Makalelerim

Öcalam Baydemir’ e neden kızdı?

Selim Çürükkaya /  Abdullah Öcalan’ın geçen hafta İmralı adasında avukatlarıyla yaptığı görüşmede  Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir için sarf ettiği aşağlayıcı ve tehdit dolu sözler bazı internet sitelerinde, gazetelerde ve televizyonlarda yayınlandı. O sözler hala tartışılıyor. Bu konuda çok şey söylendi ve yazıldı. Ve daha yazılacak. 

Türkiye basını barıştan yana olan Osman Baydemir ile, “Savaşı ancak ben durdururum” diyen Öcalan arasında bir ayrılığın olduğu noktasını  ön plana çıkarmaya çalıştı.. Öcalan’ ın, halkın oylarını alıp iktidara gelmiş bir belediye başkanı için sarf ettiği sözler, ilkel, aşağılayıcı, öfke, hakaret  ve tehdit doludur.

 

 
Bakın Abdullah Öcalan Osman Baydemir için hangi sözleri sarf etmiş: “Osman’ın önünde üç seçenek var: Bir, ya derhal istifa eder gider Diyarbakır’da o AKP’ye yakın STK’larda çalışır. İki, samimi bir özeleştiri verir, görevinde kalır. Üç, gider evinde oturur, işine gücüne bakar. Bunlar hiçbir şeyden de korkmuyorlar mı? Ben Diyarbakır gençlerini bilirim, onun ağzını yırtarlar, müsaade etmezler. Kandil’in bile üstesinden gelemediği bir konuda sen nasıl böyle olmalı dersin? Şarlatanlığın, soytarılığın gereği yok. Çıldırıyorum, söyleyecek söz bulamıyorum, kerizler mi? BDP’si de Ahmet’i (TÜRK) de Aysel’i (Tuğluk) de herkes kendi işini bırakıp silahlı güçleri konuşuyor.”

Abdullah Öcalan’ ın Osman Baydemir’ e karşı böyle celallenmesinin nedeni, Baydemir’ in “Silahlı mücedele miyadını doldurdu” sözünü sarf etmesinden dolayı değildir.   Diyarbakır’da KCK davası görülüyor. Ve KCK sanıkları mahkemenin karşısında Kürtçe savunma yapma talebiyle direnişe geçmişlerdir. Yasaklanmış Kürtçe ile savunma yapmak isteyen sanıkların konuşmalarının engellenmesi, dünya kamuoyunda yankı yaratttı ve Türkiye Cumhuriyeti devleti bir sıkıntı ile birlikte dünyanın karşısında bir utancıda yaşıyor!.

Devletin yaşadığı sıkıntı ve utanç aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın sıkıntısı ve utancıdır. O, KCK lilerin Kürtçe savunma yapma konusunda diretmelerini, devletin zora sokulmasını ve Kürtlerin haklı bir pozisyona gelmesini istemiyor. Bunu bir biçimde engellemek istiyor. Osman Baydemir’e hakaret dolu avukat  görüşmesinden  15 gün önce, İmralı’ ya giden Avukatlara: “Dil sorununa fazla kafayı takmasınlar, komplo daha büyük” diyerek mesajını vermişti.

 

Ama kimseler onun ne demek istediğini anlayamamıştı. Bundan sonra da dil direnişi sürünce, devletin öfkesi Abdullah Öcaln’ ın ağzından Osman Baydemir’ e yönelmişti, “Diyarbakır gençlerine seni teslim eder, ağzını yırtarlar” meaali  bu öfkenin hedefi, yalınız Osman Baydemir değildi. Öcalan Baydemir’ i hedef tahtasına koyarak, mesajı başkalarına vermek istiyordu. Zira bu onun çok klasik bir taktiğidir.

1992 Yıllarında Bekaa vadisindeki Öcalan, gerillaları bir platformda toplar, ses cihazını çalıştırır, Doktor Baran isimli, gerilla komutanını ayağa kaldırır. Dağdaki gerillalara, Avrupada ve Türkiyedeki legal alanlarda çalışanlara olan kızgınlığını, küfürlerini, hakaretlerini Doktor Baran’a kusardı.

Bu hakaret , küfür, aşağlayıcı sözler,  Öcalan’a göre perspektifler, hemen yazıya dökülür, dağlara , Avrupa’ya, legal alanlara yollanırdı. Okuyanlar, Doktor Baran üzeri kimlere mesajların iletildiğini, küfürlerin kimlere yapıldığını  anlar, ona göre düzenlemeler yapılırdı.

 

Şimdi Öcalan’ın yeni Doktor Baran’ ı, Osman Baydemir’ dir. Onun üzerinden Diyarbakır’ da “dil direnişi” yapıp devleti sıkıntıya düşürenlere mesaj veriyor. Ama devlet yanlısı, devlete hizmet eden, böylesi bir mesaj öylesine kılıflandırılmalı ki, hem Öcalan’ın gerçek yüz görülmemeli, hem Öcalan direnişçi olarak gösterilmelidir.  Osman Baydemir’in “Silahlı mücadele miadını doldurmuştur” sözünü, elinde bir balyoza dönüştürerek, Baydemir’in kafasına vurarak, Baydemir’i ve Diyarbakırda “dil direnişi” yapanları pasifist, kendisini ise devlete karşı silahlı mücadeleyi savunan biri konumuna koyarak, “Öfkeli Kürtleri” yanına alıp, çok haklı ve meşru “dil mücadesini” savunanların üzerine salarak ,elinde bulunduğu anti demokratik güçlere hizmet ediyor.

 
Toplum mühendislerinin bu sinsi planı mutlaka anlaşılmalı ve boşa çıkarılmalıdır. Bundan birkaç yıl önce yine üniversite öğrencileri, halk kitleleri ve bazı kurumlar, “ana dille eğitim istiyoruz” içerikli dilekçeler yazıp resmi makamlara iletmişlerdi. Bu kampanyanın önüne geçmek isteyen güçler, dilekçe veren çok sayıda kişiyi tutuklamışlardı. Direniş yaygınlaşınca, yine Öcalan imralı’ dan müdahaleci olarak piyasaya sürüldü. Ve “Bu sorun kitlelerle devleti karşı karşıya getiriyor, dilekçelerini geri alsınlar, seçmeli ders istiyoruz desinler.” Dedi. Tutuklanan pek çok insan verdiği dilekçeleri geri aldı, öyle serbest bırakıldı.

Osman Baydemir’e söylenenleri,  “dil direnişi”ni yapanlar anlamadılarsa, önümüzdeki görüşmelerde daha açık bir biçimde söylenecek, “dil direnişi”ni sona erdirdilerse, kriz bitecek, Abdullah Osman’ın üzerine artık bağırmayacaktır.

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu