Makalelerim

mezarsız Said’ ler

Selim Çürükkaya / Bundan bir kaç ay önce Said isimli bir arkadaşımla sohbet ediyordum.
Kürd sorunuyla haşir neşir olan, bir çok işin girdisini çıktısını bilen bu arkadaşım
Bana dedi ki; beş Said’ in öykülerini biliyormusun?

Beşinin de mezarı yok dedi.
Ben tanıdığım Said’ leri hafızamda canlandırırken
O, Seyid Rıza’nın asıl adı Seid Rıza’dır dedi.

Önce inanmadım, bana yazılı bir belge gösterdi
Google’ ye sordum, doğru çıktı.
Konu gerçekten araştırmaya değerdi.
Beş Said hakkında küçüklüğümden beri çok şey okumuş veya duymuştum.
Said Nursi’nin hayat hikayesini genç yaşlarımda öğrenmiş, Risale î  Nur kulliyatını
Özümseyerek okumuştum.
Aklımda kalabildiği kadarıyla
1873 yılında Bitlis’ in Nurs köyünde doğmuştu.

Din eğitimine 9 yaşındayken başlamış, 21 yaşındayken
Bediüzzaman” olarak çağrılmıştır.
Kürt sorunu üzerine hayli kafa yormuş düşünceler ürettmiş
Şu mükemmel sonuçlara varmıştır:

1) Kürtler, milyonlarca nüfusa sahip; binlerce seneden beri milliyetini
ve dilini unutmayan;
mutlak çoğunluğu Müslüman olan bir halktır.  

2) Kürdistan’da en yaygın ve geçerli olan değerler;
ahlak, cesaret, şeref, dine bağlılık, özü ile sözünün bir olmasıdır.
Medenilerin adına “nezaket” dedikleri şey onların yanında “yağcılık” sayılır.
   
3) Kürtler, milli karakterleri gereği despotik sistemlere değil özgürlükçü sistemlere yatkındırlar. 

4) Kürdistan mutlak hürriyetin meydanı olduğu gibi Kürtler de hürriyetlerine aşırı düşkün bir millettir.
 Hatta Kürtlerin medeniyete girmelerini geciktiren en büyük etken; alışmış oldukları hürriyetlerini kaybetme korkusudur. 

5) Kürtler örf ve adetlerine bağlı bir millettir.
Bu yüzden maddi ilerlemede model almaları gereken millet Japonlar olmalıdır.
Kürt milliyetine mensup bir lider Avrupalılara yaranmak adına “Frenk elbisesi” giyse Kürtler o lidere itaat yerine ihanet ederler.
Milli giysisi olan şal ve şalvarını değiştirdiği için “milletine hakaret etmiş birisi” gözüyle bakarlar.
 
6) Kürtçe, cennet ağaçları gibi yemiş vermeye müsait bir dil olmasına rağmen aşılanmamış olduğundan
yeterince geliştirilememiştir. 

7) Ulema Kürtlerin toplumsal iradesini en fazla etkileyen faktördür. 

8) Arapça ve Türkçeyi tam bilmeyen Kürtlerin, mürşitleri ve alimleri perişan durumdadır.
 
9) Milletler arasında en fazla zulüm ve baskılara maruz kalan, Kürtlerdir.
“Allah’ın (elim) günlerini onlara hatırlat” ayetinin işaretiyle
Kürtlerin başlarına gelen elim ve kederli olayları onlara hatırlatarak irşad ve ikaz edilmeleri lazımdır.
 
10) Fahr olmasın, derim ki;
Biz ki Kürd’üz aldanırız, fakat aldatmayız.
Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz”
http://marifetveittihadiekrad.com/0/index.php/yazlar/said-nursi/606-kuert-realtes.html

Said’ e Nursi  Hazretleri siyaset ile ilgilendiği kadar din,  ilim, irfan ile de uğraştı.
Mesala II.Abdülhamit’e başvurarak Van’da bir üniversite kurulmasını istedi.
Fakat padişah onu akıl hastahanesine attı.
Oradan kurtulunca Selanik ‘ e gitti, ittihat ve Teraki cemiyetine katıldı.
Fakat onlarla anlaşamadı,  İttihadı Muhammedi partisinin kurucularından biri oldu.
 31 Mart Olayı’na karışmaktan idamla yargılandı ama  beraat etti.
Oda diğer kürt ileri gelenleri gibi Kemalist harekete olumlu baktı.
1925’te Şeyh Said kıyamı  nedeniyle hakkında soruşturma açıldı.
Isparta’nın Barla nahiyesine sürüldü.

Artık onun hayatı takip, sürgün zulüm ve hasretti.
Boyun eğmedi zalime, sustu gibi göründü.
Risalei Nur külliyatını yazarak  bir derya olduğunu,
Kendisini susturmaya çalışanların, bu deryanın içinde
bir kum taneciği kadar güçlerinin olmadığını ortaya koydu.
Ve  tarihler derki;

Said Nursi 23 Mart 1960’da Urfa’da öldü.
 Halilürrahman Camii’ne defnedildi.
 Fakat 27 Mayıs 1960 darbesinde sonra askerler
 onun naaşını alıp askeri bir uçakla Isparta’ya götürdü.
 O gün bu gündür nerede gömülü olduğunu çok az kişi bilmektedir.
 Kimlerdir bu az kişi?
 Neden  böylesi bir zatın Urfa’ daki mezarını kazarak cesdi alındı ve „bilinmez” bir yere gömüldü?
 Diriyken onu göz altında tutanlar, ölüsünden neden korktular?
 Mezarının yerinin neden bilinmesini istemediler?
 Onun kemiklerini veya cesedini kaçıranların alçaklığını ölçebilecek bir ölçü birimi var mı acaba?

 http://www.youtube.com/watch?v=2erswDAWJ-8&feature=related 
 http://www.youtube.com/watch?v=ozNeOlokMFE&feature=related

Şeyh Said 1865 yılında Erzurum’un ilçesi Hınıs’a bağlı Kolhisar Köyü’nde dünyaya geldi.
Babasının adı Şeyh Mahmut Fevzi’dir. Şeyh Said’in ailesi köklü ve büyük ailelerdendir.
Eğitimini Muş; Malezgirt Xınıs ve Paluda’ ki medreselerde tamamladı. Din işeri dışında
milletinin kaderiyle yakından ilgilendi. Kürdistan tali cemiyetine üye oldu.
Daha sonra Cıbran lı Xalit beyin başkanı olduğu Rêxıstına Azadi  örgütüne davet davet edildi.
1923 yılında genel bir Kürt ayaklanmasının hazırlanmsı çalışmalarını yürütü.
Bu durumu fark eden kemalist rejim bir provakasyonla isyanı örgütsüz ve tez başlattı.
Ayaklanma başırıya ulaşmadı, bastırıldı. Şeyx Said arkadaşları ile birlikte tutuklandı, Diyarbakır’ a götürüldü.
Burada oalağanüstü bir mahkeme tarafından yargılanarak idam  edilmek istendi.
Bizler ve gelecek olan nesillere şu sözleri bıraktı ve alnı açık başı dik olarak darağacına gitti:

Değersiz dallarda beni asmanıza peryam yoktur.
Muhakkaki ölümüm Allah ve islam içindir”

„Şu anda fani hayatta veda etmek üzereyim.
Halkım için feda olduğuma pişman değilim.
Yeterki torunlarım düşmanlarıma karşı beni mahcup etmesinler
.”

Onların şehadeti, Kürtlerin maruz kaldığı zulmün katmerleşerek artmasına sebep oldu.
İdam öncesi söylenen bu sözlerden sonra Şeyx Said ve arkadaşlarını dağ kapıdaki ağaçlara her
kesin gözleri önünde asıldı.

Nasıl nereye gömüldükleri bir söylentidir sadece veya onların
asıldığı yere yakın gömüldükleri, sonradan gömülü oldukları yerin üzerine bir sinama inşaa edildiği söylendi.
Ama neticede Şeyx Said Hazretlerinin mezarı yok?
Onu neden astıklarını bu gün çok iyi biliyoruz?
Ama cesedini neden gizledikleri her kesi düşündürüyor!
Aradan 84 yıl geçti ve Şeyx Hazretlerinin mezarı hala yok!
Ve onun idam edilip mezarının yok edildiği şehirde hala torunlarının isyanı sürüyor! 
Süren bu isyanı yok edilen mezarla ilşkilendirecek demokrat kafalar henüz ufukta görünmüyor!
            
http://www.youtube.com/watch?v=eaFupXLCjVM&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=NBY71QvB8xE

„Seid Riza’ nın  doğum tarihi kesin olarak bilinmiyor.
Ancak 1860-62 arasında dağduğu tahmin edilimektedir.
İdam tarihi 15 Kasım 1937dir. N.Dersimi, Seyit Rıza asılırken kendi ağzından “75 yaşında” olduğunu
söylediğini yazmaktadır.  Onun mücadelesini uzun uzun anlatacak değilim. Zira onun düşmanı olan ve
idam anında orada bulunan  İhsan Sabri Çağlayangil’in yıllar sonra anılarında onu anlatan sözleri bizlere
gerekli ilhamı verir:
‘Son sözünü sorduk. ‘Kirk liram va saatim var. Oğluma verirsiniz’ dedi…
Seyit Riza’yı meydana çıkardık.
Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu.
Ama Seyit Riza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti:
‘Ewlade Kerbelayme. Be gunehe be  xetayme. Ayibo, zilmo, cinayeto! ‘ dedi.
Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap-rap yürüdü.
Çingene’yi itti.
İpi boynuna geçirdi.
Sandalyeye ayağıi ile tekme vurdu infazını yaptı.
ihtiyarıın bu cesaretini takdir etmekten kendimi ala­madım.
Asabım çok bozuldu.
Emniyet Müdürüne ‘Ben üşüdüm otele gidiyorum’ dedim’.

Said Rıza, cesaretin timsali, mertliğin ve dürüstlüğün abidesidir!
Ama onunda mezarı yok?
Cenazesini kaçırmışlar?
Ya yakmışlar, yada kimselerin bilmediği bir yerde gömmüşler?
Cenazeler onların korkunç suçlarıdır, onları saklamakla, suçlarını gizlediklerini sanmışlar!
Oysa sırf bu eylemleriyle ne kadar haksız nekadar suçlu olduklarını bizlere anlatmışlar..

http://www.youtube.com/watch?feature=related&v=zgJ_M6Ij9co

http://www.youtube.com/watch?v=-icKEYmbFeo&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=0uPa6stZp_Q&feature=related

Said Elçi ve Said Kırmızıtoprak!
Bizim Said’ lerimiz, bizim ayıplarımız!
Ne oldu Said’lerimize?

Kim öldürdü onları?
“Birbirlerini öldürdüler” dediler bize.
Veya bir Said diğer Said’ i öldürdüğü için
Son kalan Said mahkeme kararıyla  öldürüldü!
 Eh, bu olanlara inanalım!
Peki mezarları nerede Said’ lerin?
Yok!
Said Elçi’ nin mezarını bilen var mı?
Ben gidip ziyaret etmek, mezar taşını öpmek ve üzerinde ağlamak istiyorum!
Çünkü o benim hemşehrim ve milli ruhumdur.

Said Kırmızıtoprak’ın mezarını bilen var mı peki?
Onun da bilen yok!
Veya bilenler var ama susuyorlar!
Ben onunda mezarını ziyaret etmek ve mezar taşını öpmek istiyorum!
Çünkü o benim sol tarafımdır.
Niye bu iki çok önemli yurtseverin mezarları hala gizlenir?
Bu konu üzerinde fikir yürüten var mı?
Yoksa birileri suçlarını örtbas etmek için mi gizliyor bizden bu mezarları?
Umarım yakın zamanda bu ayıptan kurtuluruz!
Zira düşmanımızın bize, ölülerimize yaptıklarının,  aynısını kendimiz yapmamalıyız!.
Burada yazımı noktalıyorum
Ve  bütün bu sözlerden sonra diyorum ki:
 
Saygıdeğer Said’ler beşinizin de mübarek ellerinizden binlerce kez öpüyorum.
Sizlerin yeri kalbimizdir, kabriniz olsaydı, belki bu kadar kalbimizde olmazdınız!

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu