Güncel

Savunma Yürüyüşü Ve Anıtkabir

Bay Muhalif / Duymadım ki, televizyonlardan izlemedim ki, hatta gazetelerden okumadım ki, Türkiye’de Baro Başkanları savunma yürüyüşü yapmışlar. Benim Anıtkabir kapıma kadar gelmişler.

Kabrimin merdivenlerinde toplu halde resim çektirdiklerinde, dertlerini pankartlarla bana anlatmaya çalıştıklarında, adamların, daha doğrusu koskocaman Baro Başkanlarının yanlış adrese geldiklerini anladım, ama onlara anlatacak dilim yoktu! Çünkü bir ölüyüm ben! Eğer ki, konuşabilseydim, onlara diyecektim ki, “Be hey akılsızlar, hepiniz hukuk okumuşsunuz, adaletin ne olduğunu da biliyorsunuz!

Bula bula beni mi buldunuz?
Utanmadan gelip Recep Tayip Erdoğan’ı ve AK Partiyi bana şikayet ediyorsunuz!

Benim dönemimde ne adalet, ne hukuk,  ne de insan hakları vardı. Baro bile yoktu!

 Sizin yerinize Recep Tayip Erdoğan ve AKP yöneticileri gelseydi daha anlamlı olurdu. Recep Tayip Erdoğan Anıtkabrimin merdivenlerinde bana seslenseydi, “ey yüce atam ben bu ülkede hukuksuzluğu nasıl egemen kılarım, adaleti nasıl ortadan kaldırırım deseydi, ona ve AK Partililere diyecektim ki:

“Evlatlarım, tarihinizden ve o çok özendiğiniz atalarınızdan ders alınız. Ben cumhuriyeti daha yeni kurmuştum. Duydum ki Konya halkı, dindardır ve cumhuriyetime karşıdır. Hemen meclisi topladım, şöyle bir karar aldırttım yüce meclisime, ‘bütün bir Konya bölgesi irticaya müsait bir bölge olduğundan gericiliğe müsait bir zemin oluşturulduğundan Konya halkının bütünüyle tutuklanmasına!’

 Meclisin bu kararından hemen sonra Üç Ali’yi (üç deliyi) yanıma çağırdım. Bunlardan biri Kılıç Ali’ydi, kendisi de soy ismi gibiydi, hakimden ziyade benim kılıcım sayılırdı. İkincisinin Adı Necip’ti, soyadı Ali’ydi. (Kirli Ali)  Üçüncüsünün adı ise Kel Ali’ydi. Üçünün de hukuk bilgisi yoktu ve ben adaleti bu üç deliye teslim etmiştim.
Ne yaptılar Konya Halkına, biliyormusunuz?

Nerden bileceksiniz? Yine ben söyleyeyim:

 Üç gün içinde Konya ve çevresin de 2 bin 300 kişi tutukladılar. 805’ini, yine üç gün içinde idam ettiler. Bin 495 kişiyi de kürek, kala, bende ve ömür boyu gibi çeşitli cezalara çarptırdılar. O zaman Konya’nın nüfusu ne kadardı ki?

Geriye dul kadınlar ve babasız çocuklar kaldı.

Üç Ali istiklal mahkemeleri adına kendilerine verdiğim görevleri yerine getiriyorlardı.

Muhalefeti susturuyor, yazarlardan yayıncılara, saltanatı savunanlardan, muhafazakârlara kadar herkese korku salıyorlardı.

 Aslında bir ara mecliste benim ve bu Mahkemelerin hatta Üç Ali’nin uygulamalarına karşı çıkmak isteyenler oldu.

Derhal meclisi fesih ettim.

11 Ağustos 1923’te yeni bir meclis kurdum. Bu meclise muhalif olabilecek kimseleri almadım.

Muhalif olan şerefsizlerin tümünü tasfiye ettim. Ben İnkılap yapacağım dedim. Kılıcım, Kılıç Ali inkılabımı şöyle tarif ediyordu: ‘İnkılâplar; suçlular, hainler hatta şu veya bu nedenle vücudu zararlı olanlar kısacık mahkemelerden sonra öldürüldükleri zaman oluyor’ diyordu.

Kürdistan’da kurduğum mahkemelerde ise savunma makamı da, tanık da yoktu. Yani sanıkları savunacak avukat yoktu. Kimse tanık olarak da dinlenmezdi. Verilecek kararlar daha mahkeme başlamadan belliydi. Bu nedenle duruşmalar genelde ‘sanıkların idamına, tanıkların bilahare dinlenmesine” cümlesiyle biterdi.’

Mesela bir ara düşündüm, bizim köylüleri nasıl Avrupai yaparım diye! Aniden aklıma geldi, külahları, sarıkları, egalları yasaklayayım, herkese şapka giydireyim dedim. Şapka giymeyenlere ne yapacaktım?

Üç Ali’ye, pardon üç deliye emir verdim, ‘şapka takmayanları asın’ dedim. Meclisten yasa çıkardım: ‘Şapka takmak o yasa gereği bir zorunluluk oldu. Takmamak ya da şapka takmamaya özendirmek ise, büyük bir suç sayıldı ve cezası da idam oldu.

Örnek mi diyeceksiniz?

İskilipli Atıf Hoca isminde bir adam vardı. Birkaç yıl önce bir kitap yazmıştı. O kitapta cumhuriyetimiz Avrupalılara öykünmesin demiş, şapkayı örnek vermişti. Kitabı okuyanlar derhal onu tutuklamıştı ‘Mahkeme başkanı Kel Ali, savcının hakkında 3 ila 15 yıl arasında hapis istediği İskilipli Atıf Hoca’nın idamına hükmetti. Atıf Hoca idam edildikten sonra ibret-i âlem için başına geçirilen şapkaydı.’

Ben hukuku ve adaleti üç Aliler veya deliler divanına teslim etmiştim. Sizler beni örnek almak isterseniz aynen benim gibi yapınız.

Ne yapayım? Kapıma Ak Partililer değil, onlara muhalif olanlar geldi. Vallahi ve billahi size diyorum ki Recep Tayip Erdoğan benden daha Adildir, iyi kötü mahkemeleri vardır, hakimleri hukuk okumuştur, duruşmalara avukatlar katılıyor, şahitler de çağrılıyor. Anayasa mahkemesi de vardır. Hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de henüz ret edilmemiştir.

Siz gidin beni Recep Tayip Erdoğan’a şikayet edin, belki benim yaptıklarıma bakarak kendi yaptıklarından utanır!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu