Röportaj

xenere cehenneminden kaçış

(Gülüyor) Hayır zincir yarası. Bu ömür boyu kalacak her halde. İmralı cezaevinde yatanı ve kurduğu tarikatı kavramaları için onu bütün Kürtlere göstereceğim.  

Selim Çürükkaya /  Arif Bazencir kimdir?
Arif Bazencir 01.06. 1968 Bingöl de doğdu. Bingöl Ticaret lisesi mezunu, Dicle üniversitesi – Urfa meslek yüksek okulu muhasebe bölümünü bitirdikten sonra 1993 sonralarında Gerillaya katıldı. Erzurum eyaleti yönetiminde bölge komutanlığı yaptı. Bingölün büyük aşiretlerinden Azlıdır Babası TIP (Türkiye işçi partisi) ve SHP il başkanlığı yapmıştır. 19 Mayıs 2000 tarihinde Özgürlük insiyatifi adıyla kendilerini kamuoyuna deklere eden Komutanlardandır.

Selim ÇÜRÜKKAYA: PKK kamplarından ne zaman ve neden ayrıldınız?

Arif BAZENCİR : P K K den ayrılış gerekçemizi daha önce kamuoyuna yaptığımız açıklamada belirtmiştik. Kamuoyunda Özgürlük insiyatifi olarak bilinen gurupla birlikte 19 Mayıs 2000 tarihinde bizler, Güney Kürdistan daki PKK kamplarından ayrılarak Kürdistan dağlarına sığınmıştık.

– : Nereye gittiniz, kendinizi nasıl korudunuz?
– : 19 Mayıs 2000 yılında gece silahlarımız ve telsizlerimizle PKK kamplarını terk ettik.

Onlarla silahlı bir çatışmaya girmemek için dağların yükseltilerine ve vadilerin derinliklerine sığındık. Burada  Güneyli Kürt örgütleriyle ilişkiler geliştirdik. Siyasi mücadeleye devam etmenin koşullarının olmadığını anladığımızda bu alanı terketmeye karar verdik, hemen gruplar halinde bölgeyi terk etmeye başladık. Ben 12 Mart 2000 tarihinde Avrupa ya gelmek için İran’ a gittim.

– : İran’ a nasıl geçtiniz?

– : Süleymaniye’ de bağlantıya geçtiğim bir kaçakçı aracılığıyla Iran’ ın Serdest kasabasına gittiğimde 15 veya 20 gün beni ve bir arkadaşımı götüren kacakçının evinde kaldım.

– : İran da nasıl yakalandınız?

  – : Bizi Iran’ a götüren kaçakçı burada bize yardımcı olamayacağını söyleyince daha önce PKK den ayrılan ve Ermenistan’da kalan Bager kod adı taşıyan arkadaşla telefon bağlantısı sağladım. Bager önce yardımcı olamayacağını söyledi. Bir gün sonra kendisi telefonla beni arayarak yardıma hazır olduğunu bildirdi. Ardından Bager aracılığıyla daha önceden Süleymaniye’den tanıdığım PKK den ayrılmış Süleyman Kod isimli bir arkadaşla telefonla ilişki kurdum. Meğer bu şahıs tekrar PKK ile ilişkiye geçmiş, Ermenistan ile İran sınırında PKK tarafından görevlendirilmiş, benim bundan haberim yoktu. Adamla konuştuğumda yardımcı olacağını söyledi. Ve bağlantı sağlayacağım kişilerin telefon numarasını verdi. Birisinin kod ismi Özcan, diğerinin Adil di. Urmiye şehrinde oturan bu şahıslarla hemen ilişkiye geçtim. Bana yardımcı olabileceklerini, Ermenistan sınırına kadar götürebileceklerini ve hemen Serdest’ ten alabileceklerini bildirdiler. Kabul edince, beni alması için bir jeep göndereceklerini ve beklememi söylediler. Durumdan fazla kuşkulanmadan beklemeye başladım. Akşama doğru iki kişi kaldığımız eve gelerek bizi aldılar. Külüstür jeep le epeyce yol aldık. Ne biz konuştuk, ne de bizi götürenler yolda soru sordular. Urmiye şehrinin yakınlarına vardığımızda güvenliğimiz için bizi Sino ilçesine yakın bir mezraya götüreceklerini söylediler. Gerekçesini sorduğumuzda, “siz orada bekleyin biz kontrol noktasını gözetleyeceğiz, ortalık berkemal ise sizi hemen alıp yola devam ederiz” dediler. Zaten başka da yapabileceğimiz bir şey yoktu. Adamlara uyduk bizi kimsesiz bir mezraya götürdüler. Harabe bir köme girdik, daha sağımıza solumuza bakıyorduk ki ardımızdan 15- 20 kişilik silahlı bir gurup girdi, hemen etrafımızda tertibat aldılar. içlerinden biri Cihat kimdir diye kod adımla beni sordu. Önce inkar ettim, fakat ardından iki kişiyle birbirimizi tanıdık. kendimi saklamanın gereği kalmamıştı. Tutuklanmıştım. Beni artık belirsiz bir akibet bekliyordu. Bildiğim tek bir şey vardı ölecektim ama teslim olmayacaktım.

– : Hangi tarihte bu olaylar oldu?

– : Beni 28 Mart 2001 günü bu mezradan aldılar

– : Seni nereye, nasıl ve kaç saatte götürdüler? o andaki ruh halini anlatır mısın?

– : 10 veya 12 saat yaya olarak bizi yürüterek İran Irak ve Türkiye sınırlarının kesiştiği Xınere alanına götürdüler. Özgür olmak için kaçmıştım tekrar boyun eğmem için götürülüyordum. Bu benim için hazin bir yoculuktu. Kendimi beyazların çiftliğinden kaçan ama başka köleler tarafından yakalanıp geldiği yere geri gönderilen beyni hür, bedeni tutsak olan bir köle gibi değerlendiriyordum.

– : Xınere nasıl bir yerdi?

– : Burası sarp dağlar ve derin vadilerin bulunduğu bir bölgedir.

 – : Yolculuğun sonunda ne vardı?

 – : Yolculuğumuz bitince hemen bir cezaevine konuldum.

– : Nasıl bir cezaeviydi?

– : Beni koydukları cezaevi, daha önce bazı tutukluların kaldığı bir cezaeviydi. Oraya varmadan önce bir odasını boşaltıp benim için hazırlamışlardı. yaklaşık 6 veya 7 M. Kare büyüklüğündeydi. Yeraltında ve içi karanlıktı, sadece içeriyi gözetlemek için küçük bir delik vardı. Beni buraya koydular ve kimliğimi hiç kimseye açıklamamam için beni tehdit edip gittiler.

– : Tarif eder misin? Yapısı nasıldı; başka kimse kalıyor muydu?

– : İki koğuşlu veya odalı bir cezaeviydi. Bir odada ben, diğer odada yaklaşık olarak 20 kişi kalıyordu. Burası yere gömüllü biçimde üstü kalın ağaçlar, naylon ve toprakla örtülmüş korkunç bir zindandı. Bahar olduğu için yağan yağmurlardan dolayı kenar duvarları çökmüş, odanın en az yarısı bataklık halindeydi. Diğer tarafı çöplük gibi ve pislikle doluydu, fareler cirit atıyor, sesleri kulaklarımı tırmalıyordu. Havalar ısınmaya başlayınca aç farelere yılan ve akreplerin de katılacağını ilk girdiğim gün bilmiyordum.

– : Dışarısı nasıldı?

– : Cezaevinin dışında iki Gerilla 24 saat nöbet tutuyordu. Ve Gerilla mantığına ters olmasına rağmen cezaevinin dışı geceleri iki büyük projektörle aydınlatılıyordu.

– : Cezaevindeki uygulamalar işkenceler ve yaşam nasıldı? Ali Haydar Kaytan “PKK bir insanlık hareketidir” diyordu MED-TV de
.
– : Cezaevindeki uygulamalar soruşturmaya alınan kişinin özelliğine göre değişiyordu. Tutuklandığım ilk günden itibaren 19 Mayıs 20001 tarihine kadar yaklaşık olarak üç metre uzunluğunda bir zincir ile ellerim ve ayaklarımdan  bağlandım. Zincirin bir ucu da koğuşun ortasında bulunan bir sutuna bağlanıyordu. Zincirli halimle tam olarak dik duramazdım. Kıvrılıp tek battaniyenin üzerinde yatabiliyordum. Zinciri akşam saat 6 da takıyorlar, sabah 8 de açıyorlardı. Nöbetimizi tutan kişiler, daha çok psikolojik sorunları olan, kafaları fazla çalışmayan, kaba, her türlü talimatı harfiyen uygulayan kimselerden seçiyorlardı. Kaba dayak ve işkenceleri daha çok bunlar aracılığıyla yapıyorlardı. Üstten gelen talimatlarla bu kişiler bazı tutuklulara işkence yapıyorlardı. 19 Mayıs günü birlikte PKK kamplarından ayrıldığımız Remzi BALYEÇI iskence yöntemlerinden geçmiş dişleri kırılmıştı.

Almanya’ ya geldigimizde vücudunda hala işkence izleri mevcuttu. Daha önce İskenderun cezaevinden firar eden, sonra PKK ye katılan ve benim kaldığım PKK hapishanesine konulan Akif Kod isimli arkadaşıma da çok işkence yapılmıştı. Ayrıca Rodi kod adlı bir Gerilla, Hizbullah ajanıdır gerekçesiyle tutuklanmıştı. Ona çok işkence yapılıyordu. Rodi’yi geceleri dışarı çıkarıp bir dereye götürüyorlar, orada çıplak soyarak soğuk suda yatırıyorlar, vücudunu lastik hortumlarla dövüyorlardı. Bu işkence uygulamaları bazen gecelerce sürüyordu. Ben ve Akif geceleri zincirlerle bağlanıyorduk. Diğer tutukluların çoğu gündüzleri angarya işlerinde zorla çalıştırılıyor, itiraz edenler ya zincirleniyor yada dövülüyorlardı.

Geceleri yatarken ellerim ve ayaklarım zincirlendiğinden, sabahları çözdüklerinde kan dolaşımı olmadığından ellerim ve ayaklarım şişiyordu. Tek battaniyenin yarısını altıma serdiğimden yarısını da üstüme attığımdan üşüyordum.Yıkanma imkanım olmadığından pis pis kokuyordum, bitler vücudumda cirit atıyordu. PKK içinde kaldığım sürede düşüncelerimi özgürce dile getirdiğim tek yer bu hapishaneydi. Fiziki olarak tutsak olmadığım zaman ruhen tutsaktım. Fiziki olarak tutuklandığımda ruhen özgür olmuştum bunu tutsaklık günlerimde öğrendim. Değişik gerekçelerle tutuklulu olan bizler geceleri açıkça tartışıyorduk. Aramızdan bazı ispiyoncular çıkmasına rağmen İmralı ihanetini yerden yere vuruyorduk.

– : Kürt kamuoyunun tanıdığı Tutuklular varmıydı yanında?

– : Tutuklu arkadaşlarımdan birisinin Kod adı ROJHAT tı. Gerçek adı Mesut Buldan’ dı. Yüksek ova belediye Başkanı Necdet Buldan’ın yeğeniydi. Birileri aleyhine ifade vermişti. Bunun için tutuklanmıştı. Ben gelmeden bir ay önceden oraya konulmuştu. Ben serbest bırakıldığımda O hala tutukluydu. Bir diğerinin kod adı Harun du. Bu da Kürt kamuoyu tarafından tanınan Abdurrahman Dürre’ nin oğlu Berzan Dürre idi. Berzan’ ın hiç bir suçu yoktu. Oda Mesut gibi Avrupa’ da İmralı ihanetini sindirmeyen  babasına karşı rehin olarak tutuluyordu.

– : Soruşturmayı ve işkenceleri kimler yapıyordu?

  – : Soruşturmam Direkt Duran Kalkan, Nizamettin Taş ve kod adı PELŞIN olan bir bayan tarafından yürütülüyordu. PKK istihbaratından sorumlu Halil Ataç, Ali Haydar Kaytan, Dursun Ali Küçük, Ferhan ve Hüseyin kod adlı kişiler ifadelerimizi alıyorlardı. Baş gardiyan ve işkenceci başı Ali Haydar Kaytan’ dı.

– : Kamuoyu tutuklandığını nasıl öğrendi?

– : Kampta tutuklu olduğumu diğer Gerillalar bilmiyorlardı. Bir gün beni tuvalete götürdüklerinde beni tanıyan bir Gerilla arkadaşıma elle işaret verdim. O da beni tanıdı. iki gün sonra bu arkadaşım PKK kampından firar ediyor, benim PKK zindanında tutuklu olduğumu telefonla aileme bildiriyor. Ailem hemen harekete geçip durumumu kamuoyuna iletince, hayatım kurtuldu zan ediyorum. Babam bizzat gelip  görüşünce beni serbest bıraktılar. Aileme gönüllü geri geldiğimi açıklamamı istediler, kabul etmedim. Beni yeniden eğitime alıp İmralı çizgisini kabul ettirmek istiyorlardı. Oysa bu yıllardır karşı savaştığım devletin çizgisiydi.

– : Ne zaman serbest bırakıldın, ne zaman ve nasıl tekrar kaçtın?

-: 19 Mayıs 20001 tarihinde serbest bırakıldım. 12 Ekim 20001 Tarihinde düşüncelerinden dolayı tutuklanıp hapse konulan sonradan serbest bırakılan Aryen kod ismli gerçek ismi Yeten Bayan arkadaş ve 8 ay PKK zindanında tutuklu kalan Remzi Balyeçi arkadaşla birlikte kaçtık. Daha önceden kaçışlar olmasın diye Gerilla kamplarının geçt yapılabilecek her yeri mayınlanmıştı. Bu geçitlerde kaçmak isteyen pek çok arkadaşımız ölmüştü. Ve biz ölümü göze alarak parmaklarımızı ve ayaklarımızı dedektör gibi kullanarak geçitleri geçerek Iran’a ulaştık.

– : Serbest bırakıldıktan sonra kimlerin öldürüldüğünü duydun?

  – : Özgür Politika gazetesinin köşe yazarı Nuray Şen’ in Rahman kod isimli oğlu, Öcalan’ın PKK içinde geliştirdiği ihanetçi çizgiye karşı muhalifti, eleştirilerini açıkça dile getirmişti. Bundan dolayı uzun süre tutuklu kalmıştı. Serbest bırakıldığında görüşlerinden vaz geçmemişti. Onu PKK milislerinin arasına koymuşlar, Gerillalarla temasını kesmişlerdi. Ben serbest bırakıldıktan bir süre sonra Gerillalar arsında şöyle bir propaganda  yapılmaya başlandı: ” Rahman ava gitmiş, bir uçurumun tepesine çıkmış, arkasından bir köpek saldırmış, köpeğin korkusundan kendini uçurumdan aşağı atıp parçalanmış”

– : Bu Diyarbakır Zindanının Celladı Esat Oktay Yıldıran’ ın yöntemine benzemiyor mu?

-: Zaten Diyarbakır zindanında Kürtlere uygulanan yöntemler burada Kürtler bu kez Kürtlereliyle yine Kürtlere uygulanıyor. Salih kod adlı başka bir Gerilla arkadaş vardı. Urfa Milletvekili Necmettin Cevheri’ nin yeğeniydi. Kaçma girişiminde bulunduğundan 8 ay tutuklu kalmıştı. Serbest bırakıldıktan sonra tekrar kaçmak istedi, yakalanıp kurşuna dizildi. Bu günlerde oralarda Anadolu çocuklarını vurmak alçaklık, Kürt çocuklarını vurmak kahramanlık olarak algılanıyor. İmralı’nın somut anlamı budur Kürdistan dağlarında.

– : Tutuklu iken intihar etmeyi düşündün mü?

– : PKK tarafından tutaklandığım dönem içinde intihar etmeyi bir kaç kez aklımdan geçirdim. İnsanların ölümleri üzerinde bile tasarruf geliştiriliyor.Bazı arkadaslarımız yapılan işkenceleri protesto etmek için intihar etmelerine rağmen dışarıya yani kamuoyuna yansıtmaları çok farklı oldu. İnsanların ölme özgürlükleri bile ellerinden alınarak siyasal çıkarlara alet edilmiştir. Nazime Aktürk arkadaşımız Ağustos 2000 Yılında PKK zindanında tutukluyken kendisine yapılan insanlık dışı işkenceleri protesto etmek için intihar etmesine rağmen. “yaptığı ihaneti fark ettiği için vicdan azabından dolayı intihar etti” biçiminde kamuoyuna yansıttılar.

: Ayağının bileğinde bir yara veya  yaranın izini görüyorum, Nedir o? Kendi kendini mi ısırdın?

– : (Gülüyor) Hayır zincir yarası. Bu ömür boyu kalacak her halde. İmralı cezaevinde yatanı ve kurduğu tarikatı kavramaları için onu bütün Kürtlere göstereceğim.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu