Makalelerim

Şafak söksüm ki yarasalar kaçsın!

Selim Çürükkaya / Son otuz yıllık Kuzey Kürdistan tarihinin
ilk demokrasi şehidi Çetin Güngör’ün çok önemli bir sözü vardır:
„Şafak söksün ki yarasalar kaçsın!”
Bugün gün boyunca bu söz üzerinde düşündüm…..

 

Yarasalar bir mağaradalar.Bizler binlerce, onbinlerce insan mağaranın çevresinde karanlıktayız.Mağaradan çıkan zehirli yarasalar hergün birimizi ısırıp öldürüyorlar. Ve biz birisinin öldürüldüğünü duyunca, yarasaları lanetliyoruz. Bağırıp çağırıyoruz, üzülüyor, imza kampanyaları başlatıyoruz. Bunları yeterli bulmayınca öldürülenlerin resimlerini asıyoruz. Ve tabi aradan biraz zaman geçiyor; yarasalar yine uçuyor. Yeni ölüm haberleri alıyoruz; yine rutin tepkiler veriyoruz!… Fasit bir daire, akan suya karşı kürek çekme! Allahım yok mu bunun bir çaresi! Bu kadar insan, bir ulus bu kadar çaresiz mi? Sonra fazla düşünmeye gerek yok diyorum!  Çetin Güngör 23 yıl önce çareyi söylemiş!

 

Karanlığı dağıtmak!”

Peki nasıl dağıtılacak karanlık diyeceksiniz?
Çok basit, bu karanlık nasıl yaratıldı?
Şu anda karanlıkta olan ve yarasalar tarafından ısırılan herkes biliyor, bu karanlığın nasıl yaratıldığını!
Hatta karanlıkta olanlar kendi elleriyle yarattılar bu karanlığı.
Şimdi ve hemen herkes bu karanlığın nasıl yaratıldığını anlatmalıdır.
Kani Yılmaz bildiklerini anlatmadı. Ve anlatamadıklarının kurbanı oldu.
Nizamettin Taş, Hıdır Yalçın, Hüseyin Kaytan, Sakine Altun, Halil Ataç
D. Süleyman, Ayhan Çiftçi ve Suna, Sarı Osman, Akif Hasan, Hevidar ve Dilbixwin Dara,
Selahattin Çelik, Azman ve adını burada sıralayamayacağım binler!
Bunlar bildiklerini açıklarsa ortalık Aydınlanır ve yarasalar karanlık mağaralarında kalır.
Bunu herkes biliyor ama neden ortalığı Aydınlatmıyor?
Yoksa Aydınlıkta kusurlarının görünmesinden mi korkuyorlar?

 
*****************************************************************

 

Geçenlerde bir film izledim.

Bir Amerika filmi; başka bir gezegenden gelen bir UFO düşüyor dünyaya; içindeki tek uzaylı ölüyor. CIA’dan bir ekip bir grup doktorla birlikte olay yerine gidiyor, uzaylı yaratığı ve ufoyu alıp götürüyor. CIA ekibi bir gün sonra bu olayı kamuoyundan gizlemeye karar veriyor. Olayın tam olarak gizli kalması için, tanık olan doktorların ortadan kaldırılması gerekiyor. Ard arda öldürülüyorlar. Kimi trafik kazasında ölüyor, kiminin arabasına bomba konuluyor.

Kimi suda boğduruluyor. Bir doktorun bacısı gazetecidir ve bir televizyonda çalışıyor. Doktor öldürülmeden önce postanedeki posta kutusunda bir video kasetten söz ediyor.
Bir gün sonra üzerine sürülen bir arbanın altında kalarak can veriyor. Bacısı kardeşinin ölüm haberini duyunca Postaneye koşuyor. Pek çok zahmetten sonra kaseti kutudan alıyor, fakat katil ekip onu kovalıyor. Gazeteci ellerinden kurtuluyor ve katiller her yerde onu arıyor. Akıllı kız kaseti alıp direkt çalıştığı televizyona gidiyor. Patronu ile birlikte kasedi izliyorlar:

“Ufo, ölü yaratık, CIA ekibi ve tek tek öldürülmüş doktorlar”

Ve hemen plan yapılıyor; ekiple telefonla bağlantı sağlanıyor. Para ‘karşılığında kaseti size teslim edeceğim’ deniliyor. Görüşme yeri olarak şehrin çok kalabalık bir alanı üzerinde anlaşmaya varılıyor. Gazeteci bayan göğsüne küçük bir kamera takıyor. Patronu Televizyonu naklen yayına hazırlıyor.

CIA ekibinin başı, para dolu bir çantayla meydana geliyor.

O da önceden planını hazırlamış, yüksek binaların üzerine dürbünlü ve susturuculu nişancılar yerleştirmiş. Çantayı kızın eline verip kaseti alınca tetikler çekilecek ve kız öldürülecek. Elinde para çantası bulunan CIA ekibinin başıyla elinde kaset bulunan gazeteci karşı karşıya. Gazeteci adama sorular soruyor. Adamda nasıl olsa kızın öleceğini biliyor ve sorulara doğru yanıtlar veriyor. Tabi adam canlı yayında olduğunu bilmediğinden doktorları neden öldürdüğünü de açıklıyor. Bu ara uzaktan onu izleyen yardımcısı bir kahvenin önüde bekliyor. Gözü televizyona takılıyor.

Eyvah patronu canlı yayında olayı açıklıyor!” Tetikçilere geri çekilmeleri ve kaybolmaları için telsizle emir veriyor.
Patronunu uyarmaya kalkıyor ama iş işten geçiyor.
Resmi polisler çevrelerini sarıyor, canlı yayında milyonların gözleri önünde kollarına kelepçeler vuruluyor.

Bizde yüzlerce insanın elinde yüzlerce kaset vardır.
Namuslu birileri çıkıp kamuoyunu aydınlatmazsa “daha çok doktor” öldürülür!

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu