Makalelerim

Arkadaşımın Gözleri

Selim Çürükkaya/ Bu  gece erken uyudum
Kulaklarıma su şırıltısı geldi
Gözlerimi yavaşça açtım
Munzur nehri  yanıbaşımdan delice  akıyordu
 Oturdum
Berak sularına baktım Munzurun
Serin bir rüzgar esiyordu çiçek kokulu
Suyun karşı tarafından biri bana doğru geliyordu
Saçlarına aklar düşmüş, birazda kilolu görünüyordu
Tanımakta zorlanıyordum ama bana yabancı gelmiyordu
Elindeki  bir bastondu
Çok yavaş yürüyordu
Birazdan anladım ki bastonu göz görevi  yapıyordu

Tam nehrin kıysına varınca durdu
V e ben tanıdım onu

Kendimi Munzur‘ a vurdum
Beş kulaç sonra karşı kıyıda durdum
Beni göremeyen arkadaşıma merhaba dedim
Sesimden tanıdı, kucaklaştık
Elinden tuttum, bir ağacın gölgesine çekildik

Sabırsızdım, dayanamadım
Sorularımı ard arda sıraladım
Gözlerine ne oldu?
 Neden böyle yaşlandın?
Bir başına nereye gidiyordun?

Arkadaşım sabır küpü gibiydi
Acıların ateşinde pişmişti sanki
Geçmişi yeniden yaşar gibi
Bir „of“ çekti
Hatırlıyorsun değil mi?
Neyi? Dedim…
Otuz iki yıl önce, bu tepenin üzerindeki öğretmen okulunda öğrenciydik…
Bu kutsal suyun kıyısında
Ülkemizin kurtuluşu için yemin etmiştik…..
O yemine sadık kaldım
Otuz iki yıl evime uğramadım
Annemi babamı hiç  görmedim
Kürdistan dağlarını kendime mesken ettim
Taşı yastık,  yaprakları yorgan yaptım
Bir an bile olsun kendi çıkarımı düşünmedim
Kaç kez öldüğümü, kaç kez dirildiğimi saymadım

Soğukları , sıcakları yendim
Açlığın efendisi oldum
Belalara gem vurdum
Neticede ülkem kutuldu
Vücudum bütün acıları unuttu!

Ama gel gör ki!“
Neyi göreyim? dedim
Bir „of“ daha çekti
Hangi kelimelerle anlatayım bilemem ki!
Kurtuldu ülkem ama, kurtulmamıştan beter şimdi
Anlamadın beni değil mi?

Anlatayım
İktidarın olanakları ortaya çıkınca
Hayatları boyunca düşmanın tavuğuna kış dememiş
Bir gün olsun dahi ulusu için acı çekmemiş
Aç kalmamış
Yurdu  için taş üzerine taş koymamış
Menfeatlerini tepip ülkesi için çalışanları „ahmak“ bilmiş
Ne kadar dalkavuk varsa
İktidarın kanatları altına sığınmış
Lüks otelleri kendilerine mesken edinmiş
Monika isimli arabaları altlarına çekmiş
Yakalarına sekreter  veya önemli kişi yaftası yapıştırmış
….

Onlar için masalar, mezeler ve kebeplarla donatılmış
Kaliteli şaraplar kristal bardaklara akıtılmış
Benim gibiler ise, kimsesiz ve çaresiz kalmış
Cephede yakınımda patlayan bomba gözlerimin ferini almış
Birisi görmez olmuş, diğerinin azıcık ışığı kalmış

Neden tedavi olmuyorsun diye sorduğumda
Bir „of“ daha çekti
Paran mı yok; İktidara baş vurmadın mı?
Bir „of“ daha çekti.
Biraz düşündü
Devrimleri kahramanlar yapar
Olanaklarına ise üçkağıtçılar, sahtekârlar konar
“ dedi ve sustu.
Ben derin düşlere daldım
O  ayağa kalktı, elindeki bastonuyla Munzur a doğru yürüdü.
Bu yasa Kürdistan da  yürürlükte mi?
Belki sarhoşların bir gecelik masrafı ile gözlerine tekrar kavuşabilirsin
Diye bağırdım ardından
Beni dinlemek istemedi
Hızlı adımlarla yürüdü
Ve kendini Munzur suyuna attı
Yerimden kalktım Munzur a doğru koştum
Arkadaşımı kurtarmak için kendimi suya attım
Ürpererek uyandım
Bir baktım ki yataktayım
Meğer gördüklerim bir rüyaymış!

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu