Makalelerim

Tunus ve Berlin hattında yaşadıklarım

Benimde ayağım Afrika kıtasına daha değmemişti, Tunus’a gitmeye karar verdim. Google amca ya sordum Tunus’ u. Bana  Tunus’un Lübnan’ dan giden Fenikeli korsanlar tarafında bir koloni olarak kurulduğunu, Bu koloninin genişleyerek Kartaca devleti adını aldığını, Kartaca devleti ile Roma imparatorluğu arasında büyük savaşların olduğunu söyledi.

Selim Çürükkaya / Bu yıl, yani 2012 yılının bir Temmuz günü Tunus adı verilen bir ülkeye tatil yapmak istedim. Malumünüz Almanya da çok az güneş görüyoruz, hava sürekli bulutlu ve yağmur yağar. Bu yüzden yaz ayları geldi mi, Almanların çoğu başka ülkelere tatile gider.Oralarda don katında dolaşarak güneş depo ederler, biz küçükkken çılpak dolaşan turistleri bir türlü anlamazdık. Bizde şimdi Ailece Alman pasaportu almış, yani Alman vatandaşı olmuştuk.

Tatil bizim de hakkımızdı. Bir yıl önce tanıdığım bir arkadaş Tunus’a gitmiş, sahil boylarının çok güzel  olduğunu söylemişti.

Benimde ayağım Afrika kıtasına daha değmemişti, Tunus’a gitmeye karar verdim. Google amca ya sordum Tunus’ u. Bana  Tunus’un Lübnan’ dan giden Fenikeli korsanlar tarafında bir koloni olarak kurulduğunu, Bu koloninin genişleyerek Kartaca devleti adını aldığını, Kartaca devleti ile Roma imparatorluğu arasında büyük savaşların olduğunu söyledi. Arabistan yarım adasından yayılan islamın burada hakim olduktan sonra fatimi devletinin buraları kontrol altına aldığını, bir ara Osmanlı hakimiyetine girdiğini, Osamanlılardan sonra Fransızların Tunus’ta  hakimiyet kurduğunu, Habib Burgiba ve partisinin önderliğinde verilen mücadele ile bu günkü Tunus devleti kuruldu, Habib Burgiba bir diktatördü, o gidince, diktatörlük Zeynel Abidin bin Ali ye kaldı. Bu sonuncusu halk ayaklanması ile iktidarını terk etti.
Ben de diktatör gitmiştir, artık Tunus’a gidebilirim. Hatta Tunus halkı bu son Diktatöre karşı mücadele verirken bende diktatör aleyhine makaleler bile yazmıştım.  Tunus ta başıma bir şeyin gelebileceğini hiç mi hiç düşünmezdim. Eşim birkaç kez beni uyarmasına rağmen, dinlemedim rezarvasyonu yaptım, Bir temmuz günü Hamburg hava alanına gidip uçağa bindik. Dört kişi idik, ben eşim, kızım ve kızımın alman arkadaşı, 12 yaşındaki Kornella..
Uçak havalandı, ekrandan yol güzergahını, yani nerelerin üzerinden  uçtuğumuzu  görüyoruz zaten, Bremen, Hannover, Frankfurt, Basel, Zurih, Milano, Cenova. Ajacio, Sassari, Cagliari ve Elfida havalanı.
Uçağın tekerleri yere değdiğinde seviniyoruz, hazırlıklarımızı yapıp iniyoruz, kalabalık hangi yöne gidiyorsa, bizde o tarafa gidiyoruz. Pasaport kontrol noktasına vardık, eşim önce bizim kızın pasaportunu verdi, ardından kendi  pasaportunu uzattı, Polis pasaportu  bilgisayardan geçirdi, eşime baktı: “madam meşgule” deyince,  bir proplemin çıktığını hemen anladık. Polis bir çağrı düğmesine basılmış olacak ki,  birkaç polis geldi, bizim pasaportları istediler verdik ve bizi tenha bir yere alarak “bekleyin” dediler.
Eşimle kendi aramızda konuşuyoruz, İnterpol  tarafından  aranabileceğimizi düşünüyoruz. Öyle ya  19 yıl önce PKK den ayrılmıştık,İnterpol bizi arayabilir, zaten Türk hükümetleri, PKK içinde çalışırken bizi İnterpol aracılığıyla aramaz, ayrıldığımız gibi İnterpole baş vurur ve aramaya başlardı, demekki böyle olmuş diye düşündük.
Polisler geldi: “siz otelinize gidemezsiniz” dediler. Nedenini sorduk, “biz bilmiyoruz, başkentten gelen bil gi böyledir, biz sizi geldiğiniz ülkeye geri yollamak zorundayız” bilgisini verdiler. Aramızdaki tartışma ve münakaşa tam olarak dört saat sürdü, “tamam uçağa binin, sizi Berlin’e götüreceğiz” dediklerinde İnterpol tarafından 2 ay kadar Tunus’ ta tutuklanıp ardından Almanya ya iade edilmektense,  Berlin’ e hemen geri dönmeyi kabul ettik ve valizlerimizi alarak Uçağa doğru polis eşliğinde yürüdük, saat gece iki  idi, uçağa girdiğimizde biz ile personel dışında kimseleri görmeyince, Türkiye ye götürüleceğimizden kuşkulandık:
Gece yarısı, Afrika nın bir ülkesi, özel bir uçak, personel kılığında altı yedi kişi, bana bir şeyler hatırlattı. Pilota döndüm, “bizi Türkiye ye mi götürüyorsunuz?” diye sordum. “Hayır Biz sizi Djerba adasına götürmekle görevlendirildik,”dedi, bu ara pilotun elindeki biletlerimizin üzerinde Türkçe olarak “kalkış saati “ yazısını okuyunca, Türkiye götürüleceğimize tam inandım, bu biletin üzerinde neden türkçe yazılıdır diye  pilot a sordum, “bu uçak Zeynel Abidin bin Ali döneminde Türkiye den satın alınmış, hala bir Türk uçak şirketi üzerine kayıtlıdır ondan” dedi.
İnanmadım ama yapılacak bir şey yoktu. Eşimle Türkiye ye götürülürsek nasıl davranmamız konusunda konuşmaya başladık. İkimiz 1970 yıllarından beri Kürt halkının haklı davasını savunmuştuk, Diyarbakır cezaevinde korkunç işkenceler görmüş, bu işkencecilere karşı ölümüne direnmiş, boyun eğmemiştik. Cezaevinde ölmeden tahliye olunca, halkımızın haklı mücadelesini tekrar savunmuş, Kürt hareketi içinde ortaya çıkan diktatörlük ve insan hakları ihlallerine karşıda çıkmıştık. Şimdi Tunus ta yakalanıp Türkiye’ ye iade ediliyorduk. Elbette Kürt halkının haklı davasını tekrar savunacaktık, hem soruşturmamızı yapanlar karşısında, hem de mahkemeler karşısında! Ve Yapacağımız savunmalarımız 1980 ile 1983 yılları arasında Diyarbakır askeri mahkemeler karşısında yaptığımız savunmaların bir benzeri olacaktı. Kürt halkı esir edilmişti, Kürdistan sömürgeleştirilmiş, dört parçaya bölünmüştü, Kürt halkı ise ulusal kurtuluş mücadelesi veriyordu. PKK adına yapılan pisliklerin, katliamların  altında bizim imzamız yoktu, biz bunlara karşı çıkmıştık, bunların sorumlusu Öcalan ve devletin ta kendisiydi, diyecektik, Djerba adasında uçak iniş yaptı, 15 dakika sonra Alman yolcular binince, Berlin’ e götürüleceğimizi anlayıp rahatladık.
Almanya’ya evime geri döndüm, araştırmalar yaptım, meğer ki 2008 Yılında Türkiye dışişleri bakanlığı Tunus hükümetine bir kara liste vermiş ve bizim adımızda bu listede imiş. Güya Tunus ta diktatör devrilmiş,  gitmiş, yeni bir hükümet gelmiş ama bizim liste değişmemiş!  Türkiye’ de de güya insan hakları yönünde olumlu adımlar atılmış ama bizim kara listeler değişmemiş.
Ne deyim ki böyle devletlere?
Payidar olmayasınız, temeliniz yıkıla, insanlığın karşısına çıkamayasınız.!
Dünyada ne kadar bela varsa gelip sizi bula!
Amin!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu