Kitap Yorumları

Günçekti’ye Cevap

Bende herkese umarımki veya dua ederim ki ben yanlış çıkayım veya ben yalancı olayım.Gerçekten 14 yıl sonra yazdıklarım tamamen doğru çıktı. Şimdi  14  yıl sonra "Sırlar Çözülürken" adlı kitabım ile  bir adım daha ileri gidiyorum ve karanlığın odağına elimdeki ışığı tutuyorum.

Selim Çürükkaya / “Bana göre kitabı okuyup bitiren herkesin kafasındaki bütün karanlık noktalar aydınlanır. Tabi benim ileri sürdüğüm tezlere belgelere, tahminlere inanıp inanmamak okuyucuya bağlı bir durumdur. Her kes tezlerini sahip olduğu mevcut bilgilerle kurar, ben sahip olduğum bilgilerle kitapta ortaya koyduğum sonuçlara vardım…”

Sayın Sedat Günçekti’ye yanıt.
Dün bir arkadaşım telefon ile beni arayarak Sedat Günçekti nin www.rizgari.com da bir makale yazdığını ve bu makalesinde bana bazı sorular sorduğunu söyleyince, telefon konuşmasından sonra sorduğu sorulara gözattım. Gerçi sorduğu bütün soruların yanıtları okuduğu aynı kitapta mevcuttu.
Bana göre kitabı okuyup bitiren herkesin kafasındaki bütün karanlık noktalar aydınlanır. Tabi benim ileri sürdüğüm tezlere belgelere, tahminlere inanınp inanmamak okuyuyucuya bağlı bir durumdur. Her kes tezlerini sahip olduğu mevcut bilgilerle kurar, ben sahip olduğum bilgilerle kitapta ortaya koyduğum sonuçlara vardım.

Apo’ nun Ayetlerini yazdığım ve yayınladığım zaman pek çok çevre yazdıklarımı abartılı saymış veya doğru görmemişti.
Bende herkese umarımki veya dua ederim ki ben yanlış çıkayım veya ben yalancı olayım.
Gerçekten 14 yıl sonra yazdıklarım tamamen doğru çıktı. Şimdi  14  yıl sonra “Sırlar Çözülürken” adlı kitabım ile  bir adım daha ileri gidiyorum ve karanlığın odağına elimdeki ışığı tutuyorum. Resmi bilgilerle kendilerini şartlandıranlar, aydınlıkta görünenlere gözlerini kapatarak eski tezlerinde diretebilirler.

Bu beni ilgilendiren bir durum değildir ve umarım ki ben on yıl sonra yanıldığımı anlarım.
Ama ne yazıkki aklın ışığını tuttuğum yerde gördüklerimi ilerde çoğu insan görecektir.

Bu görüşlerin ışığında Sedat Günçekti arkadaşın sorularına kısa yanıtlar vermek istiyorum.
Arkadaş Sırlar Çözülürken kitabından bir alıntı yapmış;
( ERGENEKON’un “Serok Alan’ı Ankara’dan Antep’e yollayarak” başarılı bir operasyonla örgütün içine, sonrada başına yerleştirdiler… Serokun görevi, oluşturulmak istenen örgütün içini boşaltmak, aklı başında liderlik özellikleri taşıyan kadroları tutuklatmak, tecrit etmek veya ortadan kaldırmaktı. Kürt parti ve örgütleriyle kendisinin kontrol etmeye çalıştığı örgütü arasında çelişkileri derinleştirerek çatıştırmak, Türkiye genelinde yaratılmak istenen kargaşa ortamına zemin hazırlayıcı çatışma türlerini teşvik etmek gibi uğursuz roller üslendi.” (syf.308-309)tespiti yapılmakta. )

Ama alıntıyı kısa aldığı için, okuyucuya yanlış bir mesaj veriyor. Aslında konu,  Stockholm’ de  PKK MK. Üyesi Enver Ata bir otobüs durağında silahlı saldırıya uğrayarak yaşamını yitiriyor. Katil yakalanıyor ve Serok un adamı olduğunu poliste açıklıyor. Vurduğu kişi  için „haindi vurdum” diyor.

Enver Ata’ nın arkadaşı  PKK nin Merkez komite üyesi ve Avrupa  eski koordinatörü Çetin Güngör öldürülmeden önce, arkadaşının öldürülmesi ile ilgili Stockholm polisine bilgi verdikten sonra,  arabayla evine dönerken geçmişte yaşadıkları, bir film şeridi gibi gözlerinin önünden şöyle geçiyor: (aşağıdaki anlatımlar hayali bir kurgu değil, katledilmeden önce Çetin Güngör’ ün kaleme aldığı ve yayınladığı yazılarla çelişmeyecek içeriktedir)

Serok’u Antep’te başarılı bir operasyonla örgütün içine, daha sonra da başına yerleştirdiler. Bu operasyon öylesine ustaca yapıldı ki, Çetin dâhil hiçbir arkadaşı Serok’un gerçek yüzünü kavrayamadı.”

Yüzüne devrimci maskesini takan Serok, Antep olaylarından kısa bir süre sonra aynı merkezden koordine edildi, basın aracılığıyla kamuoyuna “Çok tehlikeli bir Kürt lider” olarak tanıtıldı; kurulmak istenen Kürt örgütü de ona mal edildi. Türk basını ve devletinin “çok şiddetli bir biçimde hedeflediği” bu adam, kendisini tanımayan binlerce Kürdün sempatisini kazandı. Basın aracılığıyla yapılan ikinci operasyonla liderlik mertebesine oturan Serok’un görevi, oluşturulmak istenen örgütün içini boşaltmak, aklı başında, lider özellikleri taşıyan kadroları tutuklatmak, tecrit etmek veya ortadan kaldırmaktı. Kürt parti ve örgütleriyle kendisinin kontrol etmeye çalıştığı örgütü arasında çelişkileri derinleştirerek çatıştırmak, Türkiye genelinde yaratılmak istenen kargaşa ortamına zemin hazırlayıcı çatışma türlerini teşvik etmek gibi uğursuz rolleri üslendi.

Onun bu yönlerine dikkat çeken bazı Kürt örgütleri inandırıcı olamadı. Zira silahların konuştuğu bir ortamda lafın bir değeri kalmamıştı. Halk doğruyu söyleyenlere değil, silah taşıyanlara ilgi duyuyordu.

Serok, 12 Eylül 1980 Askeri darbesi yapılmadan çok önce, Haziran 1979 tarihinde, başında bulunduğu örgütten hiç kimseye tek bir söz söylemeden tanıdığı örgüt sempatizanı bir kaçakçı aracılığıyla sınırı geçerek Suriye’nin başkenti Şam’a gitti. Çetin Güngör ise askeri darbeden sonra Ancak Lübnan’a ulaşabildi. Örgütün önemli kadroları ve merkez komite üyeleri tutuklanmış veya çatışmalarda öldürülmüşlerdi. Askeri darbeden dolayı Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da barınma koşulları kalmamıştı. Lübnan’ın Bekaa vadisinde bir grup arkadaşıyla birlikte kalan Çetin, zaman zaman Şam’dan gelip kendileriyle görüşen Serok’ tan kuşkulanmaya başlamıştı.

Kendi iç dünyasında geçmişin muhasebesini sessizce yaptığında, Serok ona devrimci maske takmış karanlık bir adam olarak göründü. Bildiği bütün olayları, konuşmaları çatışmaları, esrarengiz ölümleri, kuşkulu tutuklamaları, yaratılan sunni düşmanlıkları yan yana getiriyor, ölçüp biçiyor, günler ve gecelerce düşünüyor, her şey gelip Serok’ta düğümleniyordu. Ama esrarengiz muammayı bir türlü çözemiyor, vardığı sonuçları da arkadaşlarına izah edemiyordu. Öylesine bir ortam oluşturulmuştu ki kimse gerçeğe bir türlü inanmak da istemiyordu.

Buna rağmen Çetin 1982 tarihinde Bekaa’da yapılan bir örgüt konferansı öncesi kuşkularını bazı arkadaşlarıyla paylaşmayı göze alabildi. Serok’u dar bir toplantıda tartışmaya çekmeyi denedi; fark edildiğini fark eden Serok derhal tedbirler geliştirmeye başladı. Bir taraftan tek tek örgüt üyeleriyle görüşerek Çetin’in kuşkulu biri olduğunu söyledi, diğer taraftan grup içinde ve resmi toplantılarda Çetin’i överek onu sorumlu olarak Avrupa’ya göndermek istediğini söylemeye başladı.

Durumun vahim olduğunu fark eden Çetin Güngör, Şam rejiminin hâkim olduğu ve Serok ile esrarengiz ilişkiler içine girdiği Bekaa’nın taşları arasında bir gerçeği açığa çıkarıp, yanlışı doğrulatamayacağını anladığı için hesaplaşmayı başka bir zamana ve başka bir zemine erteledi.

Ama Serok tehlikeyi fark ettiğinden tedbirlerini almayı, tuzaklarını kurmayı ertelememişti. Çetin Güngör’ü övmeye başladı onunla aynı kuşkuları paylaşan yedi merkez komite üyesini Avrupa’ya göndermeyi tasarladı. Kendisine sadık iki kişiyi de bunların arasına yerleştirdi, konferans kararıyla dokuz kişilik bir grubu Stockholm’e yollamayı başarınca rahat bir nefes aldı. Örgütün kurucularının çoğu zaten tutuklanmıştı. Diyarbakır zindanı olarak ün yapan, Koray Yaver’in sorumluğundaki hapishaneden sağ olarak çıkmaları çok zordu. Avrupa’ya gönderilenler dışında örgüt kurucularından birkaç kişi kalmıştı yanında. Avrupa’daki grup bertaraf edilebilirse; diğerlerini ortadan kaldırmak o kadar zor olmayacaktı.

Çetin ve arkadaşları Stockholm’e gelip yerleşince Serok’un aralarına yerleştirdiği iki kişiyi tespit etmekte zorlanmadılar. Zaten bu şahıslar: “örgütün asıl temsilcileri biziz” havasına girmişler, Serok ile telefon bağlantısı sağlamışlar ve ayrı bir odak gibi hareket etmeye başlamışlardı.

Sayın Sedat Günçektinin yanıtlanmasını istediği sorular aşağıdadır ve  soruları ile birlikte yanıtlarımı da veriyorum.

1) Abdullah Öcalan, PKK’nin kuruluş sürecine ne zaman ve nerede katıldı? Antep’e yollanmadan önceki konumu neydi?

Kuzey kürdistanda 1974 Yıllarında Kürdistanın dört parçaya bölünmüş klasik bir sömürge olduğu ve ancak silahlı Mücadele ile kurtulabileceği görüşleri tartışılmaya başlandı. Bu tartışmaları kesinlikle Serok Alan başlatmadı. Hapihanelerden Tahliye Olan DDKO taraftarları ve Türk solunun liderlerinin trajik bir biçimde katl edilmesiyle aniden aktüel olan sosyalizm idelojinsini öğrenen Kürt gençlerinin ulusal sorununun sosyalizm tezlerini Kürdistan somut koşullarına indirgemeleriyle başladı ve yagınlaştı. Bu tezler etrafında giderek değişik kentlerde gruplar oluştu.
Serok Alan Ankara’ da anti sömürgeciliği tartışan grubun içinde yer aldı. Bu küçük grup içinde etkili olması, Ankara Yüksek öğrenci derneğinin yönetim kurulunda yer almasıyla ilintilidir? Araştırılması gereken konulardan biri Serok Alan’ ın bu derneğin yönetim kurluna nasıl seçildiğidir?
Tabi bundan önce hapishaneye girmesi,  çıkması, bursunun kesilmemesi okula devam edebilmesi, kendisinin deyimiyle önünün açılması, yine kendisinin deyimiyle „Türk MİT i ve ordusunu kullanarak örgütü kurdum” demesi, ileride ortaya çıkabilecek karanlık ilişkilerin önceden kılıflandırılarak  gizlenmesi maksatlıdır.

2) “Kürdistan devriminin yolu” broşürünü Abdullah Öcalan mı kaleme aldı? Ya da kim(ler)

Bu Broşürü kaleme alan bir komisyondur. Bu komisyon, broşürü Tuceli’de kaleme almıştır. Broşürü hazırlayanlar Mazlum Doğan, M. Hayri Durmuş, Duran Kalkan, Kesire Yıldırım ve Saime Aşkın dır. Broşür deki fikirler o güne kadar Kürdistanda verilen seminerler, bu seminerlerde tartışılan konular temel alınarak hazırlanmıştır.

3) İsveç devleti ve Olof Palme, Kürd sorununa duydukları yakınlık ve politik mültecilere sağladıkları imkanlar nedeniyle hedefe konulduğu belirtilmekt e Palme’nin öldürülerek cinayetin PKK’ye mal edilmesindeki amacın, PKK’nin kriminalize edilmesinin hedeflendiği belirtilmiş. Acaba Olof Palme öncesi PKK’nin, Avrupa’da başka cinayetleri yok muydu? Olof Palme olayından sonrada pek çok Avrupa ülkesinde kriminal olaylar gerçekleştirdi mi?

Olof Palme cinayeti dahil Avrupada işlenen pekçok cinayet ve Avrupadaki şiddet olaylarının çoğu PKK veya Kürt halk hareketinin terörist olarak damgalanması maksadıyla malesef  PKK liler eliyle PKK li kitle ve militanlara yaptırılmıştır. Bütün bunların sonucu olarak PKK ye terörist damgası vurulmuş ve bu damganın kalkmaması için hala  Kürt kitlesi ve militanları kullanılmaktadır.

4) Yine PKK, Kürdistan’daki sivil katliamları nedeniyle uluslararası düzeyde “terörist damgası” yemiş miydi?

Sivil katliamların neden yapıldığı ayrı bir araştırma konusudur. Ama bana göre özellikle PKK nin  Avrupa devletleri tarafından terörist olarak damgalanması  Şam da Serok Alan Türk derin devleti ve Suriye  Muhabaratının yönlendirmesi ve Avrupada sahnelenen şiddet eylemlerinin sonucudur.

5) Turgut Özal’ın, “devletin alışılmış imha politikası” dışında daha ılımlı bir yöntemle PKK şahsında Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini tasfiye etmek istediği biliniyor. Yine biliniyor ki Serok Alan bu tasfiye programına olumlu yanıtlar vermiş, ateşkes ilan ederek, genel af ve açık çalışma koşulları hazırlanırsa düze ineceklerini de pek çok kez duyurmuştu. Diyelim ki ERGENEKON, bu plana karşı çıktığı için Özal’ı zehirleyerek öldürdü. Acaba Serok Alan neden ERGENEKON’un açık tavrına rağmen Özal planına evet dedi? Serok  ERGENEKON’a tavır koyabilecek bir pozisyonda mıydı?

Ateşkeslerin öyküsü, Özal ın zehirlenmesi, Adnan Kahveci’ nin  Ve Eşref Bitlis’ in birer kaza sonucu! Gitmesinin nedenleri bu yazının kapasitesini aştığı için ileride başka yerde detaylı olarak aydınlatılacaktır. Ama Ergenekon un stratejisi ile Özal ekibinin stratejisinin birbiriyle çakışmadığı için Özal ekibinin tasfiye edilmediğini kimse bize kanıtlayamaz.

6) 12 Eylül darbesi Kürd sorununu bastırmak için yapıldıysa, Serok alan’ın ‘ın PKK’si neden palazlandırıldı? Tam da bütün Kürdistani örgüt ve hareketler ağır darbe almış, muhalefet neredeyse tümüyle ezilmişken, kitlelere yeniden umut ve direnç taşıyacak ve “her şeyin bitmediği” güçlü mesajını içeren 1984 silahlı ajitasyonu neden yapıldı?

Ne eskiden nede bu gün PKK demek Serok Alan demek değildir. PKK demek eylül öncesi yaklaşık olarak bir  milyon,  bu gün ise birkaç milyon Kürt demektir. Serok Alan bu potansıyelin içine Sömürgeci güçler tarafından yerleştirmiş bir Toraya atıdır. Ve  Serok Alan ı Kürt potansiyalinin içine yerleştirlenler, onun aracılığıyla mücadeleyi yanlış yönlendirerek, başarıya ulaşmasını engelleyerek, içten çürüterek, örgütü ve militanı hatta halkı kendi kendine zarar veren bir araç haline getirerek  kontrol altında tuttular. Yoksa Sedat arkadaşın anladığı gibi PKK demek  Serok Alan  demek olsaydı PKK yi bitirmek bir saniyelik işti.

Ama görüldüğü gibi öyle olmuyor Kürt sorunu Ortadoğunun hatta Dünyanın en büyük sorunudur. Onu bitiremeyeceklerini ve bastıramıyacaklarını bilenler, yönlendirerek bitirmeye, terörle eşleştirmeye göreye makanizmayı kurgulamışlardır.

7) Güney Kürdistan’da yaşanan yenilgi ile “ortaya çıkan boşluğun başkaları tarafından doldurulmaması ve Kuzey Kürdistan’da herhangi bir liderin olmaması nedeniyle”, Öcalan’ın ERGENEKON tarafından “ilk” lider olarak piyasaya sürdüğü iddiası ne derece gerçekçi olmaktadır? Kuzey Kürdistanda hemen her örgütün ve hareketin kendine göre bir lideri yok muydu? Güney hareketi yenilmişken, ERGENEKON neden “bağımsız birleşik Kürdistan ve silahlı mücadele” söylemiyle -kim için, kime karşı -yeni bir Kürd hareketi oluşturmaya karar verdi?

Kuzey kürdistanda her örgütün kendine göre liderleri vardı, senin deyiminle „kendine göre liderdiler.” Kendine göre liderlerinde lider olmadıkları 30 yıllık tarihi süreç tarafından kanıtlandı.

Sırlar Çözülürken PKK nin Ergenekon tarafından kurulduğu tezini red ediyor, tam tersine PKK nin klasik sömürge bir ülkede bağımsız bir Kürdistan devletini kurmak amacıyla Kürt gençleri tarafından uzun, çetin çalışmalar sonucu ete kemiğe bürünmek istenirken, Sömürgeci güçlerin ard arda gerçekleştirdikleri ustaca operasyonlarla Serok Alan’ ı ve başkalarının PKK içine sızdırarak hareket yönlendirilmeye başlandı bu yönlendirilme bu gün en açık şekilde hala devam etmektedir.

(*)ERGENEKON, devleti yöneten ‘görünmez devlet’,  anılmaktadır.

Sedat Günçekti  www.rizgari.com

Selim Cürükkaya

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu