Güncel

Turhallı’nın Dediği yerde Durmak!

Fakat Sayın Turhallı mensup olduğu diktatörlüğün bütün özelliklerini henüz üzerinden atmadığı için, en mütevazi eleştiriyi “saldırı” ve “hakaret” olarak görmektedir.

Selim Çürükkaya / Sayın Hüseyin Turhallı kendi Facebook sayfasında bir yazısını yayınlamış. Bu yazısında bizim Vengma sitesinde kendisine saldırdığımızı, kendisini karaladığımızı yazmış. Sitemizin köşe yazarlarından Ulaş Boz bir makalesinde Hüseyin Turhallı’nın Diyarbakır HDP binasının önünde oturma eylemi yaparak dağa götürülen çocuklarını isteyen anaların eylemine karşı Hüseyin’in mantığını eleştirmiş. Makale şu anda yerinde duruyor. Okunduğunda görülecektir ki; ne saldırı ne de hakaret vardır. Gayet saygılı, yazarının haddini bildiği bir makaledir.

Fakat Sayın Turhallı mensup olduğu diktatörlüğün bütün özelliklerini henüz üzerinden atmadığı için, en mütevazi eleştiriyi “saldırı” ve “hakaret” olarak görmektedir.

Benim tutumumu eleştiren bir yazısını burada bizim Vengma sayfasında aşağıda yayınlayacağım. Ve bana yönelttiği eleştiriyi saygıyla karşılıyorum. Bu onun en doğal hakkıdır.

Sevgili Hüseyin makalesinin başlığına “Nerede Durduğunu Bilememek” adını koymuştur. Ona göre duracağımız iki yer vardır. Recep Tayip Erdoğan’ın yanında veya Abdullah Öcalan’ ın yanında. Ben 1993 Yılında yazdığım Kitapla Kürt halkına açıkladım. “Ne Abdullah Öcalan’ın (Siz bunu PKK olarak okuyun) Ne de Recep Tayip Erdoğan’ın (Siz bunu Türkiye devleti olarak okuyun) yanında yer alıyorum. Benim yerim ne onun ne bunun yanıdır. Çünkü o gün ikisinin aynı yerde olduğunu görmüştüm. Şimdi daha açık ikisi aynı cephede yer alıyor.

Benim yerim Kürdistan’dır. Davam Kürdistan davasıdır. Benim halkım Kürdistan halkıdır. Kim onlara zülüm yapıyorsa, kim onun bağımsızlığını ve özgürlüğünü engelliyorsa, kim onların köylerini harabe ediyorsa ben onlara karşıyım. Sayın Turhallı’nın hala benim nerde durduğumu bilmemesi ve iki zalim yerden başka yer tanımaması gariptir.

Turhalı, benim pek çok yazımda işlediğim Harpagos ve Astyages hikayesine gönderme yapmasında da görmediği bir şey vardır. Sevgili Hüseyin Harpagos’un suçunu görüyor da, Astyages’in işlediği suçlar konusunda kördür. Diktatör kendi iktidarı uğruna, bekar olan kızının doğurabileceği torunundan korkuyorsa ve o torun doğduğunda, henüz bebekken yine iktidarı için öldürmeye kalkıyorsa, bunda bir acayiplik yok mu? Harpagos’luğu bu manyaklık doğurmuyor mu? MED imparatorluğunun yıkılmasında suçlu olan Astyeges mi, Harpagos mu?

Bana göre asıl İhanetçi, diktatör, barbar Astyages’tir. Onun zülmü, kör şiddeti, ihaneti, Harpagoslar yarattı. Bunu görmemek körlüktür. Bizim Astyages eski Astyages’ten daha berbattır. Hüseyin öylesine kendisini Astyages’e bağlamış ki, Astyages’i eleştiren herkesi Harpagos olarak görüyor. Başka biçimde kafa çalışmıyor!

Sayın Turhallı benim söylediklerimin doğru, ama politikamın yanlış olduğunu söylüyor. Bu onun hakkıdır, söyleyebilir. Ben kendi içinde sürekli insan katleden, partiyi tarikat haline getiren, Kürdistan davasını çöp kutusuna atan, halkımızı bir adama taptırmaya çalışan bir yapıya yağ çekemem, olumlu göremem onun safında duramam. Ve asla Türk devletinin safına da geçmem. Her ikisinin de canı cehenneme derim. Kendi Kürsümde Konuşur, kendi yolumdan yürür, halkımın kaklı davasını savunurum.

Deza Hüs polis saldırısına Uğrayan kadını görür, ama Çetin Güngör’ün bacısını görmez, Ama Saliha Şener’in acısını duymaz, Ama Abdullah Ekininci’nin anasını bilmez, ama Resul Altınok’un kardeşlerinin feryadına kulak asmaz. Ama Saime Aşkının annesinin derdini dinlemez!

Bu yüzden benim yerim her renkten zalimin karşısındadır. Benim yerim adaletin, insanlığın olduğu yerdir.

Şimdi Hüseyin Turhalı’nın yazısını veya değerli eleştirisini olduğu gibi yayınlıyorum.

**********************************

“Nerede Durduğunu Bilememek”

HDP önünde nöbet tutan anaların tutum, davranış ve eylemlerinin hem çocuklarına hem de Kürt halkının haklı davasına zarar vereceğini söylediğim için bazı çevrelerce hedef tahtasına oturtuldum.

Defalarca söyledim, yine söylüyorum. Benim kimseciklerden ne bir ulufe beklentim, nede korkum var. Cübbemi yakıp dağlara çıktığım anda tüm ulufeleri de yaktım. Yüzlerce defa ölüm çemberini aştıktan sonra ölümden de bir korkum olmadı/olmayacak.

Hüseyin Turhallı işkence tezgahından geçip tek bir söz söylemeyen, onursuz yaşamaktansa ölmeyi yeğleyen en az 60 bin yiğidin yoldaşlığını seçmiş biri.

Slogan atarak kendilerini kahraman sanan Öcalan yada Berzani müritliği ile iki büklüm olanların beyni ve yüreği bunu anlayamaz.

****

Sosyal medya ve vengma sitesi üzerinden aleyhimde yürütülen karalama, hakaret ve küfür kampanyasını bazı arkadaşlar özelden mesaj göndererek haberdar etti.

Okuyunca üzüldüm. ” Yönünü, kıblesini şaşırmışlar” dedim.

Nerede durduklarını, kime, neye ve niçin hizmet ettiklerini biliyorlar mı acaba?

Şahsen tanıdığım bu insanların Kürd ve Kürdistan düşmanlarından tek kuruş aldıklarını da sanmıyorum.

O halde kendilerinin de canları pahasına emek verdiği bu mücadeleye neden düşmanlık yapıyorlar?

Selim Hoca yıllar öncesinde Mehmet Şener’in bir yazısını alıntı yapmıştı. Özet olarak Mehmet Şener “PKK ve Apo neden Harpagosları yaratıyor” diye soruyordu.

Bu hikayeden çok şey öğrendim. Ancak Selim Hoca’nın bu hikayeden hiçbir şey anlamadığından eminim.

2001 yılında Fransa/Nice’te bana misafir olduğu iki günlük süre içinde ona “Söylediklerinin çoğu doğru, ama siyasetin baştan sona yanlış. Asla siyasetinin yanında olmayacağım. Siyasi anlamda benden hiçbir şey bekleme. Ancak kurgu itibarıyla yetenekli bir yazarsın. Edebiyatla, tarihle, bilimle uğraş söz elimden ne gelirse senin için yapacağım” demiştim.

Mehmet Şener’in yazısından haberim olmasa da Kürd ve Kürdistan tarihinin Astiyag-Hapagos hikayesinin tekrarı olduğunu çok iyi biliyordum.

Harpagos, Med Kralı Astiyag’ın iki çocuğunu öldürmesi üzerine intikam almak üzere Pers imparatoru Kyros ile işbirliği yaparak Med imparatorluğunu yıkan işbirlikçi genelkurmay başkanıdır. O hazin hikayede pek de anlatılmayan bir paragraf var.

Astiyag esir düştüğünde Harpagos’un huzuruna çıkarılır. Astiyag istifini bozmadan Harpagos’un yüzüne tükürür. “Be hey aptal adam mademki benden intikam almak istiyordun, neden beni öldürüp kral olmadın? Med ülkesini Parseklere teslim ettin. Med çocukları dünya durdukça seni lanetle anacak” demiş.

Bu söz muhalefet ile düşmanlığı birbirinden ayıramayanlar için 2500 yıl öncesinde söylenmiş. Sahi kime, neye, niçin hizmet ediyorsunuz? Eylemleriniz, söylemleriniz kime hizmet ediyor?

Üzülüyorum.

Selim Hoca düşmanın işkence tezgahlarından geçen, direnen bir Kürd. Kürdistan davası uğruna üç kardeşi can vermiş. Ailesi, çevresi en ufak bir zayıflık göstermeden Kürd ve Kürdistan düşmanlarına karşı canları pahasına direnmiş. PKK ve Öcalan’a muhalefet etseler de bu güne kadar tek bir Kürde zararlarının dokunduğuna tanık olmadım.

Ne yazık ki söylemleri Kürdün düşmanlarıyla aynı kulvarda buluşuyor….. Bu da Selim Hoca ve benzeri yüzlerce Kürdün garabeti…….

Bana gelince.

1992 yazında Ferhat Tunç Diyarbakır’da konser vermeye gelmişti. Polisler o konsere gelenleri dayaktan geçiriyordu. Sivil bir polis Ferhat Tunç ve benim önümde beyaz tülbentli bir kadını tokatlayarak yere yığdı. O an işte o an….. Bütün varlığım, dünyam değişti. Kadını yerden kaldırdım. Hıçkırıklar içinde “Üzülme, dayê. Bu zalimlerden senin intikamını almak da benim yeminim” dedim.

Ben hala 30 yıl öncesindeki o gündeyim.

Benim düşmanım sen ve etrafındakilerle, yanlış yapan beyni dağılmış Kürd değil, Kürdistan ülkesini işgal ve talan edendir. Deliler benim düşmanım olamaz. İstediğiniz kadar vurun. Sizi anlıyorum. İçine düştüğünüz girdabı da. Size söyleyeceğim tek bir sözüm bile yok. Siz benim yoldaşlarım, zulüm altında inleyen ırkdaşlarımsınız.

Sizin de beni anlamanızı istiyorum. Siyasetleri, yöntemleri yanlış yada doğru ne olursa olsun şu an Kürd ve Kürdistan düşmanlarına dayak atanlar da benim ırkdaşlarım, yoldaşlarımdır. Direnişlerine saygı duyuyorum. Yanlış yapmasınlar diye tecrübem ve bilgim yettiğince ikaz etmeye çalışıyorum. Benden onlara düşmanlık yapmamı beklemeyin. O beyaz tülbentli kadın için alacağım intikam yarım kaldı. Olur ya belki günün birinde onlar tamamlar.

Lütfen siz de beni anlayın.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu