Portreler

Bilegemin yasını tutuyorum

Üç kez yıkıldım.İnternet bağlantılarım kesildi.Yazmak istediklerimi yazamadım.Yıkıntılarımı sonraki makaleme erteledim.Bu ara iki önemli olay yaraladı beni; bilgem vefat etti.

Selim Çürükkaya / Darma dağınığım!Bir ayağım Paris’ te, bir ayağım Stockholm’ de
Kalbim Almanya’ da
Kafam Diyarbakir  zindanında
Bir araya gelemiyorum ki, yazayım!


 Nuray Şen’ in CD si çarpmıştı beni
Elleri ağlamıştı Nuray’ ın
Yüreği paramparça olmuştu Paris’ te
Bir arkadaşım, şiir CD sini bena vermişti
Üç kez dinlemiştim.

Üç kez yıkıldım.
İnternet bağlantılarım kesildi.
Yazmak istediklerimi yazamadım.
Yıkıntılarımı sonraki makaleme erteledim.
Bu ara iki önemli olay yaraladı beni; bilgem vefat etti.

Annem felç geçirdi, Bingöl hastahanesinde yatıyor şimdi.
Ben önce bilgemi anlatmak istiyorum, bilgemi!
Doğrusunu söylersem, Sayın Melik Fırat’ ın ölümü sarstı beni
Çünkü ulusumun bir bilgesiydi O.

Duruşu dikti, yani yamuk değildi.
Onun yaşamı baştan sona dıramdı.
iki yaşındaki bebekken sürgüne yollandı.
Ülkesinden uzak diyarlarda yaşadı
Memleketine dönünce, dedesini idam ettiren partiye muhalif partiden milletvekili seçildi.

Mebusken, mahpus oldu, idam cezasıyla yargılandı
Yakın akrabalarının tümü, tekrar sürgüne yollandı
İdam edilemedi ama 19 yıl siyaset yasağına çarptırıldı.

Yasağı kalkınca tekrar Milletvekili olarak Ankara’ ya gitti.
Ama Ankara Kürtleri inkara devam etti
Üstelik yeni fermanlar çıkarttı
Sayın Fırat, yeni fermanlar çıkaran meclislerine tehamül edemedi
Mensup olduğu partisinden istifa etti.
İsyan edip dağlarda mevzilenen halkının gençlerine yüzünü çevirdi
Onların isyanlarının nedenini en iyi o bilirdi.

Bir ara Onun tutuklanıp hapse atıldığını duydum.
Ardından Kürt sorunuyla ilgili yazdığı makalelerini okudum.
Sayın Fırat’ ın  ailesini yakından tanıyordum.
Rahmetli babam, rahmetli şeyh Selahattin’ in müridiydi.
Annem Şeyh Ali Pali üzerine yemin içerdi.
Şeyx Şerif idam edilmeden önce bizim köyde yaşardı
Ve bu aile benim manevi dünyamdı.
Sayın  Melik Fırat’ ın kardeşlerini tanırdım.
Ama henüz kendisiyle karşılaşamamıştım.

Bir ara Avrupa’ ya geldiğini duymuştum.
O aralar “Apo’nun Ayetleri” adlı kitabım yayınlanmıştı.
Ama kendisi henüz okuyamamıştı.
Bir tanıdığım Bremen’ den Köln’ e onu  arabayla götürmüştü
Yolda yakınımla tartışmış, benim yazdıklarımı merak etmişti.
Ulaşmak istemiş, bir türlü ulaşamamıştım.

“Apo’nun Ayetleri almancaya çevrilmiş, Fischer Verlag tarafından yayınlanmıştı.
Kitapla ilgili Köln’ de Günter Wallraff’ ın evinde basın toplantısı düzenlemiştim.
Kitap Almanya da büyük bir yankı uyandırmıştı.
Basın toplantısından birkaç gün sonra Günter’ in evine uğramıştım.
Günter bana: “Şeyh Said’ in torunu ve  Qazi Muhamed’ in oğlu, bana geldiler
“Apo’ nun Ayetleri,” Kürt davasına zarar veren bir kitaptır, yayınlamasaydınız daha iyi olurdu dediler. Bende kendilerine, kitabı okudunuz mu diye sordum, ikiside hayır cevabını vediler. Hayret ettim.  Okumadığınız bir kitabın Kürt davasına zarar verdiğini nereden biliyorsunuz? Ben kitabı okumuşum o kanıda değilim, dedim.
Sustular, birisine kitabın türkçesini, diğerine almancasını verdim, Şeyh Said’ in torunu seninle görüşmek istiyor, telefon numaranı sana vermem için bıraktı,”
dedi.

Günter’ in evinden ayrılınca telefonun tuşlarına bastım, diğer ucunda Sayın  Melik Fırat  vardı.
Merhaba melik amca, ben Selim Çürükkaya der demez, tanıdı.

“Merhaba Selim, nasılsın iyimisin?” Dedi.
Karşılıklı hal hatır sorduk.
Büyüğüm ve saygı duyduğum bir kişi olduğu için konuyu o açtı ve şöyle dedi:
” Selim Biliyorsun ki ben Apo’ cu değilim.
Ben Kürt Milletinin birliğini istiyorum.
Ve Kürtler arasında kırgınlıkların olmasını istemiyorum.
Bu yüzden seni Öcalan ile barıştırmak istiyorum.”

Sayın Fırat’ ın o hillesiz, hurdasız, sevecen sesini can kulağı ile dinledim.
“Melik amca” dedim, “Ben kocaman bir kitap yazdım.
Mümkünse siz o kitabı bir okuyunuz, bitirdikten sonra, tekrar konuşalım.
O zaman siz ne derseniz, söz, sizin dediğinizi yaparım.”

Bu sözlerimden sonra şeyhim ile vedalaştık.
Bir ara duydum ki;  Şam’a gitmiş.
Ve o günden  gözlerini hayata yumduğu güne kadar
Benim “Apo’ nun Ayetleri” nde dile getirdiğim düşünceleri çok sesli bir biçimde dile getirdi.
“Apo’ nun ayetleri” dışında elbete onu etkileyen olaylar olmuştur.
Ve kendiside pek çok olaya tanıklık yapmıştır.

Arada yıllar geçti, onunla Hamburg’ da karşılaştım, sarılıp elini öpmek istedim.
Müsaade etmedi, her iki gözümden öptü.
“Senin soyadın Sağlam kaya olmalıdır” dedi.
Ama bunu öylesine içten ve manalı  söyledi ki, ben mesajı hemen aldım.

Bu görüşmemizden birkaç yıl önce Ali Qazi’ nin evine gitmiştim.
Daha doğrusu ortak bir tanıdığımızın ricasıyla gitmiştim.
Öcalan İmralı’ ya gitmiş, “devlete hizmete hazırım” demişti.
Ali Qazi ile eski defterleri karıştırmaya başlayınca,
Müsade isteyip kalktı, başka bir odaya gitti:
Elindeki dosya ile döndü, dosyadaki bir sayfayı aldı bana uzattı.
Göz gezdirdim, Öcalan ‘ın iki satırlık bir yazısı ve yazının altına atılan imzasıydı..
“Ben PKK Genel sekreteri olarak KDP ile PKK arasında yaşanan çatışmaları, şu andan itibaren tek taraflı olarak durduruyorum.
İmza, Abdullah Öcalan”
Bu satırları
Okuduktan sonra yazılı kağıt elimdeyken, Ali Qazi kendi uslubuyla:

“Selim beg, PKK ile KDP arasında çatışma başladığında
Ben ile Şeyh Melik Şam’ a gittik.
Öcalan’ a; bu kardeş çatışmasını durdurun dedik.
Öcalan o kağıdı aldı, okuduğun satırları yazdı, bana verdi.
Ben okudum, şeyhe verdim.
Şeyx Melik okuyunca: Öcalan’ a “bunun altına imzanızı atın” dedi.
Öcalan imzayı atınca, Şam’ dan Selahattin kentine gittik.
Mesut Barzani’ in makamına vardık.
Mektubu ona verdik, okuduktan bir müddet sonra, üçümüzün oturduğu odanın kapısı açıldı.
İçeri giren kişi, Mesut Barzani’ nin yanına vardı, kulağına eğildi, bir şeyler anlattı.
Mesut Barzani’ nin suratı kıpkırmızı kesildi.
Öğrendik ki; PKK ye bağlı gerillalar peşmerge birliklerine saldırmış, çok sayıda peşmerge yaşamını yitirmişti.
Bu olaydan sonra ne Mesut Barzani nede biz tek kelime konuşmadık, görüşmemiz bitmişti.”

 

Ali Qazi’ ye : Peki bu olayı  neden o zaman Kürt kamuoyuna açıklamadınız dediğimde suskun kaldı.
Kendisi hala susukun, ama şeyhim gerçeği öğrendikten sonra asla ve asla suskun kalmadı.

Çünkü o paraya pula kul olmamış bir dava adamıydı.
Onun için doğru önemliydi, kalabalıklar ve alkışlar değil.
Güle güle şeyhim, başı dik geldin başı dik gittin.

Dersler çıkaracağımız, binlerce söz bıraktın.
Zalimlerin karşısında eğilmedin, Kürt ulusunun varlığını ve  mücadelesini son nefesine kadar savundun.
Ellerinden öpüyorum.
Çocuklarına torunlarına, ailene baş sağlığı diliyorum.
Kürt ulusu sizin gibi bilge bir insanı yitirdiği için yas tutmalıdır diye düşünüyorum.
Tutmuyorlarsa bu yası, onlara acıyorum!

 

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu