Makalelerim

Gaz verilen ve gaz atılan milletin hali

Ergenekon ve emekli askerler milletin eline Türk bayrakları, Atatürk resimleri tutturarak, ağızlarından Atatürk’ ün askerleriyiz sloganlarını attırarak, sokaklara döktürdüler.

Selim Çürükkaya /  İstanbul’da Taksim meydanında bir ağacı devirdiler. Kıyametler koptu. Rejisör Sırrı Süreyya Önder kendisini kepçenin önüne attı, bir ağaç gitti, diğerlerini kurtardı. Önce bir grup genç ağaçların kesilmesine engel oldu, ardından AKP hükümetine karşı Türkiye çapında örgütlü bir isyan vukuu buldu ve hala devam ediyor.

Ergenekon ve emekli askerler milletin eline Türk bayrakları, Atatürk resimleri tutturarak, ağızlarından Atatürk’ ün askerleriyiz sloganlarını attırarak, sokaklara döktürdüler.

Bu işin içinde CHP MHP ağırlıkta  ikinci halka idi, Ergenekon’un  tesirinde olan ve ordunun devrimciliğine inanan sol, üçüncü halka idi. Oldum olası sunni dinci  iktidarlardan korkan ve Kemalizm’i laiklik olarak okuyan aleviler dördüncü halkayı teşkil ediyordu. Beşinci halkada AKP den rahatsız olan herkes vardı.  Kürtler şaşkındı, İstanbul’ da bir kısmı on yılın alışkanlığı gereği, eski partnerleri Ergenekoncularla birlikte  sokaklardaydı. Büyük çoğunluk ise Kıble değiştiren Liderlerinin durumunu bildiklerinden sokağa dökülmediler.

Buraya kadar işin özeti: Olan biten, millete gaz verip ayaklandıran Ergenekoncular ile Millete gaz atıp susturmaya çalışan AKP’nin çatışmasıydı.

Niye Ergenekon ve Kemalistler millete gaz veriyorlar size açıklayayım:

Diyorlarki Taksimdeki ağaçlar kesilmesin!
Siz gerçekten bunların ağaç sever olduğuna mı inandınız?
Taksim’deki ağaçları seven bu Ergenekoncu Kemalistlerin son otuz yıldır Kürdistan’ da ne kadar ağaç yaktılar diyemeyeceğim,  ne kadar orman yaktığını biliyor musunuz?

İnanmanız için size azını söyleyeyim; en azından yirmi milyona yakın nüfusu olan İstanbul şehrinin yüz ölçümü kadar orman yaktılar bunlar.
Ve Taksim’ deki ağaca sahip çıkanlarda bu orman yangınları karşısında sessiz kaldılar.

Kürdistan’ daki Orman yangınlarını alkışlayanların veya bu orman yangınları karşısında susanların, Taksim’de yıkılan bir ağaç için isyana kalkanların ruh tahlilini psikologların yapması lazım.

Tek kelime ile yanan ormanlara bakıp kahkaha atarak  gülen  ile,  kepçe ile devrilen tek ağaca ağlayan aynı kişi/toplum  ise, bu kişiyi  ve toplumu iyi tanımamız lazım.

 Alevilere bu ara iyi gaz veriliyor.

Geçenlerde  AKP hükümeti İstanbul boğazı üzerinde üçüncü bir köprünün yapılacağını ve köprünün adının da Yavuz sultan Selim olacağını açıkladı. Kemalist kesimler ve bazı alevi aydınlar ile politikacılar, bu olayıda bir “ağaç kesme” meselesi haline getirerek Alevi kesimi sokağa dökmeye çalıştı/ çalışıyor.

Yavuz Sultan Selim bundan yaklaşık dört yüz yıl önce kırk bin alevi katletmiştir. Katil olmayan, katilleri kendisine önder olarak kabul etmeyen ve katiller karşısında susmayan herkesin İstanbul boğazı üzerinde yapılan köprüye, Yavuz sultan Selim adının verilmesine karşı çıkmalıdır.

Ama Kemalistlerin, Mustafa Kemali kendilerine lider olarak kabul edenlerin, Yavuz Sulatan Selim’in katliamına karşı çıkanların ruh tahlilini de bir psikologun yapması lazımdır. Çünkü Mustafa Kemal, bundan  yetmiş dört yıl önce, Dersim’de tam olarak yetmiş bin aleviyi katletmiştir. Yetmiş dört yıl önce 70 bin aleviyi katl eden birinin karşısında susan, onu onaylan ve onu bir önder olarak görenlerin, dört yüz yıl önce 40 bin aleviyi katl edene  karşı çıkıyor gibi görünmesi, yanan ormana sevinerek kahkaha atan ama yıkılan tek ağaç için milleti  isyana çağıran insan ve toplumu da iyi tahlil etmemiz lazımdır.

 Hapis arkadaşım Orhan Miroğlu’nu burada anmadan geçemeyeceğim. Eskiden Taraf gazetesinde bir makale yazmış; “Sabiha Gökçen Dersim Katliamına katılmış, onun adı İstanbul’ da bir hava alanına verilmiş, ben bundan sonra o hava alanına iniş ve biniş yapmayacağım, bütün Alevilere çağrı yapıyorum onlarda yapmasınlar” demişti. Orhan dediğini yapmış, ama İstanbul’da iniş ve binişi Atatürk hava alanından yapmaya başlamıştı!

Bende bu makaleye bir cevap vermiş; Orhan, ne anladık senin eyleminden?  Sabiha O katliamda kullanılan bir pilottu sadece, sen katil pilotu protesto ediyorsun, bu iyidir de, katliam emri veren baş katil karşısında susuyorsun ve onun adını taşıyan hava alanına iniyor, biniyorsun demiştim.

Millete gaz atan AKP iktidarının da suçları ve günahları çoktur. 
Onu da yazmadan geçmek olmaz.
Birincisi, Suriye politikası hakkındadır. Bu politika Kürt düşmanlığı ve Şii düşmanlığı üzerine kurulmuştur. AKP, Suriye Kürtleri karmaşadan yararlanıp statü elde etmesinler diye bu kadar Suriye içine girdi. Girerken de  Suriye’ de demokrasi yok, diktatörlük var, iktidar devrilsin, demokratik bir yönetim kurulsun diye girmedi, Esat diktatörüne karşı onun gibi gözü dönmüş ne kadar anti demokratik, aşırı suni İslam örgüt varsa, onları destekledi, buda orta doğuda sunni şii cephesinin oluşumunu hızlandırdı, Türkiye’ nin dokusuna zarar vermeye başladı.

İkincisi, Kürdistan  sorununun çözümü konusunda iki yüzlü davranıyor, sorunu küçük bir adım  olsa dahi çözmüyor, O da Ergenekoncular gibi emrine aldığı Öcalan’ı kullanmaya karar  verdi, orta doğunun en büyük sorununu Öcalan’ı kullanarak Kürtleri kandırarak sürece yayıyor.

Üçüncüsü, Roboski katliamı ve son birkaç yıldır öldürdüğü beş bine yakın gerilla katliamından dolayı da suçludur. Kendisinden önceki yönetimler Kürdistan da faili meçhul cinayetler işliyorlardı, kendisi faili meçhul katliamlar yaptı. Bundan dolayı şeffaf değil ve hızla itibar yitiriyor.

Dördüncüsü, Akp liberal Müslüman veya demokrat Müslüman çizgisini aşmaya başladı. İçikiyi belirli yerlerde sattırmama kanunu, öyle İskandinavya ülkelerindeki gibi, insanların sağlığı için konulmuş bir kanun değil, Erdoğan’ın deyimiyle bir inancın sonucu konulan bir kanundur.
Cami inşasına  hız verilmesi, İslami kuralların insanların yaşamına dayatılması, Türkiye’ nin her tarafında insanların yaşamı üzerinde mahalle baskısının yaratılması, islâmi kurallara göre yaşamak istemeyenleri hızla rahatsız ediyor.

 Beşincisi, AKP nin sivil, silahsız  göstericilere karşı polis ordularını sürmesi manzarası da hayli korkunçtur. Televizyonlardan izlendiğinde böylesi hiçbir arap ülkesinde bile görülemeyecek manzaralardır . Oysa  poisin görevi yürüyüş yapan, kendilerine göre bir haksızlığı dile getirmek isteyen kitlelere saldırmak değil, onları korumak veya çevreye zarar vermelerini engellemektir.

 AKP güç ele geçirmiş, artık her şey benim diyor, büyük İskenderin dünyayı yendiğini ama bir sivri sineye yenildiğini bilmiyor gibi davranıyor!

Özetin özeti,  iktidarı yitirmek üzere olan Ergenekon, yani Kemalist rejim ile  AKP kavgası sürüyor ve AKP, Ergenekon ve Kemalistlere  bol malzeme sunuyor.
Millete gaz verenler ile millete gaz atanlar arasında kalmıştır millet.

Sakın olaki gaza gelmeyin!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu