Portreler

Politik Paranoya

Herkesin tehlikeli olduğunu, kendisine komplo kurmaya çalıştığından şüpheleniyor ve kendisini korumak için muhafızlar tutuyor, bir müddet sonra muhafızlardan da korkuyordu.

Selim Çürükkaya / Tapınak üyelerinin yerleştiği vadi ve ormanlık alanda aramalar yapılır, belge ve bulgulara el konulur, daha önce tarikattan kaçıp kurtulan kişiler bulunur. Bunlar ABD’nin New Jersey Tıp okulunda psikolojik tedaviye alınır. Olayın bütün boyutları ele geçen belgelerden ve tanıklardan öğrenilir. Lider Jim Jones Kimdir?  Bu kadar kişi üzerinde denetimi nasıl sağladı? O­nları ölüme kadar nasıl götürdü? Veya bu kişiler; yaşamlarını neden liderlerinin dudakları  arasından çıkan bir söze teslim ettiler?

Guyana ormanlarında yaratılan toplumsal sistem nasıldı?Hiçbir psikolojik sorunu olmayan, aklı başında olan, bu kadar insan, bu toplumsal sisteme nasıl boyun eğdi?
Bu sorulara yanıt bulmak isteyen psikologlar önce Lider Jim Jones‘in kişiliği üzerinde durdular.  Jones, Narsist, karizmatik ve paranoyak özelliklere sahipti.  Küçük yaşlarında annesi güçlü bir kadınken, babası birinci dünya savaşında hardal gazıyla sakatlanmış olarak eve dönen zayıf ve pasif bir kişiydi. Jim Jones müritlerine sık sık „annem bana, ‘benim evlenmemin tek nedeni bir kurtarıcı doğurmak içindir’ derdi.”

Ve küçükken yaşadığı yalnızlığı, müritlerine yaptığı uzun konuşmalarında, şöyle anlatırdı: „İlkokul üçüncü sınıfının sonunda öldürmeye hazırdım. Yani öyle saldırgan ve düşmanlık doluydum ki, öldürmeye hazırdım. Kimse bana sevgi ve anlayış göstermedi. O Indiana günlerinde, çocukların ana ya da babaları okul gösterilerinde çocuğuyla birlikte okula gitmek zorundaydı. Bir çeşit okul faaliyeti vardı ve herkesin Allah‘ın belası ana babası oradaydı, ama benimkiler yoktu. Ben orada tek başıma duruyordum. Tek başıma ve yalnızdım.”

Jones iyi bir Hristiyan olarak büyüdü ama gençlik yıllarında ruhuna Lenin girdi. Bir ara farklı ırklara ilgi duyan Metodistlerin kilisesine gitmeye başladı, zayıflar, zor durumda olanlar, kafası karışıklar, itilmişlere el uzattı. O­nları bazı dini kurumların etrafında birleştirdi. Giderek kariyer sahibi oldu. 1960 yılında Indianapolis İnsan Hakları başkanlığına seçildi. Ardından San Fransisko konut idaresi başkanlığına atandı. Amerika’nın önde gelen Yüz Din adamı listesinde yer aldı. Martin Luter King ödülüne layık görüldü ve büyük bir Amerikan gazetesi o­nu, yılın humanisti seçti. Jones şöhretinin doruklarındayken aşırı korkmaya ve çevresindeki insanlardan kuşkulanmaya başladı.

Herkesin tehlikeli olduğunu, kendisine komplo kurmaya çalıştığından şüpheleniyor ve kendisini korumak için muhafızlar tutuyor, bir müddet sonra muhafızlardan da korkuyordu. En son olarak, kendisini bir nükleer patlamaya inandırdı. Ona göre bir nükleer savaş çıkacak ve insanlar yok olacaktı. Kendisine güvenli bir yer aramaya başladı. Brezilya‘ya taşındı. Burada korkuları daha da büyüdü; öyleki bir uçak sesi duyduğunda nükleer savaşın başladığına inanıyor, korkudan titriyordu. Kendine bir yer arama kararına vardı. Kendi yağıyla kavrulacak, kendi yaralarını saracak, medeniyetten uzak bir yerde kendi tarikatının üyeleriyle yaşayacaktı. Nükleer bir savaş patlarsa kendisi ve sürüsü bu savaştan zarar görmeyecek ve insanlık yok olunca kendisi ve Halkın Tapınağı tarikatı yer yüzüne egemen olacaktı, ama kendi yasalarıyla… Guyana hükümetine baş vurdu. O’na ve tarikatına Antillerdeki ıssız ormanlarda bir yer verdiler. Jones bu kervan geçmez, kuş uçmaz yerde yüz kadar yandaşıyla birlikte cemaatini kurdu. Cemaatin ilk yasaları şunlardı:

1- Evlilik ve diğer aile bağları kesinlikle olmayacak. Tüm totaliter rejimlerde olduğu gibi, burada da aile ve aile bağları birliğe karşı bir tehditti.

2- Cinsel ilişki özendiriliyordu. Jones, kadınların çoğuna kendilerini cinsel açıdan Jones için hazır tutmalarını öğütlüyor ve erkek müritlerinin gözleri önünde eşleriyle sevişerek, evlilikleri aşağılayarak yıkıyordu.

3- Bir iç casusluk sistemi kurarak müritlerinin bütün hareketlerini kontrol ettiriyor ve o­nlarla ilgili tüm bilgileri alıyordu.

4- Müritlerinin dış dünya ile ilişkilerini kesin yasaklamıştı. Sadece o­nlara verdiği vaazlarla dış dünyayı kendisi müritlerine anlatıyordu.

5- Daima, topluluğu dış dünyadan gelecek bir saldırı konusunda korkutuyordu. Dış dünyadan yalıtılmış, bu kapalı toplumda her gece kendi büyüklüğünü açıkladığı ve müritlerini küçük düşürdüğü özel dini ayinler yapıyordu.

Daha çok bir azarlamaya benzeyen ‘vaazlar‘ ı ve müritlerini köle gibi elinde tuttuğunu ortaya koyuyordu. Hepiniz sürüngensiniz, hayvanlardan bile aşağılıksınız. İsteseniz şakşakçılık yapabilirsiniz, ama şakşakçılığınız beni hasta ediyor… Barış, barış… Ben çok daha önemli bir şeyle meşgulken, siz şamata yapın. Çünkü ben, neyin ne olduğunu biliyorum. Sevgilim ve ben büyük planlar yaptık. Sizi aptallar, şimdi size bakmak istiyorum çünkü benim ne kadar akıllı olduğumu bilmiyorsunuz. Sizin ihanetiniz için uzun zaman önce planlar yaptım. Çünkü kominizmden başka hiç bir şeye güvenmeyeceğimi biliyordum. Kominizm ve benim içimdeki ilke, yani ben!

Jones her gün saatlece müritlerine konuşuyor ve o­nları dış saldırıyla korkutuyor sonra vaazlerini topluluğa eğitim çalışmaları olarak okutuyor ve o­nlara anlattırıyordu. Bir gün Jones’in bazı müritleri firar ettiler. Bu ormanlıkta olan bitenleri anlattılar. Anlatılanların bazıları abartma olarak görülebilir ama korkunç şeylerdi. Tarikatın bazı üyelerinin aileleri, yakınlarının orada hapiste tutulduklarını ifade ettiler.

Bu söylentiler üzerine, San Fransisko Senatörü Leo Ryan, tarikatın yerleştiği yeri ziyaret edeceğini açıkladı. Yıllardır dış bir saldırıyla korkutulmuş, bütün dünyayı kendilerine düşman olarak algılamış tarikat topluluğu, Senatörü karşılarında görünce saldırıya geçmiş ve senatörü yanındaki kişilerle birlikte öldürmüştü. Bu öldürme olayı Jones ve tarikat üyelerinin korkularını doruğa çıkarmış ve sağ hiç bir tanığın olmayacağı son vaizini vererek, müritlerini ikna etmiş ve hep birlikte zehirli içeceği içerek, nükleer savaş sonrası bütün insanlardan önce dünyaya gelip Halkın Tapınağı tarikatını kurmak üzere ölmüşlerdi…

Jones’in müritleri üzerinde bu kadar etkin olmasının nedenini araştıran psikologlar, Antiller’de kurulan bu toplumsal düzenin özelliklerini şöyle sıralamışlar:

a- Gelirlerin denetimi: Halkın tapınağına katılan müritler bütün mal varlıklarını, hatta yaşamlarıyla ilgili her şeylerini Jones’e teslim etmişti, artık bundan sonra Jones o­nları besleyecekti. Bununla zoraki bağımlılık uygulamaya geçmiş oluyordu.

b- Aile bağlarının zayıflatılması: Jones karı ve koca arasındaki bağları sistematik bir şekilde zayıflattı. Evlilik dışı ilişkileri özendirdi. Müritler o­na baba demek zorundaydı. Tek sevgi odağı o olmalıydı.

c- Sosyo politik sınıf sistemi: Tarikat içinde bir iktidar piramidi vardı. En tepede Jones, o­nun altında “Planlama komisyonu” ve muhafızlar, en alttaysa sıradan insanlar.

d- Hareketin denetlenmesi: Tarikatı terk etmek coğrafi açıdan zaten çok zordu. Üstelik Jones oradan ayrılmayı ihanetle eş tutuyor ve ağır cezalar uyguluyordu.

e- Sözlü ifadenin denetimi: Açık eleştiri çok şiddetle cezalandırılıyordu. Casus ve muhbir ağı farklı fikirleri Jones‘e bildiriyordu.

f- Öğrenmeyi denetleme: Dışardan hiç bir bilgi alınmasına izin verilmiyordu, sürekli beyin yıkamaya eşdeğer bir eğitim çalışması sürüyordu.

g-Duygusal denetim: Tarikat içinde düzenlenen toplantılar çok korkutucu deneyimlerdi. Kitle duygularının birbirlerine bulaşmasındaki olağanüstü gücü yansıtırlardı.

Bu toplantıların şiddeti, muhalefet edenlerin herkesin önünde cezalandırılmasıyla artardı. İzleyicilerin kurbanları yuhalaması, saldırganla özdeşleşmesi özendirilirdi.

(Yararalanılan eser, Politik Paranoia, Doğan kitap, Altın Matbaacılık İstanbul, yazarlar. ROBERT s: Robins, DR.Jerrold M.Post, sayfa 131-136)

03.11.2004

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu