Makalelerim

Adam Olmak

Dilleri dönmedi.Sözlerinin arkasında durmadılar.İradeleri yoktu, en az İmralı’ daki kadar iradesizdiler.Onlar Kürt halkının bir kısmını iradesizleştirdiler.Öcalan onları iradesizleştirdi.Türk devletide Öcan’ı iradesizleştirmiştir. Devlet iradesizleşenleri kolaylıkla bu gün idare ediyor.

Selim Çürükkaya / Saman’ı yazdım dayanamadım. Adam’ı yazmaya kara verdim. Adam olmak, tek kelime ile sözünde durmak, söz ile özü birbirine uydurmaktır. Sözünde durmayana adam denmez bizim diyarda. Sözünde durmak çok önemlidir. Öyle insanlar var ki bir konuda söz verirler ama bir gün sonra o sözlerinin arkasında durmazlar. Ve o sözü vermemiş gibi davranırlar, bir gün sonra başka bir konuda yine söz verirler. Ama verdikleri o sözü de tutmazlar. Böylesi adamlar bizim ülkemizde öylesine çoğalmışlar ki, ne parmakla sayılır, nede vurmakla tükenirler. Eskiden biz Kürtlerde böylesi insanlar çok azdı. Verilen sözün bir değeri vardı, kellesi gitseydi,  söylediği sözünün arkasında dururdu.

 Sözünün arkasında duramayanlar utançlarından toplumun arasına girmez,  toplum da onlara itibar etmezdi.Sözüne itibar edilmez lafı, çok ağır bir hakareti içeriyordu. Şimdi toplum da bozuldu, oda söylenen ve arkasında durulmayan  her sözü alkışlar hale geldi. 

Bizim toplumun bir kesiminin yöneticisi durumunda olan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan 01.01.2013 tarihinde geri çekilmeye ilişkin olarak ANF´ye yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “Erdoğan bilmeli ki biz Kürdistanlıyız, bu ülkeyi çok seviyoruz ve bu ülke için çok bedel verdik. Erdoğan diyor ki ya Türkleşerek tek milleti kabul edeceksiniz ya da nereye gidiyorsanız gidin. Ben de diyorum ki sizin ne işiniz var ülkemizde? Burası Kürdistan’dır. Bizim ülkemizdir. Asıl siz çekin gidin ülkemizden! Kürt halkı üzeride silahlı baskı ve siyasi soykırım olduğu sürece bu özgürlük gerillası ve Kürt halkının direnişi de olacaktır. Bunu herkes iyi bilmelidir.”

Yine toplumumuzun bir başka sayın mümtaz yöneticisi KCK Yürütme Konseyi üyesi Duran kalkan da, 27.02.2013 tarihinde ANF´ye verdiği mülakatta, Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan´ın “Silahlı PKK´lılar Türkiye´den çıkıp gitsinler” çağrısına ilişkin olarak,“Ülkemizi terk etsinler diyorlar… Kürtler buranın sahibidirler, gidecek olan kendileridir, zorla gelmiş olanlar, baskı uygulayanlar, yerel olmayanlar giderler. Kürdü kendi yurdunda nasıl çıkaracak, PKK’ye de diyorlar, çık git, nereye gidiyorsan git, bir çıkacak, bir yere gidecek varsa aynaya bakmalılar.”diye tepki göstermişti. 

O tarihlerde bu kişiler böyle konuştular, ardından İmralı’dan kendilerine MİT damgalı 20 sayfalık bir mektup gitti,  orada biz Türklerle ortak bir milletiz,  kurtuluş savaşını birlikte yapmışız, Malezgirt’ i beraber almışız, Çanakkale’de yan yana şehit düşmüşüz, derhal silahlı olan unsurları çekin, ülkeyi terk edin denildi.

Ne yaptı, Duran ile Karayılan?
Tısssssssssssssssssss
Tekerleri patladı.
Dilleri dönmedi
Sözlerinin arkasında durmadılar.
İradeleri yoktu, en az İmralı’ daki kadar iradesizdiler.
Onlar Kürt halkının bir kısmını iradesizleştirdiler.
Öcalan onları iradesizleştirdi.
Türk devletide Öcan’ı iradesizleştirmiştir.
Devlet iradesizleşenleri kolaylıkla bu gün idare ediyor.

İşin özeti budur.
Özet böyle olduğu için Duran ile Karayılan’ın söylediği sözlerin geçerlilik süresi, İmralı ya bir heyetin gidip geleceği süre kadardır.
İmralı’dan *silahlı unsurları sınır dışına çekin* denildi ve Duran ile Karayılan’ın sözleri tedavülden kaldırıldı.
Yukarıda aktardığım sözler ile sınır dışına çekilen Gerillaların durumu yazdıklarımın ispatıdır.

Bir böylesi insanlar vardır.
Birde aydın olarak bildiklerimizin söyledikleri sözleri, takındıkları tavırlar ve yazdıkları yazılar vardır.
Alevi kökenli bazı aydın, yazar ve politikacılar, Öcalan AKP tarafından kullanılınca kırmızı görmüş boğaya döndüler.
Bu şahıslar Öcalan’ın on yıl boyunca Ergenekon, Kemalistler ve ordu tarafından kullanılmasına karşı cephe almadılar.
Öcalan’ın politika yaptığını, çok akılı davranarak devleti kullandığını, hatta devletle pazarlıklar yaptığını bile söylediler, yazdılar bizi de ikna etmeye çalıştılar’ biz buna karşı çıkınca bizi AKP yanlısı gibi göstermeye çalıştılar.

Ergenekon’un Öcalan’ı kullanmasına “pazarlık yapıyor” kılıfı geçirerek halka yutturdular.


Kullanma sırası AKP ye gelince, kılıçlarını /kalemlerini çektiler, Öcalan’a ihanetçi, işbirlikçi yeni Osmanlıcı, Hamidiye alaylarının yeni versiyonunun yaratıcısı dediler.

 

Bu ne lahana ne turşu demezler mi adama?
Ergenekon kullanırken ve üstelik Ergenekon’un emri ile Kürtler ve Türkler katledilirken, devrimciydi, devletle pazarlık yapıyor, mücadeleyi sürdürüyordu, AKP kullanınca, savaşı, çatışmaları durdurunca ve üstelik Türk ve Kürt’ ün ölümü durdurulunca, Öcalan hain karşı devrimci, Hamidiyeci, neo Osmanlıcı oldu. Üstelik size göre de Alevileri de  dıştaladı.


Kimse sizi anlamadıysa en azından ben sizi anladım.
Siz Öcalan’ı doğru kavramazsanız hep kazdığınız kuyunuza kendiniz düşersiniz.
Öcalan Alevileri niye dıştalasın ki?
İhanet sofrasında Alevilere de yer vardır, merak etmeyin!
Onları da pohpohlayacak ve kendi yaptıklarına ortak etmeye çalışacaktır.

Ben burada Almanya da yaşıyorum.
Alevi federasyonunun 5. Olağan kongresini  Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde düzenleyeceğinden haberim yoktu.
Ama İmralı’ da güya tecrit altında olan Öcalan, aile görüşmesi, avukat görüşmesi ve milletvekili görüşmesi olmamasına rağmen  alevi kongresinden haberi oluyor ve o kongreye  bir de mesaj yolluyor, bakınız Alevi cemaatine nasıl sesleniyor! Bu satırları okuduğunuzda anlayacaksınız ki Öcalan alevilerin yanında alevi, sunilere seslenirken Osmanlıcı, Kemalistlerin emrinde Kemalisttir.
Aslında o hiçbir şeydir.
Sadece başkalarının elinde bir neydir.
Nasıl üflendiyse öyle çalar.
Bakın Alevilere karşı nasıl üflenmiş:

 

“Aleviliğin büyük bir yenilenmeye, şiddetle direnmeye ihtiyacı vardır. Bu anlamda gerçekten tarihi değerlere, cem geleneğine sahip çıkılmalı. Cem geleneği, zikir geleneği büyük bir direniştir diyoruz. Zikir, propaganda devrimciliğidir. Ben semahı da bir gerilla yürüyüşü olarak değerlendiriyorum.

Semahlar döndük, zikirler verdik. Kesin öyle, daha fazlasını da yaptık. Siyaset yaptık. Özü kadar biçimi de doğru kavramamız gerektiğini hep vurguluyorum. Bizi basit, yüzeysel ele almak kadar, yine kendine göre yorumlamak kadar büyük bir hata olamaz.

Evet, tam bir Kerbela hareketiyiz ama, Kerbela’yı tekerrür ettirmeme gibi bir tarihi sorumluluğumuz da var. Çok vahşice gelindi ve Aleviler ezildi. Aleviler, Yezitler karşısında ezilen Hüseyinler, İslamcı iktidarların çok amansız saldırıları altında ezilen Zerdüştiler, Kemalizmin ezdiği Kürtler ve komünistlerdir. Aleviler, bunları çok iyi inceleyip, yüksek bir bilinç ve hassasiyetle ele alırlarsa Kerbela’lık olmayabilirler ve tarihte katlandıkları o her türlü zulmün altından ezilmeden çıkabilirler. Tarihte Alevi geleneği veya Zerdüşt geleneği, bir çok böyle Derviş geleneği var. Bu gün de onlar kadar biraz bu işin çilesine katlanmalı, derin düşünmeli. Böyle yapılmazsa, tarihteki örnekler gibi, belki de daha fazla kötüye gidilir. Bu gün görülüyor ki cem de, zikir de, semah da iyidir, oldukça özlüdür ve mücadeleye girişerek başarıya doğru gitmektedir.

Kürt gerçeğiyle Alevi gerçeğini karşılaştırdığımızda, Kürtlük için sağlam kalan, fakat oldukça geri bırakılan kesimin de Alevi kesimi olduğu söylenebilir. Oysa Alevilik bunun tersidir; en milli, ulusal geleneklere bağlı kalmayı bilen, yabancı işgalciye, zalime ve sömürüce tepkiyi esas alan yönüyle hak, adalet ölçülerine bağlı olmayı bilen ve toprağın renginde olan, halkın kimliğinde olan kesimi temsil ediyor. Fakat bunu fazla ilerletmemesi, kurumlaştırmaması, günümüzün koşullarıyla bütünleştirememesi çok ciddi bir eksikliktir. Düzen de bunu kötü kullanıyor, içinden işbirlikçilerle kendisine bağlamak istiyor. Kemalizm; tıpkı komünizme karşı, sosyalizme karşı yaptığı büyük saldırıyı, yine Kürtlüğe karşı genelde yürüttüğü büyük saldırının aynısını, belki de daha kapsamlı bir biçimde Aleviliğe karşı yapmıştır. Egemenler herkesi ayrıştırarak, 1400 yıldır Alevileri, Şafilerle, Süryanilerle, Êzîdîlerle kavga ettirdiler. Sahte mezhep kavgalarıyla veya bunu kullanarak katledip sömürdüler…

Biz ise, tüm halklardan tuttuk; Alevi halkasını tuttuk, Êzîdî halkasını tuttuk, bunun yanında sosyalist halkayı tuttuk. Hepsini PKK içinde sentezleyebildik. Bu insanın birliğidir, çok gereklidir; eşitlik, özgürlük akımının en temel gereksinmesidir. Bunu biraz başardığımızı söyleyebilirim.  Bu geleneklere kesin anlam vermek, halkına da bağlı olmanın, onun tarihine de anlam vermenin tek doğru yoludur.

Diğer hususa gelince; ‘Kürdistan Aleviler birliğinin kurulması faydalıdır. Cemi yönetecek, semahı iyi yönetecek pirler örgütlenmeli. Özellikle ben semaha ve ceme çok önem veririm ve hatta bu anlamda da bizim hareketimiz ceme ve semaha çok yakındır. Bu bir cem olayıdır. Cem zaten toplantıdan ileri geliyor. Semah adeta onun sihirli havası içinde hareket etmedir, semahın özü o. Ben özellikle ceme de, semaha da, zikre de çok saygılı olunmasını ve gereklerinin yerine getirilmesini bekliyorum. PKK hareketi bu anlamda modern, gerçek bir cem, zikir ve semah hareketidir.

PKK hareketinin şekillenişi, biçimlenişi bence inançlar içinde en çok Alevi inancına yatkın. Dikkat edilsin, biraz da derinliğine araştırılsın; Alevi yaşam tarzına çok uygun. Bu anlamda Zerdüşt’üğe de biraz yakın. Yani şunu demeye getiriyorum; eğer biraz daha çabalar yoğunlaştırılırsa, PKK’de inançsal yönde en rahat yaşamı bulacak olan Aleviliktir, Zerdüşt’lüktür ve benzeri kültürel formasyonlardır. Buna dikkat etmek gerekiyor. Yani dediğim gibi, Aleviliğin de, Zerdüşt’lüğün de yeniden biçimlendirmeye, kendini örgütlemeye ihtiyacı var.

Bir de Alevilikte özellikle sevgi kavramı çok cesurca söyleniyor. Biz buna bir minnet duyuyoruz, aynı karşılığı veriyoruz. Herkesin kendi milliyeti, cinsiyeti velhasıl kişilik özelliğini anlamlı gördüğümüz gibi, diğerlerine zarar vermediği oranda bir çiçek gibi açılmasına gerçekten tutku derecesinde bağlılık gösterdiğimizi söylemeliyim. İstiyorum ki, zulüm dünyasının, düzeninin yüz yıllardan beri çok hazin bir biçimde ezdiği bu çiçekler tekrar açılsın.

Topraklarımız bütün kültürlerin çiçeklendiği bir zamana tanıklık etmektedir. Şimdi çiçeklenme zamanıdır. Aleviliğin tarihsel mirasına sahip çıkarak başarı kazanacağız. Saygılarımla (Fırat haber Ajansı)

 

Birde  sözünü sakınmadan söyleyen, bir tanesi hariç söylediği sözlerin arkasında duran politikacılarda var Türkiye de. Bunlardan biriside başbakan yardımcısı Bülent Arınç’tır. Kendisi hiçbir yoruma meydan vermeden, Öcalan devlet ilişkisini açıkça izah etti:

 

“Bunun bize bir şey hatırlatması lazım. Hatta ilk yakalandığı Kenya’dan getirildiği zaman can havliyle ‘Ben size hizmet edebilirim, siz de beni kullanın’ diyen bir adamdan acaba istifade etmek mümkün müdür diye düşündük, ayıp etmedik doğru yaptık. Akıllı olan da bunu yapar zaten. O, orada duracak örgütü yönetecek, vahşetler devam edecek. Peki aksi mümkün mü? Aksi mümkün olacaksa bundan istifade etmemek ne kadar doğru, bu kanaate geldik ve Milli İstihbarat Teşkilatı… Bütün dünyada, bütün ülkelerde olduğu gibi servis olarak, gizli servisler olarak Öcalan’la irtibat kurmak ve kendisinin örgütle ilişkisini olumlu bir noktaya getirebilmek imkanı var mı diye düşünüldü, var olduğu görüldü. Temaslar devam etti. Milletvekilleri, BDP’liler devreye girdi, mesajlar gidip gelmeye başladı. 5 ay içinde çok olumlu beklediğimiz bir noktaya geldik.” (En son haber)

Yorum ekle

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu