Belgeler

İtirafçının böylesi

Abdullah Öcalan'nın nasıl bir itirafçı olduğunu öğrenmek istiyorsanız bu yazıyı dikkatle okuyun.

Selim Çürükkaya /  Ergenekon üyesi Abdullah Öcalan’ ın İmralıdan her hafta neden “Çürükkaya” lar kelimesini sayıkladığını, öğrenmek istiyorsanız, bu kitabı okuyunuz! Birde Sait Çürükkaya’ nın Türkiyeye iade davasının yakında Bremende başlayacağını biliniz!
İSTANBUL / “Ermenistan sorununda muhatap bulmak için kırk takla atıyorlar. Neden bu sorunun çözümü için muhatap almıyorsun” diye soran Öcalan, “Beni muhatap alsınlar demiyorum, bu halkın temsilcileri var. DTP ile görüşebilirler” dedi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla bir araya geldi. Edinilen bilgilere göre, sağlık sorunlarına değinen Öcalan, “Sağlık durumuma ilişkin şunları belirtebilirim. Yeni bir ilaç verdiler, onu kullanıyorum. Burnum biraz açılmış, daha rahat nefes alıyorum. Sağlığımla ilgili olarak geçen hafta Bursa’dan cezaevi kurulu üyeleri gelmişti. Onlara da durumumu anlattım. Bu durumu Adalet Bakanlığı’na bildireceklerini söylediler.” dedi. Kendisine yeni bir disiplin soruşturması açıldığını kaydeden Öcalan, “Bana yeni bir soruşturma açıldı. Yeni bir hücre cezası yolda olabilir.

Ceza verebilirler. 28 Ağustos’taki konuşmama dayanarak açmışlar. Talimat veriyorsun, halkı kışkırtıyorsun, halkı ayaklanmaya teşvik ediyorsun diyorlar. Hayır, ben talimat vermiyorum, halka demokratik tepkilerini kullanmalarını söylüyorum. Beni cezayla tehdit ediyorlar. Ben çocuk değilim. Benim söylediklerim yasal şeylerdir. Ama bunlar için soruşturma açılıyor. Ben bunları PKK lideri olarak değil, her şeyden önce bilinçli, özgür bir yurttaş olarak söylüyorum” diye konuştu.

HALKI TESLİM ETMEMİ İSTİYORLAR

Öcalan, şöyle devam etti: “Bölgedeki kültürel soykırıma karşı, tehlikelere, olanlara karşı halkı uyarıyorum, görüşlerimi dile getiriyorum. Bu halkı onlara teslim etmemi istiyorlar, hiçbir şey yapmadan. Onlar da halkı teslim almak istiyorlar. Benim söylediklerim onların, halkı teslim almasının önüne geçiyor. Beni engel gördükleri için de ceza vermeye, beni susturmaya çalışıyorlar. Hükümetin beni susturmasının nedeni budur. Ben nasıl bu halkı onlara teslim ederim? Bana değerlerimizden vazgeçmeyi, haklarımızdan vazgeçmeyi dayatıyorlar. Hükümetin yeni politikası var. Bu politikada belki direkt öldürme yok ama ölümden beter bir durum var. Halkı teslim alamayınca da beni bu şekilde susturarak sonuç almak istiyorlar. Beni susturamazlar, bu mümkün değil. Ben özgür bir yurttaşım. Elli yıldır bu mücadeleyi veriyorum, böyle yaşıyorum, kimse bana başka bir yaşam dayatamaz, buna kimsenin gücü yetmez. Ceza da verebilirler, öldürebilirler de, istediklerini yapsınlar.”

KÜRTLER SENİ SIRTINDA TAŞIDI

Hükümet bölgede dini duygular üzerinde politika yapıyor, dinden bahsediyor, onların söylediklerinin gerçek dinle alakası yok. Ben burada kardeşlerimle iki kelime Kürtçe konuşamıyorum” diyen Öcalan, şunları söyledi: “Bunun kardeşlikle ne alakası var? Bir aile çocuklarına Kürtçe isim veremiyor, bunun kardeşlikle ne alakası var? Herkesle kardeş olmak istediklerini söylüyorlar, bir Ermenistan sorunu konusunda muhatap bulmak için kırk takla atıyorlar. Ermenilerle dost olmak istediklerini söylüyorlar. Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi için de böyle. Herkese kardeşlik elini uzattıklarını söylüyorlar. Peki, bu halk bin yıldır seni sırtında taşıyor. Ona neden kardeşlik elini uzatmıyorsun? Onunla neden kardeş olmuyorsun? Oysa Kürtler bin yıldır seni sırtında taşıdı, senin için savaştılar, her şeyi yaptılar. Sana emek veriyor, sana hizmet ediyor. Kardeş olmak istiyorsan onun gereğini de yapman lazım. Kaldı ki bu halkın çok ağır sosyal, ekonomik, kültürel sorunları var. Neden bu halk ile kardeş olmuyorsun? Bu halk bu kadar ağır yük altında dahi seni sırtında taşımış, seninle kardeş olmak istemiş, ona neden kardeşlik elini uzatmıyorsun? “Ama bunların derdi bu değil, kardeşlik değil. İktidarda daha fazla kalmak için askerle anlaştılar, sorunu askere havale ettiler. Bunların derdi sorunu çözmek değil, günü kurtarmak, iktidarda kalmak, rantı paylaşmaktır. İşte deniz feneri davası ortada. Bunlar çok çirkin şeyler.”

HALKI ÇİRKİN POLİTİKALARA ALET ETMEM

Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben, kültürel soykırım kavramını kullanıyorum. Bu kavram BM yasalarına da aykırı değil. Bölgede kültürel soykırım olduğunu söylüyorum. Bu halk, kendi çocuklarına kendi dilinde bir isim bile veremiyor. Beş yaşındayken anneme de söylemiştim. Çocuğuna Kürtçe ad bile veremiyorsun bu mudur namus? Doğacak çocuğumu doğru dürüst, özgür yetiştiremeyeceksem, Kürtçe ad bile veremeyeceksem, ne yapacağım peki bu çocuğu. Bu bir kültürel soykırımdır. Kürtlerin etrafı dört dörtlük sarılmış. Bütün bu durumları kabul eden bir halk, buna demokratik tepki vermeyen bir halk, gitsin kendini yaksın, gitsin kendini suya atsın. Ben, bu halkı, Hükümetin politikalarına alet etmem. Eğer bu Talimatsa evet ben talimat veriyorum. Özgür birey olsunlar, özgür insan olmalarını korusunlar. Özgür yaşam felsefesini kabul etmeyen bir insan onursuzluğu tercih etmiş demektir.”

BENİM DEVLET KURMAKLA İŞİM YOK

“Benim devlet kurmakla işim yok. Ben özgür yaşamı, özgürlüğü, özgür bireyi savunuyorum. Bana devleti verseler de istemem. Hatta bana dünya imparatorluğunu verseler istemem, işim olmaz. Ben özgür yaşamdan yanayım. Benim Kürtlüğüm öyle ucuz Kürtlük değildir. Derindir. Benim amacım dogmatik Ortadoğu kültürüne demokrasiyi yedirmektir. Benim devletle işim olmaz. Irak’ın durumu ortada, Rusya ve Osetya’nın durumu ortada. Afganistan ve Pakistan’ın durumu da ortada. Her taraf kan derya içinde. Bunları Savunmamda çok geniş işledim, açımladım. Dört yüz yıllık Avrupa ideolojisiyle bu iş olmaz, bu dinle de olmaz. Ben bunları aştım, Yüküm çok hafifledi. Kendimi Ortadoğu dogmatik kültüründen de dört yüz yıllık Avrupa ideolojisinden de kurtardım.  Ortadoğu konusuna da yazacağım kitapta daha geniş değineceğim.”

DTP İLE GÖRÜŞEBİLİRLER

Öcalan, talepleri konusunda şu hususlara vurgu yaptı: “Biz cumhuriyetin ilkelerine bağlıyız, cumhuriyeti reddetmiyoruz. Gelin bu cumhuriyeti demokratikleştirelim diyoruz. Cumhuriyetin demokratikleşmeye ihtiyacı var. Aksi halde devlet batar, iflas eder. Ben bütün bunları aynı zamanda soruşturmaya karşı bir cevap olarak söylüyorum. Mazgaldan bakmayla beni susturamazlar. Bu, politika Hükümetin politikasıdır. Beni baskıyla Hükümet politikasına çekmeye çalışıyorlar. Beni politikalarına alet edemezler. Bu mudur yurtseverlik,  demokratlık? Neden bu sorunun çözümü için muhatap almıyorsun. Beni muhatap alsınlar demiyorum, bu halkın temsilcileri var. DTP ile görüşebilirler. İki milyon oy almış bir partinin temsilcisidir. Ben yıllardır bu sorunun demokratik çözümü için elimden geleni yaptım, yapıyorum. Ben burada da, dışarıda iken de demokratik çözüm için elimden geleni yaptım, ’93’ten beri kardeşlik elimi uzattım. Erbakan benden rica etmişti, Özal benden ricada bulunmuştu. Askerin de talebi oldu, onlara da zamanında uygun cevaplar verdim. Kim kaybetti peki. Eğer ciddi değilseniz kaybedersiniz demiştim. Sorunun çözümü için elimden geleni yaptım, PKK’yi demokratik çizgiye çektim. Cumhuriyetin demokratikleşmesi için çabaladım ama bunların hiç biri kabul görmediği gibi, tüm çabalarıma rağmen beni dikkate almadılar. Bu niçin böyle, bunun cevabını da henüz bulmuş değilim.”  Öcalan, “Kürtleri kendi aralarında çatıştırmaya çalışacaklar. Kürtler bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Doğuda ve güneyde Kürtlerin yaşadığı bazı köyler, bazı bölgeler korumasızdır. Onlar kendilerini korumak için tedbirlerini alabilirler. Savunma güçlerini oluşturabilirler. Daha güvenlikli Bradost bölgesinde bir araya gelerek daha güvenli hale gelebilirler. Kürt ulus-devletini kurup Türkiye ile çatıştıracaklar. Türkiye’yi de yalnızlaştıracaklar. Sayın Başbakan’dan rica ediyorum, Erbakan kadar bile cesur olsa akan kanı durdurabiliriz. Ben hiçbir insanın ölmesini istemiyorum. Bir askerin bile ölmesini istemiyorum. Türk-Kürt kardeşliği sağlanabilir. Ortada bir oyun var ve ben bu oyunu bozmak istiyorum. Diyarbakır halkı da bunları iyi bilmeli, anlamalı.” şeklinde konuştu.

DİNCİ ERGENEKON YARATILIYOR

Ergenekon davasını değerlendiren Öcalan, şu yorum ve analizlerde bulundu: “Ergenekon meselesi gündemde. ABD, Ergenekoncuları tasfiye ediyor. Burada yeni bir Ergenekon var, Basın bunlara neo-Ergenekoncular diyor. Soner Yalçın Ergenekon Kılavuzu diye bir yazı yazmış, bunları iyi biliyor. Efendi’nin de yazarıydı. Hürriyette yazıyor galiba. Burada İki Ergenekon var; laik Ergenekon tasfiye ediliyor. Tam tasfiye de değil, yeni bir düzenleme yapılıyor. Yerine Dinci Ergenekonu kuruyor, oluşturuyor. Deniz Baykal da açık bir şekilde dile getirdi; bizim derin devletimiz, sizin derin devletiniz diye. Amerikan’ın Pakistan, Afganistan gibi Ortadoğu’ya ilişkin politikalarından kaynaklı yeni bir biçim veriliyor Ergenekon’a. Laik Ergenekon’a biçim veriliyor, Dinci Ergenekon kuruluyor. Amerika Ortadoğu’daki yeşil kuşak projesi nedeniyle 20-30 yıldır bunları hazırlıyorlar, dinci Ergenekon’a destek veriyor.  Taraf Gazetesi de kısmen değiniyor ama tam anlayamıyor, açıklayamıyor. DTP’ye de, bize de, ya bu taraftan ya da diğer taraftan olun diyorlar. Hayır, biz her iki tarafı da reddediyoruz. Ya ondan ya bundan taraf olmak zorunda değiliz. Bizim çizgimiz bellidir. Özgürlükçü, bağımsız, demokratik çizgidir. Ne dinci ne de laik Ergenekona taraf olmayız. CHP laik Ergenekoncu, AKP de dinci Ergenekoncudur. Aslında ikisi de iktidardadır, iktidarda yalnızdırlar, birbirleriyle çatışma halindedirler. MHP ise bir o tarafa bir bu tarafa oynuyor, gidip geliyor. Bunların arasındaki çatışmanın amacı demokratikleşme değildir, vatanseverlik değildir, iktidardır, rant kavgasıdır.”

DENİZ FENERİNİ ALMANYA GÜNDEMLEŞTİRDİ

Deniz Feneri soruşturmasına da değinen Öcalan, “Deniz Feneri olayını da Almanya, Amerika ile çelişkileri nedeniyle bu davayı gündemleştirmiştir. 15 Ağustos atılımından sonra 1985 yılında NATO, Almanya’ya Avrupa’daki Kürtleri kontrol etme görevini verdi. Ancak Almanya, Türkiye’nin istediği gibi değil de kendi istediği gibi yapıyor. Almanya işte PKK’den kaçanlara kucak açarak onları koruyor ve kullanıyor. Çürükkayalar bir günde nasıl oldu da korkusuzca Almanya’ya gittiler. Yıllardır da orada barınıyorlar ve haklarında hiçbir yasal işlem yapılmadı. Ama ilginçtir Türkiye de onların iadesini istemedi, onlardan bir kişinin bile iadesini istemedi.” dedi. 

DENETİMDEN ÇIKANLAR KİRLİ İŞLER YAPTI

Öcalan, şöyle devam etti: “Sait Çürükkaya bunların ne yaptığı ortada. Üç kardeşini şehit veren Mustafa Marangoz’u intihar eylemine gönderiyor. Orada dikkatimi çekti, üç kardeşini şehit veren birini niye böyle bir eyleme gönderiyor? Çermikli bir ailedir. Önceden üç kardeşi şehit düşmüştü. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, bu kişiliklere büyük etkili eylemler yaptırarak, PKK içinde yükselme ve denetimi ellerine almayı amaçladıkları anlaşılıyor. Devlet bunlara her türlü yetkiyi verdiler. İtirafçıları da kullandı. Bunlar denetimden çıkarak  kendi başlarına bir çok kirli iş yaptılar. Bunlar devletin de zararınadır. Devlet bitmiş, Hani devlet? Bu şekilde PKK’yi kendi denetimine alarak beni hareket içinde yalnızlaştırmak, etkisizleştirmek istemişler. Beni öldürmek yerine bu yöntemi denemişler. Çünkü öldürülmemle parti içinde denetimi sağlayamacaklarını ve sonucun daha kötü olacağını düşünmüşler. ’96’dan itibaren etrafımı sarmışlardı. Büyük komutanlıklar yaratarak denetimi ellerine almak istemişler. Onları güçlendirmek için yüzlerce eylem yaptırmışlar. Özellikle Diyarbakır-Muş-Bingöl üçgeninde yoğun ve kanlı eylemler yaptırmışlar. Bu tip eylemlerden haberim bile yoktu. Benim böyle bir yeteneğim yok. Şemdin’i bilemiyorum, tam emin değilim, kullanmış olabilirler ama Çürükkayalar cezaevinden itibaren hazırlanmışlardı. Bazılarını cezaevinden bazılarını dışarıdan hazırlamışlar. Çürükkayalar çok tehlikeli, Yeşil için tehlikeli diyorlar, Yeşil’in yaptıkları bunların yanında solda sıfır. Sözü bile edilemez. Bunlar binlerce dürüst ve genç kadronun ölümüne sebep oldular. Veli Küçük ifadelerinde, ‘bizim PKK içerisinde müttefiklerimiz var’ sözü bunlar içindir.”

Öcalan, sözlerini “Cezaevlerinden çok duygusal yazıyorlar. Araştırma-incelemelerini geliştirebilirler, yazmaya devam edebilirler, kendilerini sürekli geliştirsinler. Benim okuma sistematiğim bellidir. Yapabiliyorlarsa yararlanabilirler. Benim hepsine tek tek cevap yazma durumum yok. Hepsine selamlarımı söylüyorum” diyerek tamamladı.

ANF NEWS AGENCY

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu