Kitap Yorumları

Candan kutluyorum

azarın (Selim Çürükkaya) şu ana kadar okuduğum dördöncü kitabıydı. Sırasıyla „12 Eylül karanlığında DİYARBAKIR ŞAFAĞI" 1.cilt, „Aponun Ayetleri" birinci baskı, „Güvercini de Vurdular,"   „Sırlar Cözülürken" ve şimdide beşincisini okuyorum; „Yıldızlara Gömün Beni". Elbette her kitabın konusu farklı olduğundan dolayı kitabın üslubu, terminolojisi, vurguları ve kurguları bir birinden o kadar ayrı ki, yazarı tanımasam bu kitapları aynı kişinin yazdığını kabullenmek biraz zor olurdu sanırım.

Şeref Hoca / Olayın kahramanlarını son derece güzel seçmiş ve kurgu mükemmel olmuş. Türk derin devleti deşifre edilmiş ve tabi  onun gizli üyeleride. Elbette bunların içinde en önemli isimlerden biride kuskusuz Serok Alan’ dır.  Serok Alan’ a biçilen rol ile Kürt meselesine vurulan darbeler iyi kurgulanmış, ders alınması gereken niteliktedir. Tabiki Anlayana…..!

SIRLAR ÇÖZÜLÜRKEN

Kürt yurtsever hareketi içinde sürekli kendisinden bahs ettiren, ismi her kes tarafından çok iyi bilinen, şimdiye kadar bir çok kitabı yayınlanan  Selim Çürükkaya’nın çıkan son kitabının adıdır başlık. Bu kitabı okuduktan sonra kitap hakkında bir değerlendirme yapmayı düşündüm.
Ben genelde okuduğum kitaplar hakkındaki değerlendirmelerimi kitapların yan taraflarına yazarım ki sonradan baktığımda içeriğini hatırlayayım ve yazabildiklerimi kelimelere dökeyim. Bunun için bir kitap nasıl değerlendirilir, doğrusu pek bilmiyorum. Ben bir edebiyat eleştirmeni değilim, Kusurlarımın bağışlanmasını peşinen isteyerek mahcubiyetimi önlemiş olayım.
İnşaallah beni bağışlarsınız.

Yazarın (Selim Çürükkaya) şu ana kadar okuduğum dördüncü kitabıydı. Sırasıyla „12 Eylül karanlığında DİYARBAKIR ŞAFAĞI” 1.cilt, „Aponun Ayetleri” birinci baskı, „Güvercini de Vurdular,”   „Sırlar Çözülürken” ve şimdide beşincisini okuyorum; „Yıldızlara Gömün Beni”. Elbette her kitabın konusu farklı olduğundan dolayı kitabın üslubu, terminolojisi, vurguları ve kurguları bir birinden o kadar ayrı ki, yazarı tanımasam bu kitapları aynı kişinin yazdığını kabullenmek biraz zor olurdu sanırım. Yazmışken hatırladığım kadarıyla diğer kitapları hakkındaki gözlemlerimi de söyliyeyim ki, bu kitap ile ilgili kanaatim daha iyi anlaşılsın istiyorum.

Malum „12 Eylül karanlığında Diyarbakır şafağı” Romanı,  Diyarbakırdaki  zulmü ve direnişleri konu almıştı. O kitaptaki uslup doğal olarak ve terminoloji son derece ideolojik, siyasal ve insanı heyecanlandıran, bir davaya bağlılığın gereklerini aşılayan  özellikle gençlerin anlayabileceği bir dil seçilerek zaman zaman söylevlerini var olan sloganlarla birleştiren yada pekiştiren, bazende kendi vurgusunu sloganlar şeklinde yansıtıyordu.
Tabiki yazarın o zaman yaşadıkları, yansımaları etkilemişti. Tıpkı sonradan yazdığı kitaplardaki yansımalar gibi!

„Aponun Ayetleri” ni okuduğumda gerçekten dehşetler içinde kalmıştım. Doğruluğuna  inanmama rağmen kabullenemediğim şeyler vardı. Uslubuda benim hiç alışık olmadığım bir terminoloji ile yazılmıştı. Ben o kitabı iki haftada zor okumuştum.
Daha sonra „Güvercini de vurdular” ı okuyunca, yepyeni bir yaklaşım, benim sevdiğim bir tarz öne çıkmış, duygusallık ve hümanizmin güzel yanlarıyla cümleler süslenmiş, gerçekler tüm çıplaklığıyla otaya konulup, insanın ruh halinin sesiz tepkileri, son derece gÜzel yansıtılmıştı.

Bu kitap kısmen diğer iki kitabın içimde yarattıkları kırıklıkları tamir etmişti. Onun için bu dördüncüsünü  ismi gizemli olmasına rağmen rahat okudum. Çünkü artık nasıl bir terminoloji ile karşı karşıya olduğumu biliyordum.
Elbette değerlendirmelerim sadece sürükleyiciliğine yönelik değil, aynı zamanda kitapların vermek istediği mesajlara yönelik de bir şeyler söylemek lazımdır. Ben yazarımızın her dört kitabınında da   söylev ve tespit olarak aralarında bir çok çelişki olsada bunları dönemsel olarak ele aldığımızda son derece olasılıklı ve bir birini tamamlayan  çelişkilerin öz eleştiri ile giderildiğini, insanı sürekli sağlıklı düşünmeye zorlayan, anlatımında  doğruluğu ve  samimiyeti esas alan bir yaklaşım esas alınmıştır.

Buda insana; olan biteni daha geniş düşünüp (Tabiki Ön Yargısız) değerlendirme fırsatı tanıyor.
Sırlar çözülürken kitabında da çok güzel bir terminoloji kullanılmış, ideolojik yaklaşımlardan kaçınmış, tarih ve kültürü çok öne çıkarmış, kitapta adı geçen yerleri tarif ederken çok ayrıntıya girmiş, bu da hem okuyucuyu oralara götürüyor, hemde adı geçen yerleri anlatırken tarihi bilgileri aktarıyor.
Bu aktarım çok geniş bir kelime hazinesiyle süslenmiştir. Doğrusu ben yazarımızın o „Gundi”  görüntüsünün arkasında bu denli bir birikimin olduğunu tahmin etmiyordum.

Olayın kahramanlarını son derece güzel seçmiş ve kurgu mükemmel olmuş. Türk derin devleti deşifre edilmiş ve tabi  onun gizli üyeleride. Elbette bunların içinde en önemli isimlerden biride kuskusuz Serok Alan’ dır.  Serok Alan’ a biçilen rol ile Kürt meselesine vurulan darbeler iyi kurgulanmış ders alınması gereken niteliktedir. Tabiki Anlayana…..!

Ben verilen mesajın daha doğru anlaşılması için bu olayların dışındaki tarihi gelişmelerde kısmen konu ile birlikte aktarılsaydı,  okuyucu üzerinde düşünmenin yanı sıra doğruyu bulmasına da yardımcı olabilirdi diye düşünüyorum. Çünkü bu kitap tarihi bir döneme ışık tutmaktadır ve sonraki nesillerin bundan çıkarmasiıgereken dersler olmalıdır. Özellikle tek yanlı bilgiledirilmiş Kürt gençliğinin bu kadar olumsuzluklar karşısında doğru yöne kanalize olması imkansız gibidir.

Bu kitaptan çok güzel bir filim senaryosu çıkar ve ses de getirir. Ben ise bu filmde eksik olan mutlu sonu arıyorum.  Belkide Türk filmlerinin benim özerimdeki etkilerindendir.
Derin devletin abartılmış gücü ile hem asıl T.C , hemde Serok Alan unsuru suçlu gösterilerek PKK kısmen temiz gösterilmek istendiği izlenimi bende yaratmıştır.

Ben fazla komplo teorilerini sevmemekle beraber olayları ve eylemleri devletlerin ve örgütlerin genel mantıklarıyla sorgulanmasından yanayım. Eğer biz bu nüansı kaçırırsak o zaman tuzağa düşmüş olacağız. Bunu şöyle bir örnekle açıklamak mümkündür. Mekanizması bozuk makinadan sağlam ürün çıkarmasını beklemek ….! Çok mantıklı değildir.
Her şeye rağmen sarf edilen bunca emeğe, bu kadar bilgiyi bir eserde bize sunma becerisini gösteren, bu öz verli çalışmAdan dolayı değerli dostum Selim Çürükkaya’ yı candan kutluyorum. Başarılarının devamını dilerim.

 

Şeref   Hoca

 

05.06.2007

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu