Dizi Yazılar

Dörtlerin Gecesi (Savunma)

DÖRTLERİN GECESİ – (Savunma)

1

Bu savunma, 1990 Tarihinde Ceyhan cezaevinde Selim Çürükkaya tarafından kaleme alındı. Dörtlerin Gecesi Kitabının savunması olarak Fevzi yetkin ve Mehmet Tanboğa tarafından 1990 yılında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığına sunuldu. Yeni neslin bu savunmadan haberdar olması için bu sayfada yayınlamanın yararının olduğuna inanıyorum.

“Devlet güvenlik Mahkemesi savcısı iddianamesine şu cümle ile başlamıştır. “PKK örgütü Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile İran Irak ve Suriye’nin bir kısmını Kürdistan olduğunu kabul eder. Buralar Türkler, İranlılar ve Araplar tarafından işgal edilmiş ve Kürdistan sömürge duruma düşürülmüştür” der. 

Resmi ideolojinin temsilcisi olan Savcı, yukarıdaki gerçeği söylediği için PKK’yı suçlu bulur. Çünkü resmi ideoloji savcıya Kürdistan yoktur, Türkiye doğusuyla batısıyla bölünmez bir bütündür. Doğuda batıda yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türktür tezini öğretmiştir. Savcı, bu tezin karşısında başka tezlerle çıkan herkesi Aforoz etmek ile görevlendirilmiştir.

Bu noktada devlet güvenlik Mahkemesi savcısı ile Galileo’yu yargılayan Engizisyon Mahkemesi arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü Galileo’yu yargılayan Engizisyon Mahkemesi o günkü şartlarda katolikliğin resmi ideolojisinin savunmacısıydı. O, Dünyanın düz olduğunu, Güneşin ve Diğer gezegenlerin Dünyanın çevresinde döndüğünü, Dünyanın sabit olduğunu söylüyordu.  Bu görüş dışında düşünenleri aforoz etmek işkence etmek ve öldürmekle görevliydi. 

 Bugün bilim, Engizisyon Mahkemesi ve Katolik görüşün yanlışlığını ispatlamış katolikliğin resmi görüşünü tarihin çöp sepetine atmıştır. Ama aynı anlayışın başka bir gerçek karşısında aynı gerekçelerle hala yaşıyor olması bizleri gerçeği savunma, bilim dışı olan resmi ideolojiye karşı gerçeği gözler önüne serme, resmi ideolojinin bilim dışı olduğunu kanıtlama göreviyle karşı karşıya bırakıyor.

Resmi ideoloji Orta Kuzey Batı Kürdistan’a Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi diyor. Kürdistan’ın Irak, İran ve Suriye’deki parçalarını o ülkelerin birer bölgesi olarak görüyor. Bu doğru değildir. Çünkü o topraklar üzerinde yaşayan halk, Kürt halkıdır ve resmi ideoloji bugün bunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Halklar yaşadıkları toprak parçasına kendi adlarını vermişlerdir. Örnek verirsek Bulgarların yaşadıkları toprak parçasına Bulgaristan, Yunanlıların yaşadıkları Toprak parçasına Yunanistan, Türklerin yaşadığı Toprak parçasına Türkiye, İranlıların yaşadığı Toprak parçasına İran adı verildi. Bunun için Kürtlerin tarih boyunca üzerinde yaşadıkları Toprak parçasının adı Kürdistan’dır. Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim döneminden Mustafa Kemal’in nutkuna kadarki belgelere baktığımızda Kürtlerin üzerinde yaşadıkları topraklara Kürdistan denildiğini rahatlıkla görebiliriz. Kürdistan da Cumhuriyet döneminde başlayan Kürt ayaklanmaları 1940 yıllarında tamamen bastırıldı. bir Türkiye Cumhuriyeti yetkilisinin deyimiyle: “Muhayyel Kürdistan burada meftundur.” Resmi ideoloji Kürdistan’ı yok ettiğini ve bir daha dirilmemek üzere mezara koyduğunu sanmıştır. 

Kemalizm neden bu yola başvurmuştur? Kürdistan’ın adını Kürt halkının varlığını neden inkar etmiştir? Bu soruların cevabını Cumhuriyet tarihindeki gelişmeleri izah ederek vermeye çalışacağız. 1914 yılında Almanların müttefiki olarak ikinci paylaşım Savaşına katılan osmanlı İmparatorluğu 1918 tarihinde Sevr Antlaşması ile daha önce işgal ettiği başka ülkelerin topraklarıyla birlikte Kürdistan üzerindeki egemenliğinden de vazgeçeceğini Kürdistan’ı İngiliz ve Fransızlara bırakacağını kabul edince, İngiliz ve Fransızlar Kürdistan’ı harita üzerinde Ermenistan ve Kürdistan olarak ikiye böler. Ermenistan olarak tabir ettikleri kesim Fransızların Kürdistan olarak tabir ettikleri Kesim İngilizlerin denetimine alınmak istenir. İngiliz ve Fransızlar Kürdistan toprakları üzerinde manda yönetimi kurmak istediler. Ama bunu başarmanın objektif koşullarının olmadığını kısa süre sonra anladılar. İngilizler ve Fransızların başarılı olmamalarının birçok nedenleri vardır bunları sıralarsak:


1 –  Kürdistan’daki Ermeniler nüfus olarak tüketilmiş lerdi. 1915’te ittihat Terakki’nin başlattığı Ermeni Katliamı ile Kürdistan’daki Ermeni erkeklerin hemen hemen çoğunluğu ya katledilmiş ya da Sürgün edilmişti.

 2 –  Özellikle Sultan Abdülhamit döneminden beri birbirine kırdırılan Kürtler ile Ermeniler arasında ekilmiş kin ve düşmanlık derecesi son sınıra gelip dayanmıştır .Kürdistan’da politikaya aşiret reisleri, Şeyhler ve Seyitler yön vermekteydi.

3 –   Sovyetler Birliği’nde bolşevik Ekim Devrimi gerçekleşmiş ve bu Devrim Fransız ve İngiliz egemenliğine giren halkların emperyalizme karşı mücadeleye girmelerinde olumlu işler görmeye başlamıştır.

 4-  Kürdistan halkı islamdı. Ermeniler Hristiyan İngiliz ve fransızlarla tarihi düşmanlığı vardır. 5 –  Kemalistler örgütsüz olan Kürt halkının durumundan yararlanarak aşiret reisleri şeyh ve seyitleri kandırmada önemli başarılar göstermişlerdir.

 6 – İttihat ve Terakki’nin kılıç artığı  Ermenilerin Fransız ordusunda görev almaları, Fransızların Urfa Antep ve Maraş’ı işgal etmesi, aşiret reisleri önderliğinde gelişen direnişler Fransızların geri püskürtülmesi,

 7 –   Kürt Ermeni çelişkisinden dolayı doğu cephesinde Kazım Karabekir komutasında kuvvetlerin dağılmaması, Mustafa Kemal’in Sivas ve Erzurum kongreleri ile Kürt Seyit ve aşiret ileri gelenlerini yanına almayı başarması,

 9 –  Yunanlıların Ege’yi işgal girişimi, Ege tüccarları ve Balkan Savaşı ile birlikte Balkanlardan göç ederek Anadolu yakasındaki Ege kıyılarına yerleşen Türk göçmenlerinin Yunan işgaline karşı radikal tavır takınması, 

10 –  İngiliz var Fransızların kendi aralarındaki çelişkiler, Sovyet devrimi ile emperyalizm arasındaki ilişki Kemalistlerin bu çelişkilerden ustaca yaralanması,

 11 Osmanlı ordu devlet ve bürokrasisinin tümden dağılması, devletin diğer kurumlarının Kemalistlere çok önemli olanaklar sunması, yukarıda sıraladığımız koşullardan dolayı İngiliz ve Fransızlar Kürdistan’ın tümü üzerinde denetim kuramadılar.

Fransız ve İngilizler, Kemalistlerin, Kürt aşiret reisleri, şeyh ve seyitlerin desteklerini aldıklarını görünce, kendi güçlerini, uluslararası koşulları da göz önüne alınca, Kemalistlerle anlaşarak Kürdistan’ı bölmeyi çıkarlarına uygun buldular.

 1921’de ilk anlaşma Fransızlarla Kemalist arasında Ankara’da yapıldı. 20 Ekim 1921 tarihli bu anlaşmanın 8. maddesi Kürdistan’ın Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa arasındaki bölüşümü aşağıdaki gibi anlatılır:

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu