Bay Muhalif

Katırları da vururlar

Katır Kürt kadar, Kürt, Katır kadar çalışkandır.Bundan dolayı  Katırlar en az Kürtler kadar tehlikelidir ve görüldükleri yerlerde Atatürk ilkeleri doğrultusunda vurulmalıdırlar.

Selim Çürükkaya / Katırları da vururlar.
Sevinin, sevinin çünkü Kürt katırlarını vurmak ve vurulmalarına sevinmek devletimizin geleceği için yararlıdır. Zaten Kürt ile katır arasında birçok benzerlik vardır. Birincisi, ikisi arasında isim benzerliği vardır, “Kürt”, “Katır.”

Ikincisi, ikisi de dağlık alanda iyi hareket etme kabiliyetine sahiptir. Üçüncüsü, katır ne eşektir, ne attır. Yani atlığı ve eşekliği tartışma konusudur. Kürtlerin de Kürtlükleri ve Türklükleri tartışma konusudur. Dördüncüsü, ikisi de inatçıdır. Beşincisi, Katır Kürt kadar, Kürt, Katır kadar çalışkandır.
Bundan dolayı  Katırlar, en az Kürtler kadar tehlikelidir ve görüldükleri yerlerde Atatürk ilkeleri doğrultusunda vurulmalıdırlar.

Aydınlarımız, yazar ve sanatçılarımız belki bunun bilincinde olduklan için Şırnak’ta katırların öldürülmesi karşısında sessiz kaldılar.
Yoksa böyle bir olay dünyanın başka bir bölgesinde vukuu bulsaydı, aydınlarımız ve sanatçılarımız olayı detaylı olarak incelerdi.

Nedenenlerini araştırır, olayla ilgili makaleler, romanlar, film senaryoları hazırlarlardı. Ben onların ne kadar hayvansever olduklarını biliyorum!
Farzedelim bu olay Şırnak’ da değil de Fransız işgali döneminde Cezayir’ de olsaydı, katledilen Katırlar Kürtlerin Katırları değil de Cezayirlilerin Katırları, katliamcılar da Fransız Asker­i olsaydı, o zaman bu olay nasıl işlenirdi?
Bir de devletimiz ile Fransa arasında çıkar çatışmaları olsaydı; romancılarımız, öykücülerimiz, senaryocularımız hemen kolları sıvar şu manzaraları gözlerimizin önüne sererlerdi:

“Cezayir’in küçük bir kasabası;
Kasaba halkının ve kasabaya bağlı köylerin çoğu Cezayir  yurtseveri ve Fransız İşgal kuvvet­lerine karşıdır. Kasabanın dört kilometre yakınında Cezayir’in en büyük kömür  yatakları bulunmak­ tadır. Bundan dolayı Fransız işgal kuvvetleri bu kasabaya büyük bir önem verirler. Kasabayı bir emirle il yaparlar.

Kasabaya bağlı 27 köyü boşaltarak insanları başka yerlere sürgün ederler. Bir emirle il yapılan kasabanın halkı kadar, kasabaya askeri işgalci kuvvet yerleştirirler. Bu güçler aracılığıyla kömür ocaklarını askeri kordon altına alırlar. Yeni il yapılan kazada hiç bir fabrika ve iş alanı bulunmamaktadır.

Halkın geçim kaynağı, kömür ocaklarıdır. Ama bu ocaklara da  Fransız işgal kuvvetleri el koymuştur. Kasaba halkının erkekleri kömür ocaklarında, Fransız askerlerinin süngülerinin gölgesinde çalışmakta, çıkarılan kömürler Fransız kamyonları ve gemileriyle, Fransa ya taşınmaktadır.
Kasabanın çevresinde kalan köylüler ve kasaba halkı aç, sefil ve perişandırlar.
Geçimlerini sağlayabilmek ve çocuklarının karınlarını doyurabilmek için çırpınıp dururlar.

Sonunda ellerindeki paraları denkleştirip birer Katır satın alırlar. Bu katırlarla kömür ocaklarının bulunduğu bölgeye giderek oradaki kömür artıklarını, toprak yüzeyindeki kömürleri topla­r, başka şehirlerde satmak isterler.
Önce tek tek veya küçük gruplar halinde kömür ocaklarının bulunduğu bölgeye giden Cezayirli köylüler, Fransız işgal kuv­vetlerine bağlı olan vurucu timler tarafından yakalanırlar.

Cezayirli köylüleri katırlardan indiren vurucu timler, onları, katır­larla cinsel ilişkiye geçmeye zorlarlar.
Dünyanın bütün utancı­nı yüz hatlarına toplayan Cezayirli köylüler, Katırlarıyla cinsel ilişkiye geçerler ve bazıları Katırlarını yitirerek köylerine geri dö­nerler.
Kısa bir süre sonra bu olay bütün çevre köylerde duyulur.
Bazı Fransız dergileri veya gazeteleri haberi kamuoyuna duyurur.
Fransız yetkililer: “Köylülerin devlet kömürlerini sürekli çaldıklarını ve bu kömürleri satarak Cezayir kurtuluş kuvvetlelerine para yardımında bulunduklarını” açıklarlar.

Köylüler, tüm bu olan bitenlere rağmen, katırlarla kömür taşımaya devam ederler. Yakalananların Katırları kurşuna dizilir, kendileri tutuklanır, işkenceye tabi tutulurlar. Çoğunluğu bu işin böyle gitmeyeceğini anlayınca, toplu halde kömür ocaklarının bulunduğu bölgeye Katırlarıyla birlikte gitmeye karar verirler.
Burada karşılarında yüzlerce katırlı köylü gören Fransız işgal kuvvetleri, bunu kendilerine karşı yapılmış bir isyan hareketi sayarlar ve makineli tüfekleri ile mevzilere yatarlar.

Silahlar patlayınca, köylüler bindikleri katırlarının sırtlarından aşağı atlayıp kocaman taşların arkasın­a saklanırlar.
Böylece silahsız Cezayirli Katır­larla, silahlı Fransız işgal kuvvetleri karşı karşıya kalırlar ve amansız bir çatışma başlar!
Otomatik silahların takırtıları ara­sında şaha kalkan katır­lar, vurulan, yaralanan, nara atarcasına kişneyen, canını kurtarmak için kayalıklara tırmanan ve peş peşe düşen Katırlar.

Yüzlerce katır savaş meydanında binicilerini kaybetmiş, kurşunlara hedef olmuş, delicesine oradan oraya koşuşmuş  ve teker teker vurularak öldürülmüştür.

Bu Körfezdeki petrol savaşı değil, Fransız işgali altındaki  küçük kasabada köylülerle Fransız askerlerinin kömür savaşıdır. Karşı karsıya gelen Amerika askeri ile Irak askeri değil, Fransız işgal kuvvetleri ile cezayirli Katırların savaşıdır bu!

Silahlar sustuğunda savaşın galipleri bellidir. Yüzlerce katır savaş meydanında ölmüş veya can çekişmektedir. Hedef olmaktan kurtulanlar dağlara kaçmış, kurtulmuşlardır. Taşların arasına saklanan köylüler bu hengamede çoktan sıvışıp gitmişlerdir

Bu hazin olaya tanık olan Cezayirli kömür işçilerinden dört bini, ellerindeki kazmalarla kürekleri bırakarak kasabaya doğru yürüyüşe geçerler. Katırları öldürülen köylüler de yolda bu işçilere katılır ve büyük bir kitle halinde Fransızların yeni il yaptıkları kasabaya doğru yürürler. Kasabanın girişinde işgalci güçlerin barikatlarıyla karşılaşırlar.

Fransız ölüm timleri önce havaya ateş  açarlar,  sonra namlularını halka yöneltirler. Ölenler ve yaralananlar olur. Yürüyenler hep bir ağızdan “Kahrolsun Fransız işgali”, “Kahrolsun işbirlikçiler”, “Kahrolsun katiller” “yaşasın Cezayir Kurtuluş kuvvetleri!” diye slogan atarak, taşlı sopalı saldırıya geçerler!
Tam bu sırada bütün kasaba halkı da yürüyüşçüleri desteklemek için sokağa dökülür.

Kasabada bulunan Fransız asıllı Valinin binasını, Fransız okullarını, Fransız Banka­larını ve Fransız askerlik şubesini tahrip ederler. Halk Fransa Cumhuriyetinin kumcusunun heykeline saldırır ve heykelin göğsündeki “Ne mutlu Fransızım diyene” vecizesini parçalar atar.

O gün akşama kadar Fransızlara ait ne varsa tahrip edilir.
Kasabanın yönetimi tam halkın eline geçerken, çevre illerden işgal kuvvetleri gelir. Üç yüz kişiden fazla insan tutuklanır.
Bir gün sonra Fransız gazeteleri haberi çok kısa verir. Fransa içişleri bakanı Cezayir asıllı işbirlikçi “hain Abdullah El Kadir” ve Cezayir sömürge valisi kasabaya gider.

Buranın  il valisi ile bir görüşme yapılır, görüşmeden sonra il valisi, üstünde hoperlor bulunan bir taksiyle kasabanın sokaklarında dolanır ve şu anonsu yapar:

“Herkes evine çekilsin, herkes köyüne dönsün. Öldürülen insanları unutun. Ama öldürü­len katırların karşılığını devletimiz ödeyecektir.”

Bu açıklamadan sonra kasabaya Fransız sağ ve sol partili bazı milletvekilleri gelir, iktidar partisinden Cezayir asıllı Nuri El Yılmış, Arapça konuşma yasağı olmasına rağmen. Arapça bir konuşma yapar.
Halk şaşkın ve korku içinde evlerine ve köylerine doğru hızlı adımlarla koşmaya başlar. ”

Allah’a bin şükür ki sanatçılarımız aydınlarımız devletçidir.
Yoksa Cezayir’ de Fransa’nın başına gelen, çoktan başımıza gelmişti.

Halk buna rağmen dağılmayınca, işbirlikçi hain İçişleri Baka­nı Abdullah El Kadir katırları katlederek halkı kışkırtan Fran­sız işgalci güçlerine güvenlik kuvvetleri, Cezayir kurtuluş kuv­vetlerine ise, kışkırtıcı güç diyerek bir basın açıklaması yapar.

1990 Ceyhan cezaevi.

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu