Makalelerim

Açlık Grevi Elek ve Kuş Meselesi

Kıştır, hava soğuktur. Her taraf kardırToprak görünmez olmuştur. Kuşlar yemsiz kalmıştır. Birsi bir eleği gübrenin üzerine dikmiştir.Altına da buğday serpmiştir.

Selim Çürükkaya / Dün akşam çok eski bir arkadaşımla Facebookta yazışıyorduk. Bu arkadaşım 12 eylül 2012 tarihinde başlayan açlık grevi boyunca eyleme destek vermiş, talepleri haklı bulmuştu. 66 Gün sonra tutuklu olan ve açlık grevine girmeyen Öcalan, İmralı’dan eylem sona ersin diye buyurunca , talep malep üzerine konuşulmadan eylem sona ermişti. Ve ben bu arkadaşıma, olaya nasıl baktığımı izah etmek için aşağıdaki satırları yazmıştım:
Kıştır, hava soğuktur.
Her taraf kardır
Toprak görünmez olmuştur.
Kuşlar yemsiz kalmıştır.
Birsi bir eleği gübrenin üzerine dikmiştir.
Altına da buğday serpmiştir.

Kuşlar aç oldukları için haklı olarak eleğin altındaki buğdaya gitmiştir.

Ve avcı eleğin ipini çekmiştir.
Avcı,Türk devleti
Elek, Öcalan
Kar, kış, Kürdistan’ ın durumu
Kuşlarda açlık grevine giren ve destek veren bizleriz.
Adadan vahiy geldi açlık grevi bitti!”
Yazdığım bu satırları Facebooktaki diğer arkadaşlarımla paylaşmış olumlu tepkiler alınca, bundan yedi yıl önce yazdığım aynı öyküyü tekrar güncelleştirmenin iyi olacağını düşünerek Rızgari de yayınlanan yazımı tekrar asmaya karar verdim:
Karda Kuş Tuzağı
Ben bir dağ köyünde doğdum.
Yeri hala haritada yoktur köyümün.
Köyümde, yol geçmez ışık yanmazdı.
Işık derken çağın ışığını, yol derken çağın yolunu kastediyorum.
Köyümün yolları patika, ışık saçan lambaları antikaydı.
İşte ben orada, öylesi bir köyde doğdum.
Yığınla anım var, bilinçaltımda tazeymişçesine durur.
Ama biri var ki; yaşadığımız her dramda bilinç üstüme vurur
Bizim oralarda kışın çok kar yağardı
Kalınlığı bazen bir, bazen iki metre kadardı.
Bu karlı günlerde her taraf bembeyaz keserdi.
Ağaçlar bile kardan beyaz elbise giyerdi.
Ve kuşlar acıkırdı.
Bizden bir kuşak büyük arkadaşlarımız aç kuşlar için tuzak hazırlardı.
Karın ortasına bir elek biraz yan konulur, bir çubukla elek eğik tutulurdu.
Uzunca bir ip, eleği tutan çubuğa bağlanır, ipin diğer ucu pusudaki avcının eline verilirdi.
İp  çekildiğinde eleğin düşebileciği yere, gübre ve buğday serpilirdi.
Aç kuşlar, karın üzerine serpilen buğdayı görünce sevinç çığlıkları atardı.
Havada pike yapıp eleğin altına konarlardı.
Kuşları yeterli gören çocuk avcı, ipi çekince; elek düşer kuşlar altında kalırdı.
Bu durum karşısında biz çocuklar sevinç çığlıkları atardık.
Nefes nefese koşardık, bir kuşak büyüklerimiz bizi tutsak kuşlara yaklaştırmazdı
Onlar eleğin altında çırpınan kuşları yakalar, elleriyle kafalarını koparırlardı.
Çok iyi hatırlıyorum, karın üzerinde debelenen kafasız kuşlara bakınca ağlardım.
Daha sonra, halkımın yaşadığı dramları izleyince, hep  bu kuşları hatırlardım.
İki ayrı makalede daha anlatmıştım
Buna çok iyi bir örnek olduğu için tekrar anlatacağım.
Diyarbakır zindanında açtık, vücudumuz kendi kendini yeyiyordu.
Esat Oktay bu durumumuzu biliyordu.
Ve karşımıza geçerek açlığımıza sesleniyordu.
Çavuş: “Bunlara bol bol turp, xıyar ve pide ekmek ver” diyordu.
“Emredersin!” diyen çavuşun sesi, koğuşta yankılandığında bir kısım tutuklu,
Buğday gören kuşlar kadar seviniyordu.
Esat koğuşu terk edince, komandolar ellerindeki kalaslarla koğuşu basıyordu.
Ve her birimiz karın üzerinde çırpınan kuşa dönüyorduk.
Sonraki yıllarda Demirel:„Kürt realitesini tanıyoruz“ diyordu.
Sevincimiz içimize sığmıyordu.
Ve bu laftan sonra tam „onbinlerce  kişinin“ başı koparılıp atılıyordu.
Şimdiki Başbakan avcılığını sürdürüyor;
Kürt sorunu vardır“ diyor, milyonları sevindiriyor,
Ve ardından o da eleğin  ipini çekiyor.
Şemdinli’de, Hakkari’ de Yüksekova’da olanlar oluyor.
***********************
İp çekicileri, herkes tanıyor.
Ama eleği bir daha anlatmam gerekiyor:
Bir ara birileri:“Bu yıl kurtarılmış alanlar ilan edeceğiz” demişti.
Halkımız canla başla çalışmış, sevinmiş, alanlara üşüşmüştü.
Bir yıl sonra eldeki bütün alanlar devletin eline kaptırılmıştı.
Yine birileri1991 de „Ulusal Meclis kurulacak“ açıklaması yapmıştı.
Karın üzerinde yemi gören kuşlar kadar sevinmiştik.
Bir yıl sonra Turgut Özal eleğin ipini çekmişti.
Meclis, Halkın umuduyla birlikte eleğin altına düşmüştü.
Yanılmıyorsam bir ara da zafer yılı ilan edilmişti
Halkımız varını yoğunu, kızını oğlunu ortaya koymuştu
Bir yıl sonra devlet, kendi zaferini ilan etmişti.
Bir ara on binlerce kişiye “ben PKK`liyim” diye dilekçe verdirtilmişti.
Kırk bin kişi severek kendini ihbar edince, PKK`nin fesh edildiği Osman Öcalan’ın ağzıyla  açıklanmıştı.
Bir ara bir elek, Roma`ya gelmişti,
“Ülkeye gittik partileştik, Ort Doğu`ya gittik ordulaştık, Roma`ya geldik devletleşeceğiz” diye buyurmuştu.
Bu sözler üzerine yüz binler Roma`ya doluşmuştu.
Aradan daha iki ay geçmeden, eleğin ipi çekilmişti:
Devlet istemiyoruz, Kemalizm iyidir” demişti.
Ve herkesin kurduğu hayaller, eleğin altındaki kuşlar gibi çırpınmaya başlamıştı.
Son bir yıldır “irademi İmralıya teslim ediyorum” kampanyası başlatılmıştı.
Ve zati alilerinin Kürt Ulusu için ne isteyeceğini merak edenler çoğalmıştı.
Yine eleğin ipini çekmişlerdi.
Son avukat görüşmesiyle ne istediğini değil, ne istemediğini açıklamıştı:
Bağımsızlık istemiyoruz!”
“Federasyon istemiyoruz!”
“Anayasayı olduğu gibi kabul ediyoruz!”
“Meclise bir şey demiyoruz!”
“Orduya itiraz etmiyoruz!”
“Üniter devlete bir şey demiyoruz”
Türkçesi: “HİÇ BİR ŞEY İSTEMİYORUZ!” demek istemişti.
Yeme kanıp gidenlerin üzerine yine elek düşmüştü
Kuş bile elek tuzağına ikinci kez kolay kolay düşmemişti.
İnşallah bütün bunlardan sonra eleği tanımışsınızdır!
Avcıyı, eleği, çubuğu, ipi kısacası tuzağı ve uzağı ne zaman göreceğiz?
Ne zaman yeme giden kuş olmaktan çıkacağız?
Kimseler henüz  bunu bilmemişti!
13 Aralık 2005 Selim Çürükkaya

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu