Röportaj

Esat, Polat ve Azat yazarıyla söyleşi

Selim Çürükkaya : – Cezaevinden tahliye olanlar korkularından kimseye tek bir kelime anlatmıyorlardı.Çok korkunç işkencelerin yapıldığını kaynağı meçhul yerlerden duyuyordum.
Mesut Baştürk’ü 1979 yıllarında Diyarbakır’ da tanıdım. Onun yakalanıp Diyarbakır cezaevine konulduğunu duydum. Ama cezaevinde kendisiyle karşılaşamadım. Taki Kitabı „Esat Polat ve Azad” elime geçene kadar kendisinden haberdar değildim. Bu ilginç öğretici ve dram dolu kitabı okuyunca, internet üzeri kendilerine ulaştım, MSN üzeri şu kısacık karşılıklı sohbeti yaptık, sizinle paylaşmayı istedim. Diyarbakır cezaevinde yaşamını yitiren arkadaşlarımın gözleri arakada kalmasın ve Sayın Mesut Baştürk’ ün değerli kitabı okunsun istedim.

Selim Çürükkya: Merhaba Mesut bey

Mesut Baştürk: Merhaba

 – Yazdığınız kitabı yani “Esat Polat ve Azad'” ı zevkle okudum, bu kadar ilginç bir kitap yazmayı nezaman tasarladınız?


–  2005 yılından beri üzerinde düşünüyordum, tasarı dönemi yaklaşık olarak bir yıl kadar sürdü.
 –  Böyle bir kitabı neden yazmaya gerek duydunuz?
 –  Şu nedenle; Diyarbakır cezaevi süreci Kürtler açısından çok önemliydi, sonuçları bilinsin ve  bütün insanlık o demir kapıların ardında yaşanan vahşeti duysun, görsün, hisetsin istedim:

 

 – Diyarbakır cezaevinde sizde kaldınız ve anlattığınız işkenceleri bizzat yaşadınız mı?

 – Evet, kaldım ve yaşadım.

 -Kısaca anlatırmısınız kimsiniz siz, ne zaman ve nasıl tutklandınız?

 – Ben Diyarbakır’ da 1954 yılında doğdum, ilk, orta okulu Lise ve üniversiteyi Diyarbakırda okudum, Lise  yıllarımda sanırım 1975 te devrimci liseliler derneğini Diyarbakırda kurduk, kuruculuğunu yaptım. 1975 yılarında özgürlük yolu olarak bilinen bir derginin görüşlerini benimsedim daha sonra Devrimci Halk kültür derneğini DHKD yi kurduk

– Nasıl yakalandınız?

– İzmirede TKSP ile ilgili bir operasyonda yakalndım, oradan Diyarbakır’a getirildim

–  Hangi tarihlerde ve Kaç gün göz altında kaldınız?

  – 1983 yılının mart ayıydı, 45 gün gözaltında kaldım.

– Gözaltındayken işkence gördünüz mü?

 

-Ne gibi işkenceler gördünüz, kimler yapıyordu bu işkenceleri?

 

 
– Gözaltı süreniz bitince, büyük bir ihtimalle işkenceden kurtuldum cezaevine yollanıyorum diye sevindiniz mi?

 

– Yoksa cezaevinde olan bitenleri biliyor muydunuz?


– Duymuştum

– Nereden, nasıl?:

– Fısıltı gazetesinden

– Neler duymuştunuz?

– Cezaevinden tahliye olanlar korkularından kimseye tek bir kelime anlatmıyorlardı. Çok korkunç işkencelerin yapıldığını kaynağı meçhul yerlerden duyuyordum. Izmirde sorgulanırken işkenceci bir polis bana bizim yaptıklarımız işkenceden bile sayılmaz; Diyarbakır cezaevine gittiğinde anlarsın dünyanın kaç bucak olduğunu dedi.

– Diyarbakır cezaevine konulduğunuz ilk gün nelerle karşılaştınız? O anı anlatır mısınız?

-Bizi bir grup olarak tutuklamışlardı 20 kişi kadar vardık. Cezaevinin hemen giriş kapısında eli kalaslı, sopalı askerler bizi karşıladı, dayak eşliğinde üstümüzü başımızı aradılar ardından çırıl çıplak bizi soydular, elbislerimizi kucağımıza verdiler,  yüzümüzde okunan utanç tedirginlik ve korkuyla tek sıraya dizdiler ve döve döve sonradan adının  36 ıncı koğuş olduğunu öğreneceğimiz  hücreye götürdiler. Bu bölümün salonunda elbiselerimizi yere indirmemizi istediler. Emirlerini yerine getirince, artık on çırılçıplak adamdık utançlarının abidesi gibi!

Sayımız kadar 10 a yakın asker vardı etrafımızı çeviren ve ellerinde kalasları bekliyorlardı, bayıltıncaya kadar vurdular, sonra ayaklarımızdan çekerek bizi 1. kat  1. hücredeki boklu suyun içine mezbahada postları soyulmuş koyunlar gibi üstüste attılar lağımlar patlatılmıştı hücrenin içi bok doluydu ve yaralarımız sızlıyordu…- 

-Kitabı yazmadan önce Diyarbakır cezaevi ile Kurtlar vadisi filminin kahramanı Polat Alemdar ilişkisi nasıl aklınıza geldi?

– Diyarbakır cezevinde yaşananlar çok korkunçtu ama kimseler bilmiyordu o duvarlar arasında yapılanları. Polat Alemdar’ı ise Türkiyede yaşayan herkes biliyordu. Bende bilinmiyen gerçekleri bilinen biri aracılığıyla anlatmayı denedim

– Bu amacınıza ulaşabildiniz mi?

– Toplumun büyük ilgisi oldu sanırım. Örneğin Mahmut Övür adında bir gazeteci Sabah gazetesindeki köşesinde kitap ile ilgili bir makale yazdı, bir günde 49500 kişi okudu.

– Romanınızın başkahramanı Polat Alemdar ın kitaptan haberi var mı acaba?

– Bilemiyorum, ama sanırım haberi vardır çünkü Türk basınında  kitaptan çokça söz edildi.

– Siz yinede Polat Alemdar’ a yollayın bir bakarsınız kendisi kendisini oynar!

– Kendisi oynamaz, muhafazakar bir kişiliği var

– Hep zalimlerin yanında yer alır, mazlumu oynamaz dersinz!

– Basından okuduğum film ve dizilerden görebildiğim kadarıyla öyledir ama Diyarbakır cezaevine gerçekten düşseydi belki değişirdi ve oynardı.
– Esat Oktay onu işkenceler ile aşındırıp muhafazakar kişiliğini kırardı diye düşünüyorsunuz!

 – Evet

– Öyle olsaydı o zaman artist olamazdı

– Doğru

– Kitapta anlattığınız olayların tümü gerçek mi yoksa kurgu olanlar da mı var?

 – Hepsi gerçek, sadece Polat Alemdar kurgudur. Zaten kitabın sonunda olayı yaşayanların gerçek isimleri vardır.

 
– Ama Polat Alemdar’ ın yaşadıkları yani gördüğü işkence yöntemleri başka tutukluların üzerinde denenmiştir diyorsunuz!

 

– Evet eksiği var, fazlası yok

 

– Hayır– işkenceler Diyarbakır Kurtoğlu kışlasında askerler tarafından yapılıyordu, en çok uygulanan yöntemler, fakaka, elektrik işkencesi, Filistin askısı. Günün 24 saati fiziki işkence ile geçiyordu.Tuvalet yapamıyorduk, geceleri yatırmıyorlardı. Küfür hakaret ve yan odalardan yükselen insanın içini parçalayan işkence çığlığkları…–  Evet işkencesiz geçen hiç bir günümüz olmadı ki!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu