Makalelerim

Şimdi Ne olacak?

Artık maç izler gibi televizyonları izliyoruz ve herkes bir takımı tutmak mecburiyetinde kalmış durumdadır. Tutmayan vatan haini sayılıyor. Bu iklimde nasıl söz söyleyebilirsiniz?  Bu atmosferde sözün ne kıymeti vardır? Bu sorularımı sorduktan sonra, silahlar birazcık susmuşken beklide birkaç kişi bir şeyler duyar diye manzarayı umumiye hakkında bazı önemli notları yazmayı düşündüm.

Selim Çürükkaya /  Değerli okuyucularım, dikkat etmişseniz uzun bir süreden beri Kürdistan da olan bitenlerle ile ilgili yazmıyordum. Zira orada silahlar konuşuyor. Silahların konuştuğu bir ortamda sözün, yazı yazmanın fikir ileri sürmenin bir kıymeti harbiyesi olmuyor. Kim eylem koyuyorsa, fazla adam öldürüyorsa onun borusu ötüyor. O borunun çıkardığı sestedir bütün kulaklar. Türk kamuoyu da Kürt kamu oyu da cenaze sayısına odaklamış durumdadır.  Cenaze sayısı başarının ölçüsü durumuna gelmiş. Gerilla 10 asker mi vurdu?  Türkiye cumhurbaşkanı bile intikamdan söz ediyor ve genel kurmay harekete geçerek 20 gerilla öldürüyor, bu kez gerilla komutanları intikamdan söz ediyor birkaç gün sonra eğer gerillalar 30 asker öldürürse, bu kez gerilla başarılı sayılıyor.

Artık maç izler gibi televizyonları izliyoruz ve herkes bir takımı tutmak mecburiyetinde kalmış durumdadır. Tutmayan vatan haini sayılıyor. Bu iklimde nasıl söz söyleyebilirsiniz?  Bu atmosferde sözün ne kıymeti vardır?
Bu sorularımı sorduktan sonra, silahlar birazcık susmuşken beklide birkaç kişi bir şeyler duyar diye manzarayı umumiye hakkında bazı önemli notları yazmayı düşündüm.
Şimdi ne olacak?
AKP kongresi bitti, Suriye’ de savaş tırmanıyor, Kuzey Kürdistan’ da eylemler son 30 yılda görülmemiş düzeye ulaştı. Yeniden bir ateşkes sürecinin başlayabileceği ihtimalinden söz ediliyor.
Türkiye Başbakanı  Erdoğan: “Gerekirse İmralı ile yeniden  görüşmeler başlayabilir” dedi. Bu söylem pek çok çevrenin dikkatini çekmeye başladı, parlamentoda grubu bulunan, Türkiye Cumhuriyeti  kanunları ile kurulan BTP ile görüşmeyi ısrarla red eden Erdoğan, Öcalan ile görüşeceğiz diyor. Qandil’ deki Kara Yılan Ve Duran Kalkan, Öcalan serbest bir ortama kavuşmadan görüşmelerin olamayacağını söylüyor.
Şimdi ne olacak?
Bu soruya yanıt vermek için geriye gitmek, Türk devletinin Kürt politikasına bakmak zorunda kalacağız. Türk devleti – buna AKP iktidar dahildir- Kürtleri orta doğuda bir millet olarak kabul etmiyor. Onların üzerinde yaşadığı toprak parçalarının Kürdistan olduğunu inkâr ediyor. Bu politikasından dolayı Kürtlerle çatışmayı yaşıyor.
2003 Yılında Amerika İrak ‘a müdahale etmek istiyordu, Saddam rejimi karşıtı, Şiiler ve Kürtler vardı. Amerika bu iki unsur ile işbirliği yapmak zorundaydı. Türkiye Amerika’nın Kürtlerle işbirliği yapmasına şiddetle karşı çıktı, “Kürtlere  ulusal hakları verilmesin, bizimle işbirliği yapılıp Saddam devrilsin” demeye başladı. Amerika ise  Türk devletini devre dışı bırakarak Kürt liderlerle ittifak yapınca, Türkiye de kıyametler koptu. Basında, televizyonlarda kırmızı  çizgilerden geçilmedi, Kürt liderler adeta her gün aşağılandı, Kerkük Kürtlerin eline geçmesin diye işgal senaryoları dahi hazırlandı. Neticede Türkiye hiçbir şey yapamadı, Kürtler Ortadoğu da figüran iken  aktör oldular, Güney Kürdistan da Kürt federe devleti kuruldu ve neticede Türk devleti kerhen de olsa kurulan federasyonu  tanımak zorunda kaldı.
Bu yıl yıkılma sırası Suriye rejimine geldi. Kürdistan’ın bir parçası da oradaydı. Türkiye’ nin korkusu yine depreşti. Ve Türk stratejistlerin adrenalini yükseldi. Nasıl edelim ki; Suriye Kürdistan’ ı kurtulmasın, Suriye Kürtleri ulusal haklar elde etmesin sorusunu sordular ve yanıt aramaya başladılar. Kısa bir süre zarfında kendilerine göre Irak ta yaşananlardan ders çıkararak, Suriye politikasını saptadılar. Onlara göre Saddam rejiminin devrilmesi zamanında tarafsız kaldılar, zarar ettiler, bunun sonucu olarak Kürt federasyonu kuruldu. Suriye konusunda tarafsız kalmamız yanlıştır, hemen müdahaleci olalım ki Suriye’ deki Kürtler kurtulmasın, Suriye’ deki Kürtler kurtulursa bizim kölelerimizi tutmamız imkânsızlaşır mantığıyla, Hafız Esat rejiminin muhaliflerini acil olarak Antalya ‘ya toplantıya çağırdılar. Orada onlara,  adeta Kürtlere ulusal haklar tanınmasın,  biz muhalefete her türlü desteği vereceğiz dediler.  Bu toplantıya katılan bazı Kürt temsilcileri de kovdular.
Bu Kürt düşmanı politikasından dolayı Türk devletinin Suriye Rejimi ile bütün ilişkileri kesildi, İran, Irak rejimleri ile de düşman oldu, Rusya Suriye rejimini desteklediğinden Rusya ile de ilişkileri bozuldu, İsrail ile ilişkileri iyi olmadığından,  kendisini düşmanlarca çevrilmiş bir coğrafya da buldu. Bütün bunları kendi elleri ile yaptı, Batılılar ve Amerika Türk ordusunun Suriye ye girmesine yeşil ışık yakmadı, Türk politikası duvara saplanıp kaldı.
Öyle görünüyor ki Suriye Kürtleri yine ulusal haklarını elde edecekler. Türk devleti Saddam devrilirken Güney Kürdistan kurulmasın gerekçesiyle Amerika’ya destek olmadı, tarafsız kaldı, ama buna rağmen Kürdistan federasyonu kuruldu. Suriye konusunda yine Kürdistan’ ın kurulmaması  için bu kez dört nala koşarak işin içine girdi, ama yine havasını aldı.Kürdistanın kurulmasına bu politikasıyla hizmet etti. Böylesi durumlarda zazaca güzel bir söz vardır. Derlerki “Lu xayın pey kir xua kuen dum”, yani hain tilki si… ile tuzağa takılır. ”  “Suriye deki olaylar bizim iç sorunumuzdur”  diyen Türkiye başbakanı oradaki Kürtlerin kurtuluşunu engelleyemediği gibi,  tırnak içindeki “Türkiye”  Kürtlerinin şimdiye kadar görülmemiş yeni bir isyanı ile karşılaşarak dengesini kaybetti.
Şimdi ne olacak?
 Bana göre Türk devleti Ortadoğu’ da izlediği bu yanlış politikasından çark etmek zorunda kalacaktır. Bundan bir kaç yıl önce bütün komşularımızla “sıfır sorun” şiarıyla yola çıkan Erdoğan Hükümeti, Güney kürdistan yönetimi hariç, bütün komşularıyla yüzde yüz karşı karşıya geldi. İklim veya atmosfer tamamen çatışma ve savaş iklimidir. Ve kim ne derse desin bu, Türk devletinin Kürdistan sorununa bakış açısından kaynaklanıyor. Türk devlet yetkilileri bu konuyu gayet iyi biliyorlar. Bundan dolayı mevcut politikadan çark etmeyi düşünüyorlar.  Suriye, İran, Irak  rejimlerine karşı politikayı gevşetecekler. Gevşetirlerse iklim değişir. Değişen yeni iklimde  Gerillalar  ile süren Silahlı çatışmaları durdurma niyetleri de vardır.
AKP Hükümeti, bu kez direktmen İmralı da tutuklu olan Abdullah Öcalan’ı devreye sokma niyetindedir.
Neden?
Çünkü Kırk milyon Kürt içinde “en makul istekler”de bulunan tek  kişi,  Abdullah Öcalan dır.
Ama AKP gerekli iklimi yaratmadan böyle bir girişim yaparsa,  Öcalan değeri olmayan bir para gibi ellerinde kalabilir.
Bu durumun farkında olan AKP stratejistleri ve MİT  yetkilileri büyük bir ihtimalle şu hesabı yapıyorlardır.
 Öcalan bizim elimizdedir, söz dinler ve uysaldır, onu iyi biçimde devreye sokarsak hem Qandil, hem Avrupa Kürtleri, hem de DTP üzerinde etkinlik kurabilir.Hatta hemde Suriye kürtlerini bir bölümü üzerinde!  Etkinliği kurunca, en azından seçimlere kadar silahların susturulması ve görüşmelerin başlatılması süreci yaşanabilir.
Görüşmelerin sonucunda AKP nin Kürt sorununda ufku zaten bellidir. Onlara göre  Kürt sorunu veya Kürdistan sorunu diye bir sorun yoktur, “terör sorunu vardır,” Yine onlara göre PKK terörden vaz geçerse, yeni bir anayasa ile belediyelere özerklik verilecek, belki de yetkileri artırılan belediye başkanları ve valilere başka dillerden eğitim yapabilme imkanları  sağlanacaktır.  Eğer Öcalan aracılığıyla Qandil, DTP  ve Avrupa Kürtleri buna razı edilirse, buna “anayasal çözüm” denilecek , genel bir af ile işe son nokta konulacaktır.  Kimseler ikna olmadıysa, önümüzdeki seçimlere kadar çatışmalar durdurularak bir oyalama taktiği yürürlüğe konulacak, seçimden sonra çatışmalar yeniden gündeme girecektir.
Büyük bir ihtimalle AKP kurmaylarının ilk olarak  düşündüğü bu plandır. Tabi daha başka seçenekler de vardır.

Belki de Abdullah Öcalan yeni bir hedef veya strateji ile ortama müdahale edebilir, örneğin şunları söylerse kimse şaşırmamalıdır.

 

“Ben hem Türkiye hem de Kürtler için yeni bir alternatif öneriyorum, Suriye Kürtleri zaten ayaklandılar, bazı şehirleri ele geçirdiler, Güney Kürtleri Irak’ tan kopmak üzerler, Türkiye Kürtlerinin durumu ortada, gelin sağ duyulu davranalım, ortadoğuda Kürt Türk koalisyonu kuralım, hem Türkiye büyür, hem Kürtler özgürleşir.” AKP nin kontrolündeki Öcalan böyle bir strateji ile hem Suriye Kürtlerinin bir kısmını, hem DTP yi hem Qandil’i, hem de Avrupa Kürtlerinin bir bölümünü bir iki yıl “ortadoğuda büyük Kürt ve Türk koalisyonu” masalı ile avutabilir. Öcalan’ı dinleyen Kürtler, bu masala kulak verir ve iki yıl kadar Demokratik cumhuriyet masalına inandıkları gibi, buna da inanırlar. Zira insanoğlu af buyurun eşek değildir, sayız kez yanılabilme özelliğine sahiptir.
AKP nin başka bir seçeneği daha vardır: Öcalan ile anlaşmış gibi görünerek, genel bir  af çıkarmak, Qandil dekileri bir parti adı altında legalleştirerek, seçime sokmak,  işi normal rayına koymak.
Bu seçeneklerden  hiç birisi orta doğudaki Kürdistan sorununun asıl çözümü değildir. Türk devleti Irak’ ta Kürtler ulusal haklarını elde etmesinler diye Saddam ın devrilmesinde ABD ye yardımcı olmadı. Ama buna rağmen Kürtler kurtuldu, yardımcı olmayayım kurtulmasınlar diye düşündü ve bu eylemiyle istemeden de olsa kurtuluşlarına hizmet etti.
Suriye Kürtleri kurtulmasınlar diye en fazla rejim muhaliflerini destekledi, böyle giderse Suriye Kürtleri de onun politikasının etkisiyle kurtulacaklar!
Türkiye Kürtlerinin bir ulusal hak elde etmemeleri için bu kez  ellerinde olan Abdullah Öcalan’a sarılmışlar, maalesef  o konuda da baltayı taşa vuracaklar. Çünkü haindirler ve kalleştirler, güneşi balçıkla sıvamaya kalkışıyorlar, başarı olmazlar, kendi elleriyle rejimlerinin mezarını kazarlar, Kürtler için kazdıkları her kuyuya da kendileri düşerler.
Bu yazımı okuyan bazı okuyucularım bana şu soruyu sorabilirler, “Peki AKP ne yapabilir veya ne yapmalıdır?”
Cevabım çok basit, yalın ve net!
AKP birincisi, Kürt Milletinin varlığını kabul etmelidir.
Bunu kabul ederse sorun kendiliğinden çözülür!
Nasıl mı?
Onu da basit olarak anlatayım:
Eğer Kürtler bir millet olarak,ama resmen kabul edilirse, bu milletin temsilcileri vardır.
Kimdir bu temsilciler?
Kürt halkının oyları ile seçilmiş Bütün Kürt Milletvekilleri!
Yine Kürt halkının oyları ile seçilmiş bütün Kürt belediye başkanları!
Bunlar yetmiyorsa Kürtlerde kanaat önderleri var, aydınlar var.
Bunların tümünü muhatap al ve sorunu konuşarak çöz!
Geriye ne kalır?
Elinde silah olanlar!
 Peki Kürt sorunu çözüldükten sonra , neden insanlar Kürt sorununu çözmüş bir devletle savaşsın ki?
Ben savaşacaklarına inanmıyorum, savaşanlar olsa bile, halktan destek bulmakları mümkün değildir.
 Görüldüğü gibi gerçek şudur:Kürtler orta doğuda bir millettir ve millet uyandı.
Kürtlerin varlığını inkâr eden devletlerin politikaları yıpranmış elbise gibi artık dikiş tutmuyor her gün bir yerden sökülüyor.
Türk Hükümetinin yetkilileri veya AKP nn Kurmayları, kendi büyüklüklerine bakarak, biz her şeyi ezeriz, bir avuç Kürt nedir ki diyebilir, büyük İskender’in gururuna kapılabilirler. Ama bilmelilerdir; ki Büyük İskender,  kendi zamanının dünyasının üçte ikisini yendi, ama kendisi de neticede bir sivri sineğin ısırığı ile öldü.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu