Röportaj

CHP de neler oluyor?

Türkiye siyasal tarihinde şimdiye kadar görülmedik türden olaylar yaşandı. İlk defa bir partinin, özellikle de ana muhalefet partisi liderinin, çok özel görüntüleri kamuoyuna yansıtıldı ve  siyaset sahnesinden çekilmek zorunda bırakıldı.  Baykal’ın, daha düne kadar sarsılmaz  görünen CHP’deki iktidarı, bir an da tepe taklak oldu, yıkıldı. Baykal’ın, direnmeden tası tarağı toplayıp köşesine çekildiğine şahit olduk. CHP’de ki iktidar koltuğunun, alelacale Kemal Kılıçdaroğlu tarafından doldurulduğunu gördük. Her şey önceden ayarlanmış gibiydi.Bir an da Baykal iktidardan düşürüldü, daha neler olduğu anlaşılmadan, düşüşün daha tozu dumanı çekilmeden Kılıçdaroğlu CHP’de koltuğa oturtuldu.

Türk siyasetinin ağır aksak hareket eden işleyişini düşündüğümüzde, her şey çok çabuk gelişti. Artık CHP açısından yeni bir süreç başladı veya başlatıldı.Türkiye’nin yeni siyaset gündemi bu. Herkes tartışıyor ve olan bitenleri anlamaya çalışıyor.

Bizde bir medya grubu olarak, olayları anlamaya ve kamuoyuna aktarmaya çalışıyoruz. Bu nedenle değerli görüşlerinizi almak ve okuyucularımıza iletmek istiyoruz. Düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için şahsım ve Kürdistan-Aktüel adına teşekkür ediyorum. Kamuoyunda, CHP’de olan bitenler konusunda değişik görüşler var. Bu görüşlerden önemli bulduğum bir kaçını aşağıya aldım..

 

Bazı siyasi çevreler, AKP hükümetini yasal olmayan yöntemlerle, iktidardan uzaklaştıramayacaklarını anlayan ordunun, CHP’yi yeniden yapılandırdığını, yeniden dizayn edilmiş CHP’nin ilk seçimlerde güçlü bir hükümet alternetifi olacağını düşündüklerini ifade ediyorlar.Yeni CHP ile AKP’yi hükümetten uzaklaştırmayı veya, bir koalisyona mecbur etmeyi amaçladıklarını, Baykal’ın genel başkanı olduğu bir CHP’yle bu amacı gerçekleştirmelerinin mümkün olmadığını, bu nedenle böyle bir operasyon gerçekleştirdiklerini söylüyorlar.

Kısacası, statükocu çevrelerin ikidarı ellerinde tutmak ve AKP’yi iktidardan uzaklaştırmak için geliştirdikleri yani taktiksel düzenlemelerden ibarettir deniyor.

Diğer bir görüş ise, CHP’de yaşananları, Türkiye’yi siyasal olarak yeniden dizayn etmek isteyen ABD ve Batılı çevrelerin yeni bir hamlesi olarak görüyor.

Bu görüşe göre, CHP’ye yapılanlar, uzun zamandan beri yürürlüğe konmuş genel bir planın  yansımasıdır. Ergenekon operasyonlarının bir başka zeminde devamı gibi düşünülebilir.

Ordu, yargı, bürokrasiden sonra, statükonun siyasal hareketi CHP yeni bir pozisyona çekiliyor.Baykal silivri cezaevine yollanamadığı için evine gönderiliyor.

Bu tezi savunanlara göre, devletin bütün kademelerinde etkili araçlara ve olanaklara sahip olan statükocu çevrelerin üzerine gidildi.

Ergenekon opersayonları yapıldı, darbe çabaları açığa çıkarılıp, yargıya intikal ettirildi.

Ordu kaynaklı, istikrarsızlık yaratmayı amaçlayan planlar deşifre edildi. Devleti, kurulduğundan bu yana vesayeti altında tutan ordu, geri adım atmak zorunda bırakıldı.

Sıra Ordu/devletin daha net bir ifadeyle belirtirsek Ergenekon/devletin siyasal partisi olan CHP’ye gelmişti. Çünkü CHP ve başındaki Baykal değişime karşı ısrarla karşı çıkıyor, eski statükonun devam ettirilmesi yönünde yoğun çaba sergiliyorlardı. Değişim için Baykal’ın ve onun statükocu partisinin aşılması gerekliydi. Baykal operasyonu bunun için yapıldı. Operasyonla birlikte, CHP ergenekoncu bir parti olmaktan çıkarılıp, değişime karşı olmayan sosyal demokrat bir partiye dönüştürülmek isteniyor.

Diğer bir görüşte, ortada plan falan yoktur. CHP de bir değişim olması kaçınılmaz hale gelmişti. Çünkü müzmin muhalif Baykal’la toplumun değişik kesimlerinin desteğini alarak iktidara gelmek mümkün değildi.Görüntülerin ortaya çıkması zaten değişmek zorunda olan CHP’işleri çabuklaştırdı. Komplo teorileri üretmeye gerek yok.

Ağırlıklı olarak tartışmalara damgasını vuran görüşler bunlar.

Soru- Sizce CHP’de neler oldu. Olan bitenler neyin nesi? Yürülüğe konan ve uygulamaya başlanan planlar mı var? Varsa kimler neyi amaçlayarak bunları yürülüğe koydu? Yoksa Türkiye’de her ortaya çıkan gelişmenin arkasında bir plan arayan, bizimde dahil olduğumuz toplumsal bir paranoya mı var?

Selim Çürükkaya: CHP de neler oldu sorusuna yanıt vermeden önce son on yılda Türkiye’ de neler oldu sorusuna yanıt vermek gerekiyor kanısındayım. Türkiye’nin son on yılında olan bitenler tahlil edilmeden, CHP de neler oldu sorusuna doğru cevap verilemez. Türkiye’ de Son on yılda herkesin hissedebileceği, göre bileceği bir iktidar savaşı vardır. Bu İktidarda olan Ordu ile iktidara gelmek isteyen AKP hükümetinin savaşıdır. Tük ordusu cumhuriyeti kuran, kollayan, yaşatan ve koruyan bir güç olarak kendisini tanımlar. CHP Ordunun partisiydi 1950 lere kadar Türk Ordusu CHP aracılığıyla toplumu yönetti. Çok partili sisteme geçiş yapılmadan önce San Fransisko’ dan dönen Tük ordusunun Başkomutanı İsmet İnünü: Artık tek partiler çağının geçtiğini, ülkesinde başka partilerin kurulabileceğini açıklamasını yaparak eski silah arkadaşlarına parti kurma önerisi götürdü. Kurulan parti sivil özellikler taşıdığından, askerlerle emir komuta zinciri içinde çalışmadığından kısa bir zaman içinde askeri bir darbe ile kapatıldı, Parti yetkililerinin bir kısmı idam edildi. Bir bölümü hapis cezasına çarptırıldı. Askerler, toplumu yönetme kuralları bütünü olan yeni bir anayasayı yaptılar. Bununla toplumu yönettin dediler siyasi partilere. Bu yeni anayasaya göre şekillenen partiler faaliyetlerini sürdürürlerken, sağa sola yalpalanmaya başlayınca, ordu sıkıyönetim ilan etti, ardından yeni bir darbeye başvurdu, siyasi partileri ve diğer kurumları yeniden dızayn ederek iktidarını pekiştirdi, yedi sekiz yıl içinde iktidarının sarsılmaya başladığını fark ederek yeni askeri bir darbenin zeminini bizzat kendisi hazırladı. 12 Eylül 1980 da iktidara resmen el koydu, bütün siyasi partileri ve meclisi kapattı. Kendi emirleri ile çalışan uyduruk bir meclisle emir ve komuta zinciri içinde yeni bir anayasa yaptı.
Bu anayasanın koyduğu kurallar gereği kurulan yeni partiler, askeri bir vesayet altında toplumu yönetmeyi kabul ederek yollarına devam ettiler. Daha aradan on yıl bile geçmeden askeri vesayete itirazı olan partiler, askerlerin tehdidiyle iktidardan uzaklaştırıldı. 2000 li yıllardan sonra şekillenen AKP halktan büyük bir destek almaya başlayınca ve sivil bir parti olarak kalmada karar kılınca, askerler ile AKP nin iktidar savaşı hayatın bütün alanlarında baş gösterdi.
İktidardaki Ordu, Cumhuriyetin bütün kurumlarında örgütlüydü. Basının büyük bir bölümü onun denetimindeydi, Yüksek yargı emre amadeydi, üniversiteler, bazı siyasi partiler, bazı sendikalar, hatta sivil toplum kuruluşlarının büyük bir bölümü, ülkenin kalem oynatan ve dili dönen entelektüelleri orduyla dirsek temasındaydı. Bunların ötesinde yıllardır terörist ve bölücü olarak damgalanan illegal ve legal organizasyonların bile orduyla bağlantıları vardı. Bütün bu büyük koalisyonun koordinasyonunu sağlayan Ergenekon adı verilen yapıydı. 2007 tarihinde bu yapının üzerine gitmeye başlayan AKP, yukarıda izahını yapmaya çalıştığımız yapıyı karşısında buldu. Uluslararası desteği neredeyse hiç olmayan bu yapının, ana gücü Türk ordusu ve Kemalist bürokrasiydi. Halk desteği ise yeterli değildi. Bundan dolayı bu yapı, zor, şiddet, tehdit, komplo ile iktidarını sürdürmeye çalışıyor.

Bu güne kadar ortaya çıkan belge ve bilgilere göre bu yapılanma, hükümete karşı birkaç kez darbe yapma teşebbüsünde bulunmuştur. Hükümetin her konuda ayağını elini bağlamıştır ve hükümetin iş yapmasını, adım atmasını engellemiştir. Askeri güdümlü bu koalisyon, meclisteki işlerinin veya engellemelerinin bir kısmını CHP üzeri yapıyordu. Daha önceki Genel Başkan Deniz Baykal, o ülkenin savcılarının terörist olarak değerlendirdikleri Ergenekon örgütünün üyeleri için, kameraların karşısında açıkça: “Ben Ergenekon’un avukatıyım” diyordu. Ha keza o ülkenin genel Kurmay Başkanı, AKP hükümetinin tutukladığı veya tutuklayamadığı Ergenekon örgütü üyelerine çekinmeden sahip çıkıyordu. Hiç kuşkusuz Ordunun Generalleri ve CHP, güçlerini 12 Eylül askeri anayasasından ve onun şekillendirdiği yüksek yargıdan alıyorlardı. Atmak istediği hiçbir adımı atamayacağını anlayan AKP hükümeti, son bir hamle olarak anayasanın bazı maddelerini değiştirmeye karar verdi ve bu maddeleri bir paket olarak Meclise sundu. Ergenekon koordineli bütün kesimler 12 Eylül askeri anayasasının değişmezliği konusunda el birliği ile çalıştılar, bir madde hariç diğer maddelerin Meclisten geçişini engelleyemediler.

bilardo6İşte CHP de neler oldu sorusuna bundan sonra yanıt verilebilir.

Deniz Baykal bütün çabalara rağmen AKP nin yükselişini engelleyememişti.
Ergenekon militanlığı yaparak CHP yi MHP nin gerisine, ırkçı milliyetçi bir çizgiye çekmişti.
Toplumun bütün kesimlerinde desteğini yitirmişt.

Generaller bütün tehditlere, darbe girişimlerine, komplolara rağmen AKP yi iktidardan uzaklaştıramayacaklarını anlamıştı. Tam bu noktada Bilardo oyununda ki bir kaideye baş vurdular. Recep Tayip Erdoğan’ ı götürmek için Nesrin topuyla Baykal’ı dürttüler. Baykal dan sonra Hükümeti işbaşından uzaklaştırmayı hedeflemişlerdir. Yoksa bu olay,
Deniz Baykal’ ın bir çapkınlığıyla izah edilemez, çünkü bu olay bir toplum muhendisliği olayıdır. Böyle düşünmenin paranoya ile bir ilişkisi yoktur.

Soru: Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? CHP’nin kendi içinde demokratik bir değişim yaşaması mümkün mü.? CHP’nin gelenksel statükocu niteliğinin değişmesi mümkün mü?

Selim Çürükkaya: Kılıçdaroğlu CHP nin başına geçmedi, geçirdiler. Deniz Baykal’ ı CHP nin başından indiren ile Kılıçdaroğlu’nu CHP nin başına geçirenin aynı güç olduğunu düşünüyorum. Bu güç CHP yi yeniden dızayn etmek istiyor. Kürtlerin desteğini alacak, alevi sorununa sıcak bakacak, işçi sınıfının sıkıntılarından söz edecek, laiklik konusunda biraz daha yumuşak davranacak bir CHP yaratmak istiyorlardır belki. Ama bu CHP sadece “cek” “cak” diyecek, bu konularda hiçbir adım atmayacak. Çünkü CHP Devlet partisidir. Devlet 90 yıldır Kürt sorunu konusunda ne düşünüyorsa, 90 yıldan beri bu sorunu nasıl çözmüşse bu günde aynı şekilde “çözmek” istiyor. Devlet doksan yıldır Alevilere nasıl davranıyorsa, işçilere nasıl davranıyorsa dindarlara nasıl davranıyorsa, öyle davranacak. Ama kitleleri kandırmak için CHP nin yüzlerine maskeler gerekiyor, şimdi bu maskeleri oluşturma, safları kandırma sürecine girmiştir. Politika bu olduğu için ben CHP’nin kendisini değiştirerek Sosyal demokrat Parti olacağına inanmıyorum.

Soru- Kılıçdaroğlu’nun Kürt ve alevi oluşunun siyasete ve CHP’ye herhangi bir getirisi olur mu?

Selim Çürükkaya: Kılıçdaroğlu’ nu CHP nin başına getirenler, eğer sözde de olsa alevi ve Kürt sorunu konusunda olumlu mesajlar verirse, CHP nin oylarını artırır ve buna kanacak kitle çoktur.

 

gandhiSoru- Kılıçdaroğlu’ na Gandi deniyor? Gerçek Gandi’yi ve mücadelesini şöyle bir düşündüğümüzde, bizim çakma Gandi’miz biraz şişirilmiyormu? Gandi’ye baktığımızda, Gandi Hintli bir aydın’dı ülkesinin bağımsızlığı için İngiliz sömürgecilerine karşı, özgürlük mücadelesiyle tanındı. Bizim Gandi Kürt’tür ama Kürtlerin temel haklarını ortadan kaldıran ve bu hakkı iade etmemekte ısrar eden devletin partisinin başındadır. Kitlelere pazarlamının yöntemlerinden birisi mi bu Gandi yakıştırması? Kılıçdaroğlu’nun pazarlanması konusunda özellikle medya çevrelerinde bir konsensüs mü var?

Selim Çürükkaya: Kemal Kılıçdaroğlu’nu her çevre bir şeye benzetti. Ben ise onu Mankut’a benzetiyorum. Eskiden Orta Asya’ da savaşan taraflar, esir aldıkları genç askerlerin saçlarını usturayla traş eder, taze deve derisini bunların çıplak başlarına sarar ve onları kızgın güneşin önünde bırakırlardı, deri ısındıkça sarıldığı kafayı sıkar, neticede bu kişilerin bir kısmı ölür, ölmeyenler geçmişlerini unuturlardı. Bu kişiler daha sonra köle olarak kullanılırlardı. Cengiz Aymatov’ un “Gün olur asra bedel” romanında geçmişini unutan adam ile, oğlunu arayan bir annenin dramı anlatılır.Anne oğlunu bulur ama oğul anneyi tanımaz.

Kemal Kılıçdaroğlu tam böyle bir mankuttur. CHP onun atalarını katl etmiş, babasını sürgüne yollamış ve okullarda aldığı dersler kafasında deve derisi etkisi bırakmış olacak ki geçmişini unutmuş, yani alevi değil, yani Kürt değil. Yani onun için bunların hiçbir önemi yok! O bizi yoksulluktan kurtaracakmış!
Gandi kendi olusu için mücadele verdi, o kendi olusunu tanımıyor. Çünkü bir mankuttur o!

Soru- Kılıçdaroğlu’ nun kongredeki konuşmasını nasıl buldunuz? Değişime yönelik herhangi bir umut varmı bu konuşmanın içeriğinde?

Selim Çürükkaya: Hayır yeni hiçbir yok, daha o aşamaya gelmemiş, birazdan “yeni bir politika” üretip eline verirler

 

Soru- Kılıçdaroğlu’nun Kürt, alevi ve az buçukta solcu kimliği taşıması, Kürtlerin, alevilerin ve sistem içinde ki solun CHP’ye akmasına neden olur mu?

Selim Çürükkaya: Evet kullanılmaya elverişlidir. Eğer sahipleri bu sorunları kullan derlerse, aleviler, az buçuk solcular ve Öcalan’ ı dinleyenler kanmaya hazırdırlar.

 

Soru- Parti meclisinde, Ulusalcı kimlikleri ile bilinen şahıslara daha fazla yer verilmemesi sizce ne anlama gelir?

Selim Çürükkaya : CHP de ulusal kimliğine sahip çıkan ulusalcı bir üye kalmamıştı ki Parti Meclisine girsin!

 

Soru- Önümüzdeki süreçte genel hatlarıyla nasıl bir CHP ortaya çıkacak sizce?

Selim Çürükkaya, CHP söylemini değiştirerek ya iktidar olmayı yada bir koalisyon hükümetinde yer almayı hedefleyecek ondan bunu istiyorlar.

Soru- CHP Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir proğram geliştirebilir mi?

Selim Çürükkaya: Hayır!  CHP, devlet yani ordu partisidir ve ordu Kürtlerin hiçbir ulusal hakkını vermek istemiyor, CHP Kürtlerin oylarını almak için bazı göstermelik sözler sarf edebilir. Onun dışında Kürt sorununu çözme gibi bir misyonunun olacağını sanmam.

Soru- CHP Kürt sorununun çözümüne ilşkin siyasal bir irade ortaya koyabilir mi?

Selim Çürükkaya. Hayır.

Soru- Öcalan, avukatlarına, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesinden dolayı umutlu olduğunu ve Kılıçdaroğlunun “Kemalizmin demokratik güncelleşmesini sağlayabilir” dedi. Sizce Öcalan ne anlatmaya çalışıyor?

mustafa_kemal_atatrk_and_diyap_aaSelim Çürükkaya: Öcalan Kemalizm in güncelleşmesinden söz eder sık sık! Kemalizmin eskisi 1920 ile 1950 arasıdır. Özellikler Kürt sorununa bakışı ve pratiği neydi eski Kemalizm in? Haziran 1921 de Koçgiri kitle katliamını yapan Kemalizm idi. Kürt şeyhlerini ve beylerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde yanına alan, onlara ulusal kıyafetlerinizle meclise gelin diyen, kendi dilinizle konuşun diye buyuran, Lozan anlaşması imzalanmadan önce, biz Türklerle aynı haklara sahibiz, kurucu unsuruz, Kürtler için ayrı haklar istemiyoruz diye Lozan’ a mektup  yazdırtan Mustafa Kemaldir.

Ve aynı Mustafa Kemal ve Kemalizm Lozan antlaşmasından sonra Kürtlerin varlığını inkar etti, meclise getirdiği bazı Kürt ileri gelenlerini astı, Palu’dan Genç’ e, Elazığ’ dan Diyarbakır’ a, oradan Botan’ a, Bitlis’e Hakkari’ye kadar büyük katliamlar yaptı, Darağaçları dikti, kitle sürgünleri yaptı, istiklal mahkemeleri kurdu. Ağrı dağını teyarelerle bombaladı, Zilan deresinde binleri topluca yok etti. Bununla yetinmedi, Dersim kanunu çıkardı ki bu orman kanunundan bin beterdi. Dersim’ de tam bir soykırım yaptı, devlete karşı olanları toplu halde yok etti, devlete karşı olanları sevenleri sürgünlere yolladı, hiçbir şeye karışmayanları kılıç veya tüfek zoruyla esir alarak Türkleştirmeye tabi tuttu. 1950 yılına kadar Kemalizm rejimi bir zulüm rejimidir, korku ve inkâr rejimidir.

Abdullah Öcalan Kemalizm güncelleşsin derken bu günler geri gelsin demek istiyor. Ben böyle anlıyorum, itirazı olan varsa bana izah etsin ben de anlayayım!
Öcalan Deniz Baykal operasyonunun Ergenekoncular tarafından yapıldığını biliyor, Kılıçdaroğlu’ nun da Ergenekon tarafından getirildiğini biliyor. Mustafa Kemal 1920lerde nasıl Kürt Türk birliğini sağladıysa Kılıçdaroğlu da aynı söylemlerle bu işi yapsın, Kürtlerde ona destek olsun demek istiyor. Ama bu boş bir hayal, 1920 lerde değil 2010 yaşıyoruz.

 

Soru- CHP’de ortaya çıkan bu yeni durum nedeniyle, Kürt siyasetinin nasıl davranması gerekir sizce? Daha doğrusu Kürt siyasal çevrelerinde, tutum değişikliğine yol açacak herhangi bir değişim söz konusu mu CHP’de?

Selim Çürükkaya: Kürt siyasetine CHP nin bir katkısı olmaz. Kürt siyaseti derken BDP yi kast ediyorsanız, BDP nin kendi başına karar alma yetkisi yoktur. Başka yerlerden gelen emire göre hareket edeceklerinden, istenirse BDP yi CHP nin yedek lastiği halline getirmek hiçte güç değildir. Yeterki CHP veya CHP yi idare edenler bunu istesin. Kılıçdaroğlu Mustafa Kemal rolüne girerse BDP Diyab ağa rolunü almaya bir avukat görüşmesi sonrası razı olur!

Soru- Önümüzdeki dönemde CHP-BDP ortaklaşması olur mu? BDP çevreleri ordu tarafından yeniden dizayn edildiği söylenen yeni CHP’nin kuyruğuna takılırmı? Böyle bir olasılık var mı?

Selim Çürükkaya: Yakarıda söylediğim gibi siyaseti yeniden dızayn edenler istedikleri takdirde, BTP CHP nin yedek gücü haline getirilir. Hem İmralı dan hem de BDP nin içinden şimdiden bunun sinyalleri vardır.

 

Soru- Son soru sizce Türkiye’de sistemle sorunlu olan kesimlerin, kürtlerin, alevilerin, işçilerin demokratların, inaçlı kesimlerin, solcuların yapmaları gereken ne olmalıdır? Nasıl bir yol izlemeliler?

Selim Çürükkaya: Türkiye’ de her çeşit parti vardır. Ama sosyal demokrat bir parti yoktur. Kürt sorununa makul bir çözüm öneren, Laikliği yeniden tarif eden, 12 Eylül anayasasını toptan çöpe atmayı, çağdaş bir anayasa yapmayı tasarlayan ve işçilerin ve köylülerin sorunlarına sahip çıkan, Türkiye’ yi Avrupa birliği üyesi olmaya hazırlayan, dünyadaki Sosyal Demokrat partilerin programlarını, tüzüğünü ve çalışma tarzını kendisine rehber edinen bir partiye ihtiyaç vardır. Böyle bir partiyi inşa etmek CHP nin tabanını kazanmak anlamına gelir.

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu