Makalelerim

Kendini ele verme

Selim Çürükkaya / Suç işleyenler veya suçlu olanlar, kolay kolay kendilerini gizleyemezler.
Sonuçta ya bir davranışlarıyla, ya da bir sözleriyle kendilerini ele verirler. Eğer bu suçlular, devlet yöneticileri ve görevlileriyse, onları ele veren sözleri ve davranışları, Tarihe birer ibret belgesi olarak geçer…..

12 Eylül 1980 darbesinin başı Kenan Evren’i ele veren en ünlü sözü;

“Asmayalım da besleyelim mi?” dir.  Hiç bir şey, bu sözden daha iyi 12 Eylül karanlığını, barbarlığını ve dehşetini  anlatamaz. Evren bu sözle yasadışı, haksız ve suçlu yönetimine muhalif olanlara karşı tavrını koymuştur. Ve sarfettiği sözle 12 Eylül cuntasının ne olduğunu anlatmıştır. Evren’le aynı kafadan olan biri daha vardı. Kürdistan’da “Asayiş Kolordusu”; komutanıydı. Türk basını ona “Turgut Paşa”; diyordu. Sonunda DEV-SOL örgütünün kurşunlarıyla hayata veda etti. Bu Paşayla/maşayla bir gazeteci röportaj yapmıştı. Ve akıllı gazeteci şu soruyu sormuştu:

“Gözaltına alınan tutuklu bayanlara cop sokulduğu söylentileri var, doğru mu?” Akılsız paşanın yanıtı: 

 

“Hayır efendim yalan, elimizde taş gibi oğlanlarımız varken, niye cop kullanalım?” Paşa’nın bu sözü, anlayanlar için anlatılamayan herşeyi çok açık bir şekilde anlatıyor. Yanılmıyorsam yıl 1984’dü. Karar almıştık, ziyaretçilerimizle Kurmancî ve Zazakî konuşacaktık. Cezaevi idaresi bu istemimizi red etti. Ve biz yüzlerce kişi ölüm orucuna girdik. Sesimiz, Turgut Özal ve Kenan Evren’e kadar gitti. Genel kurmaydan bir heyet yolladılar. Bu heyet cezaevine geldi.  Bizden bir heyetle görüştüler. Bu heyetin içinde ben de vardım. Tartışmamız sırasında dedim ki:

“Annem Zazakî dışında hiç bir dil bilmiyor, görüşüme geliyor, siz zazacayı yasaklamışsınız, onunla nasıl anlaşacağım?” Bu soruma karşılık cezaevi iç güvenlik amiri yüzbaşı Abdullah Kahraman sırıtarak:

“Koklaşarak anlaşın” deyince, yerimden fırladım:

“Sen Kürtleri hayvan olarak görüyorsun” dedim, toplantıyı terk ettik. Bir sonraki görüşmede herkes bu konuyu ziyaretçisine anlattı. Sanıyorum Mehmet Şener‘in annesi rahmetli Saliha Şener, bu konuyu bir gazeteciye anlatmıştı. Gazeteci de ziyaret anında Türkçe bilmediğinden oğluyla anlaşamayan kadının dramını yazmış, Ve yöneticilerin “konuşarak değil koklaşarak anlaşın” sözleriyle haberi noktalamış, Cumhuriyet gazetesinde yayınlatmıştı. İşte bu haberi tercüme ettirip okuyan Harold Pinter, öylesine etkilenmişki, oturmuş: “Dağ Dili” adını taşıyan tiyatro kitabını yazmıştı. Cuntalar geldi, “gitti”, sıkıyönetimler “kalktı”, olağanüstü haller “sona erdi”; Ama suçlar eskisinden daha fazla işlenmeye devam ediyor. Ve suçlular eskiden olduğu gibi sözleriyle kendilerini ele veriyorlar. Şemdinli’de bir kitapçıya bomba atan katil, halk tarafından suçüstü yakalanıyor. Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt, yanıt veriyor:

“İyi bir çocuktur!”

Ve güya olayların üzerine gitmek isteyen ve yine güya suçluları açığa çıkarmak isteyen Türkiyenin Başbakanı, kendisini daha kötü bir şekilde ele veriyor:

“Şemdinli‘den tanık olmaz!”diyor. Şemdinli‘de yaşayan herkesi “sanık” olarak gören Başbakan, “Oradan tanık çıkmaz” diyerek kendini ele veriyor. Küllah düşmüş kel görülmüştür. Son otuz yılın özeti şudur:   “Asmayalım da besleyelim mi?”

“Hayır efendim yalan, elimizde taş gibi oğlanlarımız varken, niye cop kullanalım?”

“Koklaşarak anlaşın!” “İyi çocuktur!” “Şemdinli’den tanık olmaz! “
Bu sözler anlaşılmadan ve sahipleri yargılanıp mahkûm edilmeden, Türkiye´de hiç bir şeyin düzelmeyeceği anlaşılıyor.

 

 

 

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu