Makalelerim

14 Temmuz

Selim Çürükkaya / 14 TEMMUZ       
 Esaret altındaydık hepimiz
Kelimenin gerçek anlamıyla esaret
Yaklaşık olarak üçbin kişiydik
Kadınlar erkekler ve çocuklardık
1980 yılında Temmuz sıcağındaydık

 Sıcaktı her taraf, sanki fırında yanıyorduk

D.Bakır cezaevi hücrelerine konulmuştuk

Hücrelerin duvarları ve tavanı ısınmıştı

Musluklardan su akmaz olmuştu

Dillerimiz damaklarımıza yapışmıştı

 

Koridorlarda falakaya yatırılan kurbanların çığlıkları ulaşıyordu kulaklarımıza

Koğuşun birinde tutsaklara kaşıklarla topluca bok yediriliyordu

 

Diğerinde makatlarına zeytin yağına batırılmış jop sokuluyordu

Başka bir koğuşta oğul babasını falakaya çekiyordu

Zulüm ve puştluk duvarların arasında kol geziyordu

Ayaklar altında çiğnenmemiş tek bir değer artık kalmıyordu

Herkes Kemalist görünmek için yarışıyordu

Cezaevi celladı Esat Oktay Yıldıran‘ın emirlerine uymak kurtuluş sayılıyordu

Kendi geçmişlerini inkar edenler, arkadaşlarını ele verenler hızla çoğalıyordu

Biz burada doğru yolu bulduk, geçmişte kandırıldık” diyenlerin sayısı artıyordu

Bunların başını Şahin Dönmez çekiyordu. Yıldıran ile Dönmez elele vermiş, biz üçbin kişiyi “yıldırmaya” ve “döndermeye” çalışıyordu.

 

 ***********************

 

Hayri, sen böyle bir ortamda dikildin karşılarına! Mahkeme salonunda söz hakkı istedin. Yavaş yavaş kürsüye doğru yürüdün. Yüzün gülüyordu, sevinçliydin, düğüne gider gibi gidiyordun. “Ben ölüm orucuna yatıyorum” dediğinde, bir zulüm düzenini yıkan tetiği çektiğini biliyordun.

Hayri, senden sonra ne oldu biliyor musun?
Mahkemelerde savunmalar yaptık. Bağımsız ve Özgür Kürdistan’ı kuracağımızı kesin bir dille onların yüzüne haykırdık.

Sesimizi dosyalara hapsedemediler, önce cezaevinin bütün koğuşlarına ulaştık!

Zulüm kalesi yıkıldı. Yeniden dirildik, ayaklarımızın üzerine tekrar dikildik.

Duvarları yıktık Hayri!

Ruhunu D.Bakır‘a üfledik! Ürkek D.Bakır canlandı.

Şemdinli, Eruh ayağa kalktı. Cizre taşlarla tankların üzerine yürüdü.

Nusaybin Cizre’ye el verdi. Diyarbekir direnişin kalesi kesildi, evlatlarını dağlara yolculadı Hayri!

Hem de sayamayacağın kadar.

Ve D.Bakir’le gurur duyduk. Onu hep seninle anmaya başladık. Onu adaletin, demokrasinin, mertliğin, insanlığın beşiği saydık.

Ama bu durum uzun sürmedi Hayri!

Daha büyük “Şahin Dönmezler” ortaya çıktı.

Ve daha büyük generallere satıldılar

Bütün Kürdistan’ı D.Bakir cezaevine çevirdiler.

Direnenleri, yurtseverleri, satılık olmayanları teker teker harcadılar.

 

Puştları, kalleşleri, namertleri önemli mevkilere getirdiler. Mahkemelerde yaptığımız savunmaları hasıraltı ettiler. Hain olanlar bizi “hain” saydılar. Meğer ki biz yanılmışız Hayri! Yalnız biz değil, Şeyx Sait, Seyit Rıza‘da kandırılmış! Baş kaldırmakla başkalarının oyununa gelmişiz. Bayrakları bayrağımızmış, bin yıllık kardeşlerimizmiş! Birde et ile tırnak gibiymişiz. Aynen böyle dedi yeni « Şahin Dönmezlerimiz.»

Ve Kürdistan‘ın her köyü D.Bekir zindanının bir koğuşu gibi oldu. Zulüm, dayak, ölüm ve çaresizlik. D.Bekir‘de tersine döndü Hayri. Sömürgeci polis şefinin cenaze töreninde onbinlerce D.Bekirli ağladı. Ama kendi evladı Hikmet Fidan‘ın cenazesine tek bir D.Bekirli katılmadı. Ve D.Bekir kendi evladını yedi!

Esaret altındayız Hayri!

Kelimenin gerçek anlamıyla esaret. Ve cesaretimiz de kırılmış! Yaklaşık olarak 20 milyon kişiyiz. Kadınlar erkekler ve çocuklar. Herkes “çoğunluk” diyor, siz kendinizi çoğunluktan akıllı mı sanıyorsunuz diye buyuruyor!  Bu gün 14 Temmuz Hayri! Hava çok sıcak. D.Bekir yanıyor. D.Bekir tutsak, D.Bekir korkak! Bilmiyorum ki ne yapsak! Senin gibi tetiği mi çeksek Hayri,  ne diyorsun?

 

16.07.2005

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu