Röportaj

Bizi yok etmek istiyorlar

Selim Çürükkaya / O mektuptaki şu satırlardan çok etkilendim:
“Ne de olsa PKK Tarihinde az buçuk aydın olup bağımsız düşünce ve tavır sahibi olan kişilerle aynı kaderi paylaşıyoruz. Eskiden onlar, 15 yıl önce siz ne ile suçlanmış ve saldırıya uğramışsanız bu gün de biz aynı şeylerle suçlanıyor ve yok edilmek isteniyoruz”

 

Nasname:  – Sayın Çürükkaya, uzun bir zamandan beri sizinle halen Almanya cezaevlerinde bulunan Hasan Atmaca ile ilgili konuşuyoruz. Ve son görüşmemizde onu ziyarete gideceğinizi söylemiştiniz. Ziyarete gidip geldiniz. Bize öncelikle görüşmedeki gelişmeleri anlatır mısınız.

Selim Çürükkaya:   – Evet geçen Pazartesi Günü Wiesbaden’e bağlı olan Weiterstadt adlı küçük bir kentte tutuklu olan Hasan Atmaca’yı ziyaret ettim. Onu ziyaret etmemin nedeni bana hitaben yazmış olduğu bir mektuptan dolayı idi ve o mektuptaki şu satırlardan çok etkilendim: “Ne de olsa PKK Tarihinde az buçuk aydın olup bağımsız düşünce ve tavır sahibi olan kişilerle aynı kaderi paylaşıyoruz. Eskiden onlar, 15 yıl önce siz ne ile suçlanmış ve saldırıya uğramışsanız; bu gün de biz aynı şeylerle suçlanıyor ve yok edilmek isteniyoruz”

Hasan Atmaca`nın bu satırları beni harekete geçirmeye yetti. Biliyorsunuz ben daha önce „Son Ermeni „ ardından „Küçük, Atmaca ve Yılmaz” adı taşıyan iki makale kaleme almıştım Hasan`ın sağlık durumu iyiydi. Ama Türkiye’ye gönderilme konusunda Frankfurt’daki mahkemenin ısrarlı olduğunu söyledi.

–  : Nasname editörü siz ve Hasan yani üçümüzde aynı şartlarda Diyarbakır Zindan’ında beraber kaldık. Oradaki şartlar ile Almanya’ daki cezevi şartları  arasında ne fark var?


–  : Evet Hoca üçümüz de 1981-87 yılları arasında Diyarbakır zindanında aynı hücrelerdeydik. Tabi Hasan`ın şu anda kaldığı yerle Diyarbakır cehennemini karşılaştırmak imkansız ama Hasan ile görüşeceğimiz anda oradaki bir olay beni Diyarbakır zindanına bir anlık götürdü: Bekleme odasına aldılar. Polis bana “almanca biliyormusun?” diye sordu “Evet” deyince, Hasan`ı getirdiler onada aynı soruyu sordular. Hasan almanca bilmediğini söyleyince “görüşemezsiniz1” dediler.  Dedim ki “Sizde Türk polisi gibi yapıyorsunuz, biz Almanca konuşmak zorunda değiliz ” Uzun bir tartışmadan sonra kabul ettiler ve görüştük

 

–  : Kaç yıldan beri Hasan’ı görmemiştiniz?

 

–  : En son 1987 yılında Diyarbakır’dan Urfa’ya senin de içinde olduğun bir grupla birlikte sürgün edilmiştik o tarihten beri görüşememiştik

 

–  : Hasan size neden yakalandığını, şu anda ne ile suçlandığını anlattı mı?

 

–  : Hasan, Gürcistan veya Ermenistan taraflarındayken PKK’nın politikalarını benimsemediğini söylemiş, üzerinde Danimarka oturumu olan bir pasaport varmış, onun haberi olmadan pasaport sahibi pasaportunun çalındığını polise ihber etmiş, Hasan Almanya- Frankfurt havaalanına inince pasaportun çalıntı olduğu anlaşılınca tutuklanmış. Daha önce Almanya’da yöneticilik yaptığı gerekçesiyle 2 yıl, üç ay hapis cezası almış. Bu cezasını çekmiş, tahliye etmedikleri gibi şimdi onu Türkiye’ye yollamak istiyorlar.

 

–  :  Peki Türkiye’ye geri verilmek istenmesinin gerekçesi nedir? Zaten -bildiğim kadarıyla- daha önce PKK Davasından 16 yıl cezasının yatıp tahliye olmuştu? Şimdi neden geri vermek istiyorlar?

 

–  :Interpol tarafından aranıyor. Biliyorsun Türk devleti PKK’den ayrılıp bu günkü Imralı politikalarına karşı olanlar üzerinde daha fazla duruyor!

 

 –  : Hasan Atmaca için hep sorulan ve merak edilen konuların başında, onun Ermeni olup olmadığı sorusu geliyor. Diyarbakır Zindanında gerek bana, gerek sana ve yakın çevresindeki arkadaşlarına Hasan, hep Ermeni olduğunu söylüyordu. Peki sen bu Ermenilik konusunu sordun mu?

 

– :Evet Hasan Atmaca Ermeni Kökenlidir. Onunla ilgili daha önce yazdığım makalelerimı okumuştu. Bana Alman mahkemesinde ifade verirken Ermeni kökenli olduğu için Diyarbakır cezaevinde ek işkenceler gördüm, dediğini söyledi.
Diyarbakir zindanında Mehmet Han Erşener ve Hasan Atmaca‘nın Ermeni kökenli oldukları için biz Kürdlere göre ek bir işkence gördüğüne ben  tanık oldum. 1981 tarihlerinde Asala Örgütü Türk elçilerini vurduğunda Zindandaki işkencecilerde öldürülen konsolosların intikamını Hasan ile M.Han Erşener’den alıyorlardı. Onların ayaklarının bileklerine zincir takarak asıyorlardı, donlarını indirdikten sonra erkeklik organlarını yağlı kırmızı boyayla boyuyorlardı, bununla yetinmeyip erkeklik organlarını bir iple hücrenin parmaklıklarına bağlayıp geri dön talimatını veriyor, dönemeyince de  gardiyanlar ellerindeki kalaslarla rastgele vuruyorlardı.

 

–  :  Halfeti’de halen Ermeniler yaşıyor mu? . Atmaca ile Öcalan aynı köyden mi? Bu konularla ilgili olarak gerek senin ve gerekse Hasan’ın anlattığı yeni bir şey var mı?

 

–   :  Atmaca ile o konuda konuşmadık. Sadece Atmaca’nın Öcalan`ın yakın köylüsü olduğunu ve 1976 yılından beri PKK’li olduğunu biliyorum.

 

–   : Bugün senin bildiğin, gerek Almanya’da gerek başka ülkelerin cezeevlerinde tutulan, Türkiye’ye gönderilecek olan başka kimleri biliyorsunuz?

 

–   :  Mehmet Eşiyok, Muzaffer Ayata ve belki başkaları da var, ama ben bilmiyorum

 

–   :   KKK  gibi  kurum ve kuruluşlarının tümü Abdullah Öcalan’ın „kılı” için bu kadar etkinlik yaparken, açlık grevi ve protestolarda bulunurlarken; bu insanlar için acaba neden en ufak bir açıklama yapmıyorlar? Oysa bir zamanlar aynı Hasan ATMACA‘yı PKK Tarihi-Belgeselinde konuşturuyorlardı.

 

–   :    Evet Apo’nun „kılı” önemlidir. „Kılsız” Apo`yu ne yaparlar! Hasan Atmaca 16 yıl bağımsız Kürdistan için Türk rejimine karşı direnmeseydi, Öcalan’ın devlete teslim olma tavrını destekleseydi şimdi onun „tüyü” için de açlık grevleri yaparlardı.
Zaten sen Apo için açlık grevine girenlerin söylediklerine bakarsan bütün dünya Apo’nun kılına kurban olsun derler!

 

–    :   Hasan Atmaca’nın geri verilmemesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?

 

–   : Gençken bizim arazinin içinde derin bir göl vardı ve biz sabah akşam bu gölde yüzerdik. İki arkadaşım ayrı tarihlerde bu gölün derin yerlerinde tam boğulmak üzereyken kurtarmıştım. Çok sonraları onlarla karşılaştığımda bambaşka duyguları yaşadım. Şimdi Türk devleti karşısınnda zor duruma düşen arkadaşlarım olunca; gölde boğulmak üzere olan gençlik arkadaşlarımın o halleri gözlerimin önünde canlanır ve yardımlarına koşarım. Açıkça söylüyorum yapabileceğimiz her şeyi yapacağız:

 

 –  :  Acaba diasporada bulunan Ermeniler böyle bir soydaşlarına sahip çıkamazlar mı? Onları bilgilendirdiniz mi?

 

 –   :   Onlara zaten eskiden çağrı yapmıştım. Şimdi buradan tekrar tekrarlıyorum Son Ermeni’ye sahip çıkın diye. Onlar da bu konuda bilgilenmişler zaten.

 

  –   :    Peki bu durumda olan insanlar ortada kalıyor. Siz ve çevrenizde bazı arkadaşlarınızla beraber böylesi insanlar için bir MAĞDURLAR KOMİTESİ oluşturamaz mısınız?

 

–    :       Haklısınız böyle bir komiteye ihtiyaç var, oluşturalım!

 

–   :    Çünkü ne de olsa bu insanlar tek başlarına. Ve bizler hepimiz bir zamanlar aynı davanın adamlarıydık. Hiç değilse geçmiş ve yaşanan acıların gereği de olsa bu yapılmalı. Buna siz öncülük ederseniz biz Nasname olarak her zaman sizinle birlikte olacağız

 

–   :    Bu güne kadar sayısını bilmediğim kadar arkadaşa yardımcı oldum. Ben hiç bir zaman zorda olan arkadaşlarımı ortalıkta bırakmadım, Türk devletine teslim olmamalari için elimden gelenleri yaptım. Bir tek APO’ya yardımcı olmadım. Çünkü onun Türkiye gitmek için, daha Şam’dayken karar verdiğini biliyordum.

 

–    :  Selam ve başarı dileklerimizle.

 

–     :   Selamlar, Nasname’ye teşekkürler.

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu