Makalelerim

Harpagos, Şemdinos Abdullahgos 2

Selim Çürükkaya / Değerli okuyucular yukarıda gördüğünüz gibi Kürtlerin bir numaralı komutanı Şemdin Sakık’ ın gidip Türk devletine sığınması için; Abdullah Öcalan elinden gelen her şeyi yapmış, neticede oğlunun etini Şemdin’ e yedirmeden daha beter bir hale getirmiştir.

Bununla yetinmeyen Abdullah Öcalan, Örgütten ayrılan Şemdin Sakık‘ın Türk devletinin eline geçmesi için MED- TV den Türk Genel Kurmayına çağrıda bulunarak: “Askerlerinizi öldüren Şemdim Sakık’ tır. Şu anda kuzey Irak’ ta kalmaktadır. Eğer sizde haysiyet ve şeref varsa, gider alırsınız demiştir.” Bu çağrının hemen ardından kendisine yapılacak olan suikasti, önceden Yalçın Küçük aracılığıyla haberdar eden Mesut Yılmaz’ a yine Yalçın Küçük aracılığıyla bir mektup yolllamış, Şemdinin alınıp götürülmesi için görüşlerini söylemiştir.

MED- TV’ yi izleyenler hatırlarlar, koltuğuna kurulan Ergenekoncu Yalçın Küçük, Öcalan ‘ a hitaben: “Sayın başkanım, verdiğiniz mesaj gerekli yerlere ulaşmış, bayramdan sonra müjdenizi alacaksınız” demişti.
28 Nisan 1998 Günü yarasa operasyonuyla Şemdin Sakık’ıın  yakalanıp Türkiye’ ye götürüldüğü mesajı, büyük bir ihtimalle yine Yalçın Küçük aracılığıyla Öcalan’ a verilmiş ve Öcalan rahat bir nefes almıştır.

 

İşte Şemdin bu noktadan sonra artık bir Harpagos olarak Türk devletinin saflarına geçişe hazır hale getirilmiştir.
Kürt aydınları ve politikacıları bunu görmek istemiyor. Görenlerde sesiz kalmak istiyor!.
Gerillaları, komutanları, yurtseverleri devletin safına iteni suçlu olarak görmüyor, bütün suçu, devlet saflarına zorla itilenlerde buluyor!
Ama bir zamanlar geldi, binlerce insanı zorla devletin safına iten adamın kendisi devletin saflarına tıpış tıpış gitti. Herkesi ihbar etti, Şeyh Said ve Seyit Rıza’ yı bile Türk devletine baş kaldırdıkları için işbirlikçi, dolayısı ile hain olarak değerlendirdi..
Mustafa Kemal’ i, Alpaslan’ ı, Yavuz Sulatan Selim’ i göklere çıkardı.

Kürtler için bağımsızlık, federasyon ve otonominin gerekli olmadığını söyledi.
Birde Kürdistan’a gidip Kürt öldürürken öldürülen askerlerin ailelerinden özür diledi.
Bütün bunlardan sonra bir hücereye konuldu.
Oda Astyeges gibi ömür boyu oraya mahkum oldu.

Şemdin Sakık’ın, yazımın birinci bölümünde anlattığı her şey, noktasından virgülüne kadar  eksiktir, fazla değildir. Çünkü aynı yöntemler sadece Şemdin Sakık’ a değil, Türk devletine karşı direnmiş, devletin baş edemediği bütün yurtsever Kürtlere  karşı uygulanmıştır. Bu yöntemler karşısında insanlar ya Öcalan sistemine tamamen teslim olmuş, ya intihar ederek kendilerini ortadan kaldırmış, ya ortadan kaldırılmış, yada gidip Türk devletine teslim olmuşlardır. Öcalan sistemine sorumlu düzeyde katılan herkes bu dört akibet ile karşıkarşıyadır. Şöyle bir çevrenizi yoklayınız, bir kaçını hemen bulursunuz. Bu akibeti bozabilenlerin sayısı, çok azdır maalesef!

Dizi yazıyı hazırlayıp Fırat Haber Ajansı sayfalarında yayınlatanlar, bilmeden kendilerini ele vermişler, bakınız ne demişler:

 “Şemdin Sakık’ın ismi 1992-98 yılları arasında Türkiye ve dünya basınında, “Apo’dan sonra en etkili adam”, “Büyük askeri komutan”, “Aslında ARGK’yi yöneten, kuran adam”, “Gücün hakiki sahibi”, “Şu eyalette de çıktı, işte gördük, Amanos’ta da çıktı. Şuraya geldi, bütün eyaletleri fethetti” gibi manşetler atılarak, adeta Sakık’ın PKK’nin en önemli kişisi olduğu izlenimi yaratıldı.”

İşte işin püf noktası, Öcalan sisteminde böyle görülen herkesin önüne yukarıda izah ettiğim seçenekler konulur “Git düşmana sığın, intihar et, dört dörtlk köle ol, veya kafaya bir kurşun!”
Bunu anlamayanlar, ya dizi yazıyı hazırlayanlar gibi ahmak, yada art niyetli olanlardır.

**********************************

 

PKK Merkez komite üyesi Mehmet Şener’ in durumuna gelince, dizi yazıyı hazırlayanlar, İmralı cezaevinde Kürtlerin mücadelesini tasfiye etmek ve bitirmek için gece gündüz çalışan Abdullah Öcalan’ dan alıntılar yaparak Mehmet Şener’ in Ergenekoncu olduğu imasında bulunuyorlar. Mehemet Şener’ in ve Onun ailesinin en yakın tanıklarından birisi benim. Gerçi Kürtler içinde binlerce onbinlerce tanık vardır. Ama buna rağmen Öcalan ve onun yalakalarının yalanları henüz geçer akçedir maalesef!

 

Ben Mehmet Şener  ile 1981 Aralık ayının sonlarında Diyarbakır cehenneminin 35. Koğuş olarak bilinen hücre bölümünde karşılaştım. Yedi yıl boyunca aynı hücrelerde birlikte kaldık. İşkencelerin gece gündüz sürdüğü, kalas jop darbeleriyle tutukluların Türkleştirildiği, ancak ölümü göze alabilenlerin ayakta kalabildiği bir zamandı. İşte böyle bir ortamda ve zamanda Orhan Aydın tarafından açıklanan bir listede adı olan arkadaşlar, Diyarbakır zindan tarihinde “Birinci ölüm orucu” olarak isimlendirilen eyleme başladılar. Bu arkadaşların içinde Mehmet Şener de vardı.

Arkadaşlar o işkenceler altında tam olarak kırkbeş gün ölüm orucunu sürdürdüler. Yanlış okumuyorsunuz; kırk beş gün, kırk beş gece hiçbir şey yemediler. Yedi gün de su içmediler. Kırkbeş gün sonra dönemin cezevi iç güvenlik amiri Esat Oktay Yıldıran ile anlaşma yaparak, geçici de olsa bize yapılan işkenceleri durdurarak, eylemin 30. Günü Cin Ali’ yi şehit vererek direnişi noktaladılar.

Ölüm orucu bittikten on gün sonra, devlet verdiği sözü tutmadı. İşkenceleri yeniden başlattılar. Direnenlerin içinde Mehmet Şener yine vardı. Uzun uzun anlatmak istemiyorum. Mehmet Şener o duvarlar arasında başlayan bütün direnişlerde yer almıştır. Bütün acıları çekmiştir. Uygulanan bütün işkence yöntemlerinden nasibini almıştır. Çok önemli bazı direnişlerde bizzat önderliği üstlenmiştir.

Bütün bunları kim inkâr edebilir?
İnkâr edemeyen art niyetliler, 1984 te, cezaevi tarhinde “barikat direnişi” olarak adlandırılan direnişin sonunda “tek tip elbise giyelim, diğer kuralları red edelim” önerisini cezaevindeki örgütün yönetimine getirdi diye, onu suçlarlar.
Bu art niyetli kişilere söyleyeceğim şudur:
O duvarlar arasında direnen herkes geçici yenilgiler yaşadı.

Ali Erek haricinde hangimiz istiklal marşı okumadı?
Tek tip elbiseyi hangimiz giymedi?
Belli  bir dönem hangimiz, şehit olan arkadaşlarımız dahil, “Türküm doğruyum” ile başlayan marşlarını okumayı red edbildik?
Hele bu gün Öcalan’ a kulluk edenler, Mehmet Şener aleyhine dizi yazıyı kaleme alanlar, Öcalan’ ın durumuna bakıp biraz  utansınlar!

Öcalan şu anda İmralı’ da istiklal marşını okumayı red mi ediyor?
Her sabah “andımızı iç” deseler, red mi edecek?
Türk komando elbisesi giydirseler, giymeyecek, direnecek mi?
Kemalizmi savun deseler, hayır mı diyecek?
Allah aşkına güldürmeyin beni!

Mehmet Şener’ e yapılan işkencelerin milyonda biri Öcalan’ a yapılsa; değil tek tip elbise, Genaral elbisesi giyer, Qandil’ i bombalama emrini verir!

Fotoğraf: Mehmet Şener’ in Annesi Saliha Şener, kimselerin korkusundan ben Kürdüm diyemediği zamanlarda mitingde Kürtçe konuşma yapan kahraman bir ana

Devam edecek

aytenhasan93@hotmail.com 
https://www.madiya.net/
http://www.diyarbakirzindani.com/
http://www.kurdistan-aktuel.org/

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu