Röportaj

Selim Çürükkaya Afrika da tutuklandı

Selim Çürükkaya, Tunust'a gözaltına alışlarını Zeynel Çelik' e anlattı.

Zeynel Çelik / Selim  ile Aysel’ Çürükkaya’yı bir gün önce Tunus’a yolculamıştım.  Telefonu kapamadan “Selim yoldaş, sana Tunus’tan ne alayım?”  diye sormuştu, bende: “canının sağlığı! Ama bir osmanlı külahı birde, Deve sütü getirirsen iyi olur” demiştim.
Ben onları Tunus’ ta sanırken birden Selim Hoca msn de karşıma çıktı, başladık sohbet etmeye,  bakın başlarına neler gelmiş
Zeynel Çelik  : Merhabalar, tatil nasıl gidiyor?
Selim Çürükkaya:  Tunustan kovulduk!
 Zeynel : Niye?
Selim:  Tunus Hamamet kentinin Elfida havalanında ailece tutuklandık, ardından özel bir uçağa konularak bir adaya yollandık.
Zeynel:  Almanya’ ya   geri mi geldiniz?
Selim: Evet!
Zeynel. Bana sorunu baştan anlatırmısınız, neden sizi Tunus’ a sokmadılar ve Almayaya neden geri yolladılar?  
Selim: Akşama doğru saat 7 de Hamburg havalanına eşim kızım ve kızımın arkadaşıyla uçağa bindik, akşam saat dokuzu on geçiyordu. Tunus’un Hamamet kentinin Elfida hava alnında indik. Polisler eşimin pasport adını bilgisayara verdiler, „Meşgule var“ dediler
Zeynel : O ne demektir?
Selim: Sorun var demektir ve hemen biz bir köşeye çektiler.  “Meşgule!” Dedim kendi kendime.
Zeynel : Siz daha önce Tunus’a gitmiş miydiniz? Neden tutuyorlar sizi? Yoksa  evraklarınızda bir eksiklik mi vardı?
 Selim: Hayır hayatımda ilk olarak Tunus‘ a gidiyordum. Orası sıcaktı, bizim çocuğunda güneşe ihtiyacı vardı. 14 Günlüğüne Hamamet denilen Turistik şehire  1 Temmuz günü Almanya’dan uçakla gittik.  Elfida havaalanında indik, pasapot kontrol noktasına gittik, Polis Pasaportlarımızı kontrol etti, bilgisayara baktı, eşim Aysel‘ e “madam“ dedi „senin meşgulen var“
 
Zeynel: Bende onu soruyorum bu ne anlama geliyor?
Selim: Aysel’ in İnterpol tarafından arandığını söylediler
Zeynel : Sonra ne oldu?
 Selim: Bizi hava alanında dört saat kadar beklettiler, Başkentle kontakt hallindeydiler. Aysel‘i Almanya‘ ya geri yollamak istiyorlardı. Bir ara başka polisler geldi.  Bana dedi ki senin de meşgulen var, sende bizim ülkemize gelemezsin. Yanımızda iki çocuk ta var, biri kızımız, diğeri onun arkadaşı, çocuklar ne hayaller kurmuşlardı, denizde yüzeceklerdi, güneşlenip gezeceklerdi, tarumar oldu çocukların hayelleri, nedenini soruyorlar anlatmaya çalışıyorum. Bizim kız proplemi anlıyor hemen, ama arkadaşı alman Korenella anlamıyor proplemi bir türlü, ve gidemeyeceğimizi anlayınca, hüngür hüngür ağlıyor. İşlemler uzun sürünce çocuklar  acıktılar, havalanında bir imbis vardı ordan bir şeyler yedik ve içtik. Bu ara   polislerin geliş gidişlerinden bir şeylerin hazırlanmakta olduğunu fark ettim, sabaha doğru, daha doğrusu gece saat üçte  alın valizlerinizi gidiyorsunuz dediler.
 Nereye dedik!
Almanyaya geri gideceksiniz dediler.  Valizleri sürüyerek gittik, bir uçak bizi bekliyordu, tedirgin adımlarla içeri girdik
Zeynel:  Nasıl bir uçak bu? Yolcu uçağı mı, yoksa sizin için özel olarak hazırlanmış bir uçak mıy dı?
 Selim: Uçağın özel veya tüzel olduğunu bilmiyordum. İçeri girdiğimizde  üzerlerinde beyaz gömlekler, altta siyah pantol giyinmiş yedi sekiz erkek görevli vardı, iki tane de bayan hostes.  Herkes güleryüzlü idi. Hosteslerden biri bize portakal suyu ikram etti.  Bu ara bir pilot geldi , elinde dördümüzün pasaportları vardı, birde polisin hazırladığı dönüş biletlerimiz. Bilete gözüm takıldı Türkçe olarak „kalkış“ kelimesi vardı üzerinde. Eşim pilot a bizi nereye götürüyorsunuz? neden pasaportlarımızı vermiyorsunuz, neden biletlerin üzerinde Türkçe yazılar var, Pilot da eşime bu uçak  Zeynel Abidin tarafından eskiden Türkiye den satın alınmış. Biletlerinizin alındığı firmada türkiye ye aittir. Bu arada Pilot eşime; neden sizi geri çeviriyorlar? diye sordu. Eşim, politik nedenlerdendir, biz İnterpol tarafından aranmıyoruz, biz Kürdüz, Kürt halkının haklı mücadelesini verdiğimiz için , sizin hükümetinizde Türkiye’nin dostudur onun için bizlerin burada tatil yapmasını istemiyorlar dedi. Pilot hayır hayır bizim Kürtlerle bir proplemimiz yoktur deyince eşim de “belli oluyor zaten” dedi.
Zeynel: Arap ülkesinde biletin üzerinde türkçe kelime!
 Selim:  Evet , biz dört kişi için hazırlanmış bir uçak ve mürettebat vardı, belki de uçakta oturan, üzerinde mürettebat giysisi olanların çoğu polisti. Kendi kendime, “tamam bizi Türkiyeye verecekler” dedim.
Zeynel : Peki uçaktakiler size bir şey sormuyorlar mı?
 Selim: Hiç bir şey demiyorlar, dışarıda polisler “yüksek yerden emir var” diyorlardı bunlara da öyle söylenmişti, hal ve davranışlarından belli oluyordu.
Zeynel : Geri çevirme gerekçelerini yazılı veya sözlü bildirmediler mi?
Selim :  Hayır yazılı hiç bir şey vermediler. Zaten orada bürokrasi diye bir şey yok ki!  Havalanındaki karakolda  bir masa bir sandeliye vardı.  Bu masanın üzerinde gelenlerin uçaklarda doldurdukları kimlik bilgilerininin kartları düzensiz olarak duruyordu. Başka hiç bir şey yok, duvarda raf yok, kalem, kağıt, daktilo bilgisayar yok! Dosya yok!
Zeynel : Güya Zeynel Bin abidin gitmiş demokrasi gelmişti!
Selim: Arap o demokrasi! , Tev tev, Gule memır pıncar te!
Zeynel : Uçakta başka neler oldu?
Selim:  Uçakta bir an Türkiyeye iade edileceğime tam yüzde 95 inanmaya başladım.  Aysel dedim bak soruşturmada ve mahkeme karşısında  bu güne kadar neyi nasıl savunuyorsak aynı şekilde açık olarak oralarda konuşacağız! Aysel „tamam“ dedi.  Ben basına söyleyeceğim ilk sözlerimi hemen tasarladım. Hem annem hem babam  zazadır, devlete hizmet etmeye hiç mi, hiç niyetim yoktur.
Zeynel : Sorsaydın oradaki mürettebata bizi nereye  götürüyorsunuz diye?
 Selim: Bir ara pilotu çağırdım ingilizce olarak bizi nereye götürüyorsunuz diye sordum.  Bana sizi bir adaya götüreceğiz, orada bu uçak yolcu alacak ve Berlin e gideceksiniz, bize böyle denmiş dedi.
Zeynel: Sonra ne oldu?
Selim :  Gece saat 4 olunca pilot un sözünü ettiği adaya  uçağımız indi, yarım saat sonra gerçekten yolcular binince, Berlin‘e götürüleceğimizi anladık. Sabah saat 7 de Berlin havalanında indik, Alman polisi bizi karşıladı, alt kata pasaportların kontrol edildiği bir bölüme götürdü, kontrolden sonra  hiç bir propleminiz yok, neden sizi yolladılar ki dedi? „Meşgule meşgule“ dedim ve serbest bırakıldık.
Zeynel: Yani bir tatil bile yapmanıza müsaade etmediler?
Görüyorsunuz bundan 30 Yıl önce Türk devletinin bize yaptığı zulme karşı Diyarbakır zindanında isyan etmiştik. Tahliye olduktan sonra Kürt halkına yapılan muamaleyi onaylamadık, kendi çapımızda aile olarak karşı çıktık bu zulüm ve hayasızlığa. Demokratikleştik diyen Türk devleti hala bizim dünyanın başka  bir ucunda tatil yapmamıza bile müsaade etmiyor. Di gel de bu devlet ile uğraşma!
Zeynel : Evet, haklısın uğraş!
Yani arap baharının sana bir faydası olmadı?
 Selim: Arap baharı benim kışım oldu.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu