Makalelerim

Diyarbakır Emniyet Müdürü ve “İyi Polis!”

Selim Çürükkaya /  Tutuklanıp Türk polisinin sorgu merkezlerine götürülen örgüt üyeleri bilirler. Yakalandıkları anda, bindirildikleri arabanın içinde gözleri bir bez ile sıkıca bağlanır. Böylece onları soruşturanların kimler olduğu kendilerinden gizlenir. Türkiye de soruşturma demek işkence demekti, ben inanmasam da şimdi öyle değildir diyenler vardır. 
 
 
 

Neyse konumuz bu değil, göz altına alınanlar bir salonda toplanır, uzun süre başka odalardan yükselen işkence sesleri bu salonda olanlara dinletilir ve işkence odalarından çıkarılanlar salona getirilip bırakılır.

 
 
Sıra size gelir, iki kişi koltuklarınızın altına girerek, gözleriniz bağlı süründürülerek götürülürsünüz, sorgucunuz gayet zalim, elinde jop veya kalas rastgele yerlerinize vurur, tekme yumruk, tokat, tekvando, kendinizi yerde bulursunuz, bağırtı, korkutucu sesler, küfürler aşağılanma ve aklınıza gelebilecek her türlü kötülük, ardından kızgın ve sizi boğacak bir ses tonuyla sorulan sorular, sorular eşliğinde dayaklar, işkenceler…
 
 
Bu seans uzun sürer, dayanırsınız, hiçbir şey söylemezsiniz veya cevap dahi vermezsiniz, sizi dövmeye devam ederler, bir noktadan sonra sizden umutlarını keserler, o halinizle çırılçıplak, kan revan içinde acılarınızla sizi bırakıp giderler.
 
 
Aradan biraz zaman geçer, sorgucunuz büyük bir ihtimalle bürosuna geçmiş, ya bir çay yada kahve içmiş, bu kez kendisini yeni bir role hazırlanmıştır. Bekletildiğiniz işkence odasının kapısı açıldığını gözleriniz kapalı olduğundan kulaklarınızla duyarsınız. Uzun süredir gözleriniz kapalı olduğu için kulaklarınız daha hassaslaşmıştır.
Aynı sorgucunuzun kızgın ses tonu gitmiş, yerine yumuşak, insancıl, yüreğinize su serpen, acılarınızı hafifleten insani bir ton gelmiştir. İlk sözleri biraz önce, size işkence yapan kişiye, yani kendisine küfür  etmek olur ve şöyle der:
 
 
“Vay şerefsiz oğlu şerefsizler, insan insana bunu yapar mı? Devlet vatandaşına bunu yapar mi; kardeş kardeşe böyle davranır mı, Bunlar insan değil, bunlar hayvan ve hatta bunlar orospu çocukları, devleti bu hale getirenler bu ibnelerdirdir”
 
 
Tabi bunları söylerken, sizi yerden kaldırmaya ve giyindirmeye çalışıyor, kolunuzdan tutup bir sandalye ye oturtuyordur. Sigara içip içmediğinizi sorar yumuşak bir ses tonuyla, içiyorum derseniz, size filtreli bir sigara verilir, kulaklarınıza sesi hoş gelen bir çakmakla sigaranız bizzat onun o “merhametli” eli ile yakılır. Aç olup olmadığınızı sorar, hemen görevliyi çağırıp kebap ısmarlar, tabi siz bunlara kanacak kadar devletin politikasını bilmezseniz, işkence ile anlatmadığınızı bir sigara ve bir kebaba anlatırsınız.
 
 
Şimdi  bunu niye anlattım?
 
 
Geçenler de Diyarbakır Emniyet müdürünün: “Dağdaki terörist öldürülünce ağlamayan insan değildir” sözlerini okuduğumda bunları düşündüm. Bu emniyet müdürü 1991- 1996 yılları arasında – Ki Diyarbakırdaki Faili meçhul cinayetlerin ve işkencelerin olduğu yıllardır- yine Diyarbakır’ da yetkili ve istihbaratçı imiş!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu