Yazılar
Gülmece ve İşkence
Bakın Diyarbakır zindanında işkence ile gülmecenin beraberliği nasıldı, onu size anlatayım: Diyarbakır zindanında kışın hava soğuktu, sabahın erken saatlerinde tutuklular koğuşlarından mahkemeye çıkarılmak için alınırdı. 40 Kuğuş, 80 hücre vardı bu zindanda. Gruplar halinde koğuş ve hücrelerden çıkarılan tutuklular askeri yürüyüşler eşliğinde zorla marş söyletilerek Mahkeme bekleme koridoruna alınırdı. Burada yüzleri duvarlara çevrilir, hazırolda bekletilir, el bileklerine arkadan kelepçe, kollarına zincir vurulurdu.
|
Katiller Ve Soytarıları
İbrahim “Dılo dılo yaylalar” şarkısına uyarlamalar yaparak, Türk askerine “Baxti Urfa Xoş degil, Afri’ni dolanda gel, baxti Afrin xoş degil Membiç’i dolanda gel” diyor. Erdoğan’la Genel Kurmay Başkanı da İbo’ soytarısına eşlik ediyorlar. HDP sözcüsü Ayhan Bilgen Soytarısı da güya bu durumu eleştirmek için, “Filistin’de onlarca kişi ölürken, yüzlerce kişi yaralıyken, askerlerle eğlence düzenlemek doğru değildir” diyor. Birisi bu Ayhan Bilgen soytarısına demiyor ki, be hey soytarı, Erdoğan’ın kendisi “Afrın’in işgali sırasında biz 3800 kişiden fazla Kürt öldürdük” diyor. Sen Afrin ve çevresinde öldürülen ve yaralanan Kürtleri, Filistin kadar bir bölgenin işgal ve harebe edildiğini görmüyorsun da, araya 10 tane Filistinli’yi sokuşturup katilamı neden gizliyorsun? Lanet olsun Ayhan’a da İbo’ya da!
Generalimi Sonsuzluğa Uğurladım Dr. Sait’in tedavi amacıyla derhal Almanya’ya nakil edilmesi için telefon trafiği başlattım. Güney Kürdistan yönetimi; bana, bu konuda ellerinden gelen her türlü çabayı harcayacaklarını söyleyince, Almanya‘ da en iyi hastanenin hangisi olduğunu araştırmaya başladım. Bir profesör arkadaşım bana Koblenz Askeri Hastanesini önerdi. Bu öneriyi hemen Güney Kürdistan‘daki bağlantılarıma ilettim. Almanya’ dan bir ambulans uçağın doktor ve sağlık ekibi ile Erbile geçmek için hazırlandıklarını arkadaşlarım söyleyince, bende eşimi beklemeden akrabam Musa ile Berlin’e doğru arabayla yola çıktık. 24 Saat içinde Dr. Sait’in Almanya’ya getirileceğini aklım kabul ediyordu ve bana Erbil’e değil, Koblenz’e git diyordu. Ama duygularım çok farklı şeyler söylüyordu bana ve hayatımda ilk olarak aklım ile duygularımın bu kadar birbirlerinden ayrıldığına tanık oluyordum. Duygularım bana Erbil’e git, kardeşin uyutulmuş, 48 saat içinde nakil edemezler, giden Alman Doktorlar belki de bu süreyi uzatırlar. Git, belki sağken görürsün, belki de onunla bir iki kelime konuşursun, sarılırsın, hüngür hüngür ağlarsın. Onun başında toplanan vefakar arkadaşlarını görür, onlara teselli olursun. Yenildim duygularıma, Berlin‘ e ulaştım, o gece bir evde barındım, DR. Sait‘ in Avukatı da bize katıldı. Üç kişi olduk, Berlin’den Viyana’ya uçtuk, burada aktarma oldu, ARD nin muhabiri Karaman Yavuz da bize katıldı, varacağımız yer Erbil’di. Öğleden sonra Erbil Havaalanında uçağımızdan alelacele indik, kontrol noktalarını geçtik, Rojhat’ı aradım, biz Erbil havaalanına indik, dedim. Bana: „Ben de Dr. Sait’in içinde olduğu özel ambulans uçaktayım ve kalkışa hazırlanıyoruz,“ dedi. Uçağın kalkmakta olduğu alanı tarif etti, havaalanının yan tarafına geçtik, Küçük bir uçak kalkışa hazırlanıyordu. ARD muhabiri kamerasını hazırladı, kalkan uçağı görüntüledi. Ben geldim, o gitti, göremedim kardeşimi, elveda diyemedim, sarılamadım. Bir kelime olsun dahi konuşamadım. Komutanım, Generalim, Doktorum beni yalnız bıraktı. Kanatları kırılmış bir kuş gibiydim. Yolunu şaşırmıştı kervanım. Nereye gideceğimi bilemiyordum. Bizi havaalanından alan arkadaşları konvoyla ‚Darin Plaza‘ oteline götürdüler. Son Güncelleme (Çarşamba, 23 Kasım 2016 12:19)
Eser sordu: Çürükkaya ve Tanrıkulu yanıtladı
Son Güncelleme (Pazar, 02 Ekim 2016 20:47) Susmak Ölmektir!
Beyefendiler, hepinizi yakından tanırım, biriniz hariç! Sizleri bir arada rüyamda görseydim inanmazdım. Ben susmak üzerine düşünürken uyuyakalmışım, sanki bir güç beni buraya ışınladı. Aranızda sayın Einstein da olduğuna göre, her biriniz bir çağdan buraya ışınlanmış gibisiniz. Sizleri bulmuşken “susmak” üzerine fikirlerinizi almak istiyorum, deyince; 52 Yaşındaki Napolyon asker yumruğunu masaya vurarak suskunluğunu bozdu: “Suskunluğumdan dolayı kimse kabahatli değildir. En büyük düşmanım, yine ben idim.” dedi, sustu. Tanımadığım Brcks’e baktım: “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor.” Genç şair Lorca´ya, sen ne düşünüyorsun, dedim. “İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir,” dedi gözlerimin içine bakarak. Seksenine merdiven dayamasına rağmen hâlâ atletik yapılı ve geniş omuzlu olan Eflâtun dedeye kulak kesildim: Son Güncelleme (Cuma, 19 Ağustos 2016 21:53)
|