Dizi Yazılar

Susmak Ölmektir 5

Sakine Cansız nasıl Medya'laştı, Aysel nasıl Medya oldu?

Selim Çürükkaya / Öcalan, PKK nin 4. Kongresindeki gelişmelerle ilgili, Sakine Cansız’ la konuşmaz.
Onu bir an önce Bekaa vadisine göndermek ister.
Sakine Bekaa’ya gitme hazırlıkları yaparken, Murat Karayılan, Güney Kürdistan’dan, telsiz aracıyla Öcalan ile konuşur. Sakine bu konuşmalara kulak kesilir. Konuşmada Murat Karayılan, Mehmet Şener’in Doğu Perinçek’in yönettiği 2000’e doğru dergisine bir açıklama yolladığını bildiriyor, sakine bunu duyuyor:

“Başkan Cemal Arkadaş’a (Murat Karayılan) acaba içeriği nasıl? Yazıyı size göndersinler demişti. Cemal arkadaşın ne konuştuğunu tam anlayamıyorum. Başkan, ‘yayınlatmasınlar diyelim’ diyor. Bana ne düşündüğümü soruyor. Başkanım bir çağrı yapılabilir, dergi aracılığıyla. Benim adım da kullanılabilir, bu sahada olduğumu, gelip partiye teslim olmasını, sorunları tartışarak daha farklı şekilde çözmek gerektiğinin kendisine iletmek gerekiyor …‘Doğu Perinçek böyle bir arabuluculuk yapabilir’ diyorum. Başkan, ‘Öyle mi? Etkileyebilir misin? Yani dikkate alabilir mi? Oldu söyleyelim Cemal’e’ diyor.”(11)

Sakine Cansız, Mehmet Şener’in Doğu Perinçek’e açıklama yolladığını duyunca:
“İlginçti, hep kritik anlarda, farklı olayların cereyan ettiği süreçlerde Doğu (Perinçek) vardı. Çok tasadüfi değildi.

Çizgisi, eğilimleri, kimle, neyle, nereyle görüşüyorsa orayı yörüngesine oturtmak istiyordu.

Öyle açıktan, öyle rastgele değil, ustaca yapıyordu. Şener’in TKP’ si, Şener’in 2000’e doğrusu vardı, evet ikisi de sahiplik ediyordu.’ ‘… 2000’ e doğru dergisine yazmışsa, bu, harekete karşı açık savaş açması anlamına geliyordu.’ Başka nedenlerle kaçsaydı, düşmana yansıtmazdı, en azından hareketi kötülemezdi.!’ Diye düşündüğünü yazıyor. İnanalım mı?”(12)

Sakine Cansız a göre Mehmet Şener in 2000’ e Doğru dergisine açıklama göndermesi, ihanetle eş değerdir. Sakine, Doğu Perinçek’i kuşkulu, devlet yanlısı olarak değerlendiriyor. Ama kendisinin yanındaki Öcalan, Murat Karayılan’a; Doğu Perinçek’i kast ederek, ’yazıyı size göndersin’ diyor. Perinçek Ajansa, Abdullah Öcalan ile birlikte çalışmıyorsa, Öcalan neden Murat Karayılan’a : ‘Yazıyı size göndersinler’ ‘yayınlatmasınlar diyelim’ diyor? Sakine bunun üzerinde düşünemiyor! Nitekim sonra ki gelişmelerden biliyoruz ki; Doğu Perinçek ve ona bağlı legal yayın organla rı, Mehmet Cahit Şener’ in Suriye’ den yaptığı yazılı açıklamaların hiç biri sini yayınlamadılar.
Ya ne yaptılar?
Çok ilginçtir burası!
Mehmet Şenerin’in yaptığı açıklamaları mektuplarla, fakslarla, Kürdistan’da binlerce yurtseverin adresine yolladılar.
Bununla yurtseverlerin kafasında, Mehmet Şener kuşkuludur, onun yazılarını Milli İstihbarat Teşkilatı dağıttırıyor düşüncesini yarattılar.!
O tarihlerde Doğu Perinçek, Ergenekon ile birlikte çalışıyordu.
Öcalan’la kontakları vardı, ( Sakine Cansız’ın tanık olduğu, yukarda ki telsiz konuşmaları gibi, onlarca belge vardır bu konuda) Ergenekon, Öcalan’ın PKK içinde etkisiz hale gelmesini istemiyordu.

Mehmet Şener’in açıklamalarını bu yolla etkisiz hale getirmeyi düşündüler büyük bir ihtimalle. Sakine Cansız’ın Öcalan’ın evinde bu kadar kalması yeterdi, artık ona yol görünüyordu:
‘Başkan, Akademi de zindan çıkışlı bir grup arkadaş olduğunu, hatta broşür çalışması (Mehmet Şener ile ilgili bir broşür) yazıldığını söyledi. Broşürü okursunuz yönetimle tartışırsınız.’ Dedi. (13)

Sakine’ye bunları söylüyor onu Bekaa vadisindeki gerilla kampına yolluyordu. Ama birkaç gün önce, Mahsun Korkmaz Akademisi yönetiminde görevli olan Komutanlara: (Bunların arasında Aysel Çürükkaya da vardır.) ‘Bu cezaevlerinden tahliye olanlar geliyor, bunlar provakasyonun ortaklarıdır. Sakine ile Selim’e dikkat edin, onlar, şu küçük dağları biz yarattık havasındalar, burunlarını sürtün’ demişti. Daha önce akademide yaklaşık olarak beş yüz kadar gerilla ve gerilla adayı vardı. Öcalan günlerce bunlara Mehmet ‘Şener ve provakasyonu’ hakkında doğru olmayan bilgiler vermişti.

Öcalan’ın anlatımına göre; Mehmet Cahit Şener daha tutuklanmadan 1978 tarihlerinde Batman’ da Temel Cingöz adlı bir yüzbaşı tarafından ajanlaştırılmıştı. Ardından PKK Merkez komite üyesi yapılmıştı. 1979 Tarihinde tutuklanıp Diyarbakır Cezaevine konulmuştu. 1982 lerden sonra cezaevinde öncü kadrolar, Mazlum Doğan, Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş ve Ferhat Kurtay yaşamlarını yitirince, Şener bu önderlik boşluğunu değerlendirmiş ve kendisini cezaevi önderi olarak ilan etmişti. 1984 Yılında tek tip elbiseyi, O, tutuklulara giydirmiş, birde üstelik istiklal marşını okumuştu. Cezaevinde kalanları, onunla birlikte direnen herkesi kandırmış, tahliye olunca Cezaevinde 35 koğuşta kazılan tünelin yerini devlete o ihbar etmişti.

(Mehmet Şener 1991 yılının kasım ayında Kamışlı kentinde, bir evde iki arkadaşıyla birlikte Öcalan’ın adamları Ve Suriye EL Muhabarat elamanları tarafından öldürüldükten yıllarca sonra, Hanefi Avcı, ‘Haliç te yaşayan Simonlar’ adlı bir kitap yayınladı, bu Kitapta Diyarbakır Cezaevinde kazılan Tünelin Sinan Caynak adlı bir tutuklu tarafından yer gösterilerek açığa çıkarıldığını uzun uzun anlattı.)

file:///C:/Users/selim/AppData/Local/Microsoft/Windows/INetCache/IE/BXOQ2HZM/halic3a7te-yac59fayan-simonlar.pdf

Yine Öcalan’ın anlatımlarına göre Mehmet Şener, cezaevinden tahliye olunca, gönüllü olarak askere gitmiş, bir numara yaparak askerden firar ederek Bekaa vadisine gelmiş, burada Öcalan’ı da kandırarak Bekaa ’da beş yüz gerillanın komutanı olmuş, Suriye Kürdistan’ında PKK Merkez Komite üyesi olarak sorumluluk yapmış, Güney Kürdistan’ da yapılan PKK 4. Kongresinin divanında yer almış, bu konumunu kullanarak kongreyi ele geçirmiş ve Öcalan’ı tasfiye etmek istemişti.

Ona göre, Öcalan’ı tefsiye etmek, PKK yi tasfiye etmekti, PKK nin tasfiyesi ise Kürdistan halkının tarihten silinmesi ile eşdeğerdi.

Öcalan Bekaa vadisinde yüzlerce gerilla adayına aynen bunları anlatmış, bu anlatılanlar teyp kasetine kayıt edilmiş, ardından yazıya çekilmiş, Partinin resmi görüşleri olarak tüm birimlere bildirilmişti.

Yine Öcalan’a göre bu büyük komplonun başka ayakları da vardı; Diyarbakır Cezaevinde direnenler, Mehmet Şener ile birlikte hareket ediyorlardı, Turgut Özal tarafından ilan edilen afla bunların bir kısmı cezaevlerinden tahliye olmuşlardı. Ona göre devlete boyun eğmeyen bu kişiler, kendisinin yarattığı bu ortama kesinlikle boyun eğmezlerdi.

Kendisini buna inandırmıştı ve cezaevinde direnen, kişilik sahibi olan, sıfır olmayan herkes, onun korkulu rüyası olmuştu. Planını kafasında kurmuştu bunu kimselerle paylaşmıyordu: Önce Mehmet Şener’i mahkum edecek, diğerlerini de onun işbirlikçisi ilan ederek saldırıya geçecekti. Selim Çürükkaya ile Sakine Cansız’ın adını vererek,’bu geniş kapsamlı bir komplodur, Şener kongreyi, Sakine legal alanı, Selim basını ele geçirecekti. Ben uyanık davrandım, Şener’i tutuklattım, Sakine’yi Avrupa’ya çektim, Selim’i fark ettirmeden Yunanistan’a aldırdım.

Bakalım bu cezaevindekiler çok tehlikeli, baş dışarıda, gövde içerde mi, yoksa baş içerde gövde dışarıda mı?Hala çözemedim’ diyecekti. Bütün bu dolaplardan habersiz Sakine, Askeri Akademi’ye geliyor. Yıllarca aynı cezaevinde, aynı koğuşta hatta ayını yatakta yattığı arkadaşı Aysel’i ve diğer arkadaşlarını göreceği için seviniyordu. Ama Aysel, tanıdığı, bildiği Aysel değildi artık, ‘Medya’ olmuştu Sakine onu şöyle anlatıyor:

‘Aysel Çürükkaya, Sarılıyoruz! Aysel’in şehit düşmediğini, Avrupa’da öğrenmiştik. Kodunu Medya koymuş, ama soğuk, fazla sıcak değil. Durgun, hüzünlü gibi, ya da eski acıklı ruh halinde. Bir karekter olmuş herhalde! Hayret kaç yıldır cezaevinden çıkmıştı, çok canlı olması gerekiyordu! Gözleri, teni, duruşu, bakışları, konuşması, yürüyüşü bile ölü gibi. Ağzından iki kelime çıkmıyor, konuştuğunda da anlaşılmıyor. Sana küfür eder gibi konuşuyor’(14)

Evet, Aysel Çürükkaya aynen Sakine’nin anlattığı gibiydi. Ama Sakine Aysel’in neden o hale geldiğini, yani nasıl öyle köleye dönüştüğünü bilmiyordu. Veya biliyor, korkusundan anlatamıyordu! Altı yıl sonra kendisi Aysel’in o günkü halinden beter hale geleceğini de sanmıyordu! Ben bu öyküyü yazacağım. Aysel’in Medya’laşması ve Sakine’nin Sara’laşması hikayesini! Aysel Çürükkaya da Sakine Cansız gibi Dersim’lidir. İkisi, aynı dönemde Kürdistan devrimcileri grubu ile ilişkiye (1976 larda) geçmişlerdi. Dersimde profesyonel olarak mücadeleye katılan az sayıda bayanlardan ikisi idi.

Sakine 1979 Mayıs ayında Elazığ’da, Aysel 1979 Kasım Ayında Mardin Urfa karayolunda yakalanmıştı. İkisi, korkunç işkenceler görmüş, ayrı ayrı yerlerde tutuklanmışlardı. Ardan bir yıl geçince, Diyarbakır’ın ünlü zindanında aynı koğuşa konulmuşlardı. Bu zindandaki bütün direnişlerde, kadınlar koğuşuna Aysel ile Sakine önderlik yaptılar. Sayısını bilmediğimiz kadar ölüm orucu ve açlık grevlerine katıldılar. Şubat 1984 ölüm orucunda tam olarak 49 gün yalınız su içerek yaşadılar. İki arkadaşları Orhan Keskin ve Cemal Arat bu açlık grevlerinde yaşamlarını yitirdiler. Kendileri tam yaşam ile ölüm sınırında iken, yedinci kolordu komutanı ölüm orucu için ileri sürülen Tüm istekleri kabul edince, ölüm orucuna girenler toplu halde karar alarak tedavi olmayı kabul ettiler. Aysel 1986 Tarihinde Diyarbakır cezaevinden tahliye olunca, doğru dürüst tedavi bile olmadan gerilla olarak dağa çıktı.

Diyarbakır, Dersim dağlarında kaldı, kuzey Kürdistan’ı adım adım dolaştı, İran Kürdistan’ına geçti, oralarda kaldı, PKK nın 4. Kongresinin yapılacağı Güney Kürdistan’a vardı. 4. Kongreye katıldı, Öcalan teorisinin pratiğe aktarmanın suçlusu olarak Doktor Baran’la birlikte tutuklandı, çizginin bütün sonuçları suç yaftası olarak boyunlarına asıldı. Şam’a, oradan Bekaa vadisine gönderildi. Bu vadide kendisi, Doktor Baran ve Dersim’li Serhat suçlu ilan edilmiş, Serhat tutuklanmış idam cezasından yargılanıyor, Aysel ile Doktor Baran ise; kuşkulu gözlerin altında tecritte yaşıyorlardı. Mehmet Şener’in Güney Kürdistan’daki örgüt hapishanesinden kaçtığı haberi Şam’a ulaşınca, Öcalan derhal, Bekaa vadisine geliyor, idam cezasından yargıla nan Dersim’li Serhat’ı af edip akademide soruşturma komisyonunun başı, yani savcı yapıyor.

Doktor Baran’ı Akademi koordinatörü olarak atıyor. Aysel’i de Akademi komutanı yapıyor. Bunların yanına Diyarbakır Cezaevi İtirafçısı, tahliye olunca Bekaa’ya gelen Mecit Gümüş’ü de veriyor. Üç Öcalan itirafçısı ile bir Türk devletinin itirafçısı, tuzaklarını kurmuş, cezaevlerinde direnen, alınla rı açık olan, kimselere minnet duymayan, ‘sıfır’ olmayanları bekliyorlardı.

Devam edecek

(11) Hep Kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, 3. Cilt, sayfa 49
(12) Hep Kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, 3. Cilt, sayfa 49
(13)  Hep kavgaydı yaşamım, Sakine cansız, cilt 3 Sayfa 50
(14)  Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, 3. Cilt, sayfa 50 -51

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu