Portreler

Devrim Öldü – Orhan Aydın 2

ehlikeyi fark eden kirpi gibi büzülmesiDili varken konuşmamasıBaşını önüne eğip düşünmesiKaranlığı sevmesiGüneşe çıkmamasıZamanın anlamını yitirmesiİçindeki acılar deryasının kabarması

Selim Çürükkaya:
İçine kapandı Orhan.
İçindeki hücreye,
Kapısını kapattı dışarıya,
Kimseyi görmek ve duymak istemedi.
Bilinmez nedeni, kimse ona bir şey mi dedi?

Sivil cezaevinde, bilinmeyenleri mi öğrendi!
Yoksa gördüğü işkencelerin tesiri rahat ortamda mı nüks etti?
Onun böyle içine hapis olması,
Tehlikeyi fark eden kirpi gibi büzülmesi,
Dili varken konuşmaması,

Başını önüne eğip düşünmesi,
Karanlığı sevmesi,
Güneşe çıkmaması,
Zamanın anlamını yitirmesi,
İçindeki acılar deryasının kabarması,
Kıyılarına vuran dalgaların havlaması,
Bilinç üstünün bulanması,
Yavaş yavaş her şeyi unutmaya başlaması,
Acılarının dinmesi,
İşkence çığlıklarının içindeki deryada boğulması,

Sevdiği arkadaşlarının simalarının tek tek hafızasından silinmesi.
Ve sonsuz bir karanlık.
Sonsuz bir boşluk.
Acısız, işkencesiz, dertsiz gamsız bir bilinmezlik.

********************************************************
Aradan kaç yıl geçti, kendiside bilmez,
Gardiyan, hücresinin kapısını açtı.
“Orhan Aydın, kalk tahliyen geldi” diye bağırdı.
İçindeki hücreye kapanan Orhan, duymadı gardiyanı!
Cezaevi müdürü geldi.
Onu ayağa kaldırdılar.
Yürüttüler dış kapıya kadar.
Orada “serbestsin, artık git” dediler
İterek dışarı çıkardılar.
Bir kaç adım yürüdü.
Başını kaldırıp masmavi gökyüzünü izledi.
Güneşin aydınlığı karanlık dünyasına çalındı.
O anda durdu.
Çevresine baktı.
Geri döndü, hapishanenin kapısını itti.
Tekrar içeri girdi.
Hücresine doğru yürümeye başladı.
Gardiyanlar önünü kesti.
Bir boğuşma başladı.
Tahliye olmak istemiyordu.
Aydınlığı, güneşi, belkide mavi gökyüzünü sevmiyordu.
İnsanların arasına karışmak.
Gözleriyle bakmak.
Ayaklarıyla yürümek.
Geçmişi yeniden hatırlamak.
Ve aydınlığa çıkmak ona zor geliyordu.

*******************************************************

Cezaevi yönetimi Orhan’ın evine gitmek istemediğini anladı.
Onu zorla bir araca bindirdi,
Üç gardiyan eşliğinde evine gönderdi.
Annesi karşıladı oğlunu,
12 yıldı kucaklayamamıştı yavrusunu.
Koklamamıştı,
Başını okşamamıştı,
Eve getirilen kişi onun oğluydu.
Ama dili yoktu.
Bomboş bakıyordu.
Yüzünde donuk bir ifade vardı,
Üzerinde sadece derisi olan bir iskelet gibiydi

*************************************************************

Ona güzel bir yatak yaptırdı,
Ve bir bebek gibi o nu üzerine yatırdı.
Gözlerini, ellerini, alnını, ayaklarını öptü.
Besmelleh çekti,
Bildiği duaları okudu, bedenine üfürdü.
Sevgiyle okşadı,
Ağlarken gözyaşları Orhan’ın yüzünü suladı.

Ve söylendi annesi,
Bir bebeğe ninni söyler gibi,
Sevgisini görünmeyen yaralarına sürmeye başladı.
Sıcak suyla ona banyo yaptırdı.
Ayaklarını ellerini ovdu.
Sırtını keseledi.
Girilmeyen dünyasına, sevgi sözcükleriyle girmeye çalıştı.
Bunun çok zor olduğunu anladığında,
Onu dünyaya yeni gelmiş bir bebek gibi gördü.
Gecesini gündüzünü ona verdi.
Ballı süt, akı alınmış yumurta ile besledi.
Aradan aylar geçti,
Yüzündeki donuk ifade kayboldu
Güldü Orhan!

*************************************

Annesi onun gülücüğüne sevinç çığlığı attı.
O ise çevresine ilk olarak anlamlı gözlerle  baktı.
Geçmişi hatırlamaya çalıştı,
Bilinci henüz bulanıktı,
Acıları yeniden depreşti.
Ölüm oruçlarında, işkencelerde yitirdiği arkadaşlarını hatırladı.
Görmeyi, sevmeyi, düşünmeyi öğrendi.
Peki ne olmuştu da dışarı çıkmıştı?
Hücresi nerdeydi?
Kapıdaki gardiyanları!
Bir ara, yoksa devrim mi oldu diye düşündü.
Sonra olup bitenleri annesinden öğrendi.
Yeniden dünyaya gelmişti.

*******************************************************

BU BIRINCI BÖLUM

http://www.zshare.net/video/58893574baedeec6/

IKINCI BÖLUM

http://www.zshare.net/video/58893519082ad7eb

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu