Makalelerim

PEN Kongresi 1

 Selim Çürükkaya / Mart ayının sonunda Alman PEN’ inden yazılı bir davetiye almıştım. Bizi ailece 22-28 Mayıs tarihleri arasında Berlin’de düzenlemek istedikleri Uluslararası PEN Kongresine davet ediyorlardı. 
Bir hafta boyunca dünyanın çeşitli ülke ve kıtalardan gelecek olan yazarlarla birlikte olmak, onlarla sohbet etmek kaçırılmaz bir fırsattı. Davetiyeye okey dedim. PEN kongresinden iki gün önce Berlin’de Ozan Şivan’ın konser vereceğini duyunca iki gün önceden Berlin’e gittik.

 

 
Daha önce 8 ay kadar Berlin’de oturduğum için şehiri iyi tanıyordum. Tanıdığım epeyce insanda vardı. Bir kaç aileye uğradık. 20.05.2006 gecesi konsere gittik. Konserden sonraki gün boyunca bazı görüşmeler yaptık, ziyaretlere katıldık.  22.05 2006, sabah 10’da Berlin Mohren Strasse 30 numaradaki Hilton Otelinin resepsiyonuna gittik. Adımızı söyleyince, resepsiyondaki genç; adınızı harf harf söyleyin lütfen, ben harfleri söyleyince parmakları klavyenin üzerinde oynadı, „tamam rezarvasyon yapılmış” deyince, kapıyı açmak için kullanılan üç adet kartı bize verdi.

 

„Buyrun 2. Kat 2014 numaralı odanıza çıkın, birazdan çocuk için bir yatak gelecektir” deyince valizlerimizi bir araçla götüren görevlinin peşine takıldık. Otel çok güzel dekore edilmişti, tabanı komple mermer döşeliydi. Asansöre bindiğimizde Soma‘nın bildiği bir müzik parçası çalıyordu, buna sevindi.
Odamızda eşyalarımızı gardoroba yerleştirince yapılacak olan basın toplantısına yetişmek amacıyla PEN Kongresi için hazırlanan ikinci katta indik. Salonun hemen girişinde L harfi şeklinde uzunca masalar yerleştirilmiş, bu masaların arkasında bir Grup genç kız çalışıyor. İçeri giren yazarlara güler yüzle “hoşgeldiniz” diyorlar.

Önce hangi dilden konuştuklarını soruyorlar, İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Almanca ve İtalyanca yardımda bulunuyorlar. Ben Almanca bildiğimi söyledim. Adımı sordular. Söyledim, bilgisayara baktılar, hemen benim ve eşim için birer yaka kartı hazırladılar.
Bu ara PEN Kongresine katılan bütün delegelere verilmek üzere özel olarak yapılmış, siyah renkli, üzerinde kırmızı yazıyla “İNTERNATIONALER PEN KONGRESİ Berlin 2006” yazılı çantalarımızı verdiler.

 
Basın toplantısından hemen sonra öğle yemeği başladı. Otelde açık büfe vardı, beş yüze yakın yazar gelmişti. İsteyen istediği yemeği tabağına alıyor ve masalarda oturup hem sohbet ediyor, hemde yemek yiyiyorlardı. Ben eşim ve Soma, Rus bir yazar ve eşiyle aynı masaya oturduk. Çünkü bu Rus yazarı daha önceden tanıyordum. Yaman bir adamdı. Rusya’da Hükümete  kafa tutmuş, tek başına yayınladığı bir gazete ile hükümetin bütün kirli çamaşırlarını orta yere döktüğü için yasal olarak bu yazara dokunamayan hükümet, mafia aracılığıyla Sergey’i cadde ortasında vurmuştu. Ve daha sonra Alman PEN merkezinin yardımıyla yurt dışında tedavi görmüş, PEN’in Exil Programına dahil edilmişti. Bir ara bende bu Exil Programdayken kaldığım evi ona bırakmıştım. Tanışıklığımız oradan geliyor.

 

Pen_Kon_aysel_selim_curukka“Sergey”‘in eşinin adı “Ema” dır. Anlattığına göre Putin’e bağlı istihbarat bir ara Sergey’in Lübek’de ki evini tesbit edince, evi terk ederek başka bir şehire yerleşmiş. Bana kaderimiz birbirine benziyor diyor sık sık.  Öğle yemeğinden sonra ilk toplantı yapıldı. Alman PEN Başkanı Johano Strasser bir açılış konuşması yaparak; Alman PEN’i adına hepimize hoşgeldiniz dedi.

Ve “sizleri Berlin’de ağırlamaktan onur duyuyoruz” diye konuşmasını sürdürdü. Onun ardından kürsüye çıkan Dünya PEN Başkanı Jifi Grusa; PEN adına herkesi selamladı ve 72. Uluslararası PEN Kongresini tarihi Berlin kentinde organize ettiği için Alman PEN’ine ve onun başkanına teşekkür etti. Kongreyi mükkemmel bir şekilde organize eden İnternasyonal PEN’in tutuklu yazarlar komitesi sorumlusu Karin Klark son olarak kürsüye çıktı, yazarları selamlayarak “hoşgeldiniz” dedi. Ve bundan sonra toplantıların hangi salonlarda düzenleneceğini, komisyonların nerelerde çalışacağını açıkladı.

 
Karin’in konuşmasından sonra toplantı bitti. Birazdan hazırlanıp aşağı ineceğimizi söylediler. Aşağı indik, otelin kapısında otobüsler bekliyordu. Yaka kartımıza bakan görevliler bize yol veriyordu. Otobüse binince Berlin Belediye Başkanının misafiri olduğumuz, iki saat kadar orada kalacağımız söylenildi. Otobüs yolculuğumuz fazla uzun sürmedi, kocaman saray gibi bir yapının kapısında indirildik, mermer merdivenden yukarı çıkarak geniş bir salona girdik. Bu ara bir Alman yazarla karşı karşıya geldik. Yaklaşık 12 yıl önce kendisiyle tanışmıştım. İki gün kadar eşimle evinde kalmıştım. Ondan sonrada görüşememiştik. Tip olarak da çok değişmişti, o beni tanıyamadı zaten yine ben tanıdım, hatta senin evinde üç adet kaplumbağa vardı deyince adam beni hatırladı ve sarıldı. Ben o zaman bir tercüman aracılığıyla kendimin ve eşimin başından geçenleri anlatmıştım. Adamın adı Michael Klaus du. Klaus; „Biliyor musun Herr Selim, bende seni arıyordum. Senin ve eşinin öyküsünün senaryosunu yazdım, filmi çekildi. Alman televizyonunda yayınlandı haberin var mı?” dedi.

 
soma_madiya_gunter-grassHayır cevabını verince hayret etti. Sözleştik bana filmin CD sini yollayacak. Biz sohbet ederken Sergey geldi. Onu da tanıyordu. Ben ve Sergey ile birbirimizi tanıdığını anlayınca memnun oldu.  Bu ara “Günter Grass” salona girdi, yanımıza gelince tokalaşıp tanışma imkanına kavuştuk. Kızım Soma’ya yanındakinin Günter Grass olduğunu söyleyince şöyle bir yüzüne baktı;

 

 “Ooooo ganz süß”, yani „Ooooo çok tatlı” dedi. Günter Grass’ın çok ünlü bir yazar olduğunu, Nobel Edebiyat Ödülü aldığını daha önce Soma’ya anlattığım için Günter Grass’ı biliyordu. Aramızda başka bir Nobel Edabiyat Ödülü sahibi daha vardı. Güney Afrika’lı bayan yazar “Nadine Gordimer.” 82 yaşına ayak basmasına rağmen hala dinçti. Onunla tanıştığımızda Soma ile hayli ilgilendi. Zaten 72. PEN Kongresi misafirlerinin en büyükleri “Günter Grass” ve “Nadine,” en küçükleri “Soma Madiya” idi. Belediye başkanının sarayında güzel bir gece geçirdik, garson bayanlar dolaşıp Gruplar halinde sohbet eden yazarlara hafif yiyecekler meyve suları ve içkiler ikram etti. Belediye Başkanı hoş geldiniz konuşması yaparak aramıza katıldı. Geç saatlerde Otelimize geri döndük.

 

 

 

 

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu