Röportaj

Taz Gazetesi Sordu, Çürükkaya yanıtladı.

Erbil’de mahsur kaldığımı anlayınca, Kardeşim, Dr. Sait’in yaşamını anlatan bir roman yazmaya başladım. Kardeşim 1990- 2000 yılları arasında, Kürdistan dağlarında Türkiye’ye karşı Kürtlerin hakları için savaşmış bir komutandı.

Selim Çürükkaya / Bundan yaklaşık bir hafta önce Berlin’de yayınlanan sol eğilimli Taz gazetesi, e mail üzeri bana ulaşarak, Erbil’de mahsur kalmamla ilgili sorular sordu. Ben de yanıtlar verdim. Bu günkü gazetenin nushasında roportajımın haber halinde yayınlandığını gördüm. Konuyu yaklaşık olarak özetlemelerine rağmen röportajın tümünü vermedikleri için kendi köşemde sordukları soruları ve verdiğim yanıtları yayınlamayı uygun gördüm:

Taz -Türk devletinin sizi resmi olarak aradığını ne zamandan beri
bilmektesiniz? Son yıllarda seyahat ederken herhangi bir problemle
karşılaştınız mı?

Selim Çürükkaya / Diyarbakır Ağır ceza mahkemesinin benim hakkımda bir tutuklama kararının olduğunu biliyordum.(1) Ama İnterpol kırmızı listede adımın olduğunu önceden bir yerlede okumuştum, sonradan kalktığını tahmin ediyordum. Temmuz 2013 yılında ailem ile birlikte Tunus’a tatil yapmaya gittiğimizde dört saat kadar bizleri havalanında alıkoydular. Ardından, bir uçakla Berlin’e geri yolladılar. Nedenini sorduğumuzda, “Biz bilmiyoruz, merkez biliyor” dediler.

29.10. 2016 günü Erbil’den Viyana’ya gelirken, havalanında bir saat kadar alıkonuldum. Tekrar serbest bırakıldım. Nedenini sordum, söylemediler.

05.11.2016 Tarihinde pasaportumla Bremen polisine gittim. Dedim ki; “Pasaportumu bir inceleyin, İnterpol veya Avrupa-Pol tarafından aranıyor muyum?” Pasaportumu incelediler, “Türkiye ve Avusturya’da sorunun var” dediler.

Taz – Erbil’e hangi sebeple ve ne zaman seyahat ettiniz? Dönüşünüzü ne zaman
yapmayı planlıyordunuz? Erbil’de gözaltına alınmayacağınızdan nasıl emin
oldunuz? Bağdat üzerinden ya da komşu ülkelerden dönerken başınıza böyle
bir şey gelebileceğini düşündünüz mü?

Selim Çürükkaya: Erbil’e 19.10. 2017 günü Düsseldorf ‘tan kalkan uçakla geldim. Buraya gelmemin nedeni “IŞİD kurbanlarını anmak için Dünya konseri” hazırlık toplantısına katılmaktı. Daha önce de Erbil’e gelip gittiğim için gözaltına alanacağıma dair bir kuşkum yoktu. Bağdat, Türkiye, İran ve Suriye üzeri dönemeyeceğimi, biliyordum. Çünkü 25 yıldan beri, bu ülkelerle aram iyi değildi. Kitaplarımda ve makalelerimde bu ülkelerin politikalarını ve yöneticilerini çok sert biçimde eleştirmiştim. Erbil’ e gelirken, Irak tarafından Erbil ve Süleymaniye havalanlarının kapatılacağını bilmiyordum. “Işid Kurbanlarını anmak için Dünya konseri” ile ilgili toplantımız 29.10.2017 günü bitti. Aynı gün uçakların kalkması yasaklanmıştı. Bağdat Üzeri dönme konusunda araştırma yaptım, havalanının bilgisayarında adımın olduğunu öğrendim ve Erbil’de mahsur kaldım.

Taz-Erbil’de yaşam şu anda nasıl?

Selim Çürükkaya: Erbil’de mahsur kaldığımı anlayınca, Kardeşim, Dr. Sait’in yaşamını anlatan bir roman yazmaya başladım. Kardeşim 1990- 2000 yılları arasında, Kürdistan dağlarında Türkiye’ye karşı Kürtlerin hakları için savaşmış bir komutandı. 2000 Yıllarında PKK den ayrıldı. Almanya’ya gelip iltica etti. Dr. Sait, Daha önce Türkiye’de Tıp fakültesinde okumuştu. Bremen’de Hoch Schule de, sosyal pedogoji bölümünden mezun oldu. Alman vatandaşlığını kazandı. Hamburg’da İki adet kuru temizleme dükkanı vardı, yaklaşık olarak 15 işçi çalıştırıyordu. İŞİD Şengal’e saldırınca, “Ben Işid’e karşı savaşmaya gideceğim” dedi. Şengal, Naveran, Başika bölgelerine geldi. Özel bir birlik kurdu, onları eğitti ve Işid’e karşı iki yıl kadar savaştı. 26.10.2016 Günü mayın temizlerken, bir bombanın patlamasıyla yaralandı. Özel ambulans bir uçakla Koblenz askeri hastahanesinde tedavi görürken yaşamını yitirdi. Ben böyle bir insanın yaşadıklarının romanını yazıyorum şimdi.. Erbil’ de kendime çok, ama çok dikkat etmek zorundayım. Dışarı hiç çıkmıyorum. Yazmak, yemek yemek, spor yapmak dışında bir işle uğraşmıyorum.

Yaşamım bunlarla sınırlıdır.

Taz-Alman konsolosluğu size kırmızı bülten hakkında ne zaman bilgi verdi?

Selim Çürükkaya: Ben Erbil’deki Almanya konsolosluğuna gitmeden önce kızım Soma Madiya, Almanya P.E.N. Zentrum Geschaft Führerin Claudia Crause’ ye durumumla ilgili bir mektup yollamıştı. Bunun üzerine Bayan Crause Erbil’deki Almanya Konsolosluğunu bilgilendirdiğinden, konsolosluk bana aşağıdaki satırlarla termin verdi.

“Sehr geehrter Herr Cürükkaya, (sayın Çürükkaya) Sie können gerne morgen, Donnerstag, 2. November 2017, 13:30 Uhr, zum Generalkonsulat kommen. (Yarın perşembe 2. kasım 2017 saat 13 te Pasaportunuz ile birlikte konsolosluğa gelirmisiniz, Selamlar) Bitte weisen Sie sich am Einlass durch Ihren Reisepass aus.

Mit freundlichen Grüßen”

Verilen gün ve saatte Erbil’deki Almanya konsolosluğuna gittim. Erbil ve Süleymaniye’den uçakların kalkmadığını, Türkiye, İran, Bağdat ve Suriye üzerinden gidemeyeceğimi, Erbil’de mahsur kaldığımı söyledim ve yardım İstedim.

Konsolosluk yetkilileri Alman vatandaşı olduğum için pasaportumu kontrol ettiler, kopyasını çektiler. Pasaportun bir fotokopisini Berlin’e, bir fotokopisini Bağdat’taki Almanya konsolosluğuna gönderileceğini ve beklemem gerektiğini söylediler. Ben de teşşekür ederek konsolosluktan ayrıldım. Birkaç gün sonra e mailime gelen mektuptan adımın İnterpol kırmızı listede olduğunu anladım. Konsolosluktan gelen ikinci mektubu aşağıya alıyorum:

“Sehr geehrter Herr Cürükkaya, Hinsichtlich Ihres Eintrags bei Interpol werden Sie gebeten, sich direkt an das Generalsekretariat von Interpol in Lyon zu wenden und eine Löschung der türkischen Fahndung zu beantragen. Dort sollten Sie entsprechend Ihre Argumentation und Nachweise vorbringen. Das Generalkonsulat kann bei der Beantragung selbst nicht behilflich sein. Nachstehend nochmals die bereits übermittelten Daten über die Zuständigkeit bei Interpol, wo Sie eine Löschung beantragen können: Generalsekretariat INTERPOL, „Commission for the Control of Interpol’s Files (CCF)“, Lyon.
www.interpol.com”

(Özet olarak Liyon’ daki İnterpol merkezine baş vurun ve kendi adınızı kırmızı listeden çıkartın diyor?

Taz – Bu durumunuzun ne kadar süreceğini tahmin ediyorsunuz? Bir çıkış yolu
görebiliyor musunuz? Herhangi bir başka ülke üzerinden? Bu konuda
yeterli desteği alabiliyor musunuz?

Selim Çürükkaya: Benim buradan çıkmamın yolları şunlardır:

1. Almanya’nın Erbil veya Bağdat Konsoloslukları Bağdat yetkilileri ile görüşüp beni Bağdat’ta uçağa bindirebilirler. Zira Alman devlet yetkilileri, Türk devletinin İnterpol nezdinde benim hakkımda yaptıkları suçlamaların hiç birisinin doğru olmadığını çok iyi biliyorlar.

  1. Erbil veya Süleymaniye Havalanları açılırsa, yine Alman konsolosluğunun yardımıyla tutuklanmadan uçağa bindirilebilirim.

    3. Alman Hükümetinin yetkilileri ve Avukatım bir an önce adımı İnterpol’ün kırmızı listesinden çıkarabilir, o zaman konsolosluk aracılığıyla Bağdat üzeri gelebilirim.

    4. Alman Aydınları, Alman basını, politikacıları, Türkiye’nin baştan sona kadar yalan olan İnterpol suçlamalarını gündeme getirip bir çözüm bulabilirler. Ben Alman vatandaşıyım, Alman Hükümetinden destek bekliyorum.

    Taz – Sizce Türk devletinin sizi aramasının sebebi nedir? Sizi 1991’den beri
    siyasi ve finansal olarak PKK’yi desteklemekle suçluyorlar. Fakat siz
    1993’de PKK’den ayrıldığınızı belirtiyorsunuz. 1991 ve 1993 arasında
    yaptığınız ve sizi suçlayabilecekleri faaliyetler var mı?

Benim yazdıklarımı okuyan her kes, bilir ki ( Bunu en iyi Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bilir) Ben 01. Mayıs 1980 tarihinde Diyarbakır’da siyasi nedenlerle tutuklandım. 1991 Mayıs ayının başında Bartın cezaevinden tahliye oldum. Haziran 1991 tarihinde yasadışı yollarla Meriç Nehri üzerinden Atina’ya, Haziran ayının sonunda PKK kampının olduğu Bekaa vadisine ulaştım.

Burada tam olarak sekiz ay kaldım. Öcalan ile farklı düşündüğümden dört ay boyunca bir nevi gözetim altındaydım. Dört ay sonra, Kamptaki gerillalara teorik dersler verdim.

07.03.1992 Tarihinde sahte bir pasaportla, Şam’dan Frankfurt’a geldim. PKK nın Avrupa’daki basın sorumluluğunu üstlendim. Mayıs, 1992 tarihinde BONN da iltica başvurusu yaptım. 07.03 1993 tarihinde tekrar Sahte bir pasaportla Frankfurt’ tan Şam’a uçtum. 28 Mart 1993 tarihinde Şam’da Öcalan’ın talimatıyla tutuklandım. Lübnan’ın Bar Elias kasabasında PKK nın bir hapishanesine konuldum.

Burda bana zorla Öcalan’ı öven bir kitap yazmayı dayattılar. Ya yazacak, ya da öldürülecektim.

Yazmadım.

05.07.1993 günü tutulduğum hapishaneden kaçarak aynı gün Beyrut’a gittim. Burada Almanya konsolosluğundan yardım istedim. Yeterince dil bilmediğimden durumumu izah edemedim.

Kızılhaç ve Birleşmiş Milletler’in Beyrut’taki temsilciliklerine sığındım. 1993 Kasım ayının sonuna kadar bu kurumlarının denetiminde kaldım. Alman PEN’i, Uluslararası gazeteciler birliği, Af Örgütü, Günter Wallraff, Kürt PEN’ in başkanı Hüseyin Erdem ve adını burda yazmadığım bazı kişilerin yardımı, Alman Hükümetinin onayı ile Almaya’ya geri geldim.

Türk devleti neden beni suçluyor? Sorunuza gelince; bildiğiniz gibi ben 1993 Yılının Ağustos ayında Beyrut’ta iken “Apo’nun Ayetleri” adlı bir kitap yazmıştım. Bu kitap daha sonra Günter Wallraff’ın yardımı ile Almanca olarak “PKK Die Diktator Des Abdullah Öcalan” adıyla yayınlandı.

Ben bu kitapla Kürt halkına ve Alman kamuoyuna Abdullah Öcalan’ın bilinmeyen bir yüzünü göstermiştim. Öcalan 1999 yılında Türkiye’ye gidip teslim oldu ve sergilediği tavırla benim kitabımda anlattıklarımı doğruladı.

Öcalan ve Türkiye’nin ortak korkusu, o tarihlerde şudur: Öcalan’ın hainliği giderek anlaşılacak, Selim Çürükkaya, Almanya hükümetinin desteğini (2) de alarak, Kürt halkını ikna edecek ve Kürt sorunun çözümü için siyasi bir yol bulacak, bu da bir Kürt devletinin kurulması ile sunuçlanacaktır. Bunun olmaması için İnterpol kırmızı listeye Selim’in adını pek çok cinayet işlemiş bir kişi olarak geçirip terörize etmeyi düşünmüş olabilirler.

Taz – BKA’ya gelen belgede yöneltilen kişisel suçlama, “PKK-WEJIN’ e büyük miktarda Keleşnikow ile ona ait mermiyi 1991 den 1995 yılları arasında tedarik etmiş olmak.” Bu suçlamaya karşı neler söylemek istersiniz?

Selim Çürükkaya“PKK VEJİN” adı, 1991 tarihinde, Abdullah Öcalan ve onun egemen olduğu PKK ye muhalefet eden Mehmet Cahit Şener’ tarafından Öcalan’a karşı kaleme alınan yazılarda kullanıldı. Zaten 1991 Yılının Kasım Ayında PKK ile Suriye istihbaratının ortak eylemi ile Mehmet Şener Kamışlı’da öldürüldü. “PKK VEJİN” Mehmet Şeneri’n öldürülmesi ile bir ad olarak kaldı.

Ben bu örgütün üyesi olmadım. Sadece Mehmet Cahit Şener’in haksız yere öldürüldüğünü yazdım. “PKK VEJİN” 1991 yılından bu güne kadar tek bir silahlı eylem yapmamıştır. Ben PKK’den Ayrılınca, Almanya ya geldim. Yazdığım Kitaptan dolayı Abdullah Öcalan Hakkımda ölüm kararı almıştı (3) 10 Yıl boyunca Almanyada gizli yaşadım. O dönem Alman PEN in yetkilileri, Günter Wallraff, Alman İç İşleri bakanları benim durumumu çok yakından bilir. Almanya’dan, olmayan “PKK vejin’e” olmayan‘ Keleşkof transport etme’m kocaman bir yalandır.

Taz: Onun dışında PKK’nin 1991-1995 arasında yaptığı faaliyetler sıralanmış
ama sizi doğrudan bu suçlarla itham etmiyorlar. Siz de zaten
yazılarınızda bu tarihlerde Suriye’de ve ardından Almanya’da olduğunuzu
yazmıştınız:

Selim Çürükkaya: Hayır Türkiye’nin benim hakkında İnterpol’e verdiği suçlama listesinde 1991 ile 1996 yılları arasında tam olarak 20 eylemle 50 kişi öldürdüğümü söylüyorlar.

Örneğin Nisan 1995 tarihinide benim Adana Dörtyol’da 7 köy korucusunu öldürdüğümü yazmışlar.

Oysa ben ve Eşim Aysel 1995 Nisan ve Mayıs ayında, kalacak yerimiz olmadığından (Yazdığım kitaptan dolayı PKK benim hakkımda ölüm kararı almıştı, Kitabımı okuyan okuyucular Bremen ve Hamburg’da saldırıya uğrayarak komalık olmuştu) (4) Günter Wallraff’ın Onkel’deki evinde kalıyorduk. Günter Wallraff bunun tarihi tanığıdır.

Size soruyorum, nasıl oluyor da, ben hem PKK tarafından Öldürülmek için aranıyorum, bu yüzden Günter Wallraff’ın evinde kalıyorum, hem de Adana Dörtyol’a gidip PKK gerillası olarak 7 kişiyi öldürüyorum?
(Türkiyenin İnterpol’e sunduğu belge)

1993 Eylül ayında Birleşmiş Milletler Lübnan Temsilciliği ve Kızılhaç Lübnan bürosunun kontrolünde Lübnan’ın Hasrun kasabasında bir kilisede kalmama rağmen, Türk devletinin İnterpol’e sunduğu raporda ben; Türkiye’de askeri karakol basmışım!

Peki hem Lübnan da Birleşmiş Milletlerin himayesinde olmak, hem de Türkiye ‘de askeri karakol basma eylemine katılmak nasıl mümkün oluyor? (Türkiye’nin İnterpol’e sunduğu belge)

Taz: 26 Kasım’da yazdığınız yazıda, yukarıdaki suçlamalarla ilgili, bir
gazeteci arkadaşınızın sizi kardeşiniz Sait Çürükkaya ile karıştırmış
olabileceğini yazmışsınız. Bunu biraz açıklayabilir misiniz?

Selim Çürükkaya: Yazdığım yüzlerce makalem ve kitaplarımda, ben cezaevinden tahliye olup yurt dışına çıktıktan sonra bir daha Türkiye’ye gitmemişim. 1991 Haziranından sonra Türkiye topraklarına ayak basmayan ben, nasıl Türkiye’ye gidip 50 kişi öldürebilirim ki?

Türkiye neden böyle yapmış olabilir? Bunun iki nedeni vardır.

Birincisini yukarıda anlattım.

Abdullah Öcalan Türkiye’ye 1999 yılında dönünce, Öcalan’ın korkusu devletin korkusu oldu. Bu korkudan dolayı, beni terörize etmek için İnterpol kırmızı listeye adımı geçirdiler.

İkincisi, çok az bir ihtimaldir, ben ile Kardeşim Sait Çürükkaya’yı karıştırdılar. Çünkü kardeşim Dr. Sait Çürükkaya 1991 yılından 2000 yılına kadar PKK nın gerilla komutanıydı. Ve dağda savaşıyordu.

Türkiye’de hukuk devleti olmadığı için kolaylıkla bir kardeşin yaptığı eylemlerin intikamını diğer kardeşten alabilirler.

Bizim aile daha önce böyle bir örneği yaşamıştır. Eşim Aysel Öztürk 1986 yılında Diyarbakır Cezaevinden tahliye olduktan sonra tekrar tutuklanıp işkence görmemek için dağa çıktı. Oradan Bekaa vadisine gitti.  Bekaa’dan Almanya’ya gidip iltica etti. Aysel’i yakalayıp öldüremeyen Tük askerleri, 27 temmuz 1992 günü kız kardeşi Ayten Öztürk’ü kaçırdılar. 08. Ağustos 1992 günü, kafa derisi yüzülmüş, gözleri çıkarılmış, burunu ve dudakları kesilmiş halde bulundu.(5) Böylece Aysel’e duyulan kinin intikamını Ayten’den alan bir devlet, Sait’e duyulan kinin intikamını kolaylıkla Selim’den alır.

Alman tv Selim in durumunu anlatıyor. 6.

  1. https://madiya.net/index.php?option=com_content&view=article&id=622:tuerkiye-de-adalet-var-mi&catid=50:makalelerim&Itemid=67

2) https://ruclip.com/video/-04AZoX2fzo/abdullah-%C3%B6calan-almanya-su%C3%A7%C3%BCst%C3%BC-yakaland%C4%B1.html
3) http://www.taz.de/!1538960/

4) http://www.taz.de/!1538960/

5) https://madiya.net/index.php?option=com_content&view=article&id=538:aytenin-doyas&catid=48:belgeler&Itemid=64

6.

https://www.ardmediathek.de/tv/Mittagsmagazin/Haftbefehl-gegen-deutsch-t%C3%BCrkischen-Schr/Das-Erste/Video?bcastId=314636&documentId=47572256

Çok sağolun
Saygılarımla

Röportajın Yazınlanan haberi:

Selim Çürükkaya’nın artık yeni kitabını yazmak için bolca zamanı var. Erbil’de tanıdıklarının misafir odasında kalan Çürükkaya, kendisininkinden de çalkantılı bir hayatı olan küçük kardeşinin hikayesini kitaplaştırıyor. Çürükkaya her sabah uyandığında jimnastiğini yapıp, kahvaltıdan sonra oturup akşama kadar yazı yazıyor. Kardeşi Said’in PKK’de geçirdiği günlerini, Almanya’ya kaçışını, Peşmerge olarak Irak’a geri dönüşünü ve İŞİD’in döşediği mayınlardan birine basarak hayatını kaybedişini. Muhtemelen kalın bir kitap olacak… Selim Çürükkaya’nın kötü şansı devam ederse, yazdığı kitap, misafir odasından çıkamadan bitecek.

Hamburglu yazarın bir sorunu var: 63 yaşındaki Alman vatandaşı Eylül ayından bu yana Erbil’de mahsur kalmış durumda. Kuzey Irak seyahati esnasında Türkiye devletinin onu İnterpol aracılığıyla aradığını öğrenmiş. Ne Erbil, ne de Alman makamları bu tutuklama kararını hayata geçirmek için bir girişimde bulunmamış olsa da Çürükkaya Hamburg’a dönmeye kalktığı takdirde- örneğin Bağdat üzerinden yapacağı yolculuk esnasında- gözaltına alınma ihtimali oldukça yüksek.

„Absürt bir durum“

Türkiye, Hamburglu yazarı PKK’ye yakın olan bir örgütün terör eylemlerine destek vermekle suçluyor. PKK’de yüksek görevler üstlenmiş olan Selim Çürükkaya bu yüzden onbir yılını Türkiye hapishanelerinde geçirmiş. Çeyrek yüzyıl önce PKK ile bağlarını koparan Çürükkaya, eski örgüt üyelerinin gözünden düşmüş. Ünlü gazeteci Günter Wallraff, „Arkadaşım Selim’i geçmişi nedeniyle tekrardan kırmızı bültenle aramak absürt bir durum. İnterpol yine Erdoğan’ın işbirlikçisi rolünü üstlenmekte,“ ifadelerini kullanıyor. Wallraff, 1995 senesinde Çürükkaya ile tanışmış ve onu PKK’den korumak için aylarca Köln’de saklamış.

Bu dönemde Çürükkaya’nın hayatı, kendi hikayesini yazdığı bir kitaptan dolayı tehlikeye girmişti. Çürükkaya, Kürt bir ailenin oğlu olarak Türkiye’nin Güneydoğusunda dünyaya gelmiş, PKK’nin üyelerinden biri olmuştu. 1980’de bu yüzden hapse girmiş, ancak 1991 yılında serbest bırakılıp tekrar örgüte katılmıştı. Çürükkaya, PKK kamplarında geçirdiği aylarda gördüklerinden sonra şoka uğradığını yazmıştı. PKK’nin Abdullah Öcalan yönetiminde „adeta Stalinist bir tarikata“ dönüştüğü kanaatindeydi.

Çürükkaya’nın anlattığına göre Öcalan’ı eleştirenlere hapis cezası ya da sorgusuz sualsiz infaz cezaları veriliyordu. Birlikte hapis yattığı arkadaşı Mehmet Şener, hapisten çıktıktan sonra Öcalan’a muhalefet ederek „PKK/Vejin“ („ PKK/ diriliş“) ismini taşıyan bir hareket başlatmıştı. Şener, 1991 yazında hakkında idam cezasını verilmesinden bir hafta sonra Suriye’nin Kamışlı ilçesinde suikaste uğradı. Çürükkaya, arkadaşıyla aynı fikirde olsa da kitabında idamı kendisinin de onayladığını itiraf ediyor; „Ne düşündüğümü söyleseydim beni de öldürürlerdi.“

Çürükkaya iki senenin ardından Almanya’ya giderek, PKK’nin propagandasını yapma görevini üstlendi. 1993’de görevinden ayrılıp kitabını yazmaya başladı ve örgütün ölüm listesine alındı. Almanya’da uzun süre saklandıktan sonra iltica hakkına başvurup, sonrasında da Alman vatandaşı oldu.

İki arada bir derede

O günden beri Çürükkaya iki arada bir derede hissediyor kendini. Bir yandan Öcalan’ı eleştirdiğinden, diğer yandan Türkiye devletini eleştirdiği için tehlikede. Erbil’e gitmeden bir hafta önce, kardeşinin defnedildiği Bingöl’deki mezarı üzerinden buldozer yürütülmesine karşı duyduğu öfkeyi dile getirdiği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yazdığı açık mektupta:„Sizin yaptıklarınızı yapan zalimlerin acı akıbetleri, mutlaka sizi bir yerde arayıp bulacaktır,“ ifadelerini kullandı.

Belki de bu gibi cümlelerden dolayı Türkiye devleti, PKK’yi eleştiren Çürükkaya’yı hiç bir zaman affetmedi. Türkiye’de onun hakkında yıllardan beri tutuklama kararı var. Çürükkaya, başka ülkelerde de sorun yaşayabileceğini 2013 yılında ailesiyle tatile gittinde fark etti. Tunus’a giriş yaparken polisler havaalanında gerekçe belirtmeden onu ve ailesini dört saat boyunca alıkoyduktan sonra Almanya’ya geri gönderdiler.

Kuzey Irak’a yaptığı seyahatler ise şimdiye kadar daha emniyetli görünüyordu. Çürükkaya, Irak Kürdistan’ındaki emniyet güçleri tarafından hiç tutuklanmadı. 19 Eylül’de de Düsseldorf’tan Erbil’e giderken her şey normal gözüküyordu. Planı, “İŞİD kurbanlarını anmak için Dünya konseri“nin hazırlık toplantısına katılıp, iki hafta sonra Almanya’ya geri dönmekti.

Tesadüf eseri planları altüst oldu. 25 Eylül’de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi bağımsızlık referandumu düzenledi. Bağdat merkezi hükümeti tepki olarak 29 Eylül’de Erbil havaalanınını uçuşa kapattı. Çürükkaya’nın Irak’tan çıkması için Bağdat üzerinden uçması gerekiyor fakat kendisi Tunus’ta yaşadıklarından dolayı bu yolculuğu yapmaya tereddüt ediyor.

Ya Bağdat polisi onu bir hücreye tıkıp Türkiye’ye iade ederse? Çürükkaya, emin olmak için Alman konsolosluğunda bir randevu isteyip, orada durumunu anlattı. Bir gün sonra hukuk bürosundan bir e-posta geldi. „Elimizdeki bilgilere göre Türkiye, PKK ile bağlantılarınız ile ilgili hakkınızda dünya genelinde kırmızı bülten çıkartmış.“

Kırmızı bülten meselesi

İnterpol ile çalışan her devlet, İnterpol’ün genel sekreterliği üzerinden kırmızı bülten ile arama hakkına sahip. Diğer üyeler ise aranan kişiyi tutuklamak ya da iade etme konusunda özgürler. İnterpol merkezi, iade ya da yakalama kararının öngörülen talimatlara uygun olup olmadığını denetlemek ve politik sebeplerle arananları „ayıklamakla“ yükümlü. Pratikte, yine de gözden kaçan iade talepleri olabiliyor.

Çürükkaya ile ilgili hazırlanan kırmızı bültende ne yazıyor? Kasım ortasında Almanya’daki avukatına Eyalet Kriminal Daire’den bir bilgi ulaştırılıyor. 14 Haziran 2011’de Türkiye tarafından verilen arama kaydındaki suçlama şu: „ PKK/Vejin için 1991-1995 arası Kalaşnikov marka silahlar için para temini.“ Mektupta yer alan bir diğer suçlama ise, aynı dönemde PKK’nin düzenlediği 21 suikast girişimine dahil olmak.

PKK/Vejin, 1991’de Öcalan’a karşı çıkan ve liderlerinin idam edildiği örgüt? Acaba yazar, Öcalan’la yolları ayrıldıktan sonra bu örgütü desteklemiş ve silah için para toplamış olamaz mı?

“PKK/Vejin“ Mehmet Şener’in öldürülmesinin ardından bir ad olarak kaldı. Ben bu örgütün üyesi olmadım. Sadece Mehmet Şener’in haksız yere öldürüldüğünü yazdım. Almanya’dan, gerçek olmayan “PKK/Vejin’ için gerçek olmayan ‘Kalaşnikov’lar için para toplamam kocaman bir yalandır.“

Suikast girişimlerine dahil olmasıyla ilgili de ortada herhangi bir kanıt yok. Alman makamları bunu göz önünde bulundurarak ne iade isteğine uyuyor, ne de Çürükkaya’yı Almanya’da mahkeme karşısına çıkartıyor. Fakat yardımcı oldukları da söylenemez: 2011 yılında Çürükkaya’nın kırmızı bültenle arandığına dair kendisine bilgi vermeyip, aynı zamanda da İnterpol’e iade isteğinin silinmesi konusunda da baskı yapmıyorlar.

Biraz zaman alabilir

Alman Konsolosluğu, Çürükkaya’nın Kasım ayında kendilerini ziyarete gitmesinin ardından harekete geçiyor. Federal Kriminal Dairesi, İnterpol’a aynı gün aranan kişiye Almanya’nın ltica hakkı verdiğini ve ardından vatandaşlık verdiğini bildiriyor. Alman Konsolosluğu, Irak polisinden koruma talep ediyor. Fakat bu girişim başarıya ulaşmıyor. Aralık ortasında konsolosluktan gelen bilgiye göre „Bağdad üzerinden çıkış şimdilik sorunlu gözüküyor.“

Böylece Erbil’deki misafir odası yazar için bir bekleme salonuna dönüşüyor. Çürükkaya’nın avukatı, İnterpol’e iade talebini silmesi için başvuruda bulunmuş. Fakat bu kararın çıkması biraz zaman alabilir.

İkinci seçenek, bir gün Erbil’den Almanya’ya giden uçakların yeniden kalkması. Bunun için Bağdat yönetiminin onayı gerekiyor. Bu kararın çıkması da biraz zaman alabilir.

http://www.taz.de/!5472866/

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu