Makalelerim

Diyarbakır’ ı anlatmak

Selim Çürükkaya “Dörtlerin Gecesi “ isimli kitabin önsözünde “Diyarbakır Askeri Cezaevi’ ni yazmak büyük iştir, diyor ve şöyle devam ediyor. O ürküntü veren manzaraları yeniden canlandırmak bile insani ürpertir, ama kişi ne kadar usta olursa olsun, kalemiyle, fircasıyla , diliyle Diyarbakir ‘i tam olarak anlatamaz “

Ve onun diliyle Diyarbakir gerçeği ;

12 Eylül darbesinden hemen sonra Diyarbakır Askeri Cezaevi  işkence merkezi haline getirilmeye çalışıldı.1980 Kasiminda iç güvenlik amirligine atanan Mevlut Akkoyuncu adli “Gestapo” sayimlarda tutuklularin tek sıraya geçmesini , hazırol vaziyette ayakta beklemelerini, yemek duası okumalarını dayattı.

 

Uymayanları döveceğini söyledi. Copunu gösterip “bu kösteiğim”, kalın zincirini gösterip “bu da benim tespihim” derdi. Ardından tutukluların saç ve bıyıklarını kesmelerini istedi. Yeni tutuklanan kişilere sistemli iskenceler yapar, geceleri koridorlarda iskence gören insanların seslerini kaydettiği teyp bantlarını kapı diplerinden dinlettirerek uyumalarını engeller, karşı çıkanları da döverek hücreye alırdı. 

*2 Ocak 1981’de toplu açlık grevine başladılar 8 ve 12 gün süren açlık grevinin kırılması için 7. Kolordudan getirilen inzibatlarla işkence yaptılar. Direnenler hücrelere alındı. Koğuşlardakiler teslim olmaya zorlandı. Gestepo devri, 24 Şubat 1981 tarihine kadar sürdü. Gestapo bu aşamada görevini Esat Oktay Yıldıran’a devretti.

Koğuşta kalanlar, kurallara uymayı kabul ettiler. (dua okuma, istiklal marşı okuma, havalandırmada asker denetiminde askeri yürüyüş yapma,, askeri marşlar eşliğinde yürüyüş yapma, sayımda tek sıra olma, koğuşa giren askerlerin önünde ayağa kalkma vs…) .Sonra tecrite yönelindi.

 

500-600 direnişçi hiç bir dayatmaya uymuyordu. Hücre salonlarına işkence tezgahı kuruldu. 35.Koğuş olarak bilinen hücre bölümünün salonunda kurulan işkence tezgahları sabah saat 0.05’te çalışmaya başlıyor, aksam 17.00’de paydos ediliyordu.

 

Ve iskence dayatılıyordu.

 

37.Koğuş olarak bilinen hücre bölümlerinde kalan tutuklular “dayak düzeni al “ denildiğinde ellerini ve ayaklarını hücre parmakllıklarından dışarıya çıkarttıkları için günün 24 saatinde, gardiyanlar istedikleri kadar tutukluyu jop ve kalaslarla iskenceye tabi tutuluyorlardı.

 

4 Mart 1981 günü Kemal Pir ve Hayri Durmus önderliğinde bir gurup tutuklu Ölüm Orucuna başladı. Ölüm Orucunun 23. günde 37.koğuş olarak bilinen tecritte kalan 110 direnisçi 35. Koğuşa getirildi. Ölüm orucunun 30. Gününde “Ali Erek ” mide kanamasından öldü.

43 gün süren Ölüm Orucu aşamasında, Esat Oktay “tüm uygulamalardan vazgeçerim, sizde koğuşa girdiğimde ayağa kalkın” dedi. Tutukluların temsilcisi Kemal Pir ile görüşme yaptı. “Asker sözü” verdi, şerefi ve namusu üzerine yemin içince, verilen sözler üzerine tutuklular, ölüm orucu eylemini sona erdirdiler.

35.Koğustaki tutsaklar, 26 Mayıs 1981 ‘e kadar kurallara uymamak için direndiler. Sonra onlarda kurallara işkence zoruyla uyduruldular.

Tüm koğuşlarda terör estirildi. Yaşam cehenneme çevrildi. Her an işkenceydi. Artık Cezaevi bir korku tüneliydi. Rahat/ Hazırol, Komutanım , Sayım nizamı, ön ilikleme, tekmil verme, ranza altı ol, künye okuma, uygulamaya girdi.., Her sayımda tutuklular kalaslarla mutlaka dövülürdü. Domaltılarak kıçlarına el feneri ile bakılır, bileklere kelepçe, kollara zincir vurulur. Başlar sürekli eğik tutulurdu..Mahkemelere cenaze arabalarıyla götürülürdü tutsaklar, yolda  “araba işkencesi” yapılırdı.Tutuklular arabanın içinde mahkemeye kadar coplanır, duruşmada başlar dik, gözler karşıda , eller dizlerde , sağa sola bakmadan , tuvalet , su, yemek ihtiyacı karşılanmadan oturtulurdu.

Koğuşta her gün tek sıraya dizilirler, koğuş sorumlusu eline kitap alır ve avazı çıkttığı kadar yüksek sesle tane tane okurdu. Diğerleri onu taklit ederdi. Bu dünyanın en ilginç kitap okuma yöntemi saatlerce sürerdi. Sesi kısılan tutuklular, bağırtılmak için bayılıncaya kadar işkenceden geçirilir, ister iyi ister kötü okusunlar, dayak her zaman atılırdı. Havalandırmaya tekmil vererek ve  kısa künye okunarak çıkılırdı.. Rahat / hazırol komutuyla yürünür, dizler karın boşluğuna çekilmek suretiyle, kollar sallanarak disiplinli bir  tarzda yürünürdü…

Saatlerce marş eşliğinde yapılan bu yürüyüşlerden sonra tutuklular yerlerde sürünür, üst-üste bindirilir, 5-10 dakika falakaya yatırılır ya da eline 30-40 cop vurulur.” Kocatepe , kule” ve onlarca işkence yönteminden geçirilerek koğuşa alınırlardı.

Gece saat yediden sonra tutukulular sırtüstü, hiç kıpırdanmadan yatmak, tuvalete gitmemek, her koğuşta en az iki, en fazla 5 kişi nöbet tutmak zorundadır.. Nöbet esnasında  sağa-sola bakan, nizami yürümeyen, mazgal açıldığında bağırarak tekmil vermeyen nöbetçiler işkenceye tabii tutulurlardı..

Hasta tutuklular dövülerek revire götürülür ve getirilirdi. Hastaneye sevk edilmeyenler, numara yaptıkları gerekçesiyle dövülür  koğuşa geri getirilir, sevk edilenler ise, büyük iskencelere maruz kalırlardı.  Tutuklular akşam tekmille yatırılır , sabahları tekmille kaldırılırlardı.  Diyarbakır cezaevinde işkenceye katlanarak bir kaç yıl  yaşamak mümkündür. Fakat hastanede yapılanlara dayanan büyük kahraman olarak görülürdü..

Aramalar genelikle kantin ve yiyecek eşyalarının satın alındığı  günlerde yapılır, bütün yiyecekler,giyecekler, yatakların içindeki bezlerle birbirine karıştırılır, tutukluların koltuk altları ve etek kılları gazlı çakmakla yakılırdı..

Hamamda yıkanma da bir iskencedir. Tutuklular kaldıkları koğuşlarda don katında soyundurulur, tek sıraya dizilir, Askeri yürüyüş ve marşla yürütülerek hamama kadar götürülürdü.  Hamam da üzerlerine tazyikli su fışkırtılır..Çıplak vücutlarına coplarla vurulur.  Yaş halleriyle bir koridora alınır ve “yere yat-sürün “komutu verilir. Sırtüstü -göğüs üstü çıplak vaziyette koğuşa kadar süründürülerek tam olarak tekrar kirlendiklerinde, banyo işlemi biterdi.

Yaşamın her yanı işkence doludur.

Resmi Kayıtlara göre 1983 yılının Eylül ayına kadar Diyarbakır 5 Nolu da çesitli nedenlerle ölen ve öldürülenler şunlardir. Bu liste cezaevinde ölenlerle ilgili Skynt.Askeri Savcılığının 1983 yılının Eylül ayına kadar yayınlanan listesi )

1 – Selahattin Kunduz (17.6.1981)

2 – Abdurrahman Çeçen (27.4.1981)

3 – M.Ali Eraslan (9.6.1982)

4 – Önder Demirok (8.3.1980)

5 – Mazlum Doğan (15.4.1982)

6-Mehmet Emin Akpınar (25.1.1983)

7 – Aziz Özbay ( 23.0.1982)

8 – Ferhat Kutay (25.7.1982)

9 – Esref Anyık (25.7.1982)

10 – Mahmut Zengin (25.7.1982)

11 – Kemal Pir (7.9.1982)

12 – Ali Çiçek (17.9.1982)

13 – Akif Yılmaz (15.09.1982)

14 – Necmi Öner (25.7.1982)

15 – M.Hayri Durmuş (12.9.1982)

16 – Bedii Tan (14.7.1982)

17- Ali Erek (20.4.1981)

18 – Aziz Büyükerkaç (22.12.1982)

19 – Medet Özbadem (20.5.1983)

20 – Ali Sarıbal (1982)

21 – Ibis Uras (1982)

22 – Ramazan Yayan (1983)

23 – Cemal Kiliç (23.2.1982)

24 – Kenan Çiftçi (1983)

25 – Seyfettin Sak (1983)

26 – Selahattin Kurutar (1983)

Ocak 1984’te işkence ve baskılara karşı yapılan direniş esnasında ölenlerin bazıları ve ölüm nedenleri

1-Necmettin Büyükkaya : 23 Ocak 1984 ‘te 24.koğuşa yapılan baskın sırasında aldığı darbeler sonucu durumu ağılaşarak hastaneye kaldırıldı ve hastanede öldü. 24.Koğuşa yapılan baskın sırasında onun dövülerek öldürüldüğüne her kes tanık olmasına rağmen açılan davada kovuşturmaya yer olmadığı kararı eşinin  itirazı sonucu Diyarbakır Askeri mahkemesine gönderildi.  Duruşmasız toplantıda 3.9.1987 tarihinde Diyarbakir Askeri mahkemesi kararı onayladı.

2-Remzi Aytürk : Necmettin Büyükkaya ile ayni koğuşta idi. Büyükkaya’ nin ölümünden çok etkilenmisti. Kendisini asmak suretiyle yaşamına son verdi.

3-Cemal Arat : Cezaevindeki baskıları protesto etmek için başladığı  Ölüm Orucunda yaşamını yitirdi.

4-Orhan Keskin : Cemal Arat ile birlikte askeri hastahanedede ölüm orucunda yaşamını yitirdi.

305-Yilmaz Demir : Ocak 1984’te 10. koğuşa yapılan baskınla yaralandı. Daha sonra bütün koğuşlara baskınlar sürdürülünce bu durumu protesto etmek için kendisini astı.

6-Suphi Çevirici : 29.Koğustayken itirafa zorlanıp televizyona çıkarılarak teşhir edildi. Durumu protesto etmek için kendisini astı.

7-İsmet Karak : Işkenceyle , direniş esnasında öldrüldü.

8-Hüseyin Yüce: Ocak 1984’te gardiyanların koguşa toplu saldırısı ile kafasından darbe yemişti.Tedavi edilmemesini pprotesto etmek için kendisini astı.

1 Eylül 1983 tarihine kadar geçen süre içinde ve Ocak 1984 sonucu Diyarbakır 2 Nolu Özel Askeri Cezaevinde sakat kalanlardan bazıları şunlar;

1-Mustafa Karasu; 1981 yilinda girdigi ölüm orucu sonucunda kolu sakatlık geçirdi.

2-Cemal Miran ; 1984 Ocak’ta Ölüm Orucu sonucunda felç oldu ve konusma güçlüğü ile karşı karşıya kaldı.

3-Nebi Sahin : Kaldığı 31.koğuşta Aralık 1982’de yapılan işkence sonucu çenesi kırıldı.

4-Nazif Kaleli : 1982’de iskence sonucu sırtından , omurgasının zedelenmesi ile sakat kaldı.

5-Dervis Çelik : Subat 1982’de bir saldiri sonucunda kalçasi kirildi.Tedavi edilemediginden sakat kaldi.

6-Burhan Akdag : Mart 1982’de yere dökülen yemegi yalamayi red ettigi için çdövülerek çenesi kirildi.

7-Ramazan Dora: Iskence darbeleri sonucu kaburgalari kirildi.

8-Ahmet Yilmazer . 1982 yili iskence sonucu kaburgalari kirildi.

9-M.Bozan Aslan ; 1981 ‘de kalaslarla yapilan falaka sonucu felç oldu.

10-A.Kadir Denli : 1981 ‘de falaka sonucu felç oldu.

11-Fuat Çagun : 1982 ‘de cezaevi kosullarini protesto etmek için girdigi ölüm orucu sonucunda yatalak kaldi.

12-Müslüm Elma : Ocak 1984 ölüm orucu sonucunda sakat kaldi

13-Recep Marasli : Ocak 1984 ‘te girdigi ölüm orucundan sonra sakat kaldi.

14-Hamit Kankiliç : 14 Temmuz 1982  direnişi esnasındaki ölüm orucunun bitiminde sakat kaldı.

15-Edip Polat : 1982 ‘de atilan dayaklar sonucu kulaklarindan sagirlik geçirdi.

Yukarida adi geçenlerin disinde küçük , büyük sakaktlik geçiren yüzlerce tutuklu ve hükümlü bulunmaktadir.Bunlari tamamen tespit etmek mümkün olmümüktadir.Bir çok kisinin sakatligi açiga çikarilamamaktadir.Bir çogu tahliye olduktan sonra gördügü iskenceler sonucu ölmüstür. Bunlardan A.İhsan Ekinci tahliye olduktan bir yil sonra hastalanmış ve kurtarılamamıştırr.

Edip Polat Diyarbakir Gerçegi , Basak Yayinlari “

DIYARBAKIR CEZAEVI IÇIN NE DEDILER ;

“Türkiyenin baska bir cezaevinde böyle bir iskence sisteminin uygulandigini zannetmiyorum.Diyarbakir’da gerek bana , gerek bütün tutuklulara yapilan iskenceleri eksiksiz bir ifadeyle anlatabilmek mümkün degil…”

Eski Tutuklu Nurettin Yilmaz

Anavatan Partisi Mardin Milletvekili

” 8 yildan beri Diyarbakir Sikiyönetim Mahkemelerinde dava takip ediyoruz.Özellikle 1981-1984 yillari arasinda savunmanin güçlüklerini anlatmak , haftalari hatta aylari alir.Öyle olaylarla karsilastim kki , saniklarin yüzü gözü sis, kan, revan içinde yargi önüne çikarildi..”

Mustafa Özer

Avukat

“…Ben emir kuluyum.Genel olarak istenileni yaptim. Emir işte,emir kuluyuz..Bir askerliktir, olmustur. Emir kuluyuz,yapmışız..”

“Gestapo “Adnan Gündüz Iskenceyle adam öldürmek suçundan hükümlü eski Gardiyan”

Alıntıların hepsi 2000’e Doğru Dergisinin 34.sayısından alınıştır.”
 
 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu