Dizi Yazılar

Susmak Ölmektir 4

O kızlarla saatlerce lak lak konuşurdu. Sözü ile Sakine'yi vurmak istiyordu.

Selim Çürükkaya / Sakine birkaç gün daha Şam’da Öcalan’ın evinde kalır. Öcalan, olan bitenleri anlatmaz, alttan alır Sakine’yi. Başka bir gün salona çağırır:

“Başkan hem konuşuyor hem volta atıyordu: ‘Şener benim yanımdaydı, ben de bu adamı anlamak istedim. Çok ilginçti.
Bir defasında dersten ağlayarak çıkmış, “ben Mazlum’un halefiyim’ demişti.
(Bu yalandır veya Öcalan’ın kendi uydurmasıdır.  Mehmet Şener Dindar bir adam değildi, sosyalistti, halifelik kelimesine karşıydı. S.Ç.)

Peki Mazlum’un halefi olmak böyle midir? Bir süre güneye verdik, orayı da bozdu, çalışmadı, kapasitesini kullanmıyordu. Hatta ben: Yahu kullansa ikinci adam olur, diyordum.’

(Öcalan sisteminde bir adam ikinci adam mertebesine ulaşırsa veya Öcalan onu öyle görürse, artık kurbanlık koyun veya iktidar koltuğuna oturmuş yeni padişahın kardeşi gibidir. S.Ç.)

Öcalan Sakine’ ye anlatmaya devam ediyor: ‘Biliyorum sen titizsin. O Elazığ’daki bodrum katını hatırlıyorum, temizdi. Ben böyleyim, en ufak bir toz zerreciği bile rahatsız eder beni’ dedi.

Sözü yine Şener’e getirdi, ‘sallapatiydi, ne giyimi, ne duruşu, ne davranışları…. Hiç birinde düzen, disiplin yoktu, dağınıktı, keyfiydi. Alırdı o kızları saatlerce lak lak konuşurdu köşe bucakta.. Ama esas işlerle uğraşmazdı, vermezdi kendisini’ dedi.” (10) 

Öcalan adım adım gidiyordu.

‘Kızlarla saatlerce lak lak konuşurdu’ sözü ile onu vurmak istiyordu. Sakine 12 yıl cezaevinde kaldığından dolayı, Öcalan’ın PKK içinde yaptıklarını henüz fark etmemiş, anlamamıştı. Oysa Sakine yokken köprülerin altından çok sular akmıştı. Hiç bir şey eskisi gibi değildi. Kürdistan Devrimcileri hareketi 1974 yıllarından sonra başladığında, bir çok devrimciyi tanırdı Sakine. Ama bu gün o devrimcilerin hiç birisi neredeyse yoktu. Çoğu Öcalan tarafında öldürülmüş, bir bölümü mücadelede yaşamını yitirmiş, bir bölümü hain ilan edilmiş ölüm cezasından aranıyordu, sayıları bir elin parmakları kadar olanlar, sıfır veya figüran olarak yaşam denirse‚ yaşıyorlardı! Mevcut PKK yı şöyle izah etmek mümkündü: PKK tek bir kişinin baş rol oynadığı, diğer her kesin figüran olduğu bir film gibiydi.

Başlangıçta karekter oyuncusu özelliği taşıyan, PKK içindeki kişiler yavaş yavaş ortadan kaldırıldı. 12 Eylül 1980 darbesinden önce / sonra yurt dışıda /içinde karekter oyuncusu özelliğine sahip olan bütün aktörler bir biçimde ekarte / katl edildi. (Celal Aydın, Çetin Güngör / Resul Altınok / Saime Aşkın/ Suphi Karakuş / Enver Ata / Zülfü Gök ve daha yüzlercesi… 1986 kongresi ile sağ kalmayı başaran karekter oyuncuları da kongre kararlarıyla figüran haline getirilince, PKK filmi tek bir karekter oyuncusu ve binlerce figürandan ibaret çekilmeye devam etti.

Ceza eveleri, Avrupa ve dağlardaki mücadelelerinden dolayı figüran gibi davranmayan, karekter oyuncusu mertebesine kendilerini çıkaranlar, direktmen Öcalan’ın hedefi oldular! Ya ortadan kaldırıldılar veya tasfiye edildiler. Şemdin Şakık, Mahsum Korkmaz, Abdullah Ekinci, Şahin Baliç, Mehmet Şener, Selahattin Çelik, Baki Karer, Sarı Baran ve daha binlercesi…

Sakine Cansız Cezaevindeki direnişinden, Sıkıyönetim mahkemelerinde sergilediği tavrından, dışarıdaki Kürt kadınlarıyla geliştirdiği ilişkilerinden dolayı, PKK de bir karekter oyuncusuydu. Bekaa’ya ulaştığı güne kadar, karekter oyunculuğunun, yaratılan Apocu ‘PKK’ ye uymayacağını bilmiyordu.

Veya bu konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, sıfır örneğini vermem gerekiyor. Diktatörlüğün olduğu organizasyonlarda, diktatör ‘tek’ tir. Yani bir numaradır. Bu organizasyonlarda iki numaralı, üç numaralı, dört numaralı kişiler yoktur. Olursa, bu bir numara için çok tehlikelidir. Bir numaralı diktatör, kendi hayatını ve geleceğini garanti altına almak için organizasyonunda yer alan her kişiyi sıfırlamak zorundadır.

Bilirsiniz, sıfırın kendi başına hiç bir değeri yoktur. Bir milyon tane sıfırın değeri, yine sıfırdır. Ama sıfır başka bir rakamla yan yana gelirse, tek sayılı rakamlardan daha değerli olur. Bunu bilen ve hesaplayan diktatörler, sıfırları çoğaltarak, onların önüne geçer ve bir güç olurlar. Organizasyonun içinde iki rakamı çıkarsa, onun arkasına geçen sıfırlar olabilirler ve güç olurlar..

Diktatör korkar, harekete geçer, ya ikiyi sıfırlaştırır, ya da yok eder! Sakine Casız cezaevinden tahliye olup 1991 Tarihinde Şam’a gittiğinde, sıfır değildi. Bir rakamdı, ama PKK içinde bunun ne kadar tehlikeli olduğunu henüz bilmiyordu.

Üçüncü bir örnek, Osmanlı tarihindendir. Bu padişahların kendi kardeşlerini katletmesi örneğidir. 1360 Yılında tahta geçen Orhan Gazi’nin oğlu 1. Murat, Halil ve İbrahim adlarındaki kardeşlerini öldürtmüş, oğlu Savcı beyin gözlerini kızgın demirle kör ettikten sonra, idam ettirmişti. Yıldırım Beyazıt 1. Kosova savaşından sonra kardeşi Yakub’u boğdurarak geleneği sürdürmüştü.

Fatih Sultan Mehmet döneminde Saltanat için kardeş katli kanunlaştı.

“Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katletmek münâsibdlr. Ekseri ulemâ dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar.”

Fatih Sultan Mehmet bir Moğol geleneği olan‚her kardeşin saltanat üstündeki hakkı eşittir’ ilkesinden hareket ederek, kim başa geçerse, diğerlerini öldürüp iktidarı tek elde tutmuştur. Uzun süre Osmanlı saltanatı içinde süren bu kardeş katlinin kurban sayısını belki Çetin Altan bile bilmiyordu. Bütün bu kardeş katliamları ne için oluyordu? Padişah zalim ve diktatördü. Padişahtan memnun olamayan kitleler ve askerler her zaman vardı. Ama Osmanlı geleneklerine göre, tebadan, askerden, bürokratlardan gelen birisi padişah olamazdı. Padişahlık ancak babadan oğula geçebilirdi. Bir padişah ölünce, en büyük oğul padişah olurdu.

Peki diğer kardeşler?

Onlar sorundu, memnuniyetsiz askerler, bürokratlar, halk, her an padişahın kardeşini başlarına geçirip isyan edebilirlerdi. İşte böylesi isyanların olmaması için padişah koltuğuna oturan kişi, kardeşleri ister onu sevsin, sevmesin, bağlı olsun, olmasın, hiç bir gerekçe tanımadan kardeşlerini boğdururdu.
PKK sisteminde bu kanun tam olarak uygulanmıştır. Kuruluş aşamasında PKK ye katılan, liderlik vasfını taşıyan, çeşitli direnişlerde kişilik ve karekter sahibi olan herkes, Öcalan’ın ‚kardeşi’ gibidir. Süre içinde düşman güçlere dayanarak iktidarı darbe ile ele geçirdikten sonra kardeşlerini teker teker teker osmanlı padişahlarının gerekçesi ile katletmiştir. Kalan bir kaç istisna bu kaideyi bozmaz, sağ kalanlar, birincisi sıfırlaştırılmıştır, ikincisi, kardeşlik statüsünden hiçlik statüsüne indirilerek, siyasi olarak hadımlaştı rılmışlardır.

Sakine Cansız, Şam’ a vardığında Padişah’ın erkek kardeşi konumundadır, ama Fatih Sultan Mehmet yasasından hala habersizdir. Kendisini bekleyen komplo ve tuzakların farkında değildir…..

Devam edecek

(10) Hep Kavgaydı Yaşamım, 3. Cilt, Sakine Cansız, Sayfa 45

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu