Makalelerim

Baba ve Oğulun Mezarına Birer Kırmızı Gül

Baba Hüseyin Sağnıç ile 1992 Yıllarında Avrupa da tanıştım. Elbette onu ismen daha önce tanıyordum.

Mehmet Selim Çürükkaya / İki değerli insan tanıdım; 
Birincisi, baba Feqi Hüseyin Sağnıç, İkincisi oğlu Nevzat Sağnıç’tı. 
İkiside aramızdan ayrıldı.
Baba Hüseyin Sağnıç ile 1992 Yıllarında Avrupa da tanıştım. 
Elbette onu ismen daha önce tanıyordum.

Şahsen tanışınca ve bir gece boyunca onunla konuşunca, kendi kendime “işte tarih gibi bir adam” dedim.

Ülkemin ölmez dili gibi, bizi biz eden kültürümüzün hazinesi gibiydi. 
Saatlerce onu dinledim, Sorular sordum, sorduğum her sorunun yanıtını çok çarpıcı olarak aldım. 
Mütevazi bir insandı, tepeden tırnağa  kadar yurtseverdi. 
Gençliğini, orta yaşlılığını Kürdistan davasına yatırmıştı. Dil ve kültür onun için çok önemliydi birde tarih bilinci, doğru mücadele ancak bunların dördüncü ayağı olarak düşünülse bir anlamı olabilir, diyordu bana.
Oğlu Nevzat’ı ise çok geç tanıdım, Berlin’de oturan arkadaşım Murat Satık bana haber verdi, Feqi Hüseyin amcanın oğlu Nevzat amansız kanser hastalığına yakalanmış, onu tedavi amacıyla Berlin’e getiriyoruz, ama hastalığın çaresi yoktur, sırf ona moral olsun diye getireceğiz, gel kendisi ile bir görüş dedi. Benim için çok zor bir olaydı, bir kaç gün sonra kesin olarak öleceğini bileceğiniz bir insanla oturup konuşacaksınız. Ve bu kişi benim çok samimi amcamın, arkadaşımın, fikirdaşımın oğluydu.!
Nevzat ı da gyaben tanıyordum, yazdığı makaleleri okumuştum. O da benim gibi siyasi biriydi. Benim durumumu hem biliyor hemde merak ediyordu. O tarihlerde ben de kolay kolay güvenmediğim kimselerle görüşmüyorum. Lübeck’te oturuyordum, trene bindim Berlin’e gittim, arkadaşımın evine vardım, orada Nevzat ile karşılaştım, sima olarak babasına çok benziyordu, hastalığından dolayı zayıf olmuştu. Sarıldık, öpüştük, tıpkı babası gibi çok mütevazi ve saygılıydı, demekki Feqi Hüseyin amca çocuklarını çok iyi yetiştirmişti.
Gerçi daha 1992 de Köln’de kendisi ile tartışmalarım esnasında fark etmiştim Feqi Hüseyin amca kendi kuşağından kişilerden çok farklıydı. Onun kuşağından olan kürt aydınlarının büyük bir kısmının çocukları siyasetten uzak durmuşlardı, belki de tutulmuşlardı. Ama Feqi Hüseyin bu konuda kendi arkadaşlarına uymamış, bütün çocuklarını siyasetin içine çekmişti. Hata torunlarını bile..
Bu çok önemli bir özellikti. İşte bunun en iyi örneği karşımdaki Nevzat’tı. 
Siyasi ve kültürel olarak kendisini çok iyi yetiştirmiş, Feqi Hüseyin amcanın onunla onur duyabileceği, bilinçli, kültürlü bir insandı.
Nevzat’ la hal hatır sorduktan sonra, sohbete daldık. 
Bir kaç gün sonra aramızdan ayrılacak olan Nevzat, gördüklerimi yaşadıklarımı merak ediyor, gelecekte nelerin olabileceğini öğrenmek istiyordu. 
Yani onun ruh hali kesinlikle şöyle değildi: 
Nasıl olsa ben yakında öleceğim, bana ne Kürdistan dağlarında olan bitenler? 
Bana ne Bekaa vadisinde yaşananlar? 
Olan bitenleri öğrenmem neyime yarar ki?
Tam tersine o hiç ölmeyecek biri gibi her şeyi öğrenmek istiyordu, vücudu, beyni, bütün hücreleri dayanılmaz ağrılar veriyordu ona, ama o sadece beni dinlemekle yetinmiyordu, ard arda sorular soruyor, cevaplarımı hemen analiz ediyor, kafasına yatmayan yerleri eleştiriyor veya açıklamalar yapmamı istiyordu. 
Bende şunu düşünmüyordum, bu arakadaş nasıl olsa yakında vefat edecek, anlattıklarım ona lazım değil ki, anlatmayayım istrahat etsin.
O öğrenmeye tartışmaya çok istekliydi, kendisinin gidişi onun için fazlaca önemli değildi, onun için, hastalığının çaresiz olduğunu ve iyileşmeyeceğini kesin biliyordu. Ama halkının geleceği, Kürdistan da olup bitenleri öğrenmek ilgi odağıydı.
Bir ara seni yormayayım dedim ama baktım rahatsız oldu “yo hayır benim durumum iyi konuştukça tartıştıkça iyileşir mutlu olurum,” dedi.
Nevzat ‘ı bir gün sonra öperek terk ettim, aradan kaç gün geçti şu anda bilmiyorum, yaşamını yitirdiğini öğrendim. Kürt halkı iki önemli kültür insanını, iki önemli dil bilimciyi, iki önemli  mücadeleci insanı yitirdi… 
Biz bu insanları daima anmalıyız, onları yad etmeliyiz, onların yaşamlarını öğrenmeli ve onlarla dolmalıyız. 
Biz neyiz ki? 
Böylesi değerli hazinelerin toplamıyız zaten!
Feqi Hüseyin amcamın önünde saygı ile eğiliyorum.
Nevazat’ın mezar taşını öpmek istiyorum.. 
Ama onlardan uzağım dünyanın bir bölgesine haps olmuşum.
Onlara yakın olan Nevzat’ın kardeşlerinden ve Feqe Hüseyin amcamın oğullarından  tek bir isteyim vardır:
Benim için birer kırmızı gül baba ile oğulun kabrine bırakırlarsa kendilerine minnettarım.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu