Makalelerim

Meydanlara inenlere çağrımdır

Selim Çürükkaya / Afrika ve ortadoğu   halk kitleleri, ülkelerindeki diktatör rejimlere karşı topluca ayaklandı. Bu ayaklanmaları bütün dünya insanlığı tarafından haklı olarak değerlendirildi ve destek gördü. Sokağa inen kitleler, silah kullanmadı, kan dökmedi. Diktatör rejimler paniğe kapılarak gösteri yapan halklara saldırdı. Zorla şiddetle kendi rejimlerini ayakta tutmaya çalıştılar. Ama beceremediler ve tek tek yıkıldılar yıkılmaya devam ediyorlar. Kürt halkı Ortadoğunun en kadim haklarından biridir. Ve bu halk Mısır halkından daha çok zulüm altındadır.

 

Cumhurriyet kurulduğundan bu güne kadar, Türk devletinin Kürt halkına yaptığı zulümü ne Kaddafi Libyalılara, ne Sudan diktatörü Sudanlılara yapmıştır.

 

Kaddafi nin Libyalılara bok yedirdiğini gazeteler  hiç bir zaman yazmadı.
Sudan diktatörünün Sudanlıları asit bidonlarında yok ettiğini daha televizyonlar söylemedi.
Türkiye cumhuriyeti Kürdistan da bu suçları işledi, işlemeye devam ediyor.

Bu zulüme karşı Kürt halkının sokaklara dökülmesi, meşru ve haklıdır.
Ama sadece sokağa inmek yetmiyor. Önce Kürt halkının “iradesini” temsil edecek bir yapı, bir “iradenin” kendisini kamuoyuna deklere etmesi gerekiyor.
Mevcut “irade” ile bir yere varılmayacağını, yirmi yıldan beri yapılan kitle gösterileri bize gösteriyor. Açıkça söylersem bu anda sokağa inen halkın, bir “iradesi” yoktur. Kendilerini halkın “iradesi” olarak gösterenlerinde bir “iradeleri” yoktur. 
İrade olarak bildikleri “irade“, Kürtlerin bir numaralı düşmanı Türk ordusunun elinde bir “komanda”dır.

Onlarca kez kanıtlanmış bu olgudan dolayı, yapılmış ve yapılacak olan her türlü gösterinin başarı şansı yoktur. Bunun için, derhal ve acil olarak Kürt halkı adına “sivil bir irade” oluşmalı, bu “irade” kendisini dünya kamuoyuna deklere etmeli, silahlı, çatışmalıi duruma tamamen karşı çıkmalı, milyonlarla barışçıl bir şekilde meydanlara inmeli, gerekirse Diyarbakır’a veya Ankara’ ya milyonlarla yürümelidir. Ve isteklerini net dile getirmeli, bütün dünya insanlığından destek istenmeli, sorunu uluslararası alana taşırmalıdır.

Acil istekler şöyle sıralanabilir:

1- Kürtlerin bir ulus olarak varlıkları derhal kabul edilmeli, anayasa ile garanti altına alınmalıdır.

2 – Kürtlere   Ulus olmaktan doğan bütün haklar  tanınmalıdır.

3-  Kurmanci ve zazaki  Kürdistan’ da eğitim dili olmalıdır.

4. Kürtlerin Türkiye ile birlikte yaşayıp yaşamayacakları, yaşayacaklarsa nasıl yaşayacakları konuları referanduma sunulmalıdır.

Anlaşılan Kürt halkı ve ulusu için çok uygun bir atmosfer doğmuştur. Suriye rejimi çatırdamaya başlamıştır. Oradaki rejim yıkılırsa, Kürdistan’ın bir parçasındaki pencere  daha özgürlüğe açılacaktır. İran  zalimlerinin etrefındaki çember giderek daralıyor, bir gün sıra onlarada gelecektir. Türkiye Kürdistan’ın da milyonlar ayaktadır fakat Türk ordusu Milyonların “iradesini” gasp etmiştir. Bu handikaptan kurtulunmadıysa, sokaklar boşuna aşılacak, bir provakasyon ortamına kitleler düşürülecek, olay “biji serok Apo” ya kilitlenecek ve hiçbir sonuç elde edilmeyecektir.

Bir an sağlıklı düşünelim:

Kürt sorunu gibi dağ kadar büyük bir sorun var mı?

Var!

Türk devleti yıllardır Kürtlere zulüm yapmış mı?

Yapmış!

Dilini inkar etmiş mi?

Etmiş!

Bütün ulusal haklarını gasp etmiş mi?

Etmiş?

Bu gün milyonlarca Kürt, Kahiredeki Sudandaki ve Libyadaki gibi sokaklara inmeye hazır mı?

Hazır!

Peki bu ülkelerde sokağa inen halklar  neden sorunu çözüyor?
 Kürdistanda halk neden sorunu dünyanın gündemine getirip çözemiyor?
Yoksa Türk devleti Mübarek kadar zalim olmadığı için mi?
Veya  Türk devleti Kaddafi kadar katil mi değil?
Hayır benim tanıdığım ve bildiğim o devlet, Hüsnü Mübarek’ ten daha  zalim, Kaddafi’den  daha katildir.
Demekki sorun burada değildir!

Sorun bizdedir. Sizdedir ve bir bölüm Kürttedir.
Çünkü “yularımız” zalimlerimizin ve katillerimizin elindedir.
Birileri birini “yularımız” haline getirdi ve o “yuları” boynumuza geçirdi.
Kendimizi özgür sanıyoruz ama “yularımızın” katillerimizin elinde olduğunu görmeden onlara karşı koyuyoruz ve hep kaybediyoruz! Nedenleri üzerine düşünemiyor, “yularımızı”  ve kimlerin elinde olduğunu göremiyoruz.

Ey sokağa inmiş Kürt, kopar yularını, tam zamanıdır!
Eğer bu kezde koparmaz kendini azade etmez ve bu azade olmuş insanlardan bir “irade” oluşturmaz,  o azade iraden  aracıyla haklarını istemezsen, daha çok acı çekeceksin. Dayak yiyeceksin, tutuklanacaksın sürükleneceksin!

Ve birileri sana “biji serok apo” sloganı at diyecek, sende atıp bir iş yaptığını sanacaksın, ama bir gün gelecek “biji serok Apo” demen ile “kahrolsun Kürdistan” demenin aynı şey olduğunu anlayacak, oturup dizlerini dövecek, ama bununda bir şeye yaramadığını göreceksin.

Oysa “iradeni” eline alarak Kürt sorununu çözersen, hem Qandil deki evlatlarını, hemde imralı’ dakini (Tabi kurtulma diye bir derdi varsa)  kurtarırsın! 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu