Bay Muhalif

Devletimizin Bekası için

Değerli Muhalifler,

Şu Kürt Sorunu ve PKK sorunu hala bizim için aciliyetini koruyor.

Yine bu konuda yazacağım.

Görüyorsunuz ki, Kürtler artık bazı haklara razı olmuyorlar.

Koskocaman Cumhurbaşkanımız, kalkıyor bütün dünya alem karşısında, yetmiş yıldır tükürdüğümüzü yalayarak, Kürtlerin varlığını kabul ediyor.

 Bakanlar Kurulumuz, Kürtlerin bundan sonra konuşabilecekleri kararını alıyor, ama Kürtler buna sevinmiyorlar. ”Bizi bununla kandıramazsınız” diyorlar.

 Ülke Gazetesinin sahibi Yusuf Serhat Bucak diyor ki; “Anap Kürtlere ‘Tü çavayı?’dese, Kürtler bir ağızdan’ez ne başım’ diyecekler.

“Yahu kardeşim, bu Kürtler nasıl böyle değiştiler?
 Anlayamadım gitti!
Benim bildiğim Kürtler, devlete çok bağlı, devletin isteklerini canla başla  yerine getiren insanlardı.Daha yedi yıl önce, yirmi yaşlarındaki iki Mehmetciğimiz üç yüz- dört yüz  hanelik bir Kürt köyüne gittiklerinde, bütün köy erkeklerini bir işaretle köy meydanında toplar, hepsini tokatlar, dipçikler, başlarına bağladıkları puşilerini botlarıyla çiğner, sigara tabakalarını parçalar, Allah için hiç kimseden ses çıkmazdı. Hatta devletimizin herhangi bir subayı onlara “Eşşekoğlu eşşek” dediğinde buna sevinir, gittikleri her yerde: “Yüzbaşı veya Binbaşı bana eşşek oğlu eşek “dedi, diyerek  sevinçlerini dile getirirlerdi.Tabi, o zaman saygı vardı, iteat vardı. Askerlerimize hürmetleri vardı.”

Şimdi ekonomik yatırımlar yapıyoruz,varlıklarını kabul ediyoruz, onları yoktan var ediyoruz, hatta konuşmalarına müsaade ediyoruz. Bununla yetinmiyorlar: “Bütün haklarımızı alacağız, sadakalık insanlar değiliz” diyorlar.

Uyandı bu insanlar,  kardeşim uyandı!

Bunları Apo denilen o devlet düşmanı(!) PKK denilen komünist Parti uyandırdı.

 Devletimiz 1980 den başlamak üzere bağımsız devlet kurmak isteyenlere sistemli işkenceler yapmaya başladı. Adamlar korkacaklarına, korkusuzlaştılar!

 Kitleler halinde tutuklandılar, cezaevlerinde islah etmeye çalıştık.
Pişmanlık yasası çıkardık, bir iyilik yapalım, serbest bırakalım dedik, ellerinin tersiyle ittiler.

 Orada kolordunun özelini kurduk.

Bazı Kürtleri parayla satın alarak silahlandırdık, Özel Tim birliklerimizi oraya yolladık, en güzel helikopterlerimizi ve tanklarımızı hizmet için medeniyet için oralara sevk ettik.

Bu adamlar sevineceklerine veya korkacaklarına daha da uyandılar ve devletimize karşı ayaklandılar. Devletimiz baskıyla terörle katliamla göçertme ile bir yere varılmayacağını biliyor veya bilmiş durumdadır.

Kürtlerin varlığını kabul etmemiz, dil üzerindeki yasağı kaldırmamız, hatta Cumhurbaşkanımızın Sayın Geylan’yi devreye sokarak PKK liler için bir af tasarısı üzerinde düşünce üretmesi bundandır.

“Çocuklar dağlarda üşüyorlar. Bu Allah’ın kışında gelip sobanın başında ısınsınlar bari.Yani burada anlatmak istediğim, devletimiz Müşfik davranmasını da biliyor.
Ama Kürtlerde izan yok ki!
Ne sertinden nede yumuşağıdan anlıyorlar.”

Anlamasınlar, anlamasınlar!

 Onlar verdiğimiz haklarla yetinmesin, bağımsızlık istesinler.

Biz de bundan sonra Alevi Sünni çelişkisini körükleyeceğiz, onlar köy koruculuğu politikamızı boşa çıkarabilirler ama, Alevi Sünni politikamızla onları paramparça ederiz Alim Allah.

Üstelik büyük Önder Mustafa’nın tecrübelerinden faydalanacağız.

Ne yapmıştı büyük önderimiz?
Yunanlılar Memleketimize saldırdıklarında  Rumlar, Ermeniler bizi sıkıştırdıklarında  Kur – an’ı boynuna asarak Kürt Beyleri ve Şeyhlerinin ayağına gitti. Onlara Kur-an’ dan ayetler okudu.

 Ermeni’ye Rum’a karşı Müslümanların birliğini savundu. Sonra Bektaşi ve Alevi Pirlerinin  tekelerine gitti.

El etek öptü.

Böylece Rum’un, Yunan’nın, Ermeni’nin canına okuduk.

Filmin birinci perdesi böyle kapandı. İkinci perdeye geçtik . Önce Sünni Kürtlerden işe başladık.

Alevi Kürtlere dedik ki: “Bunlar şeriat devleti kurarlarsa hepinizi keserler, biz ise sizin için laikliği getireceğiz”

 Alevi Kürtler dediklerimize inandılar. Sünni kürtlere destek olmadılar. Biz Ermeniler ve Yunanlara karşı Sünni Kürtleri islam adına yanımıza alırken, Yunanlıların ve Ermenilerin  işini hallettikten sonra Sünni Kürtleri : “İslam oldukları için” darağaçlarında sallandırdık, samanlıklara doldurup yaktık.

 Tabi tüm bunları devletin bekası, milettin birliği ve beraberliği için yaptık. Sünni Kürtlerin işini halledince, bu kez sıra: “Dinsiz Alevilere geldi”

 Biz laik bir devlettik.

Dinlisine de dinsizine de karşıydık. Dinli Sünnileri ezdikten sonra, dinsiz Alevileri ezmeseydik bütün dünya bize gülerdi.

Biz ciddi bir devlettik, kimselerin palyaçosu olacak durumda değildik. Bunun için Alevi Kürtleri devletimize yakışacak bir şekilde daha sert bir usulle ezdik. Zaten yardımlarına koşacak Sünni Kürtler de kalmamıştı!

 Her şey devletimizin insafına kalmıştı artık. Leş dersinde, Kutu dersinde katliamı tamamladıktan sonra  düzeni sağladık.

Sağ kalan Alevi Kürtlere laiklik felanda tanımadık. İbadet yapmalarını yasakladık, örgütlenmelerine göz yummadık, diyanet işlerinden yararlandırmadık, seyitlerine ve pirlerine hiç bir olanak tanımadık.

Bu işi 1984 lere kadar kazasız belasız getirdik. Şimdi Komünist PKK Alevi ile Sünni Kürtleri bağımsız bir devlet kurmak için bir araya getirmeye çalışıyor.

“Buna karşı devlet olarak, Alevi Kürtler içinde çalışmalar yapmalıyız.  Alevi Kürterin Alevi olduklarını, Kürt olmadıklarını, Türk olduklarını  ve üstelik Horasan’dan geldiklerini söylemeliyiz.

 Alevi olarak kendi taleplerini dile getirmelerini,örgütlenme, dergi ve gazette çıkarma, serbestçe ibadet yapma, diyanet işlerinden faydalanma, seyit ve pirler için devletten maaş isteme gibi haklar için mücadele etmelerini istemeliyiz.”

 Bunun için ünlü aydınlarımızı, köşe yazarlarımızı, sanatçılarımızı, hatta bir bölüm solcularımızı  harekete geçirmeliyiz.

Aleviliği savunmalı, ezildiklerini söylemeli, bu konuda kitaplar, broşürler, dizi yazılar, ve filmler hazırlamalıyız.


Bağımsızlık istemekten vazgeçmezlerse, tarafımızdan  körüklenmiş Alevilerle, körüklenmiş Sünnileri birbirine düşürmeliyiz ve her tarafı 12 eylül öncesi Maraş’ına çevirmeliyiz. Öyle yapmalıyız ki, devletimizden imdat istemeli bir generallemizi kurtarıcı olarak görmelidirler.

 Bu koz devletimizin bekası için çok önemlidir. Bunun için bütün kemalist aydınlarımız Alevici, bütün Sünni  aydınlarımız Sünnici olmalıdır.

Devletimizin en önemli geleneklerinden biri, bölmek ezmek ve yönetmektir. Bu geleneği asla ve asla terk etmemeliyiz. Ülkenin birlik ve bütünlüğünü korumanın tek yolu bu geleneğe “Allahın ipine”  sarılır gibi sarılmaktır. Bunu yapmazsak cumhuriyeti ilalebet koruyamayız.

Bay Muhalif

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu