Makalelerim

Tarihin delikanlı kadınlarına

Selim Çürükkaya / “Arif BAZENCIR:
Özgür politika nın köşe yazarı Nuray Şen’ in Rahman kod isimli oğlu,
Öcalan’ın PKK içinde geliştirdiği ihanetçi çizgiye karşı muhalifti,  eleştirilerini açıkça dile getirmişti.
Bundan dolayı uzun süre tutuklu kalmıştı.
Serbest bırakıldığında, görüşlerinden vaz geçmemişti.
Onu, PKK milislerinin arasına koymuşlardı.

 

Gerillalarla temasını kesmişlerdi. Ben serbest bırakıldıktan bir süre sonra gerillalar arsında şöyle bir propaganda başladı: ” Rahman ava gitmiş, bir uçurumun tepesine çıkmış, arkasından bir köpek saldırmış, köpeğin korkusundan kendini uçurumdan aşağı atıp parçalanmış”

Selim ÇÜRÜKKAYA: Bu Diyarbakır celadı Esat Oktay Yıldıran’ ın yöntemine benzemiyor mu? Oda tutukluları işkence ile öldürür, sabun kalıbına bastı, ayağı kaydı, beyin kanamasından öldü diye rapor tuttururdu!

 

Arif BAZENCIR: Zaten Diyarbakır zindanında Kürt’ lere uygulanan yöntemler, Qandil’ de  Kürtler aracılığıyla Kürtlere uygulanıyor. Yine Salih kod adlı başka bir gerilla arkadaş vardı. Urfa Milletvekili Necmettin Cevheri’ nin yegeniydi. Kaçma girişiminde bulunduğundan 8 ay tutuklu kalmıştı. Serbest bırakıldıktan sonra tekrar kaçmak istedi, yakalanıp kurşuna dizildi. Bu günlerde oralarda Anadolu çocuklarını vurmak alçaklık, Kürt çocuklarını vurmak kahramanlık olarak algılanıyor. Imralı’ nın somut anlamı budur Kürdistan dağlarında.”

28 Ekim 2001 Tarihinde bu ifadeler yayınladı.
Arif Bazencir, Bingöl doğumlu tanınan bir ailenin çocuğuydu.
Uzun yıllar dağda kalmıştı,
En son 19 Mayıs 2000 tarihinde Qandil’ i terk etmişti.
Bir müddet sonra İran’ da tutuklanıp Xınere olarak bilinen bölgede bir yeraltı hapsinde tutulmuş,
Buradan kaçınca Almanya’ ya gelebilmişti.

Yukarıdaki roportaj yayınlandığında Nuray Şen, Özgür Politika gazetesinde köşe yazarıydı.
Ropörtajdan hemen sonra eğer yanılmıyorsam, Avrupa’ daki derneklerin
Yani Kurd- Kom’ un başkanlığına atanmıştı.
Oğlunu öldür, anasını uyduruk bir kuruma başkan seçtir” lafımdan hatırlıyorum.
O dönem, tanımazdım Nuray’ ı
Makalelerini okurdum sadece..

Ne oldu, neler yaşadı?
Nerelere gitti?
Hangi acılar deryasında kulaçlar attı?
Hangi zemherilerde dondu?
Hangi acımasız zamanlar saçlarına aklar düşürdü?
Hangi haberler veya sözler yüreğini delik deşik etti?  Bilemem!

Sonra unuttum Nuray’ı
Benim için oğlunun haksızca öldürülmesi karşısında susan bir kadın dı artık o..
Haksızlıklara göz yuman
Yalanlara inanan
Kalabalıklara tapan
Belki böyle değildi, ama ben böyle bildim.

Taki CD si elime geçene kadar, Paris’ te….
Bayan bir arkadaşım, kendi evinde  uzatmıştı bana ve:
Ben dinledim, yıkılıldım, bir daha da dinlemek istemem, bir dinle” demişti.
Şöyle CD nin kapağına baktım
Hüzün ve acının sindiği bir kadın yüzü vardı.
Yan tarafında büyük harflerle „Nuray Şen” yazılıydı.
Ve CD nin adı: „Tarihin delikanlı çocuklarına” ydı.
CD ile birlikte küçük bir de kitapçık vardı
Burada şiirler yazılı olarak dururdu,  birde resimler…
Nuray’ ın eşi de vurulmuştu Kürdistan dağlarında
Mehmet Şen’in , bıyıklarına kırlar düşmüş, medeni bakışlı bir resmi vardı karşımda.
Birde beni yıkan ikinci oğlunun haberi oldu
Fırat Şen, o da babası ve ağabeysi gibi dağlarda vurulmuştu.

Nuray ise dünyanın bütün kurşunlarıyla vurulmuştu
Delik deşikti yüreği, bin kez ölmüş, ama ölmemişti.
Paris’ te kalmıştı ve şöyle yazmıştı:
Bu gece Paris’te
yağmura verdim gözlerimi
gözlerimde yağmur siğim siğim
akıp yittim
zift kokan sokaklarda…

bu gece ben ve yağmur
ne kadar da yorgunuz
ikimizde ağlıyoruz….”

Ve Paris’ te ağlaması bir arayışa dönüşür..
Çocuklarını arar Nuray Şen
Ama onları, dost bildiklerinden sormaz
Çünkü doğru yanıtlar alamayacağını bilir
Rüzgara sorar yavrularını:
Gel,
ey dağların yoldaşı
gel,
yüreğimin misafiri ol bu gece
koy başını dizime usulca
çocuklarımdan bahset bana”
der ve sizi arayışa sürükler

Nuray Şen, şiirlerinde yalınz kocasını ve çocuklarını anlatmamış.
Hayri’ yi de anlatmış
Yani Engin Sincer’i
Tanıdığım, saydığım, sevdiğim altın kalpli çelebi Hayri’yi
Onun vurulduğunu duyduğum an, bin yerimden vuruldum
Niye vurulmuştu Qandil de  Hayri?
Yanlışlıkla!
Peki  yanındaki bayan?
O da yanlışlıkla!
 İki kişi, aynı anda ve yanlışlıkla vurulur mu?
Vurulur derler!
Peki Hayri’ yi „büyük şehit” ilan edenler, neden bayan’ı gizlediler?
Bilinmez!
Nuray Şen, daha bu bilinmezlere dokunacak mertebeye ulaşamadı.

Birde  Burhan Karadeniz’ i anlatmıştır.
Hani şu cesur gazeteciyi!
Hani şu belinden kurşun yarası alıp sakat kalan
Hani şu Almanya da tekerlekli sandalyeye bağlı yaşayan
Hani şu kimsesiz bırakılan
Yalınızlığa mahküm edilen
Hani şu elbiseleri ve vücudu kirden kokan
Hani şu bir ipin ucunda sallanırken bulunan
Hani yaşamı ve ölümü hakkında Kürt „entellektüellerinin” korkudan tek bir söz söyleyemediği  o adam!
Nuray Şen Ona “sevgili hüzün çiçeği” diyebilmiş anlaşılan.

Ya Gulan
Hani şu 2002 Tarihinde, şehit Harun’ da ip ile boğulan
Yani Qandil’ de yapılan kadın kongresinden sonra ortadan kaldırılan
Komutan Nasır’ ı öldürerek boyun eğmeleri için erkekleri korkutan
Aynı adamlar cesur kadınları korkutmak için Gulan’ ı bir iple boğdular
İşi saptırmak için, bir Suriye Kürdünü sorumlulu tuttular
En neticede bundan da vaz geçerek, Nasır’ ı hain, Gulan’ ı kahraman ilan ederek defteri kapattılar

Nuray Şen, Gulan’ a „Mezopotamya’ nın  asi kızı” demekle yetindi.
Ah Nuray, anlıyorum seni
Zaten kimse anlayamaz seni, benim anladığım kadar!
Ağlayan ellin bana çok şeyi anlatır.
Hüzünlü yüzün, acı yüklü sesin yüreğimi kanatır
Bir deli rüzgar olmak isterdim
Kulaklarına gerçekleri fısıldamak için
Nuray Şen ‘ i dinlemek için tıklayın:
http://www.youtube.com/watch?v=pRfL_XLaZNc

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu