Makalelerim

Pen Kongresi 2

Selim Çürükkaya / Kongrenin ikinci günü sabah kahvaltısından sonra Alman Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in geleceğini biliyordum.Toplantı salonuna gittim; bir grup yazar oturmuştu. Ben de dış salonda bekledim…..
Kendi kendime birazdan salona bir sürü polis, bodigard veya koruma gelir diye düşünüyordum. Ben böyle düşünürken dışardan gelip salona girenlerde oluyordu. Bir ara Günter Grass bir kadınla birlikte salona girdi. Hemen sonra salona giren kameraların sayısı artınca ben de salona girip yerimi aldım.  Kameramanlar Günter Grass’ın oturduğu ön tarafları kuşatmıştı.

 

Meğer ki Cumhurbaşkanı eşiyle birlikte çoktan gelmiş oturmuştu.  Onu koruduğunu düşündüğümüz korumalar, polisler, bodigardlar yoktu. Sade bir vatandaş gibi sessiz sedasız gelip aramızda oturmuştu. Çoğumuzun bundan haberi bile olmamıştı! Almanya gibi bir ülkede cumhurbaşkanı çok nadiren televizyonlara çıkar veya gazetelere poz verirdi.
Bundan dolayı Cumhurbaşkanı şahsen fazla tanınmazdı.

 

 

Türkiye, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde olasaydı yarım ordu kadar polisle gelen Cumhurbaşkanını yazarlar ayakta alkışlar, o karşısındakileri küçümseyerek kürsüye çıkar, dakikalarca nutuk çekerdi. Ve üstelik yazarlara akıl ve perspektif vermeye başlardı. Bereket ki batılılar bu ilkellikleri çoktan aşmıştı. Dikkatimi çeken başka bir konuyu aktarmak istiyorum; Cumhurbaşkanı’nın olduğu oturumda ilk konuşmayı yapan Alman PEN Başkanı Johano Strasser idi.

Çok sade konuştu. Herkese hoş geldiniz dedi. Berlin’in tarihi birleşmesinden söz etti. Onun ardından Uluslararası PEN Başkanı Çekoslovakyalı Jiri Grusa kürsüye çıktı. Dünyada savaşların hala sürdüğünü, 1000 yazarın tehlike altında olduğunu, Cezaevlerinde bulunan 200 yazarın ise 20 yıldan daha fazla hapis cezasına çarptırıldığını bir yıl içerisinde otuza yakın yazar ve gazetecinin öldürüldüğünü, Türkiye, İran ve Küba’da yazarlara çokça baskıların yapıldığını söyledi.

Jiri Grusa’dan sonra kürsüye çıkan Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, yazarları saygıyla selamladı, onları Berlin’de görmekten memnun olduğunu söyledi. Dünyanın çeşitli bölegelerindeki çatışmalardan söz etti; ifade özgürlüğünün pek çok yerde henüz sağlanmadığını vurguladı.

 
Gunter_Gras_PEN_izlenimleriSon kürsüye çıkan Günter Grass’tı.  Ona çağımızın en büyük düşünce ve kelime ustası demek mümkündür.  Öyle bir konuştu ki; konuşması düz bir metinden ziyade şiir okur gibiydi.  Perspektifi çok genişti. Birkaç dakika içinde dünyayı tahlil etti adeta. Savaşlara ve Amerika’ya isyan etti. Ve yazarların suskunluğu üzerinde durdu. Bu suskunluğu Alman bir şairin şu sözleriyle kafamıza vurdu: ‘’Nehirlerimizden ölüler geçiyor. Ama benim suskunluğum ölümden daha korkunç.” Bununla yetinmedi „yazarlar sadece savaşları yazmakla yetinmemeli, savaşları durdurmak için öncü olmalıdırlar” dedi.
Yazarların kaçınılmaz görevleri „Gerçekleri Aydınlatmak ve sergilemektir; ne pahasına olursa olsun bunu yapmalıdırlar” diye haykırdı. Amerika’nın bugün dünya politikasında üstlendiği rol konusunda ciddi kaygılar taşıdığını belirtti ve kürsüden indi.

 
Yirmi dakika kadar süren bu uzun konuşmayı bitirdiğinde Alman Cumhurbaşkanıyla birlikte 500’e yakın yazar ayağa kalkarak Grass’ı alkışladı. Ve ben hayatımda ilk olarak burada, bir yazarın bir cumhurbaşkanından daha büyük olduğuna pratikte tanık oldum.
Günter Grass’ın konuşmasının ardından Kongre resmen çalışmalarına başladı. Tutuklu yazarlar komitesi, barış komitesi, kadın komitesi, sürgün durumuna düşmüş yazarlar komitesi ayrı ayrı salonlarda toplanıp tartışmalarını sürdürdüler.

 
Oturduğum masada önüme konulmuş dökümanlara göz attım 99 ülkede 141 merkezi bulunan Uluslararası Yazar Kulübü’nün 72 kongresine yaklaşık olarak 84 ülkeden gelen beşyüze yakın yazar katılmıştı.

Devam edecek

 

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu