu karalayıp gözden düşürmeye çalışır.

Neden yapar bunu Sakine?

Öcalan’ın hoşuna gideceğini bildiği için! Hüseyin Yıldırım Öcalan’ın diktatörlüğünü eleştirip açıkça ayrılmıştır çünkü. Böyle olmasaydı ve Avukat Hüseyin Yıldırım, Öcalan’ın hala yanında olup yalakalığını yapmış olsaydı, Sakine Avukat Hüseyin Yıldırım’ı şöyle anlatırdı:

“Hüseyin Abi’nin Elazığ Cezaevine bizi savunmak için geldiğini görünce, çok sevindim ve umutlandım. Hele Diyarbakır Sıkıyönetim Mahkemesinde bizi savunup, korkusuzca mahkeme heyetinin karşısında dikilince, onunla gurur duydum.”

Aynen böyledir Sakine!

1979 Elazığ operasyonundan önce Sakine ile Rıza Sarıkaya ilişkileri iyi değildir. Çünkü örgüt Sakine’ ye Rıza hakkında yalan bilgiler vermiştir. Bir de Rıza, örgütün yaptığı bazı olayları onaylamamış ve ayrılmıştır. Diyarbakır cezaevinde o zulüm altında direnmesine ve itirafçı olmamak için cesurca tavırlar koymasına rağmen, Sakine için Rıza hep olumsuz bir figürdür. Çünkü Sakine kendisini yalanlardan ibaret resmi ideolojiye teslim etmiştir. İtirafçılar için görüşleride samimi değildir Sakine’nin.

Şahin Dönmez tutuklanmadan Önce PKK Merkez Komite üyesidir. Ve bütün Kürdistan da örgütlenmeden sorumlu tek kişidir. Yani 1979 Yılında PKK de kim görev almışsa, Şahin Dönmez’den görevi almıştır. Sakine yazdığı kitapta 1979 da, gözaltına alındığı bir zamanda, Şahin Dönmez’in poliste çözüldüğünü duyduğunda, “ben biliyordum, zaten Şahin hep yüreğimde soğuk bir histi, ona hiç güvenmemiştim” diye yazar, Şahin aleyhine kalemine ne gelirse karalar.

Oysa gerçek hiç de böyle değildir. Şahin eğer çözülmeseydi, direnseydi, bir de polise bilgi vermemek için intihar edip ölseydi, o zaman Sakine onu yaklaşık olarak şöyle yazardı:

„ Şahin abi bambaşka biriydi, benimle ilk konuştuğunda, hemen Kürdistan devrimcileri grubuna katılmıştım. Samimi, militan, insana güven veren bir kişiliği vardı.“

Sakine de resmi ideoloji gibidir. Bir insan örgüte ters düştüğü anda, o insanın bütün geçmişine çizgi çekilir. Öcalan’ da bu çok daha aşırıdır, kendisine ters düşenin, daha örgüte girmeden ajan olduğunu söyler, bununla yetinmez, çevresini, babasını hatta anasın da ajan yapar. Sakine bu bakış açısının kurbanıdır. Diyor ya: „Önderlik talimat vermişti Ali Haydat Kaytan’ a demiş ki, ‘bizim bakış açımızı yedirerek anılarını kaleme alsın.’

Peki Sakine Cansız’ın kitabında arkadaşları arasında iyi olan kişiler yok mu? Ben iki ciltlik kitabını okudum. Dört kişiden olumlu olarak söz ettiğini gördüm. Birincisi, Abdullah Öcalan’dır. O her şeydir, bizi yoktan var etmiştir, hiç bir hatası kusuru yoktur. Bir müslüman için yerleri, gökleri, cenneti, cehennemi yaratan yüce Tanrı ne ise; Sakine Cansız için Öcalan odur.

Sakine’nin samimi olduğu iki kişiden biri Av. Ferda Çetin’dir, diğeri Diyarbakır’ın şimdiki Belediye Başkanı Gültan Kışınak’tır. Birisi şu anda PKK basını sorumlusudur, diğeri, Diyarbakır Belediye başkanıdır. Biraz da Çemil Bayık iyidir.

Kitabın bazı bölümlerinde tahrifatlar vardır. Şöyle ki; Mahsun Korkmaz Akademisinde Sakine’ yi Öcalan’a ispiyonlayan veya Öcalan’ı Sakine’ye karşı kışkırtan Dr. Baran’dır. Ama Sakine veya kitabı düzenleyenler, Dr. Baran’ın yerine İtirafçı Mecit Gümüş’ü koymuşlardır.

Bazı yerlerde yine Dr. Baran’nın yerine örgütten ayrılan Dersimli Serhat konulmuştur. Resmi ideolojiye göre suçları Dr.Baran işlemişse bile, şehit ilan edilmiş Dr. Baran’ın üzerine yığmaktansa, bir itirafçı ile, örgütü terk etmiş birisi üzerine yığmak daha iyidir.

Yazı dizisi devam edecektir, dizinin üç önemli karekteri Hamili yıldırım, Abdullah Öcalan ve Sakine Cansızdır. Bu üç kişinin akibeti yazılmadan bu diziyi noktalamak eksikliktir, bekleyiniz!

Devam edecek

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu