Güncel

Güçlü 36 yıl sonra Resul Altınok Cinayetini Açıkladı

İbrahim Güçlü bakın neler yazmış… Önce onun yazdıklarını okuyun, sonra da benim yazdığımı…

İbrahim Güçlü / “RESUL ALTINOK’UN PKK’YA KARŞI YİĞİTÇE MUHALEFET/MÜCADELE YOLUYLA ÖLÜMÜ SEÇMESİ VE BİR GURUP ARKADAŞ OLARAK, RESUL ALTINOK’UN BAŞINA GELENLERE BİR PARÇA ŞAHİT OLMAMIZ…

Çok açık bir gerçek var ki sömürgeci devletler, Kürt milleti olarak sırtımıza ve yüreğimize çok eski tarihlerden olup bitenlerden farklı bir hançer saplamış durumda. Bu hançerin adı PKK’dır. Son günlerde de PKK, Kürdistan’ın Güneyinde yaptığı savaş çığlıkları ve cinayetleriyle yeniden gündemde.

Kabul etmemiz gerekir ki PKK, hep kötülükleri, Kürt karşıtlığı, Kürdistan örgütlerine karşıtlığı, devletlerin işgallerine olanak sağlamasıyla, devletlerin Kürtleri zamana yayılmış jenosidinin aracı olmasıyla, cinayetleriyle gündemimizde olacak. Nasıl ki sağlık otoriteleri, “Koronavirüsü ile yaşamayı öğrenmeliyiz” diyorlar. Biz Kürtler de, PKK ile daha uzun yaşamaya devam edeceğiz. Ama PKK ile yaşarken, o paramiliter mekanizmanın nasıl parçalanması ve ufalanması gerektiğini de hesap etmek, bunun için çalışmak zorundayız. PKK ile yaşarken, cinayetlerini de konuşmaya devam edeceğiz. PKK’nın katlettiği Kürt yurtseverlerinin sayısını bilmek bile olanaklı değildir. Sahibi olanların ve sahiplenenlerin bile çoğunun isimlerini bile bilir durum değiliz. Katledilen isimsizler ve sahipsizle, yüreklerimizde bir yaradır.

RESUL ALTINOK da, PKK tarafından katledilen PKK’nın kurucu ve yöneticilerinden biridir. Selim Çürükkaya, Resul Altınok hakkından şu bilgileri veriyor. “1948 Bingöl Kığı doğumludur. Liseyi Bingöl’de, yüksek okulu Ankara’da okudu. Kürdistan Devrimcileri grubunun kuruluş çalışmalarına burada katıldı. O da diğer arkadaşları gibi Ankara’yı terk ederek örgütün kuruluş çalışmaları için Bingöl’e geldi. Bingöl, Muş, Ağrı ve Kars bölgelerinin kuruluş çalışmalarını yönlendirdi. 1978 Yılında PKK’nin Merkez Komite üyeliğine seçildi. 12 Eylül darbesinden sonra bir müddet Kürdistan’da illegal olarak yaşadı, ardından Suriye’ye çıkmayı başardı. Lübnan’da ve Avrupa’da Öcalan’ın PKK içinde yapmak istediklerine karşı muhalefet etti. Avrupa’dan Şam’a dönerek Öcalan’la tartışmak istedi. Öcalan’ın adamları tarafından Şam havaalanından alınarak Suriye’de bir eve hapis edildi. Öcalan’ın emriyle buradan Güney Kürdistan’a götürüldü. 1984 yılında işkence ile öldürülerek bir pislik çukuruna gömüldü.”

Ben Resul Altınok’u kişi olarak tanımadım. Bilindiği gibi Rizgarî-Ala Rizgarî Hareketi olarak Bingöl’de belli bir örgütlenmeye sahiptik. Bingöl’e gidip gelmelerimden dava ve yol arkadaşlarımdan Resul Altınok’un ismini duyuyordum. Yiğit bir genç olduğunu söylüyorlardı. PK’li olmasından dolayı onun da Kürt örgütlerine karşı olumlu bir davranışının olmadığı söyleniyordu. Resul Altınok, Beyrut’ta TKPB’li bir arkadaşın cenazesinde bizim Filistin’de eğitim gören arkadaşlarla karşılaşmasından sonra da Resul Altınok isminden bahsedildi. Bizim arkadaş gurubunun içinde Resul’u yakından tanıyan ve hemşerisi olan bir arkadaşımız da vardı. Genel anlamda hatırladığım kadar, arkadaşlarımız Resul Altınok hakkında kısaca şunlar aktardılar ve dediler ki: “Bizler, TKPB’li arkadaşın cenazesinde Resul Altınok’la karşılaştık. Kısaca da olsa aramızda bir sohbet oldu. Resul Altınok eski Bingöl’deki davranışından farklı bir davranış içindeydi. Bizlere yakınlık ve dostluk davranışı gösterdi. Bize söyleyeceği başka şeyleri varmış gibi bir hisse kapıldık. Ama yanındaki arkadaşlarından dolayı uzun ve detaylı konuşma olanağımız olmadı.” Eklediler ve dediler ki, “Bize göre Resul Altınok PKK içinde muhalefettir.” Ben bu söylenenleri zihnime kayıt ettim. Ama PKK öyle kapalı ve faşizan bir mekanizma durumunda ki, hiç bir zaman Resul Altınok’tan haber alma olanağım olmadı. Onunla ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Bu konuda özel ilgi de duymadım ve bir araştırma yapma gereği de görmedim. Kürtlük aşkıyla PKK’ya katılan insanların PKK içinde muhalefet yapmalarının bir gün mutlak anlamda olacağını da düşünmeden edemiyordum. Ama bunların muhalefetlerinin bedelinin de ölüm olacağı gerçeği ürkütücüydü.

Biliniyor ki, 12 Eylül Darbesinden sonra Beşli (Ala Rizgarî, TKSP (Özgürlük Yolu),KİP (Pêşeng),KUK ve Têkoşîn) olarak ortak bir birlik çalışması yürüttük. Günlerden bir gün Beşli’nin çalışmalarının yönetiminde olan bir arkadaşımız Efrin’e gitti. Efrin’e giden arkadaşımız da Resul Altınok’u yakından tanıyan ve Bingöl’de bazen Resul Altınok’la kapışan bir arkadaşımızdı. Bu arkadaşımızın örgütünden de çok değerli bir kadro ve Kürt yurtseveri PKK tarafından katledilmişti. İsme bahis arkadaşımız Efrin’de bir yerden bir yere yoldan yürürken, balkondan birinin kendisini çağırdığını duyar gibi oluyor. Dönüyor bakıyor ki, gerçekten biri kendisini çağırıyor ve çağıran da Resul Altınok. Arkadaşımız yiğit bir insan. Korkmazsa da tereddüt geçiriyor.

Çünkü karşısındaki bir PKK’lı ve gitmesi halinde olumsuzluğun olabileceğini düşünüyor. Ama o kısa sürede Resul Altınok’un sözlerinden ve sesinden samimiyetini tespit ediyor. Bir yandan da ne olursa olsun diyor. Normal olmayan bir durum olmadığını da mülahaza ediyor. Eve Resul Altınok’un yanına çıkmaya karar veriyor. Eve çıktığında kapıda Resul Altınok onu karşılıyor. Ama Resul Altınok perişan bir durumda. Ayağında çorap bile yok. Demek ki kaçmasından korkuluyorlar ki, her türlü tedbir alınmış. Resul Altınok arkadaşımızı bir odaya alıyor. Arkadaşımız odaya girdiği zaman görüyor ki durum daha da perişan. Ayrıca kimsenin olmamasını daha da dikkat çekici buluyor. O zaman işaretle Resul Altınok infazcılarının yandaki odada olduğunu anlıyor. Yandaki odada olan paramiliter unsurların his etmemesi için, gerçek durumla ilgili açık konuşa şamıyorlar.

Arkadaşımızın “biz çok açık konuşmazsak da durum açıktı” dediğini hatırlıyorum. Belki de çay da içilmiyor. Bunu tam hatırlamıyorum. Arkadaşımız çıkmak üzere iken Resul Altınok diyor ki: “ben göz altındayım. Kürdistan örgütlerine, Kek Kemal Burkay ve İbrahim Güçlü’ye haber. Bilgi sahibi olsunlar.” Bunları ustaca konuştuktan sonra, çıkışta, arkadaşımız diyor ki, “benimle gel”. Resul Altınok bunu doğru bulmuyor. Arkadaşımızın zarar göreceğini düşünmüş olacağını tahmin ettik. Ama daha sonra yanından kaçan bir arkadaşından aldığımız bilgiye göre, Resul Altınok kaçmayı düşünmediğini, onun Abdullah Öcalan’la yüzleşerek muhalefet etmek istediğini, hatta Öcalan’nın yüzünü tükürmek istediğini, öğrendik. Efrin’den Şam’a dönen arkadaşımız, hızla ve acilen Beşli’nin Yürütma Organı üyelerini toplantıya çağırdı. Yürütme Organları da sorumlu davranarak hızla toplandılar.

Toplantının açılışından sonra, arkadaşımız yukarıda aktardığım gelişmeleri üzülerek bize aktardı. Arkadaşımızın bilgilendirmesinden sonra kısa yorumlarlarla ne yapmamız gerektiğini gündeme alıp yoğunca konuştuk. Çünkü durum acildi. Kasap tarafından giyotine çekilecek bir can vardı..

Konuşma ve görüş alış-verişinden sonra genel anlamda aşağıdaki kararlara vardık: 1-Bu olan şey, otoriter, diktatoryal, demokrasiye karşı olan PKK’nın bir klasiğidir. Anlaşılan Resul Altınok muhalefet yaptığı için gözaltına alınmıştır. Muhalefet PKK’nin en büyük panzehiri ve düşmanıdır. Muhalefet edenlerin müeyyidesinin ölüm olduğu da bilinmektedir. Resul Altınok da bu kapsamdadır. 2-PKK’nın hedef tahtası, kendi içindeki ve dışındaki Kürtlük özelliği taşıyan, Kürt ve Kürdistan değerlerine sahip, Kürdistan aşkı ile yüreği yanan, bu aşk ve amaçla hareket eden Kürtlerdir. Bunların tasfiyesi edilmesi PKK’nın en büyük amacıdır.

Resul Altınok da anlaşılan bu sayılan değerlere sahip olduğu için öldürülmesi gerekir. 3-Resul Altınok’un öldürülmesi Kürtlerin lehine olan bir gelişme olamaz. Duruma müdahale edip, kurtarmak gerekir. 3-Resul Altınok’un durumuna doğrudan müdahale etme şansımız yoktur. Ama Faşizme Karşı Birleşik Cephe üyesi olan DEV-YOL’un temsilcisi Taner Akçam’la duruma müdahale etmek olanaklıdır. Onunla hemen görüşelim.. Taner Akçam’la PKK konusundaki tartışmalarda, PKK’nın kesinlklee Kürdistan örgütlerine ve Türk Devrimci örgütlerine düşmanlık etmemesi; Kürt yurtseverlerini ve Türk Devrimcilerini öldürmemesi üzerine anlaştıklarını, bundan sonra Faşizme Karşı Birleşik Cephe’de birlikte olmaya karar verdiklerini, bize aktarmış ve anlatmıştı.

Ben de Taner’e, “hadi yaşayalım, görelim. Umut ederiz ki, senin dediklerin çıkar.” Ne yazık ki, Resul Altınok olayıyla tehlike çanları yeniden çalmaya başlamıştı. Taner Akçam’ın inandığı dağlara karlar yağmıştı. Biz Taner Akçam’ın bu açıklamalarına güvenerek, hızla Taner Akçam’la görüştük. Resul Altınok hakkında bizde olan bilgileri aktardık. Bu bilgilendirmeden sonra O da büyük tepki duydu. Bizim gibi üzüldü. Hemen bu konuyu Öcalan’la görüşüp sonucu bize aktaracağın söyledi. Taner’in bu açıklamaları biraz bizi rahatlatmıştı. Taner Akçam da gerçekten hemen Öcalan’la görüşüp durumu bize aktardı. Dedi ki: “Öcalan’la görüştüm. Gelişmeleri aktardım. Önce böyle bir gelişmenin olmadığını eveledi-geveledi. Ama sonra olayı kabul etti.

Dedi ki, ‘bir olayla ilgili Resul Altınok hakkında soruşturma yapıyoruz. Kısa sürede soruşturmayı sonuçlandırıp size bildireceğim.’ Ben de Ona dedim ki, ‘soruşturmanın sonucu ne olursa olsun Resul Altınok’u öldürme yoluna gitmeyin. Durumu Faşizme Karşı Birleşik Cephe Yürütmesi olarak ele almalıyız.’” Biz Taner Akçam’a teşekkür edip, kendisinden ayrıldık. Ama endişelerimiz devam etti. PKK’nın olaylara komplocu, ikiyüzlü, riyakâr yaklaşımı biliyorduk. Kendi aramızdaki konuşmalardan da durumdan hiç de umutlu değildik. Sonuçta da o endişelerimiz gerçek oldu. Ondan sonraki bütün görüşmelerde Taner Akçam bir bilgi almadı. Bize de bir bilgi veremedi. Günlerimiz Resul Altınok hakkında böyle endişe ile geçip giderken ve uykularımız kaçmakta iken: Kürdistan’ın Batılısı bir dost benimle acil görüşmek üzere bazı dostlar vasıtasıyla bana ulaştı.

Bana dedi ki: “Resul Altınok’un yanında kaçan bir arkadaş şu an Şam’dadır. Güvenlikli bir yerdedir. Çok korkuyor. Sizinle görüşmek istiyor. Kendisinin de hayatının tehlikede olduğunu ifade ediyor. Bundan dolayı sizlerle görüşmesinin çok acil ve önemli olduğunu size aktarmamı istedi.” Ben de tehlikenin büyüklüğünü ve acilliğini gözeterek hemen Beşli’nin tüm Yürütme organı üyelerine ulaştım. Resul Altıok’un yanından kaçan arkadaşın da güvenlikle tespit ettiğimiz yere gelmesini kendisine ilettik. Resul Altınok’un yanında kaçan arkadaş bitkin, yorgun, panik ve korku içindeydi. Biz onu biraz sakinleştirdikten sonra, kekeleyerek olup bitenleri aktardı. Dedi ki: “Ben ve Resul Altınok arkadaşım, Efrin’den alınıp Haleep’e getiridik.

O zaman anladık ki, bizi Kürdistan’ın Güneyine ya da kendileri için daha güvenlikli bir yere götürüleceğz. O zaman anladık ki, bizi öldürecekler. O geliş sırasında kaçma olanağı vardı. Onun için kaçtım. Ama Resul Altınok arkadaşımız, ben Öcalan’ı karşısına çıkıp bütün görüşlerimi açıkça ifade edeceğim, hatta onun yüzüne tüküreceğim, dedi. Onun için kaçmadı. Sen kaç, ilgili dostlara da durumu ilet. Kaçan arkadaş, Resul Altınok’un söylediklerinin gerçekçi olmadığını, hiçbir zaman Öcalan’ın onun karşısına çıkmayacağını, tehlikenin acil ve büyük olduğunu ifade ediyor. Ama Resul Altınok yine dediğinde ısrarla, kaçmıyor. Ben kaçtım mutlaka duruma müdahale eden ağabeyler.” Bu gelişme haklı olarak bizi sarsmıştı. Biz yine de tükenmekte olan umut yeşerir mi diye, durumu Taner Akçam’a bildirdik. Ne o ve ne de biz PKK’dan hiçbir haber almadık.

O günden sonra, Resul Altınok’un, PKK tarafından barbarca, işkenceyle öldürüldüğünü öğrendik. Daha sonra infazlar ve cinayetler kartopu gibi büyüdü. Öcalan mahkemede örgüt içinde 15- 20 000 Kürt gencini infaz ettiklerini açıkladı. Örgüt dışında infaz edilen Kürt yurtseverlerinin sayısını bilmek bile zor. Giderek bu infazlar bütün Kürdistan parçalarına yayıldı. Kürdistan’ın güneyinde binlerce pêşmerge katledildi. PKK bütün parçalarda kendi dışındaki örgütleri tıpkı Kürdistan’ın Kuzeyinde yaptığı gibi düşman, meşru olmayan örgütler ilan ederek savaş açtı. Bu savaşı sömürgeci devletlerin desteğiyle halen devam ediyor. Kürdistan’ın Güneyinde ve Batısında, işgalci ve tahrip edici, terörist yapısını güçlendirerek koruyor. Sömürgeci devletlerin truva atı olma özelliğini geliştirerek yoluna devam ediyor.

PKK bu son günlerde Kürdistan’ın Güneyinde yine savaş çığırtkanlığı yapıyor. Kürdistan Federe Devleti’ni yıkma projesinden vazgeçmediğini sergiliyor. Kürdistan’ın Doğusunda PKK’nın infaz ettiği ve ölümlerine yol açtığı Kürt yurtseverlerinin ve gençlerinin sayısı bilinmiyor. Kürdistan’ın Batısında bir dehşet cenderesi yarattı. On binlerce gencimizin ölümüne yol açtı. Avrupa’da Almanya’da Danimarka’da Kürt yurtseverleri infaz etti. Dünyada az rastlanır paramiliter, cani, işkenceci özelliklerini derinleştirerek hareket ediyor.

DAEŞ’den daha beter Kürtleri katletme metotları uyguluyor. PKK’nın katlettiği, infaz ettiği her Kürt için duyduğum acıdan daha fazlasını Resul Altınok için duymuştum. Bu yazıyıı yazarken kin, nefret duygularımı bastırıyorum. Dava adamlığımın kirlenmemesi için çaba gösteriyorum. Ama asıl acı olan ve en çok kızdığım şey: Kendi küçük çıkarları içinde olanların, milletvekilliği ve belediye başkanlığı beklentisi taşıyanların; kitaplarının biraz fazla satılması isteyenlerin; korkakların bu paramiliter, cani, barbar Kürt düşmanı karşısındaki sessizliği ve teslimiyetidir. Resul Altınok’a yönelik bu tanıklığı birçok dosta aktarmıştım. Yazmanın zamanının geldiğine karar verdim.”

İbrahim Güçlü Facebook sayfasında yayınlandı.

Diyarbakır, 21 Nisan 2020

Benim görüşüm: İbrahim Güçlü PKK tarafından 1984 yılında katledilen Resul Altınok’un hikayesini yazmış. Makalesinin girişine, Selim Çürükkaya’nın 1993 Yılında Resul Altınok’un öldürülmesi ile ilgili açıklamasını almış.

Ardından Resul Altınok’un tutuklu olduğunu, arkadaşları olan bir tanıktan duymuş, muhtemelen 1984 tarihinde İbrahim tanığı dinlemiş ve öğrendiklerini, birlikte hareket eden “Beşli Kürt” grubuna aktarmış. Onlar da o tarihlerde PKK ile Anti faşist Birleşik Cephe kurma çalışması yapan Taner Akçam’a bildirmişler. Bu ara İbrahim PKK’den kaçan başka birinden Resul’ün ölüme götürüldüğü haberini almış ve beşli Kürt gruba bu haberi de vermiş. Beşli Grup susmuş! İbrahim Dünyanın en güvenlikli başkenti olan Stokholmd’e yıllarca sesini çıkarmamış, PKK’nın güçlü olduğu, adam öldürdüğü yıllarda, susmuş.

Resul’ün öldürülmesinin üzerinden tam olarak 36 yıl geçtikten sonra, “Yazmanın zamanının geldiğine karar verdim” diyerek 21 Nisan 2020 de bildiklerini yazmış. Ben, yani Selim Çürükkaya, 1991 Haziran Tarihinde 11 yıllık cezaevi hayatımdan sonra Bekaa Vadisi’ne ulaştım, PKK’nın içinde olan bitenler hakkında tamamen kördüm, yani 11 yıl karanlıkta kalan birinin, gün ışığına çıktığında durumu nasılsa ben de öyle idim. Önce yavaş yavaş çevremi, ardından geçmişte yaşanmışları gördüm, kavradım. Bu süreç bir buçuk yıl kadar sürdü ve olan bitenleri kavradığımda, 1993 Ağustos ayında, Beyrut’ta, Suriye devletinin ve Apo’nun kontrolünde gördüklerimi, tanık olduklarımı yazdım.

Sadece işlenen cinayetleri değil, bundan sonra işlenecek cinayetleri de, Kürt halkının nasıl bir vahşetle karşı karşıya olduğunu da yazdım. Yazdığımda hem benim hem ailemin hem kardeşlerimin hayatı yüzde yüz tehlikedeydi. İbrahim Güçlü PKK’nın bir yöneticisi değildi. Dünya’nın en güvenlikli başkenti Stokholm’de oturuyordu. Bildiklerini, 36 yıl zamanı gelmemiş diye kamuoyuna açıklamıyor, kendisinden 27 yıl önce aynı olayı açıklayan Selim Çürükkaya’yı “sen cinayetler karşısında sessiz kaldın” diye suçlayabiliyor.

Düşünün ki İbrahim, bir PKK yöneticisi değildi, güvenlikli bir ülkede yaşıyordu, buna rağmen 36 yıl susmuş, bir de PKK yöneticisi olsaydı, değil bu dünya da mahşer gününde bile susardı. İbrahim Güçlü benden yaşlıdır, aslen kendisine hakaret etmek istemem, ama yaptığı tam olarak yalancı pehlivanlıktır.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Evet İbrahim Güçlü’nün böyle biri olduğunu zaten biliyprduk. Peki siz İbrahim Halil Baran’ın düşüncelerini nasıl buluyorsunuz Selim Bey?

    1. İbrahim Halil Baran ile konuşmuşluğum vardır. Açık zihinli bir arkadaştır. Kürdistanda PKK nin gerçek yüzü kitleler tarafından anlaşılmadığı müddetçe hiç bir Kürt örgütünün kitleselleşeceğine inanmıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu