Belgeler

Ayten Öztürk’ün dosyası

 Değerli Okurlar 1992 tarihinde Dersim de kaçırılan Ayten Öztürk olayı ile ilgili Türkiye basınında çıkan haberleri bir dosya halinde sizlerin bilgisine sunuyorum. Saygılar, Selim Çürükkaya
Gündem
‘Yeşil’ cinayetleri mercek altına alındı
• EVRİN GÜVENDİK
13.12.2011

Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan terörden kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri alt komisyonu, kamuoyunda “Yeşil” olarak bilinen Mahmut Yıldırım’ın işlediği iddia edilen Ayten Öztürk cinayetine el atacak. 1992’de Tunceli’nin Mazgirt ilçesi Akpazar beldesinde iş çıkışı kaçırılan ve işkenceyle öldürüldüğü otopsi raporlarıyla belgelenen Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, cinayetin aydınlatılması için birkaç ay önce CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e başvurmuştu. Aygün de Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na başvurmuştu.

Komisyon, 2012’de 20’nci yılını dolduracak olan ve zamanaşımına girecek dosyayla ilgili olarak baba Öztürk’ü dinleyecek. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün Yıldırım tüm faili meçhul cinayetleri aydınlatmaya talip olduklarını söyledi. Komisyon yarın ise 1994’te Tunceli’nin Mirik mezrasında yakılan ve ailesi kaybolan Süleyman Işık’ı dinleyecek. Ailesi kaybolduğunda 17 yaşında olan Işık, 1994’te de Meclis’e başvurmuştu.

TBMM,  Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından sorgulandığı ve JİTEM tarafından öldürüldüğü iddia edilen kızı için kendi deyimiyle, “19 yıl dört ay 20 gündür ağlıyorum” diyen acılı baba  Hıdır Öztürk’le  buluşuyor.  TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan ‘Terörden  Kaynaklı Yaşam Hakkı İhlalleri’ Alt Komisyonu yarın  17 yaşındaki kızı Ayten Öztürk ’ü işkenceden tanınmaz halde  bulan Hıdır Öztürk’ü dinleyecek.  “Gözleri oyulan,  kulakları kesilen” kızını anlatırken  sicim gibi gözyaşı döken  Hıdır Öztürk, “Bir vatandaş olarak  devletime, başbakanıma, bakanlarıma  vicdanlarına sesleniyorum.  Bundan sonra babalar, analar ağlamasın. Mehmet Ağar Tansu Çiller  sorgulansın.  JİTEM tarafından işlenen faili meçhul cinayetler açığa çıkarılsın”.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan terörden kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri alt komisyonu,  Abdülkadir Aygan’ın itiraflarında yer verdiği Ayten Öztürk cinayetini  babası  Hıdır Öztürk’ün ağzından dinleyecek. Babanın ‘yeşil’ ile karşılaşması,  kazının kaçırılmadan önce Tunceli Jandarma  Alay Komutanlığı’na çağrılmalarını ve  Ayten Öztürk’ün fabrika çıkışından sonraki nasıl kaçırıldığını anlatacak.
Jandarma  alay komutanı : Kızlarını getir göreyim
Acılı baba T24’e, 19 yıl öncesini hiç kapanmayan yürek yarasıyla anlattı. Kızı Ayten Öztürk’ün  Tunceli  Gıda Fabrikası’nda çalıştığını söyleyen Öztürk,  “Hiçbir siyasi  örgütle ilişkisi yoktu. Gariban temiz kalpli, insanları seven bir kişiliği var”. Kızının kaçırılmasından önce Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı’nın kendisini makamına çağırdığını, ‘Kaç çocuğun var’, ‘Nerede görevliler’, ‘Onları görmek istiyorum’  dediğini anlatan Hıdır Öztürk, “ Onları görmek istediğini söyledikten sonra  bana  ‘Kızlarından biri  dağa gidecek’ dedi. Ben de ‘kızlarım devlet kurumlarında çalışıyor’ dedim.  Öyle bir şey yok dedim”.“Öyleyse, o zaman kızlarını getir göreyim”  dedi.  Ben de birkaç gün sonra üç kızımı alıp alay komutanına gittik.  Kızlarıma, ‘nerede çalışıyorsunuz’  gibi sorular sordu.
‘Mahmut Bey ifade ve adresi alsın’
Alay komutanın bu sorgulamasından sonra binanın alt katına indirildiklerini ve kızlarının bir odaya alındığını anlatan Hıdır Öztürk, “Kızlarımı odaya aldılar.  O’nu ‘Mahmut Bey’e gönderindedikten  sonra sakallı ve sivil giyimli birisiyle görüştürülerek ifade ve adresimizi aldıktan sonra bizi serbest bıraktılar”.
O dönem devlet memuru olarak çalıştığını anlatan Öztürk,  bu görüşmeden sonra 27 Temmuz 992 tarihinde kızının fabrika çıkışı saatinde komşusuna oturmaya giderken kaçırıldığını, “Saat 17.30’de beyaz bir araçla bilinmeyen kişilerce kaçırıldı” diye anlatıyor.
15 gün sonra cesedi mezarlıkta
Kaçırıldıktan sonra kızı Ayten’in 15 gün sonra mezarlıkta bulunduğunu anlatan Öztürk, “Elazığ asri mezarlık civarında küçük bir çoban tarafından bulunuyor. Muhtara, ondan de yetkililere haber verilerek Elazığ Devlet hastanesi morguna kaldırılıyor”.
‘Kızımın gözleri oyulmuş kulakları kesilmişti.’
Hastaneden cenazeyi tespit için aradıklarını anlatan Öztürk, “Hastaneye akın ettik. Cesedi  tanınmaz bir halde  olduğu için  çok zorlandık. Çünkü,  her türlü vahşice işkence yapılmıştı.  Budurum karşısında  20 yıla yakın bu acıyı  kalbimde ve yüreğimde  taşımaktayım”.
Annesi ayağındaki  benden  emin olamadı.
“Bu esnada tanıyamadık. Annesi ayağındaki  benden, dişini  dolduran eniştemiz bile emin olamadı. Annesi, ‘bu kızım olamaz’ dedi.  bir yandan feryat ediyor bir taraftan da, ‘kızım ne yaptı’ diye ağlıyordu.  Dışarı çıkarken çok miktarda sivil polis vardı.  Anası, ‘bu kızım olamaz’ derken bir polis, ‘O sizin kızınız. Sana benziyor’ dedi. Diğer kızlarım hemen polislere dönerek, ‘sen yapmışsın o zaman’ diye yanıt verdi”.
‘İkna olmamız için eşyalarını getirdiler’
“Tartışma sürerken ikna olmamız için kızımın özel giysilerini, kolye, yüzük, saç tokası ve eteğini  verdiler.  19 yıl dört ay 20 gündür hep ağlayan, sızlayan, ciğeri parçalanmış bir babayım.  Her gün sel gibi gözyaşı döktüm.  Cesedin parçalanmış hali, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş  bir genç kızın babası olarak  ağlıyorum”.
‘Aygan’ın itirafında kızım var’
Basının kızının öldürülmesini gündeme taşımasına rağmen, ‘devlet  hep  seyirci kaldı’ diyen  Hıdır Öztürk,   JİTEM itirafçısı Abdülkadir  Aygan’ın anlattıklarına dikkat çekti ve “ JİTEM elemanı  AbdüllkadirAygan  tarafından  yapılan açıklamada,  ‘JİTEM’in Diyarbakır  binalarında   Ayten Öztürk’ü ün tutulduğu  hücrede gördüğünü, Yeşil  ve ekibi  tarafından  hücreden alınıp   götürüldüğüne dair açıklama yaptı”.
‘1992 yılında devlet baskısı altındaydık’
“1992’de Devlet baskısı altındaydık” diyen Öztürk,  “Telefonlarımız dinleniyordu. 10 Ağustos 1992’den itibaren  bir yere  ayak  atamaz hale geldik.  Hemşire olan Kızım Kars’a, Köy Hizmetlerinden çalışan kızım  Çankırı’ya  sürgün edildi. İzmir  ZiraatFakültesi  ikinci sınıf  öğrencisi   oğlum  polis baskısına dayanamayarak  okulu zorunlu olarak bıraktı. Yurtdışına gitti”.
‘Devletime, başbakanıma, bakanlarıma ve vicdanlarına sesleniyorum’
Bir  vatandaş olarak  devletime,  başbakanıma,  bakanlarıma,  vicdanlarına  sesleniyorum.  Bundan sonra babalar analar ağlamasın.  JİTEM tarafından  işlenen  faili meçhul  cinayetler  açığa çıkarılsın.
Mehmet ağar, Tansu çiller, Jitem kurucuları sorgulansın”.
Meclis, Ayten Öztürk cinayetini inceleyecek
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, kamuoyunda “Yeşil” kod adıyla bilinen Mahmut Yıldırım ve ekibi tarafından öldürüldüğü iddia edilen Ayten Öztürk cinayetine el attı
•••
 İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan terör alt komisyonu, 1992’de Tunceli’nin Mazgirt ilçesi Akpazar beldesinde iş çıkışı kaçırılan ve işkenceyle öldürüldüğü otopsi raporlarıyla belgelenen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü dinleyecek.
Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, kızınınMahmut Yıldırım ve ekibi tarafından öldürüldüğünü iddia etmiş ve 19 yıldır faili meçhul kalan cinayetin aydınlatılması için bir süre önce TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e başvurmuştu. Aygün de baba Öztürk’ün başvurusunu, Tunceli, Bitlis ve Bingöl hattında işlenmiş birçok faile meçhul cinayetle anılan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adının geçtiğini belirterek Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na iletmişti.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, iktidar ve muhalefet gruplarının uzlaşması halinde Yeşil’in işlediği iddia edilen cinayetlerin tümünü araştırabileceklerini açıkladı.
 Milliyet gazetesi
Terörden kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri alt komisyonu, kamuoyunda “Yeşil” olarak bilinen Mahmut Yıldırım’ın işlediği iddia edilen Ayten Öztürk cinayetine el atacak.
Evrin Güvendik’in haberi
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan terörden kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri alt komisyonu, kamuoyunda “Yeşil” olarak bilinen Mahmut Yıldırım’ın işlediği iddia edilen Ayten Öztürk cinayetine el atacak.
1992′de Tunceli’nin Mazgirt ilçesi Akpazar beldesinde iş çıkışı kaçırılan ve işkenceyle öldürüldüğü otopsi raporlarıyla belgelenen Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, cinayetin aydınlatılması için birkaç ay önce CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e başvurmuştu. Aygün de Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na başvurmuştu.
Komisyon, 2012′de 20′nci yılını dolduracak olan ve zamanaşımına girecek dosyayla ilgili olarak baba Öztürk’ü dinleyecek. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün Yıldırım tüm faili meçhul cinayetleri aydınlatmaya talip olduklarını söyledi.
Komisyon yarın ise 1994′te Tunceli’nin Mirik mezrasında yakılan ve ailesi kaybolan Süleyman Işık’ı dinleyecek. Ailesi kaybolduğunda 17 yaşında olan Işık, 1994′te de Meclis’e başvurmuştu.
SABAH
Haberin kaynakları:
Ayten Öztürk Tunceli yeşil –
Etiketler : mahmut yıldırım, meclis insan hakları komisyonu, tunceli, yeşil
Aktuel24
Meclis İnsan Hakları Komisyonu Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın işlediği iddia edilen cinayetleri mercek altına aldı. Alt komisyon, 1992’de Tunceli’de öldürülen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü dinledi.
 
Komisyonda konuşan baba Hıdır Öztürk, kızının Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürüldüğünü öne sürdü. Dönemin Jandarma Alay Komutanı ile Elazığ ve Tunceli Savcılıklarından şikayetçi olduğunu söyledi.
“20 yıldır aynı acıyı çekiyorum. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a sesleniyorum analar babalar ağlamasın. Bu olay araştırılsın” dedi.
CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün de 90’lı yıllarda Ayhan Çarkın’ın tunceli’de görev yaptığını hatırlattı. Komisyonun Çarkın’ı da dinlemesini istedi.
CNN Türk
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bünyesinde oluşturulan, terör ve şiddet olaylarına ilişkin alt komisyon, ”1992’de Tunceli’de öldürülen, 2 ay sonra kimsesizler mezarlığında cesedi bulunan” Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü dinledi.
Komisyon toplantısına CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile gelen Hıdır Öztürk konuşmasına, ”cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım” diyerek başladı.
Konuşmasını ağlayarak sürdüren Öztürk, ”Bunu bize neden reva gördüler? Neden kızım canice, hunharca katledildi? Bu bir insana, bir Müslüman’a yakışır mı? 76 yaşındayım evladını böyle kaybetmiş başka bir babayla karşılaşmadım” diye konuştu.
Kızının, ”örgütle hiçbir zaman işi olmadığını” vurgulayan Öztürk, kızının öldürülmesine giden süreç hakkında bilgi verdi. Dönemin Tunceli Jandarma Alay Komutanı’nın kendisini makamına çağırarak, ”Kızlarından biri dağa çıkmayı düşünüyor” dediğini aktaran Öztürk, bu sözlere itiraz ettiğini, çocuklarının tümünün çalıştığını, kendisinin de devlet memuru olduğunu belirttiğini anlattı.
Komutanın, görmek istemesi üzerine çocuklarını da alarak alaya tekrar gittiğini belirten Öztürk, şöyle devam etti:
”Orada, alay komutanı ile oturduk. Bize çay ikram etti. Çocuklarımın adresleri, nerede çalıştıkları bilgisi alındı. Sonra komutan bir askeri çağırarak, ‘bunları aşağıya Mahmut Bey’e götür’ dedi. Aşağıya indik, bir odada zayıf, sakallı biri oturuyordu. Çocuklarımı içeri aldılar, ben dışarıda kaldım. Bir süre sonra çocuklarım odadan çıktı. Yine adres bilgilerinin alındığını söylediler. Çocuklarım, daha sonra televizyon haberlerinde ”Yeşil” diye tanıtılan bu adamın Mahmut olduğunu söylediler.
Bu olaydan 2 ay sonra bir un fabrikasında çalışan kızım çıkışta, beyaz bir taksiyle götürüldü. Sonra bizi fabrikadan arayıp, durumu bildirdiler. Ben hiçbir zaman devletin böyle bir şey yapacağını düşünemezdim. Cinayetin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen devletin tüm kurumları hala sessiz.”
Tunceli’de yaptıkları hiçbir aramadan sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, kızının cesedinin Elazığ Asri Mezarlığında bir çoban tarafından bulunduğunu söyledi. Çobanın, kızının toprağın dışında kalan kolunu fark ederek, yetkililere bildirmesi sonucu cesedin bulunduğunu anlatan Öztürk, cesedin teşhisi sırasında yaşadıklarını da ağlayarak anlattı.
Cesedin, üzerindeki toprak yıkandıktan sonra kızına ait olduğunu anladıklarını ifade eden Öztürk, ”Bu jandarma alay komutanı kimdir? Neden beni çağırdı? 2 ay sonra çocuğum kaçırıldı. Biliyorsunuz, o zamanlar kontrgerilla vardı Jitem vardı, şimdi ‘Ergenekon’ olduğu gibi” dedi.
”Polisler hep bize küfretti”
Olayın ardından, söz konusu jandarma alay komutanıyla görüşmek istediklerini ancak sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, yaptıkları hiçbir resmi başvurunun da işleme konulmadığını öne sürdü.
Öztürk, ”Gecemiz, gündüzümüz kalmadı. Bunun da sonu Susurluk gibi mi olacak? Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor? Konuya ilgi duyan basın mensupları da emniyet tarafından hep engellendi. Susturulduk, hiç konuşamadık. Çarşıda, pazarda bizi gören polisler hep bize küfretti. Tansu Çiller’i çağırın, JİTEM’in hesabını sorun ondan” diye konuştu.
Milletvekillerinin konuşmaları
Öztürk’ün konuşmasının ardından komisyon üyesi milletvekilleri söz aldı.
Alt komisyonun başkanı AK Parti Amasya Milletvekili Naci Bostancı, ”Burası bir mahkeme değil. Bu tür olaylara ilişkin ortak acılara yönelik olarak bir şahitlik yapmak amacındayız. Sizin evladınız bizim evladımız. Birçok insan kaybettik böyle. Tüm acılar toplumun ortak acıları” dedi.
Yakın zamanda yaşanan bu tür olaylar üzerindeki örtünün kaldırılmasını ümit ettiğini belirten Bostancı, mahkemeler kanalıyla bu tür olaylarda ortak bir yargıya ulaşılması gerektiğini söyledi.
AK Parti İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, komisyonunun Öztürk’ün konuşmasında adı geçenlere ilişkin suç duyurusunda bulunabileceğini söyledi.
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat, Öztürk’ü en fazla çocuğunun işkence görmüş olmasının yaraladığını belirterek, ”Ben çocuğumun katiline bile dilemem bunu” ifadesini kullandı.
CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir de faili meçhul cinayetlerin araştırılması için mutlaka bir komisyon bulunması gerektiğini söyledi.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ise bu tip olaylardan yargının 90’lı yıllar boyunca görevini yapmadığının anlaşıldığını ileri sürdü. Aygün, ”Hıdır Amca’ya 19 yıl sonra başsağlığı diliyorum” dedi.
BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de Öztürk ailesinin yasal yollardan haklarını aramalarının önünün kesilmiş olmasının araştırılması gerektiğini söyledi. Kürkçü, ”Bence buradan bir suç duyurusu yapma görevi çıktı bize” ifadesini kullandı.
Hıdır Öztürk, MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu’nun bir sorusunu yanıtlarken, ”büyük kızının öldürüleceği endişesini taşıdığı için dağa çıktığını ve sonradan cezasını çektiğini” anlattı. Öztürk, küçük kızına yönelik saldırının bundan kaynaklanabileceğini ifade etti.
Toplantı, komisyon üyesi milletvekillerinin Öztürk’e başsağlığı dileğinde bulunmasıyla sona erdi.
Haber türk
Baba Öztürk’ten önemli bir soru
JİTEM tarafından öldürülen Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, Meclis komisyonuna sordu: “Bunun da sonu Susurluk gibi mi olacak?Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor?” diye sordu.
ANKARA- 1992 yılında Tunceli’de sivil bir araca bindirilerek kaçırılan ve 2 ay sonra cesedi parçalanmış halde bulunan Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun bünyesinde oluşturulan alt komisyona ifade verdi.
‘KULAKLARI KESİLMİŞ BİR EVLADIN BABASIYIM’,
Komisyon toplantısına CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile gelen Hıdır Öztürk konuşmasına, “cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım” diyerek başladı.
Konuşmasını ağlayarak sürdüren Öztürk, dönemin Tunceli Jandarma Alay Komutanı’nın kendisini makamına çağırarak, “Kızlarından biri dağa çıkmayı düşünüyor” dediğini aktararak, bu sözlere itiraz ettiğini, çocuklarının tümünün çalıştığını, kendisinin de devlet memuru olduğunu belirttiğini anlattı.
‘DEVLETİN BÖYLE BİR ŞEY YAPACAĞINI DÜŞÜNEMEZDİM’
Komutanın, görmek istemesi üzerine çocuklarını da alarak alaya tekrar gittiğini belirten Öztürk, 19 yıl önce yaşanan olayı şöyle anlattı:
“Orada, alay komutanı ile oturduk. Bize çay ikram etti. Çocuklarımın adresleri, nerede çalıştıkları bilgisi alındı. Sonra komutan bir askeri çağırarak, ‘bunları aşağıya Mahmut Bey’e götür’ dedi. Aşağıya indik, bir odada zayıf, sakallı biri oturuyordu. Çocuklarımı içeri aldılar, ben dışarıda kaldım. Bir süre sonra çocuklarım odadan çıktı. Yine adres bilgilerinin alındığını söylediler. Çocuklarım, daha sonra televizyon haberlerinde ‘Yeşil’ diye tanıtılan bu adamın Mahmut olduğunu söylediler.
Bu olaydan 2 ay sonra bir un fabrikasında çalışan kızım çıkışta, beyaz bir taksiyle götürüldü. Sonra bizi fabrikadan arayıp, durumu bildirdiler. Ben hiçbir zaman devletin böyle bir şey yapacağını düşünemezdim. Cinayetin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen devletin tüm kurumları hala sessiz.”
İki ay boyunca yaptıkları tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını anlatan Baba Öztürk, kızının cesedinin Elazığ Asri Mezarlığı’nda bir çoban tarafından bulunduğunu söyledi. Çobanın, kızının toprağın dışında kalan kolunu fark ederek, yetkililere bildirmesi sonucu cesedin bulunduğunu anlatan Öztürk, cesedin teşhisi sırasında yaşadıklarını da ağlayarak anlattı.
Cesedin, üzerindeki toprak yıkandıktan sonra kızına ait olduğunu anladıklarını ifade eden Öztürk, “Bu jandarma alay komutanı kimdir? Neden beni çağırdı- 2 ay sonra çocuğum kaçırıldı. Biliyorsunuz, o zamanlar kontrgerilla vardı JİTEM vardı, şimdi ‘Ergenekon’ olduğu gibi” dedi.
Olayın ardından, söz konusu jandarma alay komutanıyla görüşmek istediklerini ancak sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, yaptıkları hiçbir resmi başvurunun da işleme konulmadığını belirtti.
‘SUSTURULDUK, HİÇ KONUŞAMADIK’
“Gecemiz, gündüzümüz kalmadı” diyen Baba Öztürk, “Bunun da sonu Susurluk gibi mi olacak? Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor? Konuya ilgi duyan basın mensupları da emniyet tarafından hep engellendi. Susturulduk, hiç konuşamadık. Çarşıda, pazarda bizi gören polisler hep bize küfretti. Tansu Çiller’i çağırın, JİTEM’in hesabını sorun ondan?” diye konuştu.
‘BURASI MAHKEME DEĞİL’
Öztürk’ün konuşmasının ardından komisyon üyesi milletvekilleri söz aldı.
Alt komisyonun başkanı AKP Amasya Milletvekili Naci Bostancı, Baba Öztürk’ün “Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor?” sorusuna, “Burası bir mahkeme değil” yanıtını verdi. AKP İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, komisyonunun Öztürk’ün konuşmasında adı geçenlere ilişkin suç duyurusunda bulunabileceğini söyledi. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de Öztürk ailesinin yasal yollardan haklarını aramalarının önünün kesilmiş olmasının araştırılması gerektiğini söyledi. Kürkçü, “Bence buradan bir suç duyurusu yapma görevi çıktı bize” ifadesini kullandı.
Çiller ve Ağar’la yüzleşmek istiyorum
Tunceli’de 19 yıl önce faili meçhul cinayete kurban giden Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, cinayetlerden Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’i sorumlu tuttuğunu belirterek, “Çiller ve Ağar’la mahkemede yüzleşmek istiyorum. Gözlerinin içine bakıp, ‘Bu cinayetleri işletirken hiç mi vicdanınız sızlamadı? Ey Çiller sen bir ana değil misin? Kendi vatandaşını öldüren başbakan olur mu diye sormak istiyorum'” diye konuştu.
Faili meçhule kurban giden Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, Meclis’te derdini anlatabildiği için yürek sızılarının dindiğini söyledi.
ÇETİNER ÇETİN / ANKARA
Kızı Ayten Öztürk’ü 19 yıl önce faili meçhul cinayete kurban veren Hıdır Öztürk’ün TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda söylediği “Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım” sözleri, 1990’lı yıllarda yaşanan dramları gözler önüne serdi. Evladı için duyduğu acıyı ve hasretini gözyaşları içinde Yeni Şafak’a anlatan Öztürk, 1990’lı yıllarda yaşanan cinayetlerden dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ı sorumlu tuttuğunu söyledi. Çiller ve Ağar’ın yargılanmasını isteyen Öztürk, şöyle konuştu: “Onlarla mahkemede yüzleşmek, gözlerinin içine bakıp, ‘Siz bu ülkenin insanlarına nasıl kıydınız? Nasıl bir vicdana sahipsiniz? Bu cinayetleri işletirken hiç mi vicdanınız sızlamadı? Ey Çiller sen bir ana değil misin? Kendi vatandaşını öldüren Başbakan olur mu? diye sormak istiyorum.”
JİTEM CİNAYETLERİ AYDINLATILSIN
Öztürk, faili meçhul suikastların aydınlatılması için sarf ettiği çabaları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’a teşekkür ettiğini söyledi. “Erdoğan da benim gibi bir baba, torun sahibi, beni en iyi o anlar” diyen acılı baba, duygularını şöyle ifade etti: “Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bir vatandaş olarak devletime, başbakanıma, bakanlarıma, vicdanlarına sesleniyorum. Bundan sonra babalar analar, evlatlar ağlamasın. JİTEM tarafından işlenen faili meçhul cinayetler açığa çıkarılsın. Benim gibi babaların yüreği rahatlasın.”
YÜREK SIZILARIM DİNDİ
Öztürk, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda derdini anlatması sayesinde içinin rahatladığını söyledi. Meclis’e davet edilmekten dolayı yaşadığı mutluluğu belirterek, “Artık kimseden korkmuyorum. 19 yıl sonra devletim beni çağırdı ve beni dinledi. İçim rahatladı. Hiç kapanmayan yürek yaramdaki sızılarım dindi. Bugün dünden daha iyiyim” dedi.
Seyfi Oktay sağırları oynadı
Kızının ölümünün ardından Tunceli ve Elazığ Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurduğunu belirten Öztürk, “Devlet sağır olmuştu, dilsiz kesilmişti. Hiç bir dava açılmıyordu. Savcılar, emniyet, devlet susmuştu. 19 yıl bu sessizliğe ağladım” dedi. Öztürk, dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay’a 3 Eylül 1993’te bir dilekçe ile başvurduğunu ancak Oktay’ın yazıya cevap dahi vermediğini belirterek, “Demokrat bildiğim Seyfi Oktay’a Adalet Bakanı olduğu için bir dilekçe yolladım. Ama o da sağırları oynadı. Sessiz kaldı. Cevap bile vermedi” şeklinde konuştu.
19 yıl sonra artık korkmuyorum
Kızına duyduğu hasreti anlatırken göz yaşlarına hakim olamayan acılı baba Öztürk, 19 yıl sonra artık korkmadığını ve devlete güvendiğini belirterek, “Bir vatandaş olarak devletime, başbakanıma, ve herkese sesleniyorum. Bundan sonra babalar, analar ağlamasın. Bu cinayetleri yapan çeteleri kuranlar, ve bunları emrinde çalıştıran Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’lar sorgulansın. Yargı önüne çıkarılsınlar” dedi. 1990’lı yıllarda devlete hesap vermeyenlerin bugün artık yargılanma noktasına geldiğini anlatan Öztürk, “Umutluyum, artık korkmuyorum, devletinde bunlardan hesap sorabildiği bir dönemdeyiz. Dün JİTEM’di, bugün Ergenekon, işte hesap verecekler. O gün suç örgütü oluşturanlar ve onları besleyenler Ağar ve Çiller’di” diye konuştu.
YAYIN TARİHİ: 15.12.2011
 Tansu Çiller’le göz göze gelmek istiyor
  Faili meçhul cinayete kurban giden Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’la yüzleşmek istiyor…
15 Aralık 2011 Perşembe – 08:15
Tunceli’de 19 yıl önce faili meçhul cinayete kurban giden Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, cinayetlerden Mehmet Ağar ve Tansu Çiller’i sorumlu tuttuğunu belirterek, “Çiller ve Ağar’la mahkemede yüzleşmek istiyorum. Gözlerinin içine bakıp, ‘Bu cinayetleri işletirken hiç mi vicdanınız sızlamadı? Ey Çiller sen bir ana değil misin? Kendi vatandaşını öldüren başbakan olur mu diye sormak istiyorum'” diye konuştu.
Kızı Ayten Öztürk’ü 19 yıl önce faili meçhul cinayete kurban veren Hıdır Öztürk’ün TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda söylediği “Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım” sözleri, 1990’lı yıllarda yaşanan dramları gözler önüne serdi. Evladı için duyduğu acıyı ve hasretini gözyaşları içinde Yeni Şafak’a anlatan Öztürk, 1990’lı yıllarda yaşanan cinayetlerden dönemin Başbakanı Tansu Çiller’i ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ı sorumlu tuttuğunu söyledi. Çiller ve Ağar’ın yargılanmasını isteyen Öztürk, şöyle konuştu: “Onlarla mahkemede yüzleşmek, gözlerinin içine bakıp, ‘Siz bu ülkenin insanlarına nasıl kıydınız? Nasıl bir vicdana sahipsiniz? Bu cinayetleri işletirken hiç mi vicdanınız sızlamadı? Ey Çiller sen bir ana değil misin? Kendi vatandaşını öldüren Başbakan olur mu? diye sormak istiyorum.”
JİTEM CİNAYETLERİ AYDINLATILSIN
Öztürk, faili meçhul suikastların aydınlatılması için sarf ettiği çabaları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan’a teşekkür ettiğini söyledi. “Erdoğan da benim gibi bir baba, torun sahibi, beni en iyi o anlar” diyen acılı baba, duygularını şöyle ifade etti: “Kendisine çok teşekkür ediyorum. Bir vatandaş olarak devletime, başbakanıma, bakanlarıma, vicdanlarına sesleniyorum. Bundan sonra babalar analar, evlatlar ağlamasın. JİTEM tarafından işlenen faili meçhul cinayetler açığa çıkarılsın. Benim gibi babaların yüreği rahatlasın.”
YÜREK SIZILARIM DİNDİ
Öztürk, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda derdini anlatması sayesinde içinin rahatladığını söyledi. Meclis’e davet edilmekten dolayı yaşadığı mutluluğu belirterek, “Artık kimseden korkmuyorum. 19 yıl sonra devletim beni çağırdı ve beni dinledi. İçim rahatladı. Hiç kapanmayan yürek yaramdaki sızılarım dindi. Bugün dünden daha iyiyim” dedi.
Seyfi Oktay sağırları oynadı
Kızının ölümünün ardından Tunceli ve Elazığ Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurduğunu belirten Öztürk, “Devlet sağır olmuştu, dilsiz kesilmişti. Hiç bir dava açılmıyordu. Savcılar, emniyet, devlet susmuştu. 19 yıl bu sessizliğe ağladım” dedi. Öztürk, dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay’a 3 Eylül 1993’te bir dilekçe ile başvurduğunu ancak Oktay’ın yazıya cevap dahi vermediğini belirterek,”Demokrat bildiğim Seyfi Oktay’a Adalet Bakanı olduğu için bir dilekçe yolladım. Ama o da sağırları oynadı. Sessiz kaldı. Cevap bile vermedi” şeklinde konuştu.
19 yıl sonra artık korkmuyorum
Kızına duyduğu hasreti anlatırken göz yaşlarına hakim olamayan acılı baba Öztürk, 19 yıl sonra artık korkmadığını ve devlete güvendiğini belirterek, “Bir vatandaş olarak devletime, başbakanıma, ve herkese sesleniyorum. Bundan sonra babalar, analar ağlamasın. Bu cinayetleri yapan çeteleri kuranlar, ve bunları emrinde çalıştıran Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’lar sorgulansın. Yargı önüne çıkarılsınlar” dedi. 1990’lı yıllarda devlete hesap vermeyenlerin bugün artık yargılanma noktasına geldiğini anlatan Öztürk, “Umutluyum, artık korkmuyorum, devletinde bunlardan hesap sorabildiği bir dönemdeyiz. Dün JİTEM’di, bugün Ergenekon, işte hesap verecekler. O gün suç örgütü oluşturanlar ve onları besleyenler Ağar ve Çiller’di” diye konuştu.
ÖYLE BİR ŞEY DUYDUK Kİ
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e teşekkür borçluyuz.
Cesedi ‘gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş’ halde bulunan, failleri hala meçhul, gencecik bir kızın babasının, 19 yıl sonra Meclis’te ses vermesini sağladığı için.
Aygün, Hıdır Öztürk’ü ‘Artık korkacak bir şey yok’ diye yüreklendirmese, Ankara’ya gelmesine ön ayak olmasa, Meclis koridorlarında eşlik etmese, ihtimal ki bu vahşet ‘suskunluk sarmalında’ kalmaya devam edecekti.
 ‘Dersim’ açıklaması sebebiyle Aygün’ü iki sayfalık bir bildiriyle kınayan, ‘gereği yapılsın’ diyerek ihracını isteyen CHP’li milletvekilleri ne hissetti bilmiyorum.
Ama ben Hıdır Öztürk’ün, fotoğraftaki gözlerine bakmakta çok zorlandım.
Üç gündür Ayten Öztürk’ün fotoğrafı da gitmiyor gözümün önünden. Pembe-yeşil kareli elbisesiyle objektife gülen ve sonsuza kadar ‘genç’ kalacak Ayten Öztürk’ün.
Anlatmak başka bir şeymiş. Artık Ayten Öztürk’ün başına neler geldiğini biliyoruz.
Hıdır Öztürk, kelimeleri kanata kanata anlatabildiği içindir ki, CHP’nin bir buçuk yıl içinde bu konuda verdiği altı önergeyi de reddeden AK Parti, birkaç vekili düzeyinde bile olsa artık Faili Meçhuller Komisyonu’nun gereğinden söz edebiliyor.
Bu da bir şey…
Belki Ayten Öztürk’ün başına bunları getirenin kimler olduğunu da öğrenebiliriz. Fabrika çıkışında beyaz arabaya bindirip kaybeden, gözlerini oyan, kulaklarını kopartan ‘insanlar’ı,  hala sağ iseler Hıdır Öztürk’ün büyük bir naiflikle ‘hiç beklemezdim’ dediği ‘devlet’ yetkilileri olup olmadığını belki bir gün öğreniriz.
 ‘Öyle şeyler gördüm ki, unutmam artık, unutma artık’ dizeleri bir şairindi. Toplumsal vicdana şiiriyle çağrıda bulanan Turgut Uyar’ın.
Hıdır Öztürk’ten TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda duyduklarımız ise şiirin hakikat hali.
Akşam
Çiğdem Toker
BİR BABANIN ÇIĞLIĞI…
Salı akşamı televizyonlarda Hıdır Öztürk’ü izlediniz mi? 1992 yılında Tunceli’de faili meçhul bir cinayete kurban giden ve iki ay sonra, işkence izleri taşıyan cesedi kimsesizler mezarlığında bulunan 17 yaşındaki kızı Ayten Öztürk için gözyaşı döküyordu. Dinleyenleri de ağlattı.
Ayten Öztürk’ü Jitem’in öldürttüğü iddia ediliyor. 76 yaşındaki Hıdır Öztürk, dönemin jandarma alay komutanı ile konuşmalarını anlattı. Kızının PKK’ya katılması olasılığından dolayı, ünlü katil Yeşil’e havale edildiğini söyledi.
Hıdır Öztürk’ü dinlerken yüreğim parçalandı. Devletin gaddarlığı, devleti temsil  edenlerin bu tutumları  midemi bulandırdı.
Şimdi bekliyorum…
TBMM, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na bağlı, terör ve şiddet olaylarına ilişkin alt komisyon bakalım ne yapacak?
“Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babasıyım” diyen Hıdır Öztürk’ün dosyasını kapatacak mı, yoksa suç duyurusu yapacak mı?
DEVLET ÖNCE BİLGİ VERMEYİ ÖĞRENSİN…
Oldum olası, iktidarlar medyadan hep şikayet etmişlerdir. Medyaya hep kısıtlama getirmek istemişlerdir.
Teröre veya teröriste yardımcı olduğumuz söylenir ve haberlere ince ayar yapılmaya çalışılır. Yayınlanan haberlerin doğru olmadığı veya abartıldığı söylenir. Bu şikayetlerin ardı arkası kesilmez.
Medyayı bu kadar eleştiren devlet ise, üstüne düşeni yapmaz. Medyaya  zamanında doğru bilgi vermez, sonra vermediği bilginin hesabını sorar.
Bir terör olayından sonra, bilgiyi yetkili kaynaklardan alamayan gazeteci ne yapsın? O da etrafta kim varsa, onunla konuşur.  Yayınlayınca da,  karşısında devleti bulur: “Bu haberler ya yanlış ya eksik veya abartılı” denir, cezalar verilir.
Şimdi ben sormak istiyorum: Arkadaşlar siz neden görevinizi yapmıyor, medyaya bilgi vermiyorsunuz? Bunu yapmıyorsanız,  o zaman neden kızıyorsunuz?
Hayıııır! Beyler, üstlerinden korkacak ve susacaklar, sonra da bize kızacaklar.
Medyayı eleştirirken, bürokrasi önce kendi işini doğru dürüst yapmalı.
REMZİ BUDANCİR –
Yeşil’in vahşeti otopside-
Tuncelili Hıdır Öztürk’ün, TBMM’de “karşınıza kızı parçalanmış bir baba olarak geldim” sözleriyle anlattığı kızı Ayten Öztürk’e yapılan vahşetin otopsi kayıtları ortaya çıktı
Tunceli’de 1992’de “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından kaçırıldıktan sonra infaz edildiği iddia edilen Ayten Öztürk’e ilişkin olarak, babası Hıdır Öztürk’ün TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda anlattığı kan donduran işkenceler otopsi tutanağında da yer aldı. Öztürk’e ilişkin soruşturmada ise yeni bir gelişme yaşanmazsa dosya temmuz 2012’de zamanaşımına uğrayacak.
Yakın tarihin belki de en korkunç faili meçhul cinayetlerinden biridir Tuncelili Ayten Öztürk’ün öldürülmesi. Ailesinin iddialarına göre 1992’de “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın ekibi tarafından kaçırılıp öldürülen Öztürk’ün dramını babası Hıdır Öztürk TBMM’ye taşımıştı. İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun karşısına çıkan Öztürk olayı anlatmaya “Buraya kızı parçalanmış bir baba olarak geldim” sözleriyle başlamıştı. Ağlayan ve kendisini dinleyen milletvekillerini de ağlatan baba Öztürk’ün anlattığı o korkunç gerçek otopsi tutanağına da yansıdı. Tutanakta, genç kızın boğularak öldürüldüğü, burnunun, ağzının, dudaklarının kesik ve çürümüş olduğu belirtiliyor.
Vahşet kayıtlara geçti
Genç kızın ölümünün ardından hazırlanan otopsi tutanağında o korkunç infazın kan donduran satırları kayıtlarda şöyle yer aldı: “Cesedin tam olarak gömülü olmadığı, 15 cm toprak atıldığı, bazı yerlerinin açık olduğu, kazma kürekle cesedin çıkarıldığı, cesedin Elazığ Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı, morgta yapılan incelemede gözleri, burnu, kulaklarının, kesilmiş, çürümüş olduğu, kurtçuklar giren cesedin yanında bir erkeğe ait olduğu düşünülen mendil olduğu görüldü. Kesin ölüm nedeni olarak boyunda hiyoyit kemiğinin kırık olduğu, boyna sarılan bir cisim nedeniyle beyin anoksisi artı asfeksidir.”
Zamanaşımı tehlikesi
Öztürk’ün ailesinin avukatlığını yürüten ve konunun TBMM’ye taşınmasını sağlayan CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün, olayın zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu hatırlattı. Aygün, cinayet konusunda herhangi bir adım atılmaması halinde 20 yıllık sürenin dolacağını ve davanın 2012’de zamanaşımına uğrayacağını belirtti.
Komisyon duyarlı davrandı
Taraf ’a konuşan baba Hıdır Öztürk, Komisyonu’nun duyarlı davrandığını belirterek şunları söyledi: “Bir milletvekili bu zamanaşımı tehlikesine karşı bir öneri sunabileceklerini ve davanın tozlu raflara kalkmasının önüne geçilebileceğini söyledi. Bunun için suç duyurusunda bulunabileceklerini belirtti. Bu da katillerin bulunması için umutlandırdı beni. Devlet nasıl Ergenekon için kozmik odalara girecek kudretteyse kızım katillerini bulmak için de derin devletin üzerine gitsin. Tek isteğimiz bu.”
Silivri’ye taşınan CHP’liler Hıdır amcadan utanır mı?
14 Aralık 2011
TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu’nun, dün Tunceli’den bir ziyaretçisi vardı..
76 yaşındaki Hıdır Öztürk amca, “cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir şekilde, Kimsesizler Mezarlığı’nda ölüsü bulunan kızı”nın dramını, komisyona anlatmış.
Bizler, İzmir’de polis tarafından tokatlanan bir bayanın haberleri ile oyalanaduralım..
Tunceli’deki gerçeğe bakın..
 
İzmir’deki olayı önemsiz gördüğümden değil..
Ama, karakolda polise laf saydıran bir hanım ablaya atılan dayağı bu kadar haber yapan medyamız, bakalım Hıdır amcanın “gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş, cesedi parçalanmış” kızına, ne kadar yer ayıracak?
Ben söyleyeyim size.. Ergenekon sanıklarını savunan ne kadar medya organı varsa, hiçbirisi tek kelime etmeyecek. “Korku imparatorluğunda yaşıyoruz” diye etrafa korku salan ne kadar ahlaksız yazar varsa, hiçbirisi tek kelime etmeyecek, Hıdır amcanın kızı için..
Çünkü işin ucu, Ergenekon’a dayanıyor.
Çünkü vahşetin sorumluluğu, CHP’ye dokunuyor..
Ne diyor Hıdır amca?
“Kızım öldürülmeden önce, Alay komutanının beni görmek istemesi üzerine, çocuklarımı alarak alaya gittim. Alay komutanı ile oturduk. Bize çay ikram etti. Çocuklarımın adresleri, nerede çalıştıkları bilgisi alındı. Sonra komutan bir askeri çağırarak, ‘Bunları aşağıya, Mahmut Bey’e götür’ dedi. Aşağıya indik, bir odada zayıf, sakallı biri oturuyordu. Çocuklarımı içeri aldılar, ben dışarıda kaldım. Bir süre sonra çocuklarım odadan çıktı. Yine adres bilgilerinin alındığını söylediler. Çocuklarım, daha sonra televizyon haberlerinde ‘Yeşil’ diye tanıtılan bu adamın Mahmut olduğunu söylediler.”
Sonra mı?
Sonrası malum…
Kulakları kesilmiş, gözleri oyulmuş bir ceset.
Ne zaman oluyor bu vahşi cinayet?
27 Temmuz 1992’de.
Başbakan Yardımcısı koltuğunda, Erdal İnönü otururken..
Adalet Bakanlığı koltuğunda, Seyfi Oktay otururken..
Ne yapmış, bu devlet büyükleri, o cinayet sonrasında?
Hiçbir şey..
Hıdır amca 19 yıl sonra hem soruyor, hem de bugün “Ergenekon nerdedir? Adresini verin de gidip üye olalım” mavalları ile işi sulandırmak isteyen Kemal Kılıçdaroğlu’na, görmek istemediği gerçeği hatırlatıyor:
“Bizi çağıran jandarma alay komutanı kimdir? Neden beni çağırdı? 2 ay sonra çocuğum kaçırıldı. Biliyorsunuz, o zamanlar kontrgerilla vardı, Jitem vardı, şimdi ‘Ergenekon’ olduğu gibi..”
Hıdır amca, Ergenekon’u görmüş, tanımış. Büyük bir acı yaşayarak öğrenmiş, Ergenekon’un o günkü kontrgerilla adresini..
Bilmiyorum, bu ifadeleri okuduktan sonra da benzer laflar eder mi, CHPGenel Başkanı..
Kendi hemşehrisinin bu açıklamalarından sonra da, “Silivri’de esir kampı” açıklamaları ile, derin devlet avukatlığını sürdürür mü?
Bilmiyorum, CHP milletvekilleri yine gitmeye devam ederler mi, Silivri’deki Ergenekon sanıklarını ziyarete..
Biz iddia etmiyoruz.. Hocaefendi’ye yakın bir polis söylemiyor.. Tuncelili Hıdır amca anlatıyor bunları..
Başından geçenleri, komisyona ağlayarak anlatan,Hıdır amca iddia ediyor, kontrgerillanın, bugünkü Ergenekon olduğunu.. Kontgerillanın da, insanları vahşice öldürdüğünü.. Kızının kulaklarını kesip, gözlerini oyduğunu..
Haydi bakalım, devam etsin CHP’liler: “Ergenekon tutuklusu falanca saygın bir kişidir. Uzun tutukluluk süresi, cezalandırmaya dönüşmüştür. Derhal salıverilmelidir” propagandasına..
Bakın, Hıdır amca, saygın(!) alay komutanına güvenip, kendi kızını nasıl tanıştırmış katili ile.. Kendi kızının adresini nasıl vermiş, kendi eli ile, katiline..
CHP’liler bundan sonra da devam etsinler, “Herkesin tanıdığı filanca generalimiz, illegal işlerle alakası olmayan, kahraman bir askerimizdir.Salıverilmelidir” palavralarına..
Bakın, Alay Komutanlığı içinde, herkesin tanıdığı Ahmet bey, nasıl bir vahşi cinayetin sorumlusu çıkıyor..
O vahşi cinayetin olduğu dönemde, bakın kimlerin başbakan yardımcısı olduğu ortaya çıkıyor..
Kimlerin, AdaletBakanı olduğu, yüzümüze şamar gibi vuruluyor..
Bize cevap vermiyordu CHP’liler..
Hıdır amcaya cevap verirler mi acaba: “Bunu bize neden reva gördüler? Neden kızım canice, hunharca katledildi?”
O dönem iktidar ortağı olan partinin genel başkanı olarak, Hıdır amcaya cevap versin Kemal bey!
Bizi bir kenara bırakın.. Bakalım, hemşehrisini ikna edebilecek mi?
YENİ AKİT
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bünyesinde oluşturulan, terör ve şiddet olaylarına ilişkin alt komisyon, ”1992’de Tunceli’de öldürülen, 2 ay sonra kimsesizler mezarlığında cesedi bulunan” Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü dinledi.
Komisyon toplantısına CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile gelen Hıdır Öztürk konuşmasına, ”cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım” diyerek başladı.
Konuşmasını ağlayarak sürdüren Öztürk, ”Bunu bize neden reva gördüler? Neden kızım canice, hunharca katledildi? Bu bir insana, bir Müslüman’a yakışır mı? 76 yaşındayım evladını böyle kaybetmiş başka bir babayla karşılaşmadım” diye konuştu.
Kızının, ”örgütle hiçbir zaman işi olmadığını” vurgulayan Öztürk, kızının öldürülmesine giden süreç hakkında bilgi verdi. Dönemin Tunceli Jandarma Alay Komutanı’nın kendisini makamına çağırarak, ”Kızlarından biri dağa çıkmayı düşünüyor” dediğini aktaran Öztürk, bu sözlere itiraz ettiğini, çocuklarının tümünün çalıştığını, kendisinin de devlet memuru olduğunu belirttiğini anlattı.
Komutanın, görmek istemesi üzerine çocuklarını da alarak alaya tekrar gittiğini belirten Öztürk, şöyle devam etti:
”Orada, alay komutanı ile oturduk. Bize çay ikram etti. Çocuklarımın adresleri, nerede çalıştıkları bilgisi alındı. Sonra komutan bir askeri çağırarak, ‘bunları aşağıya Mahmut Bey’e götür’ dedi. Aşağıya indik, bir odada zayıf, sakallı biri oturuyordu. Çocuklarımı içeri aldılar, ben dışarıda kaldım. Bir süre sonra çocuklarım odadan çıktı. Yine adres bilgilerinin alındığını söylediler. Çocuklarım, daha sonra televizyon haberlerinde ”Yeşil” diye tanıtılan bu adamın Mahmut olduğunu söylediler.
Bu olaydan 2 ay sonra bir un fabrikasında çalışan kızım çıkışta, beyaz bir taksiyle götürüldü. Sonra bizi fabrikadan arayıp, durumu bildirdiler. Ben hiçbir zaman devletin böyle bir şey yapacağını düşünemezdim. Cinayetin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen devletin tüm kurumları hala sessiz.”
Tunceli’de yaptıkları hiçbir aramadan sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, kızının cesedinin Elazığ Asri Mezarlığında bir çoban tarafından bulunduğunu söyledi. Çobanın, kızının toprağın dışında kalan kolunu fark ederek, yetkililere bildirmesi sonucu cesedin bulunduğunu anlatan Öztürk, cesedin teşhisi sırasında yaşadıklarını da ağlayarak anlattı.
Cesedin, üzerindeki toprak yıkandıktan sonra kızına ait olduğunu anladıklarını ifade eden Öztürk, ”Bu jandarma alay komutanı kimdir? Neden beni çağırdı? 2 ay sonra çocuğum kaçırıldı. Biliyorsunuz, o zamanlar kontrgerilla vardı Jitem vardı, şimdi ‘Ergenekon’ olduğu gibi” dedi.
-”Polisler hep bize küfretti”-
Olayın ardından, söz konusu jandarma alay komutanıyla görüşmek istediklerini ancak sonuç alamadıklarını belirten Öztürk, yaptıkları hiçbir resmi başvurunun da işleme konulmadığını öne sürdü.
Öztürk, ”Gecemiz, gündüzümüz kalmadı. Bunun da sonu Susurluk gibi mi olacak? Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor? Konuya ilgi duyan basın mensupları da emniyet tarafından hep engellendi. Susturulduk, hiç konuşamadık. Çarşıda, pazarda bizi gören polisler hep bize küfretti. Tansu Çiller’i çağırın, JİTEM’in hesabını sorun ondan” diye konuştu.
Sadık Yalsızuçanlar
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bünyesinde oluşturulan, terör ve şiddet olaylarına ilişkin alt komisyon, ”1992’de Tunceli’de öldürülen, 2 ay sonra kimsesizler mezarlığında cesedi bulunan” Ayten Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ü dinledi.
Komisyon toplantısına CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile gelen Hıdır Öztürk konuşmasına, ”cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış.
 9 yıl önce faili meçhul cinayete kurban giden Ayten Öztürk’ün babası TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na cinayeti Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın işlediğini söyledi. Baba Öztürk, bir dönemin faili meçhullerinin tek tek aydınlanacağına inanıyor
TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na yıllar önce faili meçhul bir cinayete kurban giden kızı Ayten Öztürk’ü anlatan Hıdır Öztürk, halen hayatta olan eski bir encümen üyesini Yeşil’in bizzat tehdit ettiğini söyledi. Öztürk, “Bu kişiyi Yeşil işkence odasına alıyor ve ‘Ayten Öztürk’e yaptıklarımı sana da yaparım’ diyor” dedi. Yeşil’in öldüğüne inanmadığını söyleyen Öztürk, “19 yıl 4 ay 20 gün sonra ilk defa biraz huzurluyum’ dedi.
Öztürk, VATAN’ın sorularını yanıtladı.
– Komisyona bilgi verdikten sonra kendinizi nasıl hissettiniz?
19 yıl 4 ay 20 gün oldu. Dün (önceki gün) komisyondan çıktıktan sonra bugün ilk defa biraz daha mutlu ve huzurluyum. Gözyaşlarım biraz dindi. Orada Oya (Eronat) Hanımı gördüm. Benim gibi içinin yandığını bilmiyordum. Ağlıyordu. Komisyon bitince geldi sarıldı, anlattı. Biraz huzurlu ve güvenliyim. 20 yıl sonra devlet bu kadar faili meçhul içinde 76 yaşındaki bir kişiyi huzuruna çağırdı, derdini dinledi. Benim için mutluluktur bu. Vicdan azabı duyarak beni çağırmaları ayrıca beni mutlu etti. 76 yaşındayım, 20 yıldır bu sızıyı içimde taşıyorum. Ağlıyorum, uyuyamıyorum. Eşim her gün hastanede. O benden daha kötü durumda. Gözleri çıkarılmış hale rüyama giriyor. Vicdan azabı duyuyoruz.
– Kızınızı o halde gördünüz mü?
Ben dayanamadım. Fakat annesi ve kardeşleri gördü. Kalp hastası olduğum için bana göstermediler. Almanya’daki kızım fotoğrafını duvara asmış. İndir dedim, dayanamıyorum. 20 yıldır oturduğumuzda kalktığımızda sokakta yürüdüğümüzde o var.
– Örgüt üyesi olduğunu iddia ediyorlar…
Hiç bir ilgisi yok. Gölgesinden korkan bir kızdı. Asla ve asla. Herkesi seven bir insandı, herkes onu severdi.
– Neden o hedef alındı?
Ben de bilmiyorum.
– Sizi çağırmaları enteresan değil mi?
İl Özel İdaresi’nde çalışıyordum. Bir gün Jandarma Alay Komutanı beni makamına çağırdı. Orada kaç kızın var, oğlun var, ne iş yaparlar diye sordu. “Kızının biri dağa çıkacak” deyince tepki gösterdim. Dağa niye çıksın, çalışıyor çocuklar. “Kızları getir bir göreyim” dedi. Ben kendime ve çocuklarıma güveniyordum. Götürdüm. Kızlarıma nerede çalıştıklarını sordu. Sonra korumasına, “Alt kata Mahmut Bey’e götür” dedi. Ben kapıdan gördüm onu. Sakallı, aynı o resimdeki gibi bir adam. Sonra kızlarım çıktı. Hepsine aynı soruları bu defa o Yeşil dediğimiz canavar sormuş. Kızlarım öyle anlattı. Sonra komutan bize “güvence altındasınız” dedi, ayrıldık.
– Yeşil size bir şey sordu mu?
Hayır. Kızlarla konuştu. Ayten un fabrikasında çalışıyordu. 7 Temmuz 1992’de işten çıkıyor eve geliyor. Sonra bekar bir bayan komşumuza gitmek için çıkıyor, ama gidememiş. Kapıda beyaz bir taksi, içinde tahminen 3 kişi. Sabah işyerine gitmiyor. Gitmeyince iş arkadaşları arıyor. Ben eve geldim. Akşam oldu yok, sabah oldu yok. Çıktım gittim, ne yapar ne eder diye aradım. Ama aklıma gelmiyor. Gençtir, herhalde biriyle kaçtı evlendi diyorum. Devletin böyle bir şey yapacağına ihtimal vermiyorum ki… Sonra Elazığ’da bir ay sonra bir köylü çoban tarafından asri mezarlığın orada bulundu. Toprağa gömülü, eli dışardaymış. Köye gelip muhtara söylüyor. Muhtar devlete haber veriyor ve morga götürüyorlar.
– Tarih ne?
10 Ağustos 1992.
– Soruşturma başlatıldı mı?
Ne soruşturma, ne araştırma, hiçbir şey yapılmadı. Ama 7 gün sonra o zamanın Valisi bana tebligat yaptı, “lojmandan çık” dedi. Tam 7 gün sonra. Böyle şey olur mu? Demek ki vali de bu işin içindeydi. Bunlar şebeke halindeydi. Bunun kanıtı bende. 20 yıl sakladım bu belgeyi. Derdimi bile sormadan lojmandan çık dedi.
– Vali kim o zaman?
Aslan Yıldırım. Savcı da bunun gibi, devlet de bunun gibi. İnsan Hakları Derneği bir yıl sonra Seyfi Oktay’a (dönemin Adalet Bakanı) mektup yazdı. “Sen nerdesin?” dedi. Cevap bile yok. Ben soruyorum: Hiç mi Allah korkusu yok? Bu nasıl tespit edildi? JİTEM üyesi Abdülkadir Aygan itirafçı oluyor ve Ayten Öztürk’ü Diyarbakır JİTEM hücresinde gördüğünü ve Yeşil ve ekibi tarafından dışarı çıkarıldığını söylüyor.
– Peki yasal hiçbir süreç işlemedi mi?
Olmadı. Ama bunlar yazıldı. Suç duyusuna gerek mi vardı? Asıl suçlu olan o Jandarma Alay Komutanı’dır. Çocuğumu öldüren odur, katil odur. O meydana çıksın, ondan hesap sorulsun. Cem Ersever’in itiraflarında kızımın nasıl öldürüldüğünü anlatıyor. Savcı bunu okumuyor mu?
– Sizi tehdit eden oldu mu?
O zaman zaten telefonlarımız dinleniyordu. Sivil polisler etrafımızdaydı. İki kızım da bu olaydan sonra sürüldü. Ağzımızı bile açamıyorduk. O zaman çobanı öldürülüyor, terörist öldürdü deniyordu. O tarihte biz konuşamazdık. 19 yıl 4 ay 20 gün sonra ilk defa devlet beni çağırdı. Hala yurtdışında çocuklarım ve korkuyorlar. “Baba anlatma” diyorlar ama ben artık korkmuyorum. Artık anlatalım bunları, Türk halkı bunları bilsin. Daha önce bilmiyorlardı. Bu vahşice işlenen cinayeti herkes bilsin: Mehmet Ağar nerdesin, Tansu Çiller, kocası Özer Çiller, nerdesin? Ağar hala dışarıda, gelmiyor. Çok şükür ben Allahıma güveniyorum. Yüz sene olsa, bin yıl da olsa gerçekler ortaya çıkacak. Ayhan Çarkın çıktı, binlerce kişi öldürdüm diyor. Kimin ağzıyla bunu yapı? Mehmet Ağar’ın ağzıyla. Bunların tek tek ortaya çıkarılacağından eminim.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu