Makalelerim

Musa amca: ” Senin o adamlarının analarını..”

Selim Çürükkaya / 20 Eylül 1992 günü Hollanda’ nın Amsterdam kentindeyken Musa amcanın öldürüldüğünü duymuş, yüreğime bir sancı girmişti. Çünkü Ape Musa’ yı çok yakından tanıyordum. 1990 yıllarında Ceyhan daha sonra Bartın cezaevinde tutukluyken “Yeni Ülke” gazetesinde “Bay muhalif” takma imzasıyla politik mizah yazıları yazıyordum. Benim yazdığım yazılar ile Musa amcanın “yaş tahta” başlıklı makaleleri hep aynı sayfada yayınlanıyordu. Yani ilk olarak onunla aynı sayfada yan yana gelmiştik.

1991 Nisan ayının sonunda Bartın cezaevinden tahliye oldum, avukatımla birlikte İstanbul’a gelmiştim. Orada “Yeni ülke” gazetesinde kalıyordum. İstanbul’ a gittiğimin ikinci günüydü, kaldığım büronun telefonu çaldı, sekreter bana: “Musa amca, sizi arıyor” dedi.

 

Telefonu aldım “Buyrun Musa amca” dedim, karşı taraftan babacan bir ses tonuyla: “Bay muhalif geçmiş olsun, aramıza hoş geldin, bu gece benim misafirimsin, Kenan’ a söyle seni getirir” dedi.

O gece  iki avukat, bir öğretim görevlisi ve Kenan ile birlikte gittik. Musa amca bembeyaz saçları, üzerindeki beyaz gömleği ve beyaz pantolonuyla bizi kapıda karşıladı. Avukatlardan birini tanıyordu. Öğretim görevlisi bayandı, geriye kalan iki kişiden hangimizin “Bay muhalif” olduğunu sordu. Avukat beni işaret edince, sarılıp yanaklarımdan öptü, ardından:

“Bay muhalif ben seni çok seviyorum, ‘Yeni ülke’ gazetisi gelir gelmez, ilk okuduğum yazı seninkidir. Ben herkesi güldürürüm, sen hem beni güldürür, hemde düşündürürsün. Ben ölürsem yerimi sana bırakacağım, haberin olsun” dedi.

Biz daha oturmadan telefonu çaldı, ahizeyi aldı, karşıdaki adam hal hatır sordu, Musa amca bizim de duymamız için telefonun bir tuşuna bastı. Karşıdaki tanımadığımız adam: “Musa amca sizi bir panele davet etmek istiyorum, gelirmisiniz?” diye sorunca, Musa amca: “oğlum panel hangi konuyla ilgilidir?” diye sordu. Karşıdaki “Kürt sorunuyla ilgilidir”  der demez Musa amca sevindi, bir kahkaha attı:

“Tamam oğlum Kürt sorunuysa gelirim, dur, sana bir fıkra anlatayım: Bir papaz geceleri takma sakalla dolaşıp çapkınlık yapıyor, bulduğu kadınlarla yatıyor, gündüz olunca sakalını çıkarıp papaz cübesini giydikten sonra kiliseye günah çıkarmaya gidiyor. Bir gün günah çıkarmak için karşısına geçip oturan kadına soruyor: “Benim dışımda kimse varmıydı?’ Kadın: ‘senin dışında beş tane daha papaz daha vardı’ cevabını veriyor. Papazda kadına diyorki: ‘ Kızım, ben kendimi kiliseye vakfetmişim desene” dedi, devam etti: “işte  bende bu kadın gibi kendimi Kürt davasına vakfetmişim” deyince hepimiz kahkahayla güldük.

Ben Musa amcaya gitmeden önce, örgüt bana onun hakkında bilgi vermişti. Anlattıkları kadırıyla Musa amca Nusaybin’ deki köyünde iken; örgüt elemanları kampanya toplamak için evine gitmiş, ondan hayli yüklü parayı haraç ister gibi istemişler. Oda “ulan ben bu halkın genaraliyim, gelip bana paramız yok, bize yardımcı ol deseydiniz, verirdim ama haraç ister gibi zorla istediğiniz için kuruş vermeyeceğim” demiş, bunun üzerine örgüt onu hayin ilan ederek İstanbul’ a sürmüştür.

Musa amaca örgütün kendisi hakkında bana bilgi verip vermediğini biliyormuydu bilmiyormuydu bilemem, ama bir ara oturduğumuz odada ayağa kalktı, kapıya doğru yürüdü, koridora çıktı, kapı aralığından sadece beni görüyordu, gitmem için eliyle işaret etti. Kalkıp kapıdan çıktım, yanına vardım, sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla “gel, ama gördüklerini kimseye anlatma, diğerleri bilmesinler” dedi.

Yürüdük, koridorun sonunda bir oda vardı, onun kapısını açtı, önce kendisi içeri girdi, ardından ben, kapıyı kapattı. Odada bir genç, sırtüstü yatıyordu, bir bacağı alçıdaydı, iple tavandaki  halkaya bağlanmıştı. Musa amaca: “Bu genç Botan’ da yaralanmış, buraya getirdiler, işte görüyorsun evimde onu tedavi ediyorum, bunu ne için sana gösterdim biliyorsun? O senin adamların, ben onların analarını si… bana ajan diyorlar, işte bak kendi gözlerinle gör” dedi. Ve beni yaralı gençle başbaşa bırakarak gitti.

18 yıl sonra bu gün Musa amcayı hatırladım ve şimdiye kadar yazmadığı anımı bu gün yazdım. Onun anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Ve halkımız onun gibi bir bigeye sahip olduğu için gurur duyuyorum

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu