Kitap Yorumları

Sırlar çözüldü mü?

Bir şişeden çıkan bir şifre bizi peşinde diyar diyar dolaştırıyor. Adeta "cinin şişeden çıkması" gibi. Artık şifreyi çözmek için kendimizi bir İstanbul`da, bir Sofya`da buluyoruz.

 Ayhan Çiftçi / Sırlar Çözülürken bir kurgu roman.
70`li yıllardan günümüze kadar Türkiye ve Kürdistan`daki politik olaylar inceleniyor.Hadiseler çok geniş bir alanda cereyan ediyor. Heyecanlı ve sürükleyici anlatımı ile yazar okuruda adeta kahramanların peşine takıyor. Okurken insan bazen nefes nefese kalıyor.

Bir şişeden çıkan bir şifre bizi peşinde diyar diyar dolaştırıyor. Adeta “cinin şişeden çıkması” gibi. Artık şifreyi çözmek için kendimizi bir İstanbul`da, bir Sofya`da buluyoruz. Yolumuz Bağdat`a kadar gidiyor. Ordan Roma` ya, oradan da taa.. Stockholm`e kadar gidiyoruz. Heyecan, merak kadar…

———————————***—————————-

Zaman kimi isimleri kimi olgularla özdeşleştiriyor. Kimi yazarlar kendilerini bazı konularla sınırlayıp alanlarını yaratıyorlar. O alandan bahsedildiğinde o yazar, yazardan bahsettigimizde hemen onun alanı akla geliyor. Yaşar Kemal ismi hangi okurun diline hemen Çukurova, ağa, eşkıya hikayeleri, yazın sıtmanın ateşinde kavrum kavrum yanan köylüleri getirmez ki? Nobel komitesinin de ifade ettiği gibi “şehir melenkolisi” konuşulduğunda hangi roman okurunun aklına en önde Orhan Pamuk ismi gelmezki! Biliyorum, eğer çokça bilinen bu doğruyu uzatırsam bende canınızı sıkmış olcağım.

Pazar güzel bir gün, güne ve zamanınıza kıymayacağım. Onun için sözü vardırmak istediğim yere hemen getireyim. Yazarlar okurlarını şartlandırırlar. Bu şartlanmanın dışında eserler verdiklerinde okurlarında şaşkınlığa yol açarlar.Yazarın süprizi bana göre adı ile özdeşleşen alanın dışına çıkmasıdır. Sayın Selim Çürükkaya`nin son kitabı “Sırlar Çözülürken “ bende böyle bir duygu uyandırdı.

Çürükkaya geniş okur kesimlerinin karşısına ilk defa Diyarbakır zindanının karanlığını anlatarak çıkmıştı. Bu kitabı onun yazarlığının  tanınmasında hayli rol oynadı. Ama esas konuşulan kitabı “Apo`nun Ayetleri “oldu. Bu kitaptan sonra Çürükkaya bazen değişik alanlara el atsa da, o daha çok bu “Ayetlerle” konuşuldu. Hatta bu sürede yazdığı farklı konulara ilişkin çok sayıda makalesi, yazısı bu “Ayetlerin” gölgesinde kayboldu gitti.

Bunda okurlarının beklentisi kadar, kendisinin de bu alanda ısrar etmesinin rolü oldu. Sırlar çözülürken kitabıyla Selim Çürükkaya yazım alanını genişletmenin bir denemesini yapmıştır. Bunu ne kadar başarmış birazdan değineceğim. Ama henüz kitabı okumamış okurlar için kitap hakkında bir-kaç satır yazmak gerekir.

Sırlar Çözülürken bir kurgu roman. 70`li yıllardan günümüze kadar Türkiye ve Kürdistan`daki politik olaylar inceleniyor. Hadiseler çok geniş bir alanda cereyan ediyor. Heyacanlı ve sürükleyici anlatımı  ile yazar okuruda adeta kahramanların peşine takıyor. Okurken insan bazen nefes nefese kalıyor. Bir şişeden çıkan bir şifre bizi peşinde diyar diyar dolaştırıyor. Adeta “cinin şişeden çıkması” gibi. Artık şifreyi çözmek için kendimizi bir Istanbul`da, bir Sofya`da buluyoruz. Yolumuz Bağdat`a kadar gidiyor. Ordan Roma` ya, oradanda taa Stockholm`e kadar gidiyoruz.

Heyecan, merak kadar Akdenizin serinletici ılık mavisiyle rahatlıyorsunuz. Bazen James Bond filmlerindeki otellerde dinleniyorsunuz. Kitapta çok önemli siyasi hadiselerin arka planı araştırılırken, yazarların sınırları zorlayan geniş dünyasında gidip-geliyorsunuz. Papa` nın rüyasını  okurken “şu yazarların fantazileri de olmasa hayatın tadı olmayacak” diyorsunuz kendi kendinize. Kahramanlar ve olaylar son otuz yılın en fazla konuşulan olaylarından ve kişilerinden seçilmiş. İsimler değiştirilmiş ama olaylar, yerler her şey gerçeğindeki gibi. 12 Eylül Öncesi Türkiye darbe ortamına nasıl getirildi? Kim Papa` yı niçin vurmak istedi? Kendilerinin üstündeki sis perdesi bir türlü aralanmayan, ama eylemleri ile kamuoyunun haşir neşir olduğu karanlık örgütler bu romanın konusu.

Ergenekona Kürt penceresinden bakarken görülen nedir? Selim Çürkkaya`nın yıllardır işlediği ve bu kitapta da adını “Serok Alan” koyduğu Phänomen kitabın yine baş konularından biri. Olayların akışı  içinizdeki dedektiflik duygusunu bazen önünde durulmayacak kadar depreştiriyor. Politik kitaplar romanda olsa, arka planına inmek her zaman önemli bir görevdir. Yazar bunu yaparken herkesin gördüğü tetikçi ile uğraşmayı da unutmamış. Ankara Bahçelievlerdeki öğrenci katliamını anlatırken ordaki “İdi Amin “ tipi karşısında insanın tüyleri diken diken oluyor, dehşete kapılıyor. Kurgu gerçekten mükemmel. Kitap information yüklü . 70 `lerde henüz doğmayanlar, yakın tarihimizin önemli hadiselerini kaçıranlar, bu dönemin bir panaromasını bir romanın rahatlığında ve tadında bu kitapta bulabilirler.

* * *

Kitabın birde eksiklikleri var. Bunlara da değinmek gerekir. Kitapta başta güzel bir ikilem var. Yazar ilk sayfalarda edebi kaygılarına, vermek istediği politik mesajlar kadar değer veriyor. İlk bölümlerde dilin güzel kullanıldığı, insana zevk veren tasfirler var. Güneşin kendini az gösterdiğı Lübeck` te güneşli günlerin insanın ruhunda yarattığı sıcaklığı, coşkuyu kitapta hissedebiliyorsunuz. Bu bölümlerde bir bütünsellik var. Köpekler sokağından bahsedilirken, sokaklarında bir ruhu kişiliği var diyebiliyorsunuz. Yani okurken duyulan zevkle edebiyatın etkileyiciliğini görüyorsunuz. Ama ne yazıkki sayın Çürükkaya bunu çok fazla sürdürememiş. Politik mesajlarını vermenin kaygısı onu sabırsızlaştırmış. İlk sayfalardaki güzel doğa tasvirleri sokaklar, kaldırımlar, parklarda uzanan insanlar, kuş sesleri yavaş yavaş kaybolmuş, ya da çok arka plana kaydırılmış. Aslında bu Türkçe yazan önemli bir Kürt yazar grubunun ortak sorunu. Edebiyat çoğu defa sadece politik tezlerini ispatlamanın bir aracı. Ama bence güzel sözlerle insanı sevindirmek, günlük sıkıntılarından kurtarmak, estetik duygusunu vermek politik tezlerden daha kıymetsiz değildir.

Kitapta kanımca bir de yanlış  mesaj var. Yanlış, kötü şeyler hep karanlık örgütlerle, ilişkilerle izah edilmiş. Bugün cevabını bulamadığımız her sorunun arkasında bence bir Ergenekon ya da, karanlık örgüt yoktur. Kötü şeyler sadece ajanların işi değil. Stalin, Saddam, Hitler bunlar ajan değilerdi. Dünyada gerçekten sadece kendisinin bireysel egosu, kaprisleri için nice kötülükler yapan adamlar da var. Bütün kötülükleri de bir kötü adamın yapmış olması gerçekçi olamaz. Palme cinayetini de bence böyle ele almak gerekir. Bazen kötü sonuçtan hareketle başa dönerken yolumuzu kaybediyoruz, yanlışlıklara düşüyoruz. Ben birde Sırlar Çözülürken`de bunu gördüm.  Bir kitaba her şeyi sığdırmaya çalışmak zorlayıcı olur.  Sırlar Çözülürken`in son bölümü bu romanda bir fazlalık gibi duruyor. 06.05.2006
www.nasname.com dan aktarma

Ayhan Çiftçi

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu